Takvimler...

1975 yılının Şubat’ını gösterdiğinde...

Cem Karaca'nın en önemli eserlerinden biri olan...

“Tamirci Çırağı” plağı yayınlandı...

Bu melodideki...

İki cümlelik nakarat bile yetip artıyordu her yaştan işçiye...

Hatta...

Yaşını başını alan ustaların bile gözünü yaşartıyordu o şarkı:

“Gözümde tomurcuk yaşlar ağır ağır doğruldum... / Ustam geldi, sırtıma vurdu, unut dedi romanları... / İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları...”

O plak kırdı geçti, genç Türkiye’yi...

Sadece bununla kalmadı...

Bu şarkıdaki kısacık...

“İşçisin sen, işçi kal...” cümlesi...

Hangi yaşta olursa olsunlar...

Emekçiyi, işçiyi, çırağı, esnafı...

Ayağa kaldırmaya yetip de artıyordu bile...

***

Neden bu kadar unutulmaz şarkı ile girdik yazıya?

Çünkü bugün “1 Mayıs İşçi Bayramı”...

Duygulu... Az mutlu... Çok onurlu... Ama hep cep delik, cepken delik...

***

Kimilerine göre Devlet Baba’nın “aciz” kaldığı...

Başka bir deyişle...

Vicdanlarını Şeytan’a satmış karanlık planlara imza atanların...

48 yıl önce İstanbul Taksim’i “savaş alanı”na döndürmelerinin...

Ekmeğinden ve ailesinden başka...

Hiçbir şeyi düşünmeyen garip işçiye ne “faydası” olabilirdi ki?

***

Neredeyse yarım asır önce...

Bu milletin İstanbul’da yaşadığı “Kanlı 1 Mayıs”...

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin...

Vicdanlardan silinemeyen kanlı anılar demetidir...

İşçinin arasına yerleştirilen “kansızların” yarattığı...

“Neredesin Devlet Baba?” çığlıkları arasında...

“İşçi Bayramı”nı, “Ölüm Bayramı”na çevirenlerin nasıl...

“Yakın bunları...” diye bağırdıklarını...

Hala unutmayanlar var aramızda...

Ölüm arenası haline gelen Taksim Meydanı’ndan...

Bugün bile “ürpererek” geçiyorlardır; büyük olasılıkla...

***

İnsanoğlu unutur; “Tarih Baba” unutmaz!

Tam 48 yıl önce bugün” gibi…

Takvimler!

“1 Mayıs 1977”yi gösteriyordu ama…

Bir farkla…

Günlerden Pazar'dı…

Ve…

Cumhuriyet tarihimizin…

Belki de en kanlı” sivil katliamın yaşanacağını kim bilebilirdi?

Resmi kayıtlara göre…

İlk kurşun atıldığı anda…

500 bini aşkın kalabalık…

Bir anda paniğe kapıldı; birbirine ezerek kaçışmaya başlamıştı...

Saatler 19.00'u gösteriyordu, hava hala aydınlıktı…

Son konuşmanın son dakikalarına gelinmişti…

Kürsüde DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler vardı…

Artık yürüyüş kortejinin sonu gelmek üzereydi…

Ve, bi'anda…

Üç el silah sesi yankılandı meydanda…

Yarım milyon insan…

Nereden geldiği belli olmayan kurşunların kurbanı olmamak için…

Sağa-sola kaçarken…

Birbirini eziyor…

Kurşunlardan kurtulanlar…

Kaçışan insan selinin ayakları altında kalıyor…

Nefessiz kalarak boğuluyordu…

Devlet Baba acz içinde” kalmıştı…

Saatler sonra…

Kanlı bilançoyu Türkiye öğrendi…

Devlet kaynaklarına göre…

Yarım milyon işçi ve emekçinin uğradığı saldırıda…

42 kişi hayatını kaybetmişti…

Kazancı Yokuşu'nda…

Kaçışırken birbirini ezen 29 işçinin sekizi kadındı…

126 kişi ise hastanelerde tedavi görüyordu…

***

Devlet Baba'yı kahreden şuydu:

Bugün itibarıyla…

Katliamın üstünden neredeyse yarım asır geçti!

Saç baş yolduran gerçek ise şuydu:

Ne suçlular takip edilebildi…

Ne de gerçek suçluların kim olduğunu öğrenebildik…

***

Belki ilk kez okuyacaksınız…

O tarihte…

İstanbul'un Valisi…

İzmir'den tayin olan efsane Namık Şentürk'tü…

Kendisine verilen raporda…

Akla gelebilecek tüm önlemler alınmıştı…

Devlet Baba'nın…

İstihbaratına bakılırsa…

Küçücük bir olay” bile çıkmayacaktı…

İstanbul Emniyet Müdürü Nihat Kaner de çok yetenekliydi...

