Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan ve İzmir İl Örgütü 31 gündür grevde olan Petrol-İş İzmir Şube’de örgütlü DYO ve 40 gündür grevde olan TPI işçilerini ziyaret etti. Ziyaretlerde “DYO işçisi yalnız değildir”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz” ve “İş, ekmek, özgürlük” sloganları atıldı.

Ziyarette konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, işçilerin grevini selamlayarak “Şimşek programının temelinde ucuz emek ve düşük ücret yatıyor. Güvencesiz çalışma, angarya, ağır çalışma koşulları işçi sınıfına her işletmede, her fabrikada, her atölyede çok açık biçimde dayatılıyor. Sendikalı olan, toplu sözleşme hakkına kavuşmuş olan iş yerlerinde patronlar masaya otururken ‘enflasyon şu kadar biz ancak şu kadar ücret verebiliriz’ diye masaya oturuyorlar. Biliyorsunuz TÜİK’in yapmış olduğu enflasyon hesaplamaları zaten gerçeği ifade etmiyor. Bağımsız kuruluşlar, sendikalar ve çeşitli odaların hesaplamaları ile TÜİK arasında yaklaşık yüzde 70 dolayında fark çıkıyor. O yüzden Şimşek programı, hem tek tek fabrikalarda bizlere dayatılan TÜİK rakamları gerçekçi değil. O yüzden işçi sınıfımız, DYO Boya işçileri haklarını hukuklarını korumak, daha insanca koşullarda yaşamak için 31 gündür ‘en güzel rengimiz alın terimiz’ diyerek grevlerini sürdürüyorlar” diye konuştu.

Yoksulluk sınırının 90 bin liraya dayanırken yüzde 30 dayatmasının kabul edilebilir olmadığını vurgulayan Aslan, “O yüzden DYO işlerinin bu yazın sıcağında güçlü bir mücadele sürdürdüğünü biliyoruz, bu yüzden bütün gücümüzle DYO işçilerinin kazanması, onların haklarını en ileriden elde etmesi için olabildiğince dayanışma göstermeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Kwkfdekwfkefekw

‘İşçi sınıfının sorunları ortaklaşmıştır, mücadele ortaklaşmak zorundadır’
İzmir’de Temel Conta, TPI ve DIGEL işçilerinin farklı ilçelerde grev, direniş, sendikal hak ve özgürlük mücadelesi sürdürdüğünü kaydeden Aslan, “Geçtiğimiz haftalarda 23 bin belediye işçisinin onurlu mücadelesine de tanık olduk. Sadece İzmir değil Kocaeli’de Antep’te Adana’da, ülkenin birçok yerinde hem sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi, hem insan onuruna yaraşır bir ücret mücadeleleri devam ediyor. Hiç kuşkusuz her iş yerindeki mücadele kendi başına çok kıymetli. Ancak artık şunları tartışmak zorundayız: Tek tek fabrikalardaki mücadelelerin birleşik bir mücadeleye dönüşmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bakın kamuda 700 bine yakın işçinin 5-6 aydır toplu sözleşme süreçlerinde ne Çalışma Bakanı ve Maliye Bakanı ne de hükümetin herhangi bir yetkilisi çıkıp bir teklif vermediler. En son verdikleri teklif de yüzde 16. Kamu işçilerinin aldıkları ücretler 30-35 bin TL dolayında. O yüzden bu ülkede artık işçilerin ister kamuda ister özel sektörde olsun sorunlarımız ortaklaşmıştır. O yüzden mücadelenin de birleşik, bir arada haklarımızı elde edene kadar grevler direnişler genel grevlerle sürmesi kaçınılmaz hale gelmiştir” şeklinde konuştu.

“Kanun tasarısının yasalaşması için hep birlikte mücadele etmeliyiz”
Emek Partisi’nin başlatmış olduğu “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyasına değinen Aslan, “Grevdeki, direnişteki işçilerin talepleriyle, onların tartışmalarıyla hazırlanmış ilk defa işçilerin ‘bu benim yasamdır’ diyebildiği bir yasayı sendikacılarla, akademisyenlerle, hukukçularla birlikte parlamentodaki dört partinin de desteğiyle meclis başkanlığına kanun tasarısı olarak vermiş olduk. İstiyoruz ki işçi sınıfımız örgütlenirken hiçbir engelle karşılaşmasınlar, patronların itiraz hakları olmasın, grevlerimiz yasaklanmasın, sendikaların önündeki baraj engelleri ülke düzeyinde iş yeri düzeyinde işletme düzeyindeki barajlar kaldırılsın, iş yerlerinde ağır çalışma koşulları olmasın, angarya olmasın, hakaret olmasın diye işçi arkadaşlarımızla, hukukçularla, akademisyenlerle sendikacılarla hazırlanan bu kanun tasarısı meclis başkanlığına gönderildi. Bu tasarının yasalaşması için de bir mücadeleye ihtiyaç var. Meclis biliyorsunuz toplam 600 milletvekilinden oluşuyor ama ne yazık ki meclisteki milletvekillerinin yüzde 90’ı patronlardan ya da onların temsilcilerinden oluşuyor. Biz istiyoruz ki DYO boyadan, TPI’dan, Temel Conta’dan, DIGEL’den işçi arkadaşlarımız bu ülkede milletvekili olsun. İşçi sınıfımızın, emekçilerin sorunlarını onlar daha iyi anlar, daha iyi görebilir, daha iyi çözümler bulabilir. Yoksa sermayenin temsilcilerinden oluşmuş bir parlamentonun işçilerin sorunlarını çözme şansı ve iradesi zaten olmaz. O yüzden bu kanun tasarısının çıkması için hep birlikte parlamento üzerinde baskı kurmaya ve bu kanun tasarısının yasallaştırılması için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Ewkfekwfkewfg

19 Mart itibariyle muhalif belediyelere yönelik operasyonlar yürütüldüğünü kaydeden Aslan, “Birçok belediye başkanına, yöneticisine operasyonlar yapıldı. Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı bu ülkede. Bu hukuksuzluktur, keyfiliktir. Bu artık siyasal bir husumete dönüşmüş, tamamen kendi geleceklerini güvence altına almanın ötesinde bir operasyon değildir” dedi. Öte yandan buna karşı direnç gösteren sendikacıların da bu hukuksuz uygulamalara maruz kaldığını kaydeden Aslan, “İzmir’de Genel-İş Şube Başkanı Deniz Şahin Gümüştekin ile kadın komisyonu üyesi Mine Bilir geçtiğimiz günlerde tutuklandı. Sendikacılara yönelik bu keyfi hukuksuzlukları, baskıları kınıyoruz. Bir an önce arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz bunun da takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.