Sistem her şey, gerisi teferruat… Sistem kuran aklın düsturu, budur. Ancak sistemin dengeden çıktığı ve yeniden dengeye dönemediği koşullar bir gerçek.
O kadar gerçek ki emlak zengini bir şarlatan ortaya çıkıp Dünya’yı yönetmeye soyunabiliyor. Ve insanlığın bu durumu hazmetme kapasitesi var.
İktidarların parayla alınıp verildiği, siyasetin finans ile yan yana geldiği bayağının da bayağısı netameli ilişkiler çağında, insanlık durmadan bedel ödüyor. İktidarların bir türlü kurtaramadığı halklar ile siyasette ön safları tutanlar arasında olan bitenler ders gibidir.
Oyun kurulmuş, roller dağıtılmış; muktedir azınlık ile sıradan insan yığınları arasında sürüp giden oyun…
Vicdani yoksunlukla malul bu tuhaf oyunun harcı, yalan.
Siyaset yalanları iktidar yolunun taşlarını döşüyor. Muktedir yalansız yapamaz, insanlığı önüne katarak yürüyüp gitmesinin olmazsa olmaz koşuludur, yalan.
Efendi-gönüllü köle düzeni hep böyle gitti. Bunu anlamak için şöyle bir geriye doğru bakmak yeter. Binlerce yıldır kurtarıcılar geliyor, tarih yazıyor, kahraman oluyor… Oysa, insanlık durumunun iyiye gittiğini gösteren bir an bile yok. Çağdan çağa ilerledik durduk… Sonuç; sadaka ve hibe ekonomisiyle ayakta durmaya çalışan milyarlarca yoksul…
Öte yanda, vaatler, sloganlar, polemikle halkları avutan “iktidar-muhalefet” hattının müdavimi siyasetçi, piyasanın siyaset labirentlerinde gününü gün ediyor.
“Gel seni yöneteyim!” diyen insan tekin değildir. “Gel bizi yönet!” diyen toplum ha keza… Bu netameli mutabakat sonucu insanlık bugünlere geldi.
Kamucu ekonomiye duyulan ihtiyaç aşikâr; ancak ekonomide böyle bir “fazla” yok. Tam da kıyamet alametlerinin ortaya çıktığı yer. Bunalım, sosyal devleti geliştirerek de aşılacak gibi değil. Belki zaman kazandırır.
Kalıcı çözüm, insanlığın piyasa ve ihtiyaçlar meselesine nasıl baktığıyla ilgilidir. Mülkiyet, piyasa, para üçgeninde inşa edilen sistem ve toplumsal yaşamda olan bitenler yıkımdan başka bir şey getirmiyor. Benimsenen ihtiyaçlar hiyerarşisi, tükenişten yıkılışa yol haritası gibi…
Vazgeçmek, çözüme giden yolun kılavuzudur. Üretim, tüketim, mülkiyet ilişkilerinin getirdiklerinden vazgeçmek, piyasa kafasını terk etmek bir zarurettir.
İnsanlık, yeryüzünün piyasa olmadığını öğrenmek zorunda; Ya piyasa kafasından vaz geçecek, ya da yeryüzünden…