İzmir Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Sözcüsü Uğur İnan Atmaca, gazeteciler Muhittin Akbel ve Berivan Kaya’nın sorularını yanıtladı.
İzmir gündemine ve kent sorunlarına ilişkin açıklamalarda bulunan Uğur İnan Atmaca, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve iştiraklerinin doğru yönetilmediğini dile getirdi.
AK Partili Atmaca, belediyede yaşanan maaş krizleri ve iş bırakma eylemlerine dikkat çekti. Belediyenin girdiği bazı ihalelere dikkat çeken Atmaca, Başkan Tugay’ın önümüzdeki TİS süreçlerinde enflasyon farkını vermek istemediğini dile getirdi ve şunları söyledi:
“Karabağlar’da, Uzundere’de verilen inşaatın 2 ay öncesinde TOKİ’nin verdiği bir ihale var. Rakamlar birbirine çok yakın. İZBETON’un verdiği işte 760 bağımsız bölüm, TOKİ’nin verdiği işte 786 konut, 10 işyeri ve cami var. Buna rağmen TOKİ, aynı hesaptaki işi 1 milyar lira ucuza vermiş. 1 milyar lirayı bölelim kaç işçinin maaşı? Biz tasarruf derken bunları anlatıyoruz. İşçiden değil ihalelerden tasarruf edilmeli”

İŞÇİLERİ BOĞULMAYA ATIYOR!
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın dönemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Tugay’ın çalışmalarını başarılı buluyor musunuz? Artıları ve eksileri nelerdi?
Cemil Bey göreve geldiği ilk günden beri sürekli Tunç Soyer dönemine atıfta bulunuyor. ‘Personel giderleri yüzünden zor günler geçiriyoruz, kimsenin buna hakkı yok’ demişti. Hatta bir dönem, ‘ben İzmirliye soracağım’ demişti. Ben de karşılığında ‘adrese teslim ihaleleri de soracak mısınız?’ demiştim. Yine aynı noktadayız. İZSU’nun yapmış olduğu 900 küsur milyon olan araç kiralama işinde 405 tane taşeron personel var. En son yaptığı 63 iş aracı ihalesinde de taşeron personel olduğu bilgisi geldi. Benim hesaplarıma göre bin 500 2 bin civarında taşeron çalıştırıyorlar. İZSU şu anda azıtmış durumda. CHP’nin ilkesel olarak karşı durduğu özelleştirme ve taşeron işçidir. Bu koşullara rağmen siz binlerce taşeron çalıştırıyorsunuz sonra personel fazlasından yakınıyorsunuz. ‘Bunları çıkarmam lazım’ diyerek havuza atıyorsunuz. Aslında siz o işçileri havuza değil boğulmaya atıyorsunuz. Taşeronda ödediği ücret asgari ücretin bir tık üstü. Kendi parti programlarıyla ve ilkeleriyle ters düşen bir durumdalar. Bu şekilde ucuz işçilikle belediyeyi kurtaracaklarını zannediyorlar. Kanun koyucu, ‘belediyeler hizmet yapabilmeleri için personel giderlerinin yüzde 30’u geçmemesi gerekiyor’ demiş. Daha yeni bütçe görüşmelerini yaptık ve bütçeyi oyladık. Personel giderleri yüzde 30’u aşmıyorsa siz nasıl İzmirliye ‘ben ödemekte zorlanıyorum, kasama 4 milyon girdi, ödemem 5,5 milyon, bu işin altından kalkamıyorum’ deme lüksüne sahip değilsiniz. Ya bütçeniz ya da sizin söyledikleriniz yanlış.
İZMİRLİNİN PARASINI HOYRATÇA SAVURDULAR
CHP’li belediyeler vergi ve SGK borçları sebebiyle hizmet yapamadıklarını dile getiriyor. SGK ve vergi borçlarına ve silkeleyin talimatına yönelik neler söylemek istersiniz?
