Müziği seven herkes bilir…

Büyük sesler…

Dünyanın her köşesinde…

Hep ama hep…

Bir tesadüf ile keşfedilirler…

Ankaralı o sarışın kız da…

Aynı kaderi paylaştı…

Şöhretin zirvesine oturmadıysa bile…

Öyle derin iz bıraktı ki…

Bugün hala…

Orhan Gencebay’ın ölümsüz klasiği “Gönül” şarkısını…

“Nedir bu çektiğim senden… / Gönül derdin hiç bitmiyor… / Yediğin darbelere bak… / Bu da mı sana yetmiyor gönül…”

Bence eserin sahibi dahil(!)

O’ndan daha güzel daha anlamlı kimsecikler söyleyemiyor!

Neden acaba?

Çünkü…

Şarkıdaki o “gönül” aslında…

O dünya güzeli Ankaralı kızın ta kendisi…

Bazıları pek kabul etmese de…

Türkiye’nin en çekici…

En buğulu sesine sahip o kızın hikayesi…

Sizi… Bizi… Hepimizi…

Çok etkileyecek…

***

Daha mini minicikken…

Kaç sanatçının başına gelir şöylesi bir güzellik?

Yıldız tarihi; 1969…

Taaa, 55 yıl önce…

Kocaman sesli O sarışın kızın ilkokul mezuniyet töreni…

İlk konserini Ankara Çankaya’da…

Komşuları olan…

Eski Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile eşi Mevhibe İnönü'ye veriyor…

O sırada henüz 12 yaşında…

Ünlü politikacı o kızın hem sesini hem sevimliliğini çok beğeniyor…

Büyük Devlet Adamı’nın…

Takdirle karışık…

“Aferin küçük kız, sende büyük iş var…”

Sözleri hala kulaklarında; hiç unutmuyor…

Büyük olasılıkla…

O’nun ses sanatçısı olmasında o “Aferin”in büyük payı var…

***

Çocuk yaşındayken annesi-babası ayrıldı…

Çok etkilendi; yemeden içmeden kesildi…

***

60’lı yılların sonu…

Müzik aşkının temelinde kim yatıyor, dersiniz?

Amerikalı şarkıcı Janis Joplin…
Yıl; 1975…

Daha 18 yaşının ilk basamağında…

Tutturdu, “TRT”nin yarışmasına katılacağım” diye…

Önüne geçemediler…

İyi ki, geçememişler…

O yarışmada birinci oldu…

Ablası Tülay, O’na çok destek veriyordu…

O’nun da sesi çok güzeldi…

İlk plağı vitrine yer aldığında…

Sevinçten düşüp bayılacaktı…

47 yıl önce yayınlanan o plak…

Ankaralı o sarışın kızın…

Şöhrete tırmandığı merdivenin ilk basamağı oldu…

Artık…

İstanbul Gelişim Orkestrası’nın solisti olmuştu…

Caz ve dans müziği yapıyordu…

Ve…

Tam da o günlerde…

Talih Kuşu başına kondu…

Orhan Gencebay’ın ölümsüz eseri “Gönül” şarkısıyla…

Adeta patladı…

1980 yılı O’na çok uğurlu gelmişti…

“Gönül”…

“Altın Plak Ödülü” almaya hak kazandı…

İki milyon sattı…

***

Koca Avrupa…

O tabanca gibi sesli sarışın kızı…

İlk yurtdışı konseriyle Paris’te tanıdı…

O galanın adı…

“Binbir Gece”ydi ve gerçekten rüyadan farksızdı…

O kadar çok beğenildi ki…

O sarışın Türk şarkıcı…

Bir yıl sonra yine Fransa’da…

Ama bi kez “Olympia”da alkış yağmuruna tutuldu…

80’li yıllar…

O’na çok uğurlu gelmişti…

Albüm üstüne albüm çıkardı…

“Mutluluklar Dilerim”… “Evcilik Oyunu”… “Kırmızı”… “Eminem”… “Dom Dom Kurşunu”…

Plaklarıyla…

Müzik piyasasında adeta “deprem” yarattı…

Ama, o tatlı şarkıcı…

Ne yaptı?

