Hiç CHP’den seçilip, yarı yolda istifa edip, AKP’ye geçilir mi? Geçen geçene. Bazıları da sırada bekliyormuş. Doğru mu bilmem ama olursa şaşırma şansımız yok artık.

Belediye Başkanı ve belediye meclis üyesi ve de milletvekili, belli bir süreliğine temsilen bu görevlere seçilirler. Kendi adına değil, seçmen adına o görevdedirler. Temsili demokrasi budur. Ama şu veya bu nedenle belediye başkanı ve meclis üyesi, başka partiye geçerse, temsil meşruiyetini kaybeder.

Bunun bir cephesi, istifa edilen partinin aday seçme sorunuyla ilgili bir problemi de gösterir. Öte yandan kendisinden seçilmeyen bir belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve de milletvekilini kabul eden, teşvik eden parti de temsili demokrasiyi sakatlayan bir tutum içine girmiş olur.

Özlem Çerçioğlu’nun parti değiştirmesi üzerinden bu konuyu yorumlamaya başlamadan, İzmir’den bir örnek vermek istiyorum. Çünkü bu yorumlara katkı yapacak bir olay bu.

Bazıları, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın görevi devralınca, müfettişlerden kurumsal inceleme istemesini hoş karşılamadı. Ama bana göre takdir edilecek bir davranış. Kendi partisinden devralsa bile bu bir gelenek olmalı bence.

Her aday, seçim kampanyasında şeffaflık sloganları atmaz mı? Atar. Bu şeffaflık ilkesi, partilerin programlarında da yer almaz mı? Alır. Uluslararası ve AB Yerel Yönetim sözleşmelerinde bunlar adeta zorunlu kılınmadı mı?

Geçen gün CHP’nin coşkulu ve kalabalık Aydın mitinginde Genel Başkan Özgür Özel, üç büyük klasörü eline alıp, meydana gösterdi. Bu klasörler, savcıların Özlem Çerçioğlu hakkında hazırladıkları iddianameleri içeriyordu. Yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma ve kamuyu zarara uğratma vs.

Peki, bu üç dev klasör son ayların suç iddialarını mı içeriyor? Tabii ki hayır. Aziz İhsan Aktaş’a en çok ihale veren belediye imiş Aydın Belediyesi. Ve bu ihaleler uzun yıllardır devam etmiş.

Bütün bunlardan CHP Genel Merkezi’nin ve Genel Başkanının habersiz olduğu düşünülebilir mi? Çok saf olmak lazım. Hem Özgür Özel hem de Bülent Tezcan’ı bu konu hakkında yaptıkları açıklamalar çok vahim bir tabloyu ortaya koyuyor. Hem Çerçioğlu açısından hem de CHP açısından.

İki yıl önce İzmir Büyükşehir adayı tartışmaları sürerken, Tunç Soyer’in aday yapılmayacağını tahmin edebiliyorduk. Bazı gazeteci arkadaşlar ise, özel sohbetlerimizde “Hocam Buğra Gökçe de olmaz, Cemil Tugay da” diyorlardı. İçlerinden biri, “Hocam Topuklu Efe gelmesin” demişti.

“Yok, artık...” diye karşılık verdim. Özel’de kadın ve genç aday, adeta takıntı haline gelmişti. Kategorik düşünmek çoğu zaman yanıltır. Nitekim genç ve kadın adayların niteliğin güvencesi olmadığı ortaya çıktı. Kadın erkek, genç olgun fark etmiyor. Vasatın aşılması çok istisna bir ihtimal bu şartlarda.

Çerçioğlu’nun İzmir adaylığının çok ağır bir hata olacağını düşündüm. Seçilmesine rahat seçilirdi, sorun o değil. Ama bu şehir zaten Ankara ve İstanbul adayları ile temsil ediliyor ağırlıklı olarak. Son dönemde buna belediye bürokratları da eklendi.

Konuşmalardan anladığımıza göre, Çercioğlu ile İzmir adaylığı konuşulmuş. Hem CHP hem de Çerçioğlu anket yaptırmış bu konuda. Hatta “Sen İzmir adayı olursan Aydın adayı kim olmalı?” da denmiş. O da Kuşadası Belediye başkanının adını vermiş.

Sonra İzmirli vekiller, Genel Merkez yöneticileri ve il örgütü ikna edilememiş besbelli.

Bütün bunlar konuşulurken, Özel’in Aydın mitinginde meydana gösterdiği klasörler dolusu iddianameler vardı. Yani İzmir için düşünülen CHP’li Çerçioğlu’nun dosyaları. Nasıl ki, şimdi AKP, o dosyaları görmeyecek ise, aynı şekilde CHP’de daha önce görmek istememiş.

Özel, Erdoğan’ın CHP’ye karşı çökertme savaşına karşı, iyi bir performans gösteriyor. Seçmene umut veriyor. Teslim olmuyor. Bütün bunlar önemli.

Ama Özel, seçmen ile kurduğu iletişimde, yeni bir lider profili çiziyorsa da, parti içi ilişkilerde halen eski siyasi ilişki tarzını terk etmekte zorlanıyor. Aday belirleme sürecinde bu çok net yaşandı. Saray rejimine karşı verdiği mücadelede, yakın çevresine ve ilişki ağlarına bakınca, yeni bir siyaset üretme konusunda halen alınacak mesafeler var diye düşünmeden edemiyor insan.

Yakın çevresindeki profesyonellerden ziyade, seçmenler ve üniversite gençliği gibi kesimler ile kurduğu ilişkilerden beslenmesi, değişime daha çok katkı yapacaktır...