AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 2024 Mart ayında, sandıkta ciddi yenilgi yaşayınca telaşlandı. Yerel yönetimlerde CHP iktidar olmuştu ve bu iktidar için büyük tehlike içeriyordu.

Onun için aleni bir toplantıda, Meclis Grubundaydı sanırım, Bakanlara talimatını verdi. “Şu belediyeleri bir silkeleyin bakalım.” Bakanlar hemen kafalarını öne sallayarak bu talimatı onayladılar. Ardından da Belediyelerin birikmiş SGK ve vergi borçları toplanmaya başlandı.

Bazıları öderiz dedi, bazıları mülkler ile takas önerdi. Zaten bütçeleri pek parlak olmadığı için, çoğu belediye bu hamle ile zora girdi.

AKP’den belediyeyi devralan CHP’li başkanlar enkaz devraldığını ilan ettiler. Yani biriken bu borçların AKP dönemine ait olduğunu söylediler. CHP’den devralınanlarda ise, borç yükü pek açıklanmadı. Ama örneklerin çoğu, belediyelerin kötü yönetildiğini gösteriyordu.

Bunu bilen iktidar, belediyeleri hizmet yapamaz hale getirmek için, başarılı bir hamle yapmış oldu. Hatta bazı belediyeler sadece maaş ödeyebiliyoruz derken, bazıları ise personel maaşlarını bile ödemekte zorlanmaktadır.

Maaşını alamayan işçilerin iş bırakma ve oturma eylemleri haberlere yansımaya başladı.

İktidarın niyeti belli ama bu arada, yüklü borç ile devralınan belediyelerde, yeni belediye başkanlarının yeni personel alması da hesaba katılmalı. Her göreve yeni başlayan Başkan, borç ve personel fazlalığından yakınmasına rağmen, nepotizm ve kayırmacılık ilkesi gereği yeni personel alımı yapar. Bunların bir kısmı başkanın ekibinden olur, bir kısmı da İstanbul ve Ankara’dan hatırlı abilerin rica/talimatı ile gerçekleşir.

Bu işin bütçe ayağı. Belediyelerin bir de yargı ile silkelenme hamlesi var ki, bütçe krizinden beter. Yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma iddiaları ile başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere çok sayıda belediye başkanı ve bürokratı tutuklandı.

Tutuklu yargılama uygulaması da bir silkeleme yöntemi olarak belediyelerin performansını geriletmeye yönelik bir hamle olmakla birlikte, aynı zamanda itibarsızlaştırma çabasının bir ürünüdür.

Az gelişmiş ülkeler dahil, hiçbir demokraside görülmeyecek diğer bir hamle, belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri transferleri meselesidir. İsmail Saymaz’ın ifadesi ile “ya rozet, ya kelepçe” uygulaması da baya sonuç vermiş bulunuyor.

Sanırım şu ana kadar 59 belediye başkanı ve meclis üyesi, CHP’den ayrılıp, ampul rozeti takmış bulunuyor. Direnenler cezaevini boylarken, onlardan daha fazlası ise, iktidar partisine girmeyi tercih etmiş bulunuyor.

Böyle olunca, yargılanmaktan kurtulunduğu ve Aydın Büyükşehir Belediyesi örneğinde olduğu gibi, yüklü miktarda bütçe desteği de sağlanıyor.

Bu uygulama demokrasinin temsil ilkesini yerle bir eden bir uygulama. AKP ve Erdoğan karşıtlığı motivasyonu ile seçmenin seçtiği kişiler, sadece parti değiştirmiyor, bu oyları da iktidar partisine taşımış oluyorlar. Böylece seçilme meşruiyetini de kaybediyorlar.

Bu örnekler, siyasetin ne kadar yozlaştığını ve siyasetçi kalitesinin ne kadar çok düştüğünü de gösteriyor bize. Seçmenin tercihini, Saray kendi tercihi ile dönüştürerek meşruiyet krizine neden olmaya devam ediyor, iktidarını sürdürmek için.