Gündem o kadar yüklü ki, insan ne yazacağını şaşırıyor ama biz yine bir önceki yazının devamı anlamında ve yeni gelişmeler ışığında yazalım. Çünkü ülke iç siyasetinde en önemli gündem maddesi, İmamoğlu üzerindeki militan yargı hamleleri ve Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağı meselesi.
Geçim sıkıntısı ve yoksulluk tabii ki öncelikli konu ama siyasetçileri ve medyayı, en az bunlar kadar siyasal olaylar meşgul ediyor.
Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığını kaybettiği Kurultay, önemli bir olaydı. Seçmenlerin büyük bölümü yaşadıkları hayal kırıklığı sonucunda Kılıçdaroğlu’na karşı oldukça tepkiliydi. Kendisi aday olmayıp da Mansur Yavaş veya Ekrem İmamoğlu’nu aday gösterseydi, Erdoğan’ın seçimi kazanamayacağını düşünenler az değildi.
Bu kamuoyu eğilimini de arkasına alan İmamoğlu, “CHP değişirse, Türkiye değişir” deyip, harekete geçti. Bir iki il başkanı dışında hepsinin, desteğimiz Kılıçdaroğlu’na dediği bir Kurultay’dan, Özgür Özel’i genel başkan çıkaran da İmamoğlu idi.
Hem İstanbul’da Erdoğan’ı üç defa sandıkta yenen hem de CHP’de değişimi sağlayan İmamoğlu’nun hedefi tabi ki Cumhurbaşkanı adayı olmaktı. Kurultay’dan beri de CHP’de güç merkezi haline gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla bu koşullarda önseçimden başka bir adayın çıkma şansı yok.
Bunu bilen profesyonel siyasetçiler zaten Saraçhaneyi, Kâbe’ye döndürmüş durumda. Çünkü İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi kadar, kimlerin milletvekili ve bakan olacağı da bu aşamadaki pazarlıklara konu oluyor.
Üyeye dayalı önseçimde İmamoğlu rakipsiz olmasına rağmen, seçmen düzeyinde, en az onun kadar iddialı olan Mansur Yavaş da bu sürecin en önemli ismi haline geldi.
Tüzük Kurultay’ında İmamoğlu’nun konuşması ama kendine söz hakkı düşünülmemesi üzerine, Özgür Özel’e ayar veren Yavaş, Erdoğan ile çatışma halinde olmamasına rağmen, Cumhurbaşkanlığında en iddialı aday olarak görülüyor.
Bunu bildiği için ve Özel’in önseçim açıklaması ile süreci başlatması üzerine çok önemli hamleler yaptı. Birincisi aynen Kılıçdaroğlu gibi şu anda aday belirlemenin hatalı olacağını gerekçeleri ile açıkladı. Henüz gündemde seçim olmadığı halde, partiyi iç mücadeleye yöneltmenin doğru olmadığını söyledi.
Ve belki de daha önemlisi, benimsemediği bu yöntem açıklandığı halde, İmamoğlu’na soruşturmalar konusunda desteğini açıkladı. Saraçhane’ye giderek hem konuşma yaptı hem de İmamoğlu ile el ele poz verdi.
Böylece, İmamoğlu ve Özer’e karşı kamuoyundan desteğini artırarak çıktı. “Küsmedim, kişisel hırsım yok, ben buradayım” dedi.
Geçen gün TV programcısı İsmail Küçükkaya’nın Yavaş ile yaptığı görüşmeden aktardığı izlenimleri dinledim. Ona göre Yavaş, kendisi ile bu yarışın daha kolay/risksiz kazanılacağını düşünüyor ve Başkanlık Sisteminin değişmesi ve normalleşme sürecinde görev almak istiyor.
Benim anladığım kadarı ile Yavaş, CHP’nin başka adayla oy alamayacağı bazı kesimlerden oy alma potansiyeli ile kendisinin seçimi kazanmaya en yakın aday olduğunu düşünüyor.
Ayrıca geçiş sürecinde görev yaptıktan sonra kendisinden daha genç olan İmamoğlu’nun parlamenter sistemde şansını devam ettirebileceğini ima ediyor.
Belli ki, bu önseçim süreci Özel ile İmamoğlu görüşmesi sonucunda karara bağlanmış. Bu konuda belli bir kamuoyu beklentisi de olduğu gibi, militan yargı hamleleri de bu süreci hızlandırmış gözüküyor. Ancak tek başına İmamoğlu veya Yavaş’ın sağlayacağı destek, el ele poz verdiklerinde yarattıkları sinerjiye ulaşamayacaktır.
Yavaş son dönem hamleleri ile sanırım CHP’de yeni bir formül arayışını da zorlayacak gibi gözüküyor...