Belediye şirketlerinin vergi ve SGK borçlarının doğrudan kesilmesi ile ilgili bir uygulama söz konusu. Diyorlar ki, ‘hükümet kesemeseydi, biz bu sıkıntıları yaşamayacaktık.’ Belediyeden alınan ihale alındığı zaman belediye sizden ‘vergi ve SGK borcu yoktur’ ister. Aynı şeyi şirketlerine neden uygulamıyor? Sen o vergi ve SGK parasını şirkete verdin de Genel Müdür ödemediyse yakasını sıkacaksın. Ya da dürüst olacaksın, ‘vergi ve SGK parasını aktarmadım’ diyeceksin. Borçlar birikiyor. Sen İzmir’in kronikleşmiş hangi sorununu çözdün? ‘SGK parasını kaynak haline getirdim, 28 tane köprülü kavşak yaptım’ diyebiliyorsan eyvallah. Ama ortada bir hizmet de yok. Yağmur suyu ayrıştırması ile ilgili 5 bin km altyapının gerçekleştirilmesi gerekiyor. Şu ana kadar gerçekleşen 850 km civarında. Daha yüzde 20’sine bile ulaşılamamış. Bunları yapamamışsın, vergi ve SGK borcunu hangi sebeple ödemedin? 3 tane yemek yapıyorsun 1 milyon 300 bin lira para veriyorsun. Grand Plaza şirketinin 2 tane çok üst düzey restoranı var. Bu yemekler neden orada yapılmadı? Yemeklerin bir tanesi İzmir Marriott Hotel’de 745 bin lira tutmuş. Monteis Köşkü'ndeki yemek için 536 bin lira, Ot Urla’da 66 bin liralık yenen bir yemek var. Ot Urla’da tadım menülerinin 15 bin lira olduğu söyleniyor. Orada 2-3 kişinin yediği özel bir yemek. Bir Çin seyahati var. 6 günde 2 milyon 980 bin TL harcanmış. Oraya gidenlerin kim olduğunu bilmiyoruz. Bu insanların yollukları harcırahları da bu paranın içinde değil. Bu harcamaları belediye üzerinden değil şirket üzerinden yapıyorlar. Belediye üzerinden yapsalardı meclise gelecekti, şeffaf olacaktı. Biz sadece Ekap üzerinden yapılan harcamaları tespit edebiliyoruz. Siz İzmirlinin parasını hoyratça savuracaksınız, bu harcamalardan dolayı vergi ve SGK borcu ödemeyeceksiniz, sonra çıkıp hükümet bunları kesmesin diyemezsiniz.

AÇIK OFİSTE ÇALIŞAN BÜROKRAT SAYISI BİR ELİN PARMAKLARINI GEÇMEZ
İzmir Büyükşehir Belediyesi sizce doğru mu yönetiliyor?
İstanbul’da 16,5 milyon, İzmir 4,5 milyon nüfusa sahip. İstanbul’da 30 tane daire başkanlığı, 122 tane müdürlük var. İzmir’de 39 daire başkanlığı 172 müdürlük var. Ayrıca İZSU’da 21 daire başkanlığı, 89 müdürlük, ESHOT’ta ise 15 daire başkanlığı, 55 tane müdürlük var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 33 tane şirket var. 16 tanesi doğrudan Büyükşehir’in, 17 tanesi de bu şirketlerin ortağı olduğu şirketler. 33 tane şirketin en az 2 tane genel müdür yardımcısı ve genel müdürü olsa 100 kişi yapar. 7’şer kişi de yönetim kurulu olsa 250 kişi oluyor. Belediye bünyesindeki beyaz yakalılar 650-700 civarında bir rakama tekabül ediyor. Bunların şoförleri, makam araçları, sekreteryaları var. Bakmayın Cemil Bey’in 3 nolu holde açık ofisine. Biz geçenlerde gittik, bir elin parmaklarını geçmez insan sayısı. Cemil bey geldiğinde orada oturuyor olabilirler. Öncelikle bu sayıların gözden geçirilmesi lazım. Personelden tasarruf yapacaksanız önce oradan başlayın da samimiyetinizi görelim. Seyyar tuvaletlerde çalışanlar taşeron işçiler. İZSU’nun araç ihalelerinde taşeron personeller var. İZSU’nun imkan ve kabiliyetleri budanıyor. Bugün sayaç bağlama, yağmur suyu kanallarının bakımına kadar ihale ile yapıyorsunuz. Bu sefer siz kendi kurumunuzun kabiliyetlerini ortadan kaldırıyorsunuz. Dışa bağımlı bir yapı haline dönüyor. Sonra çıkarak, ‘fazla personel’ diyorsunuz. Personellerle ilgili bir bilimsel çalışma yapılmalı. Uzmanlar gelirler ve Büyükşehir’i kurumsal anlamda irdelerler. Ben saha personellerinin fazla olduğunu düşünmüyorum. Fazlalık büro personellerinde olabilir. Buna itiraz etmiyoruz.
