Barışın işlevi insanın iki yüzlü ahlakını ve yalanlarını örtmek olduğunda, barış ve kardeşlik, ontolojik gerçekliğin yadsınmasında ifadesini buluyor.

İnsan, kötülüğün karşı koyulmaz çekiciliğini iyiliğin arkasına saklanarak dengeliyor. İyilik söz konusu olduğunda madem ki akan sular duruyor, bu imkân sonuna kadar kullanılmalı…

Barış ihtiyacı hiç bitmiyorsa, bu ihtiyacı sürgit zorunlu yapan koşullara dönüp bakmak gerekmez mi?

Tam da ülkede barış için silah bırakma görüşmeleri sürerken böyle şaibeli barış üzerine konuşmak çok netameli olmakla birlikte, tartışmak bir zaruret.

PKK’nın fesih kararıyla silah bırakarak barışı taçlandırma girişimi, ülke gündeminin en tepesinde… Bu girişim başarılı olursa; Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası masaya yatırılacak. Montreux Boğazlar Sözleşmesi hakeza…Ardından, Kurtuluş Savaşı süreci tartışılacak. Sonra da gelsin barış…

Lozan’da direnen Türk heyetine, “Bunun hesabını sorarız!” diyen Lord Curzon haklı çıkıyor olabilir mi? Sanki yüzyıllık hesap önümüze koyuluyor.

PKK’nın bu yüzyıllık meselede sahne alması seksenlerin başındadır. PKK’nın, öncesinde de 10 yıla uzanan muhtelif örgütlenmeleri söz konusu.

Özetle, 1983’te ASALA’nın PKK’ya dönüştürülmesiyle başlatılan süreç, 42 yıl sonra son buluyor. PKK, tarihi misyonunu tamamlamış… Bir rivayete göre, yeni dönemde, federalizm eşliğinde barış ve demokrasi gelecek…

Tesadüfe bakın ki Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve seküler yapısını değiştirme süreci de seksen darbesiyle başlatıldı. 1980-2002 ve 2002-2025 dönemleri…

Üniter yapının Kürtleri, seküler yapının ise İslamcıları rahatsız ettiği biliniyor.Türk, Kürt, Arap kimliklerini federasyon çatısı altında toplamanın muhtemel gerekçesi…

Federalizm fikri, 3600 yıl önce, Eski Ahit ile vücut buldu. Kanun koyucu Hz. Musa’nın On Emir’i de “erken demokrasi” gibi yorumlanır. Batı Bloku’nda güçlü İsrail etkisinin tarihselliği bir gerçek.

Bu koşullarda, silah bırakan PKK gölgesinde barışın işlevini konuşmak elbet de saçma. Açılan yeni sayfada, Batı’nın hararetle desteklediği“silah bırakma ve barış” sürecinin toplumu nasıl böldüğünü görmemek için AKP, DEM Parti veya MHP’de yönetici olmak gerekiyor.

Yürüyen gerçek; Kapitalist sistemin ve sanayi devriminin içinden geçtiği kritik dönem tarihsel sonu işaret ediyor. Bu nedenle, devletler ve sınırlar tartışılır hale geldi. Evet, yeni sosyoloji, yeni toplumsal mutabakatı gerektiriyor. Ancak iktidarın icraatları bu ihtiyaca ne kadar cevap veriyor,tartışmalı…Yeni toplumsal mutabakat arayışlarına toplumun katılımını sağlayacak bütün dinamiklerin çalışması gerekiyor. Ama çalışmıyor. Bu durumun toplumda hayal kırıklığı yaratması kuvvetle muhtemeldir.

Sonuç olarak, Cumhuriyet’in yüzyıllık üniter ve seküler yapısı,Batı desteğinde değiştirilmek üzere harekete geçildi.Yeni toplumsal sözleşme koşulları ise belirsizliğini koruyor.Barışın işlevi elan muğlak.

Zor günler kapıda…