Çölde deveye saklan demişler, kafasını çadırın içine sokmuş. Zavallı saklandığını sanıyormuş ama, arkasının açıkta kaldığının farkında bile değilmiş...’¶

Dünkü ’“Gerçek Zenginlik’” isimli yazıda kaynağı belirsiz ve yasal olmayan büyük tutarlardaki paranın sürekli olarak saklanmasının mümkün olamayacağını yazmıştım. Sakladığınızı zannedersiniz ama paranın bir kısmı açıkta kalır ve kendini ele verir. Tarih boyunca hep böyle olmuştur. Birilerinin yasal olmayan yoldan elde ettikleri servetler ya uyanık bankacılar, ya para simsarları, ya üzerine hesap açılan yakınlar ve akrabalar, ya da istihbarat örgütleri tarafından önce ’“açık edilmiş’” sonra da paraya el konulmuş, kara paranın sahibi de alnına vurulan ’“hırsız’” damgasıyla baş başa kalmıştır’…
Ne kadar güzel söylemiş atalarımız; ’“Gizli sevişen, aşikare doğurur’” diye.

Çok değerli bir dostum bir araştırma raporu gönderdi. Sizlerle paylaşmak istiyorum:
Avrupa, derin bir skandalla çalkalanıyor. Aslında son iki senedir arka planda yavaşça pişen bir skandaldır bu.

Gizlilik yasaları ile ünlü bir bankacılık sektörüne sahip İsviçre’’nin bankalarındaki gizli hesapları içeren bir CD için yürütülen pazarlık bir çok insanı uykusuz bırakacak cinsten. Almanya, içerisinde İsviçre bankalarında gizli hesapları bulunan kişilerin listesinin bulunduğu CD için 3,4 Milyon Dolar ödemeye hazırlanıyor. Raporlar, bazı gizli hesapların yanında, yaklaşık 100 bin Almanın İsviçre bankalarında 31 Milyar Dolar parası olduğu yönünde. Bu CD’’deki hesaplar tahminen Credit Suisse- UBS- HSBC üzerinde yoğunlaşıyor.

Fransa Hükümeti, HSBC’’ye ait verilerin bulunduğu bir CD’’yi iki ay önce ele geçirdi. Bu CD’’de 3 bin gizli hesapla ilgili bilgiler vardı.
Önümüzdeki günlerde, Almanya ve Fransa’’nın bu uygulamalarının birçok ülkede yansımaları olacaktır.
Elbette ki Türkiye de bu ülkelerin içinde olacaktır. Sarkozy ve Merkel’’in,
Türk Siyaset adamlarından bazılarını küçümsemeleri ve haklarında çok çirkin yolsuzluk ve haksız zenginleşme ifadelerini muhataplarının yüzlerine karşı bile söylemeleri bunun en önemli işaretidir.

Küresel çapta dolara en yüksek faizi vererek borçlanan ülkelerin yöneticilerinin çok dikkatli olması gerekmektedir. Küresel finans şebekelerinin kontrolündeki dev bankalardaki gizli hesapların, çeşitli istihbarat kuruluşlarının elinde oyuncak olduğu böyle ortamlarda her türlü iftira atılabilir.

Örneğin;Türk insanının baskılı döviz kuru ve sıcak para ile kanının emilmesinin devamını isteyen finans şebekeleri Başbakan Erdoğan’’a iftira atabilirler. Başbakan’’ın çocukları ile ailece oturduğu 6 Villadan oluşan siteyi bile çekemeyip dedikodu yapan münafıkların olduğu yerde, Avrupa’’daki gavurlar neler yapmazlar ki?...
Bu yüzden Başbakan Erdoğan şimdiden şu sorulara cevap hazırlayıp, münafıkların seslerini kısmalıdır;

*Başbakan olmadan evvel R. T. Erdoğan’’ın 1 Milyar Dolar serveti olduğunu Rahmi Koç söylemiş ve gazeteler de bunu yazmıştı. Başbakan kendisine yapılan bu suçlama karşısında Rahmi Koç’’u mahkemeye verdi mi?Bence mutlaka dava etmiştir. Beni bile en masum yazılarımdan dolayı defalarca mahkemeye veren Başbakan Erdoğan kendisine bu ağır suçlamayı yapan kişiden elbette davacı olmuştur. Bu davanın sonucu ve belgeleri derhal açıklanmalı ve iftiracıların ağızlarının payı verilmelidir.
*Wikileaks belgelerinde geçen, ’“Başbakan Erdoğan’’ın İsviçre Bankalarında
8 ayrı hesabı var’”
iftirasının hesabı soruldu mu?Mutlaka sorulmuştur. Başbakan Erdoğan’’ın şahsında tüm Türkiye’’ye hakaret edilmiştir. Yapılması gereken şudur ; Uluslararası çalışan bir hukuk bürosu görevlendirilir, bu büro İsviçre Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası nezdinde harekete geçerek, Başbakan Erdoğan’’ın ve yakınlarının hesabı olmadığına dair belgeyi alır. Bu belgeyi bizde münafıkların alınlarına yapıştırırız’…
*Son günlerde Avrupa’’da elden ele dolaşan bu CD’’lerde Türkiye’’den hangi isimler mevcuttur?
*Bazı kişiler CD’’lerde yer alan Türk Vatandaşlarına şantaj yapıyor mu?

Sorulması muhtemel bu ve benzeri parayla ilgili soruların cevapları şimdiden hazırlanmalı ve tam seçim ortamına girildiğinde elde hazır olarak tutulmalıdır.

Sayın Başbakan’’a, benim de iki adet sorum olacak, eli ermişken bunlara da cevap vermesini en kalbî duygularımla istirham eder, kendisine şükranlarımı sunarım .
*Sizin medyadaki en büyük ’“açılımcı destekçiniz’” M.Ali Birand bu günkü yazısında İmralı’’daki misafiriniz Abdullah Öcalan’’ı ’“Baş müzakereci’” ilan etti. Bizim zaten çok başarılı Baş müzakerecimiz yok muydu? Egemen Bağış Bakanımıza bir şey mi oldu?Yoksa biz kullarınızın bundan böyle iki tane mi Baş müzakerecimiz var?Eğer öyleyse bu günü de bayram ilan etmeyi teklif ediyorum. İ. Melih Gökçek havai fişek gösterisine hemen başlayabilir mi?

*Hürriyet Gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bu günkü geniş köşesinde; Okyanus ötesindeki hocanızın gazetesinin baş yazarı Hüseyin Gülerce’’nin, ’“12 Haziran 2011 genel seçimlerinden sonra, medyada büyük değişim yaşanacak’” dediğini yazdı. Sayın Başbakan, Türkiye’’de hala sizin karşınızda olan medya organı kaldı mı?Gerçeği görmeyip de size ve partinize biat etmeyen densiz yayın organı var mı?Delirdi mi bunlar, yoksa şaşırdılar mı?
Lütfen verin isimlerini, bizler de onları boykot edelim, görsünler Anya’’yı, Konya’’yı’….