***

İşçilerin 1 Mayıs” kutlamasının güvenliğini…

Taksim Meydanı'nda…

15 emniyet müdürü… 315 amir… 3 bin 100 polis… 207 bekçi…

81 motorlu ekip… 9 panzer ve koca bir Jandarma birliği sağlıyordu…

Eksiksiz görev başındaydılar…

Öyle ki…

Keskin nişancılar bile…

Alana bakan yüksek binaların çatısında konuşlanmışlardı…

***

O Kanlı 1 Mayıs”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bile taşındı ama…

Kalabalığın üstüne kurşun yağdıranlardan bir teki bile bulunamadı!

Nasıl bulunsun ki?

O tarihte…

Sokakları, dükkanları, evleri gözetleyen kamera yoktu ki…

***

Devlet kaynaklarına göre…

Yarım milyon işçi ve emekçinin uğradığı saldırıda…

42 kişi hayatını kaybetmişti…

Kazancı Yokuşu'ndan kaçışırken birbirini eziyorlardı...

Boğularak ölen…

29 işçinin sekizi kadındı…

126 kişi ise hastanelerde tedavi görüyordu…

***

Korkunç olayın…

Gazeteci tanığı Coşkun Aral anlatıyor:

“Saygı duruşu sırasında fotoğraf çekmek için…

Arkadaşımın omzuna çıktım… O sırada bulunduğum taraftaki bir kişi… Silahını çıkarıp ilk ateşi o açtı... Onu izleyen dakikalarda…

Silah sesleri her yerden gelmeye başladı… Hatta panzerin kapağının açılıp ateş edildiğine tanık oldum…”

Devlet Baba'yı kahreden gerçek şuydu:

Bugünler itibarıyla…

Katliamın üstünden 48 yıl geçti!

Acıklı olan…

Ve dahi saç baş yolduran olay soğudu, hatta kısmen unutuldu ama...

Ne suçlular takip edilebildi…

Ne de gerçek suçluların kim olduğunu öğrenebildik…

***

Ne olduysa oldu!

“Kanlı 1 Mayıs”ın önüne geçilemedi!

O gece 470 kişi gözaltına alındı ama…

Delil yetersizliğinden hepsi serbest bırakıldı…

Bazı sendikacılar ile sol gruplardan 100 kişi yargılandı…

O yargılanma…

14 yıl devam etti ama kimse ceza almadı…

Sonunda…

Zaman aşımına uğrayan dava düştü…

“48 yıl öncesinin o Kanlı 1 Mayıs”ı...

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bile taşındı ama…

Kalabalığın üstüne kurşun yağdıranlardan bir teki bile bulunamadı!

Nasıl bulunsun ki?

O tarihte…

Sokakları, dükkanları, evleri gözetleyen bi’tane bile kamera yoktu…

***

Şurası çok önemli…

Ve kesin…

DİSK…

Alanda kimin nerede duracağını polise iletmiş ve…

20 bin DİSK üyesi özel giysileriyle…

Bu düzeni korumakla görevlendirmişti…

Buna rağmen…

Onca can kaybettik…

***

Bitiriyoruz…

O günden bugüne neredeyse yarım asır” geçti…

Pek çok olay…

Öyle ya da böyle gün ışığına çıktı…

Ne var ki…

“1 Mayıs Katliamı”nın…

Üstündeki esrar perdesi kalkmadı…

Bu güzel ülkede…

Gözbebeğimiz Cumhuriyet 102 yaşında…

Tamam…

Hala sıkıntılarımız var ama…

Biz büyük devletiz…

Neredeyse yarım asır önce yaşadığımız…

O kara lekenin sebep ve sonuçları konusunda…

Bir arpa boyu yol alamadığımız için…

Ağırlığını da…

Bi'türlü üstümüzden atamadık…

Ne garip değil mi?

Nokta…

Hamiş: 1 Mayıs 1977 kutlamaları sırasında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşması biter bitmez alana yaylım ateşi açıldı; 42 kişi can verdi... O gün bugündür bu olay “Kanlı 1 Mayıs” olarak tarihe geçti… Ne ilginçtir ki; o günkü faciadan sağ olarak kurtulan Kemal Türker, iki buçuk yıla sonra (22 Temmuz 1980) İstanbul'daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu kurşunlanarak öldürüldü…

Sonsöz: “Geçmişi unutanlar, onu yeniden yaşamaya mahkumdurlar… / George Santayana - İspanyol asıllı Amerikalı filozof, şair ve yazar…”