ENFLASYON FARKLARINDAN TASARRUF ETMEYİ DÜŞÜNÜYOR
6-7 ay önce bordro yayınlandı. Biz de o dönem bordro yayınladık. Bazı arkadaşlar görevi itibariyle çok mesai yapmıştır. Bu arkadaşın bordrosu bütünü temsil etmiyor. Biz bütüne bakıyoruz. Şişmiş bir bordro ile genelleme yapmak normal değil. Cemil Bey, sendikaya bir savaş açtı. Genel İş ve Belediye İş’in TİS’leri birbirini takip ediyor. Belediye İş’in Eylül ayında enflasyon farkı vardı, Cemil Bey allem, kallem etti ortadan kaldırdı. Şimdi derdi ise Ocak ayında Genel İş’in enflasyon farkı geliyor. Cemil Bey, buralardan tasarruf edeceğim diyor. Önce dönüp ihalelerden tasarruf edeceksiniz. Bunu ısrarla söylüyorum. Bugüne kadar 10 milyar civarında adrese teslim İzmir dışındaki firmalara ihale verildi. Fuar döneminde de çıkıp iş adamları sahip çıksın diyor. Sen buradaki iş insanlarını dikkate almayacaksın, Ticaret Odası üyeleriyle çalışmayacaksın ve işleri İzmir dışındaki firmalara paslayacaksın. Sonra çıkıp iş adamlarına sesleneceksin. Örnekköy’deki kooperatiflerin yarım kalan işlerinin tamamlanması ihalesi ve Uzundere’deki yarım kalan işlerin tamamlanması işini, toplayınca 5,5 milyar ediyor, İzmir dışındaki firmalara verildi. Koskoca İzmir’de bu kadar güzel binalar yapan firmalar bu işi yapamaz mıydı? Neden biri Diyarbakır diğeri Ankara firması?
Karabağlar’da, Uzundere’de verilen inşaatın 2 ay öncesinde TOKİ’nin verdiği bir ihale var. Rakamlar birbirine çok yakın. İZBETON’un verdiği işte 760 bağımsız bölüm, TOKİ’nin verdiği işte 786 konut, 10 işyeri ve cami var. Buna rağmen TOKİ, aynı hesaptaki işi 1 milyar lira ucuza vermiş. 1 milyar lirayı bölelim kaç işçinin maaşı? Biz tasarruf derken bunları anlatıyoruz. İşçiden değil ihalelerden tasarruf edilmeli. Levent Bey bizi anlıyor ama cevap veremiyor. Ruhsat alınırken binaların yüksekliği ve yapısı ile ilgili olarak bakanlığın normları vardır. Bu inşaatlar 4. Sınıf C grubu olarak hazırlanmış. Bakanlık 2025 yılı başında bir revizyon yapmış. Aynı inşaatta 4. Sınıf A grubu olarak tanımlanabiliyor. 4 C’yi neden 4 A’ya geri çekmediler. Bu doğrudan inşaat maliyetine yansıyor. Siz yüzde 35 oranında fiyatı çekebilecekken çekmediniz. Neden değiştirmediklerini soruyoruz, cevap yok.
