İzmir’in Cumhuriyet dönemi kentleşme öyküsü dramatiktir. Hele,metropolleşme sürecinde yaşadığı yıkım tam bir trajedi...
Ölü körfezin kıyısında bilim insanları ölü balıkları konuşuyor. Ama şunu söyleyemiyor; Aslında, bu toplum vasatında körfez temiz kalsaydı çok şaşırırdık.
Ne yazık ki şehri körfez ile tepeler arasında uzanan dar koridorda denize paralel yollarla nefes alamaz hale getiren anlayış, İzmir’i hiç terk etmedi; kıyı boyunca yüksek binalarla şehri körfezden koparan ve körfezi lağıma çeviren zihniyet...
Dahası kötü kentleşme yetmedi, yönetilemeyen göç hareketleri sonucu şehrin lağıma dönen körfeziyle bütünlük içinde çöplüğe dönüşmesi sağlandı.
Yeni Dünya düzeninde İzmir, bölgenin önemli metropollerinden olacaktı. İzmir Kalkınma Ajansı ve benzeri örgütlenmeler İzmir’i bu hedefe taşıyacaktı…
Gelin görün ki metropolleşme dedikleri, şehri pisliğe boğulmuş bir gettoya dönüştürmekmiş.
Varsıllar ise, çevrede elit yerleşim bölgelerinde, uzaktan seyrediyor şehri. Elit yaşam alanları, şehre karşı işledikleri suçları örtmeye yeter mi, orası meçhul…
Evet, sokak ile çöplük arasındaki mesafe ortadan kalkmış, lağıma dönen körfezi çöplükten seyretmenin tarifsiz hazzını yaşıyor, İzmirli.
İkibinli yıllarda, ikibin öncesine göre şehir daha çok irtifa kaybetti. Her defasında, bir önceki yılı arar hale gelerek bu günlere ulaştık.İkibinlerin rutin yakınması hükmünü sürüyor; şehir hiç bu kadar pis ve bakımsız olmadı…
Nihayetinde, şehri yönetenlerin ve şehirde yaşayanların bileşik kaplar kuralına göre oluşturduğu dengede, yöneten/yönetilen vasatı tam olarak umutsuz vaka.
Dünya, yeni bir çağın eşiğinde, çok netameli zamanlardan geçiyor. Türkiye, içine sürüklendiği belirsizlikte, “T.C. mi, İslam Federasyonu mu?” sorusuna yanıt arıyor.
Ve böyle bir zamanda, İzmir’in iş dünyası, basını, aydınları, siyasileri; taşra kasabasından hallicekoşullarda zaman geçiriyor. Şehrin aydınları, yarı aydınlarısöz israfı ile avunuyor. İş dünyasının kıblesi, İstanbul. Siyaset, nasıl yapılmaması gerekiyorsa öyle yapılıyor.
Ülkede, böyle kritik bir dönemde, İzmir insanının ne dediğini merak eden kimse yok. Haksız da değiller, merak etseler ne olacak!
Uzun sözün kısası; 8 bin yıllık tarih ve kültür mirasının altında kalan İzmir bile isteye yok oluyor.