Daha önce de yazmıştım; İoanna Kuçuradi’nin dersindeyiz. Anlatıyor. Anlattıklarını takip edemeyenler itiraz ediyor. Hoca itiraz edenlere dönerek, “böyle anlatacağım” diyor ve ekliyor; “Bir kişi anlar, o da bana yeter.”

Mesaj alınmıştı; Anlattıklarını anlamıyorsak felsefeyle uğraşmak anlamlı değildi.

Felsefeyle düşünmenin yolunu gösteren İoanna Kuçuradi’ye çok şey borçluyum.

İlk bilgi; Kaç kişinin anlayacağına değil de ne anlamak gerektiğine odaklanınca, Öteki ile ilişkiyi sahici ve değerli kılana hizalanıyor, insan.

Bu vesileyle kısaca değinmek istiyorum; Öteki, “Ben” olmayandır. “Ötekileştirmek” ve “öteki” sözcüklerine aşağılama anlamı yüklemek çok saçma.

Neyse… Kısacası, herkesin anlayacağı şeyler yazmak bana anlamsız geliyor. Herkesin malumu olanı herkes birbirine anlatabilir.

Yazmaya değer meselesi varsa insan elbet de yazmalı. Ama iç dökmekten, illaki yazıyı metalaştıran piyasa kafasından uzak durmak gerek.

Yine bu vesileyle ifade etmeliyim ki yazı, aynı zamanda, insanlığa karşı işlenmiş suçların belgesidir. Tarih yazımı da bu suçların dökümü olmalı…

İnsanlık durumuna dair kaygılarımı dile getirmek için, her türlü ideolojik aidiyetten azade, uygarlık verilerinden hareket ederek yazıyorum.

Uygarlık verileri, insanın tahrip gücü çok yüksek, tabiat zararlısı, öldürmeye ziyadesiyle teşne kimliğinin karinesi...

İnsan toplumsallaşırken öldürmekten asla vazgeçmedi; sadece öldürmenin yöntemleri değişti veya gelişti.

Acı bilgi; Gelişme ve ilerleme, kötülüğün olağanlaşması ve derinleşmesiyle mütecanis.

Tabii ki bu bilgi insanı rahatsız ediyor. Ancak, eni konu azınlıkta kalan iyiliğe teşne insanı ve kötülüğün önemli kıldığı netameli insanı doğru tarif etmeden, insanın değeri üzerine konuşmak ne mümkün!

Başlangıçta merak saikiyle yeryüzü yaşamını çözmeye çalışan insan, öğrendikçe tahrip gücü yüksek bir yaratığa dönüştü. Tehlikenin büyüğü ise, yeryüzünün sahibi olduğuna elan inanıyor olması.

Yeryüzü mülk olunca, gündelik hayat piyasaya düştü. İnsani ilişkiler alışverişe dönüştü. Ve insanın değeri piyasada belirlenir oldu. Yalan en yüce değer, karakter yitimi sıradan, iki yüzlü ahlak olağan…

Hal böyle iken, itirazlarımın anlaşılma ihtimali çok az. Böyle bir beklentim de yok. Hele, aptal toplum inşa koşullarında…

Benim meselem, kaç kişinin anlayacağı değil, nasıl söyleyeceğimdir.