İzBB’nin 450 çalışan Çiğli’de kooperatif yapılanmasıyla ev sahibi olmaya çalışıyor. İZBETON’un kooperatiflerinde Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı kontrol mekanizmasını üstlenmiş. Ancak Çiğli’de kendi personelimize yapmaya çalıştığımız ama yapamadığımız inşaatlardan piyasadan yapı denetim şirketinden hizmet alınmış. Bu farkın neden olduğunu sorduk. Ege Şehir piyasadan kontrol hizmeti alıyor. Bu da personelin sırtına biniyor. Personel iyi koşullarda olsaydı piyasadan daire alırdı. Bizler soruyoruz ama cevap veremedikleri gibi aynı yoldan devam ediyorlar. Bir iyileşme var, Ocak ayında Çiğli’deki kooperatifin devamı için yapılacak ihale pazarlık usulü değil. Açık ihale yapmışlar. Bu bir iyi niyet göstergesi olabilir.
İZMİR’İN SU DEĞİL İZSU SORUNU VAR
İzmir’in su sorunu var, barajlar boşaldı. İZSU her gece bazı ilçelerde su kesintileri yapıyor. Alınan önlemler yeterli mi? DSİ’ye baraj yamadı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunun 7. maddesinin r bendinde, ‘su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek, derelerin ıslahını yapmak, kaynak suyu veya arıtma sularını pazarlamak’ yazıyor. Bunu Uğur İnan Atmaca söylemiyor, belediye kanunu söylüyor. Sondaj yapıyorlar, yer altı suyu çekiyorlar. O şekilde bakarsak bu da DSİ’nin görevi. Türkiye’nin su ile ilgili politikalarını belirlemek DSİ’nin görevi ancak kanun koyucu büyükşehir belediyelerine, ‘sen bu işten arisin, senin sorumluluğun yok’ demiyor. Sen de gidecek bir yerden başlayacaksın. Mesele yeni su kaynakları üretmek değil, var olan suyu verimli kullanmak. Kayıp kaçak bedellerini yasal sınırın altına indirmek zaten senin sorumluluğun. Kayıp kaçak bedelleri yasal sınırı yüzde 30. Ancak senin su sorunun var, küresel bir kuraklık var. Senin kayıp kaçak oranını yüzde 10’a düşürmek zorundasın. ‘DSİ suyu getirsin, ben de dağıtayım’ demekle olmuyor. İzmir’in su sorunu yok, İzmir’in İZSU sorunu var. Gürkan Bey’de İZSU’daki sorunlar tap noktaya çıktı. Gürkan Bey’in bu işi yapamadığını biz örneklerle anlatıyoruz.
İzmir’de 66 arıtma tesisi var. Bunların 22 tanesinin çevre izni var, diğerlerinin yok. Çünkü çıkıştaki su gerekli standardı sağlayamamış. Bakanlık vize verse ve çevre iznini alsa teşvik alacak. Suyu alıcı ortamlara deşarj ediyorsun. Bu su tarımda kullanılsa ikinci bir tasarruf olur. İzmir bir deniz kenti. Denizden kurak dönemler için su üretmen lazım. İzmirliyi su kesintileri ile terbiye etme. Suyun basıncını düşür. İZSU’nun tasarruf etmek gibi bir derdi yok. İzmir’in su sorunu birkaç müdahale ile çözülür. Onlar ne diyor, ‘Düvertepe barajını yapın’ diyor. Zaten yağış rejiminde sıkıntı var. İstediğimiz kadar baraj yapalım. Mevcut barajlar boş. Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı yüzde 1’in altına düştü. Yer altı sularını çektikleri zaman yağan yağmur barajlara gitmiyor. Yeraltı suları doygunluğa erecek ki yüzey suları akarak barajı doldursun. Kayıp kaçak oranlarını yasal sınırlarının çok altına düşürmek lazım. Deniz suyundan su arıtılması çok elzem. Deprem kapıda, altyapıyı da etkileyecek. Bir alternatif üretmek lazım. İZSU doğru yönetilmiyor, kötü yönetiliyor.
İzmir’in çöp sorununa ilişkin AK Parti ile Cemil Tugay sık sık görüşmeler gerçekleştirdi. Siz bu sorunun çözümü noktasında neler söylemek istersiniz? Çöp sorunu için AK Parti iktidarı yeterli desteği sağladı mı?
