16 Mayıs 1919'da tam bağımsız bir Türk devleti kurmak amacıyla İstanbul'dan Anadolu topraklarına hareket eden Mustafa Kemal'in Ulusal kurtuluş Savaşı'nın yol haritasını belirlemesinde İzmir'in işgali başat bir rol oynamıştı. O, İzmir'in işgali karşısında ilk tepkisini 20 Mayıs'ta Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya çektiği bir telgrafta şu cümlelerle ortaya koymuştu. '…ne millet ve ne ordu varlığına karşı yapılan bu haksız saldırıyı sindirmeyecek ve kabul etmeyecektir.' Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtiği ilk günlerde bir yandan ulusal savaşımın ilk örgütlenme sorunlarıyla uğraşırken diğer yandan İzmir'in işgaline karşı Türk ulusunun tepkisini daha da kuvvetlendirmek amacıyla protestoların yoğunlaştırılmasını istediğini, Erzurum'da bulunan 15. kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşa'ya gizli ve kişiye özel olarak göndermiş olduğu şu telgrafta ortaya koymuştu: 'Anlaşma devletlerinin duygularımız ve siyasal varlığımız aleyhinde İzmir'i Yunanlılara işgal ettirmek suretiyle başlayan haksız davranışlarına karşı her tarafta yapılan gösterilerin ve başvuruların arkası bırakılmayarak fiili netice alınıncaya kadara devam ettirilmesi ve her tarafta bu milli gösterilerin iyi bir şekilde idare ettirilmesi fevkalade önemlidir.'
Mustafa Kemal'in İzmir'in işgali üzerine direkt olarak yönlendirdiği ve gelişmelerini yakından izlediği ilk miting Havza'da yapılmıştı. Havza'da kendisini ziyarete gelenlere 'Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız' dedikten sonra Havza Belediye Başkanı İbrahim Cebeci'nin evinde toplanan halka da şu bilgileri vermişti: 'Düşmanımızın niyeti bizi diri diri mezarımıza gömmektir. Şimdi çukurun tam kenarında bulunuyoruz. Fakat son bir gayretle toplanırsak kendimizi kurtarmak mümkündür.' Mustafa Kemal daha sonra Havza Belediye Başkanına bir emir vererek 30 Mayıs'ta Havza Camii'nde İzmir'in işgalinde şehit düşenler için bir mevlit okutulmasını istemiş ve hemen arkasından da büyük bir miting düzenlenmesini önermişti.
Gerçekten de İzmir'in işgalden kurtuluşu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın nihai hedefi haline gelmişti. 9 Eylül 1922 günü Türk birlikleri İzmir'e girdiklerinde Mustafa Kemal o geceyi Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü ile birlikte Nif'te (Kemalpaşa) geçirmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, burada zafer sevincinden hareketsiz kalan arkadaşlarına yönelik olarak 'Yahu, İzmir'e girdiğimiz akşamdır bu!.. Bu kadar sessiz mi geçecek? Haydi bari biz kendimiz şarkı söyleyelim.' sözleriyle onları coşturmuş ve hep birlikte daha Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında Samsun'dan Anadolu içlerine giderken söyledikleri 'Dağ Başını Duman Almış' marşını söylemişlerdi. O ve Türk ulusu üç sene dört ay süren bir devasa mücadele sonucunda Akdeniz'in mavi sularına ulaşmışlardı. Mustafa Kemal bu durumu not defterine şöyle imlemişti: '15 Mayıs 1335 (1919) İzmir'i işgal. 3 sene 4 ay. Ben aynı günde İstanbul'u terk… O kara günde Karadeniz'den, bu gün Akdeniz'deyim.'
Mustafa Kemal'in İzmir'in işgali üzerine direkt olarak yönlendirdiği ve gelişmelerini yakından izlediği ilk miting Havza'da yapılmıştı. Havza'da kendisini ziyarete gelenlere 'Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız' dedikten sonra Havza Belediye Başkanı İbrahim Cebeci'nin evinde toplanan halka da şu bilgileri vermişti: 'Düşmanımızın niyeti bizi diri diri mezarımıza gömmektir. Şimdi çukurun tam kenarında bulunuyoruz. Fakat son bir gayretle toplanırsak kendimizi kurtarmak mümkündür.' Mustafa Kemal daha sonra Havza Belediye Başkanına bir emir vererek 30 Mayıs'ta Havza Camii'nde İzmir'in işgalinde şehit düşenler için bir mevlit okutulmasını istemiş ve hemen arkasından da büyük bir miting düzenlenmesini önermişti.
