AKP ve Cumhur ittifakı ile yaklaşan yol ayrımının öncüllerini konuşmak bile imkânsız hale gelmişken, nasıl olacak da anayasa konusunda uzlaşma sağlanacak?
Arap-Kürt-Türk federasyonu fikrinin arkasında hizalanan iktidar grubu ve ardılları, Cumhuriyet’in Atatürkçü düşünceye dayalı yüzyıllık varlığına son vermek konusunda tam bir mutabakat içindeler. Türkiye, derin bir yarılmanın eşiğinde.
Emevî İslam normlarıyla bezenmiş şark zihniyeti, Anadolu/Trakya topraklarında Türk varlığından duyduğu rahatsızlığı artık saklamıyor. Bu rahatsızlığın, kapitalist metropollerin arzu ettiği gibi, Türk devletinin dönüştürülmesine hizmet ettiği meçhulümüz değil.
Yoksulluğun ve adaletsizliğin hiç olmadığı kadar yaygınlaştığı ve derinleştiği koşullarda halkın muhalefetten beklentisi, etkili muhalefet yapmasıdır. Gelin görün ki orada da sorun var.
Sorun ne? Sorunların nasıl aşılacağını ve ülkenin yeni dünya düzenine nasıl hazırlanacağını anlatan bir program elan yok. Tek gündem, İmamoğlu.
Bu durum iktidarı ziyadesiyle mutlu ediyor. Düzenli olarak İmamoğlu vakasını büyütecek adımlar atılıyor. Özgür Özel de mitinglerde kıyamet koparıyor. Ne ki mesele İmamoğlu’na yapılanlarda ibaret değil.
Yarı aç yarı tok yaşıyorum ama olsun yeter ki İmamoğlu kurtulsun! Sağlık sorunlarımın altında kaldım, ama olsun, İmamoğlu’ndan önemli değil… İşsizim ama olsun, mühim olan İmamoğlu… Ev kirasına param yetmiyor ama olsun, İmamoğlu’na özgürlük! Sokaklar tekin değil, can güvenliğim yok, ama ne önemi var, İmamoğlu tutuklu iken… Bu tavırdan uzak durmak gerekir.
Çünkü biliyoruz ki iktidarın hedefi, Cumhuriyet devrimine son vererek yüzyıllık rövanş hedefine ulaşmaktır.
Görmezden gelinen bir başka gerçek, Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşmak arzusuyla yanıp tutuşan federasyon yanlılarının saldırgan üslubu, Türk kimliğini savunma ihtiyacını fena halde kışkırtıyor. Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşarak barış ve kardeşliği savunmak hiç olacak şey değil.
Sormak gerek; Bu alamet barışa ve kardeşliğe mi, kıyamete mi gidiyor?