“Bana bu kadarı yetmez” dedi…

Gözü zirvedeydi…

O tarihlerde pek de olmayacak bi’şi yaptı…

“Eminem” ve “Dom Dom Kurşunu” şarkılarını…

Arapça seslendirdi; bir “ilk” yaşattı müzik dünyasına…

Artık o güzel kız…

Plaklarıyla…

Satış rekorları kırıyordu…

***

Bi’süre kendini dinlendirdi…

Ardından yine patladı…

22 yıl önce..

“Arşiv” ve “Ben” adını verdiği albümleriyle…

Piyasayı darmadağın etti…

O tarihte…

İki albüm “iki milyon” sattı…

Ardından…

Evine bir “Altın Plak” ödülü götürdü…

Ve…

Tüm bunların arasına…

İnanılacak gibi değil…

“Tam üç evlilik sığdırdı”…

1991-1992 yılları arasında müzisyen Alper Önal ile…

2006-2008 arasında Levent Süren ile…

Ve…

2019-2020 yılları arasında Murat Akıncı ile nikah masasına oturdu…

***

Kimi zaman, hepimiz için geçerlidir…

“Tanrım, beni baştan yarat!” diye yakardığımız günler olur…

Tam da 59 yaşına geride bırakırken…

Büyük bir talihsizlik yaşadı o sarışın şarkıcı…

Bacağında bir ameliyatı sırasında…

Vücudunda neşter parçası kaldı…

Ardından yanlış ameliyat sonucu omuriliği zarar gördü…

Bir buçuk yıl…

Tekerlekli sandalye ile yaşamak zorunda kaldı…

Şimdi çok iyi…

Sağlığına kavuştu…

***

Üç yıl önce…

Bir gece ansızın hastaneye kaldırıldı…

Önce intihara teşebbüs dediler…

Sonra gerçek ortaya çıktı…

Sağlığı bozulmuştu…

Şimdi gayet iyi “66 yaşı”nın tadını çıkarıyor…

***

İki yıl oldu, olmadı…

Armağan Çağlayan’ın Youtube kanalında yayınlanan…

“Dur Bi Dinle” programında yer aldı…

Annesi ve ablasıyla ilgili öyle bir anı anlattı ki…

Herkes şaşırdı; sözleri aynen şöyle:

“Anneciğime her gün yalvarırdım saçım kirlendiği zaman... (Banyodan sonra lütfen saçımı örer misin?) diye… Sonra açardım papaz gibi… Sürekli yırtık jean ve bileziklerim vardı… Bir gün adaya gidiyoruz, ablamla birlikte… (Lütfen arkamızdan yürür müsün; deli diyorlar senin için) dedi... Annem de beni yanında taşımadı sonra... Vapurda bile yanında oturmadım…”

***

Bitiriyoruz…

Bu öykünün yıldızı…

Türkiye’nin “en güçlü” seslerinden biri olan…

Zerrin Özer’dir…

Şanslıdır ama…

Aynı zamanda eşine rastlanmayacak kadar da…

Şanssızdır…

Ancak…

Çoğu kimselerde kolay kolay rastlayamayacağınız…

Bir “delikanlı” kalbi taşır…

Dudağın ucuna geleni saklamaz…

Dobra dobradır…

Ama…

Hepsinden önemlisi…

Türkiye’nin gelmiş geçmiş en kaliteli seslerinden biri Ondadır!

Bana sorarsanız…

O’nun o “kocaman” sesinin…

Yaşı kaç olursa olsun…

Dinlenmeye layık olduğunu unutmayalım…

Ha’di, şimdi başlayın…

Zerrin Özer’in sesinden, “Deli Gönül” parçasını dinlemeye…

İyi gelecektir hepinize…

Çünkü…

Şu sırada bile…

Hala…

Yeni bir “Zerrin Özer” yetişemiyor…

Nedense(!)…

Nokta…

Hamiş: Kişilik bozukluğu hastalığıyla mücadele ettiğini söyleyen Zerrin Özer, Instagram hesabından yaptığı paylaşımda aynen şöyle yazdı: “Defolup gitmek istiyorum nasıl uçlardasınız ben borderlinem ya sizler? Beni tanımıyorsunuz bıktım artık beni yaftalamanızdan bıktım, bazı kuş beyinlilerden…”

Sonsöz: “Ben hayatımı kaybettikten sonra adıma herhangi bir ödül verilmesini ya da anma gecesi yapılmasını istemiyorum… Ben varken neden olmuyor da ben gittikten sonra yapılıyor? Vallahi, oradan da karışırım; yaptırmam… / Zerrin Özer / Sanatçı…”