Gerçekten de İzmir'in işgalden kurtuluşu Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın nihai hedefi haline gelmişti. 9 Eylül 1922 günü Türk birlikleri İzmir'e girdiklerinde Mustafa Kemal o geceyi Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü ile birlikte Nif'te (Kemalpaşa) geçirmişlerdi. Mustafa Kemal Paşa, burada zafer sevincinden hareketsiz kalan arkadaşlarına yönelik olarak 'Yahu, İzmir'e girdiğimiz akşamdır bu!.. Bu kadar sessiz mi geçecek? Haydi bari biz kendimiz şarkı söyleyelim.' sözleriyle onları coşturmuş ve hep birlikte daha Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcında Samsun'dan Anadolu içlerine giderken söyledikleri 'Dağ Başını Duman Almış' marşını söylemişlerdi. O ve Türk ulusu üç sene dört ay süren bir devasa mücadele sonucunda Akdeniz'in mavi sularına ulaşmışlardı. Mustafa Kemal bu durumu not defterine şöyle imlemişti: '15 Mayıs 1335 (1919) İzmir'i işgal. 3 sene 4 ay. Ben aynı günde İstanbul'u terk… O kara günde Karadeniz'den, bu gün Akdeniz'deyim.'
Mustafa Kemal İzmir'i yaşamında ilk kez 1905 yılında görmüştü. 1905'te kurmay yüzbaşı olarak Harbiye'den mezun olmuştu. O yıllarda II. Abdülhamit'in baskı rejimine karşı özgürlükçü düşüncelerle ilgileniyor ve bazı okul arkadaşlarıyla birlikte yasaklanmış kitapları okuyarak içlerindeki özgürlükçü ruhu dışa vurmaktan çekinmiyorlardı. İstibdat rejimine karşı fikri tartışmalar yapıyorlar, ülkenin geleceğiyle ilgili çözümler üretiyorlardı. Onun bütün bu faaliyetleri saray tarafından izleniyordu. Sonuçta gizli bir örgüt kurma suçlamasıyla arkadaşlarıyla birlikte tutuklanmıştı. Günlerce süren soruşturmalardan sonra kolay dönemeyecek bir yere sürülmek şartıyla affedildiler. Nitekim Şam'da bulunan 5. Ordu'da görev yapmak üzere sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) ile birlikte Şam'a giderken 1905 yılında İzmir'den geçtiler. Bu onun yaşamında İzmir'le ilk buluşmasıydı. Nitekim Mustafa Kemal 1905'te İzmir'le ilk buluşmasını şu sözlerle dile getirmişti: 'Benim İzmir'i ilk gördüğüm gün, okuldan çıkarılarak sürgün gittiğim gündür. Bu güzel memlekette sürgüne giderken birkaç saat geçirmiştim.' Mustafa Kemal İzmir'e ikinci kez Manastır'da bulunan 3. Ordu Kurmay Subaylığı'na tayin olduğu zaman Eylül 1907'de geldi. 1907'de Suriye'den Selanik'e gemi ile giderken İzmir'e uğradı. O dönem İzmir hastanesinin nisaiye kliniğinde doktor olan ve Atatürk döneminde dış işleri bakanlığı görevine de gelecek olan Tevfik Rüştü Aras bu ziyaret sırasında Atatürk'le İzmir'de karşılaşmalarını '1907 sonbaharında İzmir hastanesinin nisaiye kliniğinde göreve başladım. Ayrıca hususi bir muayehane açtım. Bütün çalışmamı mesleğime hasretmiştim. Bir tesadüf bütün hayatımı değiştirdi. Konak meydanında bir kıraathanede erkan-ı harp kolağası (Kurmay yüzbaşı) Mustafa Kemal Bey'le karşılaştım. 1905'te Beyrut'ta tanışmıştık. Şam'dan Selanik'e giderken İzmir'e uğramış. İzmir'deki tesadüf benim hayatımın bir dönüm noktası oldu. O gün memleketin hali konusunda ikimiz de içimizi döktük. Konak meydanındaki kıraathaneden o gün vatanını sevenlerin artık harekete geçmesi zamanının çoktan gelmiş olduğu kanaatini paylaşarak çıktık' sözleriyle aktarmaktadır. 1913 yılında kurmay binbaşı iken bir kez daha İzmir'e gelen Mustafa Kemal'in İzmir'le dördüncü buluşması ise gerçekten muhteşemdi. (Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrası İzmir ziyaretleriyle ilgili çok ayrıntılı ve önemli bir çalışma için bkz. Melih Tınal, 'Atatürk'ün İzmir Ziyaretleri ve Vefatının İzmir'deki Yankıları', ÇTTAD, s.16-17) Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının başkomutanı ve tüm Türkiye'yi emperyalist işgalden kurtaran, Türk halkının 'Kemal Paşa'sı, 9 Eylül 1922 günü Belkahve sırtlarından İzmir'i seyrederken '…bu şehre bir şey olacak diye çok korktum' sözleriyle İzmir'e verdiği önemi dile getirmişti.
Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve 20. yüzyılın en büyük devrimcilerinden birisi olan Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamında İzmir ayrıcalıklı konumunu her zaman korumuştur. İzmir'in Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başladığı ve sonlandığı yer olmasının yanı sıra 19. ve 20. yüzyıl başlarında imparatorluğun dışa en açık liman kentlerinden biri olmasının getirdiği avantajlar ona Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan yeni Türk devletinin öncü kenti olma rolünü de vermişti. Bu bağlamda Mustafa Kemal yapacağı birçok devrim ve dönüşümlerle ilgili ilk mesajlarını İzmir'de vermiştir. Onun bu konudaki tercihinin önemli nedenlerinden birisi ise İzmir ve İzmirlilerin Ulusal Kurtuluş Savaşı'na ve savaş sonrası cumhuriyet devrimine olan bağlılıklarıydı. Böylelikle İzmir'in ve İzmirlilerin Mustafa Kemal'e olan bağlılığı emperyalist işgal sona erdikten sonra daha güçlü bir aidiyete dönüşmüş ve 14 Eylül 1922'de İzmirliler Mustafa Kemal'e hemşerilik teklif etmişlerdi. Mustafa Kemal 24 Eylül 1922'de bu teklife karşılık yazmış olduğu bir mektupta '…Ülkemizin Akdeniz'e karşı ışığı olan, düşman işgalinden kurtulması için bütün ülkeyi seve seve yıllarca sıkıntılara sürüklemiş olan İzmir'imizin hemşerilerinin arasında sayılmak bana sonsuz bir övünç ve sevinç olmuştur. İzmirli hemşerilerime sevgi ve bağlılıkla teşekkürlerimi sunarım. İzmir'in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgiyle çalışmak benim için bir ülkü olacaktır...' sözleriyle yeni dönemde İzmir'e karşı duyduğu içten ve samimi duygularını açıkça ifade etmişti.
Bütün bunların yanı sıra Mustafa Kemal'in yaşam çizgisinde İzmir'e ait güçlü duygusal bağlar da oluşmuştu. Yaşamında kısa süren ilk ve tek evliliğini İzmir'in köklü ailelerinden Uşakizadelerin kızı Latife Hanım'la yapması ve onu yetiştiren annesi Zübeyde Hanım'ın İzmir'de vefat ederek Karşıyaka'ya defnedilmesi Mustafa Kemal'in İzmir ve İzmirlilerle ilişkisini daha da güçlendirmişti. 26 Ocak 1923'te İzmir'de annesinin mezarı başında yapmış olduğu bir konuşmada devrimlere ilişkin kararlılığını şu sözlerle dile getirmişti: ' Burada yatan validem zulmün cebrin bütün milleti uçuruma götüren bir keyfi idarenin kurbanı olmuştur. Bu kadar kan dökerek milletin elde ettiği hakimiyetin muhafaza ve müdafaası için icap ederse validemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Ulusal egemenlik uğruna canımı vermek benim için vicdan ve namus borcu olsun.'
Mustafa Kemal Atatürk modern Türkiye'nin oluşum süreci içinde İzmir'e hep öncü bir rol yüklemiştir. Zira İstanbul hala saltanat artıklarının ve yeni rejime karşı muhalif düşüncelerin odağı durumundaydı. Ankara ise bozkırda bir kasabadan modern bir başkente dönüşümün sancılarını yaşıyordu. Bu nedenle İzmir; devrimin en hareketli yıllarında çağdaş Türkiye'nin öncü kenti olmuştu. 11 Ekim 1925'te İzmir Belediye binasından kendisini dinleyenlere hitaben yapmış olduğu konuşmada '…ben bütün İzmir'i ve İzmirlileri severim. Güzel İzmir'in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim' sözleriyle İzmir'e olan sevgisini ve bağlılığını açık bir şekilde dile getiren Mustafa Kemal 12 Ekimde Nif'e (Kemalpaşa) giderken Türk Ocağı'nda yapmış olduğu konuşmada ise şu sözlerle İzmir ve İzmirlilere olan duygu bağlarını kuvvetlendirmişti. '… Arkadaşlar bütün hayatımda sevinçle geçirdiğim bir gece vardır. O gece ordumuzun İzmir'e girdiği günün burada geçirdiğim gecesidir. O vakit buradan geçerken bu muhterem halkın resmimi koyunlarından çıkararak beni tanıdıklarını ve otomobilime atılarak kucakladıklarını unutamam. Bugün o hatırayı yaşıyorum, bahtiyarım.'
Türk ulusunun kurtarıcısı, 20. yüzyılın en büyük devrimcisi, çağdaş Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938'de aramızdan ayrıldı. Aradan 74 yıl geçtikten sonra O'nun kurduğu Cumhuriyetin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmak isteyen güçler hiç boş durmadılar. Atatürk'ü bize unutturmaya çalıştılar. İzmir ve İzmirliler olarak bir kez daha yineliyoruz ki kurduğu Cumhuriyet ve ilkeleri sonsuza kadar yaşayacaktır. Atatürk İzmir, İzmir de Atatürk'tür. Unutmadık, unutturmayacağız…
