Ne zaman gitsem öyle olur. Kazdağları’nın kucağında bir sabah. Her zamanki gibi İda Dağı’nın gölgesi, sanki ruhumun üzerine eğilmiş, sessizce bana bir şeyler fısıldar. Rüzgâr, asırlık zeytin ağaçlarının dallarında gezinir… Tahtakuşlar’a varıyorum; Alibey Kudar’ı anıyorum saygıyla. Onunla son röportajı “Ağaçtan İnsana Zeytin Anıtları” kitabında yapmışım. Etnografya Müzesi’nin kapısından içeri girerken, sanki geçmişle yüzleşiyorum. Müzedeki her şey bir zamanlar yaşanmış hayatların sessiz tanıkları... Her bir eşya, birilerinin sevdiği, ağladığı, umut ettiği günleri anlatıyor. Biraz yukarı çıksam Tuncel Kurtiz ile karşılaşacağım sanki… Kaz kanatlarını çırparmış gibi birlikte yürüyebileceğiz sanki yeniden…

Sonra Güre sahiline iniyorum. Deniz, usulca kıyıyı öpüyor; dalgaların sesi, kalbimin ritmine karışıyor. Midilli’ye doğru bakarken, tuzlu rüzgâr yüzüme çarpıyor… Kazdağları’nın heybeti arkamda, Güre’nin sakin dalgaları önümde...

Değerli dostum Murat Küçükçakır, Ferhatoğlu Yayınlarından çıkan Sinan Kahyaoğlu’nun kaleme aldığı Kazdağı Eteklerinde Sarıkız’ın Köyü Güre isimli oylumlu kitabı armağan etti geçenlerde. Kitabı karıştırırken bende o bölgedeki seyahat anılarına gittim…  Kitap üç yıllık bir çalışmanın imece ürünüymüş. “Kaz Dağı Bilgesi” Sinan Kahyaoğlu’nun da 16. kitabı olmuş.

Kitap, Güre’nin tarihsel gelişimini, Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e uzanan süreçte köyün geçirdiği dönüşümleri ve burada yaşayan insanların hikayelerini anlatıyor. Sarıkız efsanesi, Kazdağları’nın mitolojik ve kültürel dokusuyla harmanlanarak Güre’nin kimliğine vurgu yapılıyor. Kahyaoğlu’nun diğer eserlerinde olduğu gibi, bu kitapta da yerel halkın yaşam biçimleri, geleneksel değerler ve doğayla olan ilişkileri detaylı bir şekilde işleniyor. Ayrıca, yazarın kendi gözlemlerine ve araştırmalarına dayanan anlatımı, kitaba hem akademik hem de duygusal bir derinlik katıyor.

Sinan Kahyaoğlu, Güre’nin anlamını açıklamış: “Antik dönemlerde deniz kıyı çizgisi günümüzdeki gibi değildi. Kaplıcanın şifa dağıtan özelliği nedeniyle kaplıcanın yanına bir kent kurulmuştur. Bu kent Astyra kentidir. Kent adını coşkun akan Güre çayından almıştır. ‘Coşkun su’ anlamına gelmektedir. Yüzyıllar sonra buraya kurulacak köyümüz adını bu coşkun akan Güre çayından alarak Güre olacaktır. Güre çayı ise kaynağını köyümüzün hemen üstünde bulunan karstik kaynak Pınarbaşı’ndan almaktadır.”

Devam edelim bilgi almaya: “Köyümüzden Banker Ali Bey ise zeytincilik konusunda ülke çapında etkili olmuştur. Ayrıca gemi sahibi olarak armatörlük de yapmıştır. Ferhat Bey’in oğulları köyümüze ilk defa buharlı zeytinyağı fabrikasını getirmiştir. Banker Ali Bey’in oğlu Sezai Bey de Güre iskelesine yöremizin en büyük zeytinyağı fabrikasını kurmuştur. Köyümüz Cumhuriyet’in ilanından sonra hızla büyümüş ve değer kazanmıştır.”

***

Yazar şöyle bitirmiş kitabını: “Turizmin gelişmesi ile köyümüz ve iskele ülkemizin farklı yörelerinden gelen insanlarla dolmaktadır. Her gelen yöremize uyum sağlayarak birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşamaktadır. Bizler Güre köyünü elimizden geldiği kadar tanıtmaya çalıştık. Mutlaka eksiklerimiz olacaktır. Amacımız gelecek kuşaklara bu köyde insanların yaşadığı ve burada bir tarihin olduğunu göstermektir. Amacımıza bir miktar ulaşabildiysek bizlere ne mutlu.”

Bu kitabı yayımlayan Ferhatoğlu Grubuna teşekkür borcumuz var.

***

Son yıllarda keşfettiğim bir yazar Kaz Dağı Bilgesi olarak bilinen Sinan Kahyaoğlu…

Tahtakuşlar Köyü’nde doğup büyümüş, bu bölgenin kültürüne, tarihine ve doğasına derin bir bağlılık geliştirmiş. Eğitim hayatı ve mesleki geçmişi, onu hem bir öğretmen hem de bir kültür elçisi haline getirmiş.

Kahyaoğlu’nun yazarlık serüveni, Kazdağları’nın tarihine, kültürüne ve insanlarına duyduğu tutkuyla şekillenmiş. İlk kitabı Kaz Dağı’ndan Esintiler (2013), şiir ve makalelerden oluşan bir eser olarak dikkat çeker. Ardından Edremit Tarihi (2021), Tahtakuşlar (2022), Çamlıbel, Mehmetalanlı Halk Ozanı Hasan Akburak, Sarıkız ve Doyran gibi kitaplarla bölgenin geçmişini ve hikayelerini günümüze taşıdı. Ayrıca Moğolistan: Asya’nın Sessiz Coğrafyasında Tarihimize Seyahat- Kaz Dağı Bilgesi’nin Tarih Gezileri 1 adlı eseriyle gezi yazıları alanında da katkı sundu. Çeşitli dergilerde yazıları yayımlandı ve konferanslarda konuşmacı olarak yer aldı.

Sinan Kahyaoğlu, yazmanın önemine inanıyor; “Toplum olarak yazalım, çünkü yazmadığımız için kendimizi başkalarının yazdıklarında arıyoruz” diyerek gelecek nesillere miras bırakmanın değerini vurguluyor. Halen Tahtakuşlar Köyü’nde yaşıyor, Kazdağları’nın bağrından çıkan hikayeleri ve bilgileri araştırmaya devam ediyor.  Onun eserleri, sadece bir bölgeyi değil, bir yaşam biçimini ve kültürel zenginliği yansıtıyor.