Bu zamanda hayatı para hesabı yapmadan geçirmek, ancak bir avuç zengin zümre için mümkün olabilir.
Emeklisi, emekçisi, esnafı elde kağıt kalem, hesap kitap ederek ayın başını görmeye çalışıyor.
Ekonomiyi yönetenler “Enflasyon düşüyor” dedikçe, o mübarek canavar inadına devleşiyor!
Pembe tablolar çizseler de içimiz kapkara!
Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki…
Hayatımız “Askı”da!
***
“Askıda hayat”a ilk giren, “Askıda ekmek” olmuştu.
“İnsanlar, hiç olmazsa kuru ekmek yesin” diye düşünen hayırseverler…
Kendilerine iki ekmek alırken, iki ekmek parası daha verip askıya astılar!
Kısa zamanda tüm ülkeye yayıldı bu yardımlaşma yöntemi…
İhtiyacı olan, utana sıkıla askıdan ekmeğini aldı, evine gitti.
Çocuklarının karnını doyurdu.
Yıllardır “Askıda ekmek” uygulamasının lokomotifi olan Bucalı fırıncı Veli Velioğlu’nun fırınının önünde her gün akşamüzeri upuzun kuyruk oluyor hala...
***
Sonra “Askıda yemek” furyası başladı.
Bir tabak kuru fasulye bir tabak pilava hasret insanlar, yatağa aç girmesinler diye…
Gönlü zengin vatandaşlarımız, askıya yemek koydular.
Kendi karınlarını doyurduktan sonra bir kuru, bir pilav parası ödeyip, askıya astılar!
Baktılar bu “askı”nın bedeli, rakamsal olarak ağır!
“Askıda çorba”ya dönüştü bu güzel dayanışma hikayesi…
Pek çok belediye, Kent Lokantası açarak “Askıda yemek” uygulamasını, cüzi bir bedel karşılığında farklı bir boyuta taşıdı.
***
“Askıda gevrek” gördü bu ülke…
Ne acıdır ki…
Tanesi 15 lira ama 100 gramlık bir gevreği bile alamayanlar var.
En küçük bedelle karın doyuran, fakir fukaranın pizzasıdır gevrek!
Gevrekçi büfelerinden kendine kahvaltılık alan yurttaşlar, iki gevrek de fakir fukara için alarak gönüllere girdi.
Gönlü zengin gevrekçi arkadaşlar, “Askıda gevrek” kalmadığı zaman geleni boş çevirmedi.
Bir çıtır gevreği sardı kağıda…
Bir dilim de peynir koydu yanına, “Afiyet olsun” temennisiyle…
***
Gevreğin yanına bir bardak tavşan kanı çay lazım, öyle değil mi?
Şaka değil, bu ülkenin insanı bir bardak çay içemez hale geldi.
Öyle olunca…
Bazı şehirlerde “Çay” da askıya alındı!
Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olsa da…
40 yıl olmasa da bir bardak çayın da vardır elbet bir hatırı…
Şaka bir yara, tiryakisi olduğumuz çay da askıda artık!
Van’da, Yozgat’ta, Balıkesir’de “Askıda çay” uygulamasına geçildi.
Emekliler, öğrenciler, işsizler, tavşan kanı bir bardak çaya ödeyecek tek kuruşu olmayanlar, çaysız kalmasınlar diye…
***
Konu “çay” olunca, 23 yıldır İzmir Kahveciler Odası Başkanlığı görevini yürüten İsmail Hakkı Kırdı’yı aradım.
Sordum İsmail Başkan’a:
“İzmir’de de askıda çay uygulamasının başlaması söz konusu mu?”
İsmail Başkan, net konuştu:
“İzmir’de öyle bir kampanyaya gerek yok. Çünkü hangi gariban hangi kahveye gitse, param yok dese, hiçbir meslektaşım hiç kimseyi geri çevirmez, çayını verir. Başkasının bir çay bağışlamasına gerek yok. Öyle ki kahveci, o yurttaşın karnını bile doyurur. Çünkü bizim geleneğimizdir bu.”
***
İsmail Başkan’ın söyledikleri doğrudur.
Hiçbir kahvehane işletmecisi, gariban birini boş çevirmez, bir bardak çayı çok görmez.
İyi de parklar emeklilerle dolu!
Neden kahveye değil de parka gidiyorlar?
Çay içip para harcamamak için tabii ki!
Çünkü aybaşına kadar daha zaruri harcamaları olacak!
Bu memlekete 40 yıl hizmet etmiş yüce gönüllü, gururlu bir emekli…
“Çay” dilenmez!
Çay “askı”da olsa bile isteyemez ki!
***
Gördüğünüz gibi hayatımız “askı”da!
Önümüzdeki süreçte bu hayat askısına acaba başka neler asılacak?
Askıda ilaç, askıda ayakkabı?
Yaşamak, zor zanaat be dostum!