Engin ÖNEN
Röntgen yetmez, MR ve tomografik analizler de lazım!
4 Nisan 2024 Perşembe

Geleneksel seçim analizlerinde gelir düzeyi, yoksulluk ve sınıfsal konum gibi değişkenler kullanılırdı. Sonra bunlar yine önemini korudu ama onlara kültürel kimlik (etnik köken ve inanç kimliği vs) eklendi.

Doksanlı yıllardan neredeyse günümüze kadar, ağırlıklı olarak seçmen tercihlerinde kültürel kimliğin ağırlığını gördük. Ülke adeta üçe bölünmüştü. Endişeli modern ve Batılı yaşam tarzını benimseyen, dolayısıyla Laiklik konusunda duyarlı olan kesimler birinci bölümü oluşturuyordu. Bunlar yıllarca CHP için otomatik seçmen deposu oldu.

İkinci grupta Kürtlerin sandığa yansıyan tercihleri vardı. Onlar sayesinde de Güneydoğu Bölgesi mor renge boyanıyordu hep. Halen de öyle.

Üçüncü ve daha geniş bir coğrafyada ise muhafazakar ve İslamcı kesim yer alıyordu. Bunların çeşitli dozlarda ama dindarlık ve Türkçülük ile ilgili siyasal değerleri vardı.

Kabaca tasnif etmeye çalıştığımız bu üç kategorideki seçmen çeşitli kaygılar ile ekonomik değişkenden ziyade değerleri ile ilgili endişeleri öne alarak oy kullanmaya meyilliydi.

Endişeli modernler, AKP, AB kapılarını zorlarken de endişeliydi. Bölünme ve şeriat tehdidi ile ulusalcı ve biraz da laikçi bir siyasal değerler manzumesi içinde sandık tercihlerini yapıyorlardı.

Küreselleşme ya da post modern dönem gibi kavramlarla tanımlanmaya çalışılan bu dönem, ulus devletleri olduğu gibi sınıfsal yapıları da aşındırıyordu. Sosyal, kültürel ve siyasal aidiyetler de buna göre ama özellikle kaygıya dayanıyordu.

Bayrak inmez, ezan susmaz şeklinde dile getirilen milliyetçi ve İslamcı duyarlılık uzun süredir AKP ve MHP’nin yelkenlerini dolduran rüzgarlara neden oluyordu. Bu rüzgarlar diğer bir kesimde ise şeriat tehlikesi ve ülke bölünmesi tehdidi olarak yansıyordu.

Kürt seçmen de modern dönemde muhafazakar ve sosyal demokrat olarak bölünürken, bu dönemde muhafazakarlık eğilimleri devam etse de kimlik duyarlılığı üzerinden farklı bir siyasal eğilime yöneldi. Ana dil hakkı başta olmak üzere ulus devletin çeşitli kültürel ve siyasal haklarını ortadan kaldırdığına ilişkin bir itiraz ile siyasallaştı.

Bu özetlemeye çalıştığımız sınıflama son 30-35 yıldır yapılan seçimlere damgasını vurdu. Giderek katılaşan seçmen bloklarının çeşitli ekonomik kriz ve yoksullaşma eğilimlerine rağmen katılaştığını gördük. Bunu kısmen aşmak için başvurulan yöntem partiler arası ittifak modeli oldu. Ancak o da bu üç bloklu yapıda yeterince geçirgenlik sağlamadı.

Geçen seçim Ankara ve İstanbul’da belli ölçüde sonuç verdi ama o da aday faktörüyle de ilgili bir durumdu. Bu da önemli tabii. AKP, İzmir, Muğla ve Aydın’da kimi aday yaparsa yapsın veya CHP, İstanbul ve Ankara’da kimi aday yaparsa yapsın sonuç değişmiyordu çünkü. İlk defa İmamoğlu ve Yavaş ile birlikte aday etrafında bir seçmen ittifakı görülmüştü ve 25-30 yıl aradan sonra ilk defa İstanbul ve Ankara’da iktidar değişikliği gerçekleşti.

Geçen seçimlerde başarılan bu seçmen ittifakı, bu defa partisiz olarak başarıldı. Tabii ki, ekonomik krizin ulaştığı düzey de artık bardağı taşırıcı bir rol oynadı. Demirel’de uzun yıllar sonra tencere tekrar siyaset sahnesine döndü.

Ama yine de ne tek başına tencere sağladı bu sonucu ne de tek başına adaylar. Hatta adayların birçoğu eskisinden daha da niteliksizdi. Ancak başta İmamoğlu olmak üzere Yavaş gibi siyasetçiler sadece şehirlerindeki seçmene değil, ülkeye hitap etme fırsatı buldular.

Özellikle İmamoğlu, kullandığı dil/üslup ve verdiği mesajlar ile AKP/MHP bloğunun beslendiği ayrımcı ve ötekileştirmeye dayanan rüzgarı önemli ölçüde kesmeyi başardı. Muhafazakarı, milliyetçiyi, laiki, dindarı ve Kürt’ü de rahatsız etmeden bir araya getirmeye çalıştı.

Başörtülü seçmen İmamoğlu ve Yavaş sayesinde CHP’yi oy verilmez parti olarak görmekten vazgeçti.

Ancak ortaya öyle bir seçim haritası çıktı ki, hiç umulmadık şehirlerde CHP’de oy patlaması yaşandı. Bu sessiz bir çığlıktı. Birikmiş bir enerjiydi. Son dönemde artık öyle bir bezginlik oluştu ki, Anadolu’nun pek çok yerinde CHP’ye oy veren AKP’li, MHP’li seçmen Erdoğan’ı cezalandırmak istedi.

Onun için seçim haritasına bakıp, röntgen çekmek yeterli bir analiz imkanı vermiyor. Üç boyutlu ve farklı kesitleri gösteren siyasal MR’lar ve Tomoğrafiler de denemeliyiz.

Gelecek yazı da bunun çarpıcı örneği olarak Deprem Bölgesini ve katı muhafazakar şehirlerdeki dönüşümü değerlendirmeye çalışalım.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
‘Acil çözüm şart!’
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Beyaz tren...
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
'Memleket' küçülüyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Afyon üstünden Akşehir’e... (Gezi notları)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Çıkışlar kapalı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
19 Mayıs 'yorulmadan' ilerleme günüdür
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Çocuklukta yaşamsal sorunlar üzerine
Ümit YALDIZ
Ümit YALDIZ
Değişimin ayak sesleri!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
19 Mayıs'tan Lozan'a...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Tasarruf öyle olmaz; böyle olur!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva