Türkiye’de siyasal gündem, “Şaibeli Kurultay” ve eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Görevi kabul ederim...”, açıklamaları üzerinden yürütülen tartışma ve atışmalarla yüklü.
Bu tartışmaların, CHP’nin yükselişini frenlemek için devreye konan “Saray Oyunu olduğu” konusunda, muhalif kamuoyunda bir mutabakat var.
Burada, yasa, meşruiyet ve kamuoyu ile seçmen eğilimleri hep ihmal ediliyor. CHP, bu kurultaydan sonra ivme kazandı. İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın seçmendeki desteğine son zamanlarda Özgür Özel’e yönelen teveccüh de eklendi.
Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak ise, adeta bir “öfke patlaması” söz konusu.
Bu konuda çok sayıda akil adam, siyasetçi, aydın ve sanatçının açıklamaları oldu. Yılmaz Büyükerşen hocanın açıklaması, bana göre çok manidar idi. Yılmaz Hoca 25 yıl yönettiği Eskişehir’de bir şehircilik ve yerel yönetim ekolü haline gelmiş bir akademisyen.
Mahkemeye konu olan Kurultay’da Kılıçdaroğlu’na destek açıklamakla kalmadı, o grubun sözcülüğünü yaparak, basın bildirisini de o okumuştu. Yani İmamoğlu ve Özel’e karşı, Kılıçdaroğlu’nun yanında durdu.
Kurultay’dan sonra yeni yönetim onu tekrar aday yapmadı. Yerine yardımcılarından birini aday gösterdi.
Ama şimdi Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları ve Saray ile mahkemeye, “Ben hazırım” mesajı vermesi üzerine, nazik ama ağır ifadeler kullanan Büyükerşen, Kılıçdaroğlu’nu, “Hırsını aklının önüne koyduğu için esefle kınıyorum” diyor.
Gelelim Kurultay’daki şaibe iddialarına. Bazı delegeler rüşvet karşılığı oylarını satmışlar. İddia bu. Henüz kanıtlanmadı. Ama kongre ve kurultaylarda bu olaylar hep yaşanır. Ancak bunlar siyasi kültürümüzde yaygın olan siyasi ahlaksızlık olaylarıdır.
Rüşvet ya da çıkar karşılığında oy vermek kitle partilerinde çok sıradan bir olaydır. Daha doğrusu bakanlıklar ve belediye imkanlarına sahip olan partilerin başvurduğu davranışlardır.
AKP teşkilatlarının gecekondu mahallerinde erzak paketi, kömür ve alışveriş fişi dağıtmaları da aynı mekanizmaya örnektir. Yani ahlaksız bazı tutumlar yüzünden kongre ve kurultaylar iptal edilecek olursa hepsi iptal edilir. Hatta Cumhurbaşkanlığı seçimleri de.
Burada ahlaksızlığa övgü yaptığımız yok. Bu hoş bir şey değil ve sıkça teşhir edilmelidir. Ama suç değildir. Eğer bir kişi oy tercihi açısından şiddete maruz kaldıysa ve tehdit ile oy verdiyse suçtur ama bu suç da kişiseldir.
Kongre ve Kurultaylarda, seçimin usulüne uygun yapılıp yapılmadığına karar veren Yüksek Seçim Kurulu’dur ve bu kurum söz konusu Kurultay’ı onaylamıştır. Böylece sonuç kesinleşmiştir. İşin aslı bu ama operasyon siyasi olduğu için, farklı kulvarda ilerliyor.
Hadi çok eskilere gidelim ve bir örnek verelim. İhsan Erbakış abi, Narlıdere’de CHP’nin ilk belediye başkanı. Zaman zaman Yukarıköy ya da Aşağıköy kahvesinde sohbet yaparız. Ama İhsan abinin maaş gününü herkes iyi bilir çevresini sararız o gün. Yok, kahve yok der. İsteyen çay içsin. Kahve pahalı. Hepimiz kahkahayı patlatırız.
İhsan abi nasıl başkan olduğunu anlatırken şunları tekrar eder hep. “Narlıdere’de hep DP ve AP seçim kazanırdı. Biz de oralarda politika yapardık. Önceki Başkana destek olmuştum. Sonra anlaşmazlık yaşadık. Ertesi seçimde AP’den önseçime girdim. Önce kazandın dediler, sonra yeniden sayım yapıp, üç oyla kaybettin dediler. Ben de bağımsız aday oldum ama az farkla seçimi kaybettim.”
İhsan abi, namı diğer “Terzi İhsan”, AP’de politika yapmaktan vaz geçiyor. Bağımsız adaylık için çalışıyor. 1977 seçimleri yaklaşınca, CHP’li Bakan, Mahmut Türkmenoğlu, İhsan abiye uğruyor. “İhsan bağımsız aday olma gel CHP’den aday ol” diyor.
O daha önceki tecrübelerine dayanarak bunu kabul etmek istemiyor. “Ben öyle delegeleri besleyemem, önseçime falan da girmem” şeklinde gerekçe bildiriyor.
Bunun üzerine Türkmenoğlu, “Yok merak etme, seni delegeler ile muhatap etmeden, merkezden atayacağız” deyince, İhsan abi adaylığı kabul ediyor ve CHP, Ecevit rüzgarı ile İhsan abinin de Narlıdere’deki tabanı ile ilk defa seçim kazanıyor burada.
“Enginciğim ben terziyim, zengin biri değilim, her akşam bir yerde delegeleri meyhanelere götürüyorlar, ben yapamam ki” diyor. Delege desteği almadan ama seçimlerde yüksek düzeyde seçmen desteği alarak başkanlık koltuğuna oturan İhsan Abinin, bu görevi1980 Darbesi ile sona eriyor.
Yetmişlerden beri sistem değişmemiş demek ki. Mahkemelik olandan önceki kurultaylarda da delege oyunu satın almak için özellikle bazı belediye başkanları, belediye olanaklarını alabildiğine kullanıyorlardı. İhaleci milletvekilleri ile birlikte.
Eski il başkanlarından ve milletvekillerinden Tacettin Bayır, Büyükşehir Belediyesi eski başkanını bu açıdan eleştirmişti. “Günlerce meyhane kapatıp, delege ağırladınız” diye. Bu hem ahlaksızlık hem de bu iş belediye ve şirketleri bütçesinden karşılanıyorsa suçtur.
Ama Bayır’ın bu beyanına hiçbir savcı itibar etmemişti...
Nedense...