Aslında bu hafta beklenti, Kurultay hakkında yazmamızdı… Ama, çok kısaca değinirsek ; Atatürk’ün en büyük eserlerimden biri dediği CHP, önündeki dağları yandan dolanarak aşmadı, kayaların içinden yol açarak aştı!
Ama, aşamayacağını, zembille partinin başına getirilip kaldığı yerden başlayacağını, ya da kayyım olacağını, ‘gözünü yüzsekiz açarak’ bekleyenlerin… elleri böğürlerinde kaldı!
Yine de, yenilmeye alışmış, Partili parti muhalifi birileri çıkmış, şimdi de partide arınma istemiş. Genel Başkan Özgür Özel’de, bir güzel cevap vermiş:
“Bu yolda müesses nizama işbirlikçi olanlara, kara düzenin sesi olanlara yer yok. CHP arınacaksa bu anlayışla arınacak, artık bizi
hiç kimse yenilgiye alıştıramayacak!”
Evet CHP, partili parti muhaliflerinden hemen arındırılmalı da parti tarafından, kimi TV kanallarına konulan izlememe tavsiyeleri,
iflah olmazlar için de bir değerlendirilmeli!
***
Siyasi partiler kamu kurumu değildir, demokrasinin vaz geçilmez unsurudur. Özel yasalı kendine özgü tüzel bir kişiliktir. Zaten çok sayıda kamu kurumlarımız var da…
Bizim buradaki anlatımımız, CHP’den sonra ki eserlerinden… Bir de Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu içindir.
1928’ de yapılan Harf Devriminden sonra;
Türk Tarih Kurumu 1931 yılında, Türk Dil Kurumu da 1932 yılında Atatürk’ün direktifleriyle kurulmuştur…
***
Türk Tarih Kurumu ; ‘Türk ve Türkiye tarihini araştırmak, bunlarla ilgili konuları, Türklerin medeniyete hizmetlerini, ilmi yoldan incelemek, araştırmak, tanıtmak, yaymak ve bunlara dayanarak Türk ve Türkiye tarihini yazmak için kuruldu.’
Bugüne kadar 1400’e yakın eser yayınladı. İlmi çalışmalar için yaklaşık 250.000 ciltlik ihtisas kütüphanesi kurdu. İlki Alacahöyük olmak üzere, arkeolojik kazılar yaptı ve 40-50 sine de maddi destek sağladı…
Türk Tarih Kurumunun gayretiyle, Avrupa ülkelerinin kitaplarında yer alan ve Türkler hakkında kullanılan, “barbar”, ‘istilacı kavim’ gibi olumsuz nitelemelerle mücadele edildi. Medeniyete olan hizmetleri göz önüne serildi.
***
‘Bütün Dünya 2000’in, 2010/12 sayısında, Orhan Velidedeoğlu’nun yazdığının çok özeti ve yaklaşığıyla, İsmet İnönü’nün 1972 yılında yapılan Dil Kurultayında söylediği şöyle ;
‘Milli mücadelenin sonunda ilk akla gelen ihtiyaçlardan biri, Türk dilini millileştirmekti. Amaç, Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmekti…
Ulusal dil düşüncesi, özenilecek bir ülkü haline geldi. Dil kurumu ; öz Türkçe yazmaya çalışan yazarları teşvik etmek, korumak, milli dilimizi tüm gücüyle meydana çıkarma çabasının bir ürünü olmuştur.
Atatürk’ün bizden ayrılmasından sonra geçen süre içinde, Türk Dil Kurumunun, Türk Tarih Kurumu ile beraber çalışması çok verimli ve çok övünülecek doğru bir yolda gelişmiştir.
Türk Dil Devrimi ; tarihimizim, gelişmemizin, ulusal bir toplum olarak kendi benliğimize kavuşmamızın temel şartı olmuştur ve bu şart başarıyla yürütülmüştür…’
***
Atatürk 1936 yılında bir Meclis konuşmasında; Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun gelecekte birer akademi olmasını dilemişti...
Nitekim de ; düzenlediği vasiyetnamesinde Türkiye İş Bankasındaki payının yıllık gelirlerinin, ölümünden sonra bu iki kurum arasında paylaştırılmasını istedi.
12 Eylül darbe döneminde 1982 Anayasanın 134.maddesi ile, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, Anayasal bir kuruluş olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınarak devletleştirildi. Özerkliği kalktı. Zaman içinde, görevler tamamlandıkça popülarite de azaldı!
İyi Pazarlar…