1992 yılında Harmandalı hizmete alınmış. Biçtikleri ömür 15 yıl. Üzerinden 33 yıl geçmiş, biz hala Harmandalı’yı kurtarıcı olarak görüyoruz. Şu anda çöpler Manisa’ya taşınıyor. Çöplerin il dışına aktarılması için Bakanlık tarafından özel izin alındı. Bizim İl Başkanımız, Genel Sekreterimiz ve vekillerimiz bu konuya duyarsız değiller. Çözüm anlamında ellerini, gövdelerini de taşın altına koyuyorlar.
CEMİL TUGAY’IN ŞEKERİ YÜKSELMİŞ
AK Parti İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı arasında başlayan ‘kargo’ tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Cemil Tugay, Güzelbahçe’de yaptığı açıklamasında çok sert sözlerle yüklenmişti.
Ben Cemil Bey’in şekerinin çıktığına inanıyorum. Ceyda Hanım bana göre çok doğru tespitler yaptı. 5216 sayılı belediye kanununu okudum. Ceyda Hanım da kendisine görev ve sorumluluklarını hatırlattı. Cemil Bey sorumluluklarını yerine getiriyorsa alınmaması gerekiyor. Sanırım Cemil Bey’in şekeri yükselmiş ve alınmış. Kendisi bir mecliste estetisyen denilince de tepki göstermişti.
GAZİEMİR KAYIP DURUMDA
Gaziemir Belediyesi’ni nasıl görüyorsunuz? Hizmetlerini, çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Gaziemir’i hiç göremiyorum. Kayıp durumda. İlçe olarak ismi var ancak hiçbir hizmeti yok. Varlığı ile yokluğunu hissettirecek bir çalışması yok. Anadolu’da bir söz var, ‘ben umarım bacımdan, bacım ölür acından.’ Böyle bir durum var. Belediye Başkanı umudunu Büyükşehir’e endekslemiş. Büyükşehir’den hizmet gelecek de ben de burada anlatacağım diye bekliyor. Sarnıç’ta İZSU’nun bir açılışı olmuştu, orada bir boy gösterdiler. Gaziemir’de Kaymakamlık hazineye ait bir yerin eğitim tesisi olmasına ilişkin ödenek olduğunu söyledi ve imar planlarına işletilmesini belediye başkanından rica ettiler. Gaziemir meclisinde biz tereddüt etmeden hemen kabul ettik. Evrak Büyükşehir’e geldi. Komisyon odasına oturduk ve bürokrat, ne pafta var. 2 AK Partili üye olarak biz konuyu savunduk ve geçmesi gerektiğini söyledik. Ancak arkadaşları ikna edemedik. Belediye başkanı geldi, o da çaresiz kaldı. Her fırsatta engelleniyoruz diyorlar. Neden engelleniyorsunuz diye soruyoruz. Olsun biz engelleniyoruz diyorlar. Başka bir şey yok. Devlet sana yerini vermiş, Kaymakamlık talepçi olmuş. Sen bir plan yapmaktan aciz bir yapıdasın. Kim kimi engelliyor? İmar planı yapmaktan aciz hale gelmiş bir yapının üzerine konuşmanın anlamı yok.
YAĞMUR HANIM BENCE BU KONULARA HİÇ GİRMESİN
CHP Grup Sözcüsü Yağmur Yurdakul Özkan ile DİSK Genel İş şube başkanları arasında yaşanan ‘DİSK- AK Parti’ gerilimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yağmur Hanım çok saygı duyduğum bir hanımefendi. Bu konulara bence hiç girmesin. Sahaya inmeden, emekçilerle temas etmeden, onların dertlerini bilmeden ve çözüm makamında olmasına rağmen bu tartışmalarla gündeme gelmemesi lazım. Veli Balyemez çok iyi yapmış. Geçen dönem ben de eylemlere katılırdım. Bizim artık bazı şeylerden arınmamız lazım. DİSK, CHP’nin arka bahçesi olarak görülebilir. Ben emekçi bazında bakıyorum. Sendikalar illa ki bir gücün odak merkezidir. Ancak gücün kendisi emekçidir. Biz her zaman emekçinin yanında konum almayı tercih ettik. DİSK, ‘seçimlerde mücadele ettik, sizleri oraya getiren bizleriz’ söylemleri var. Sendikalar birer siyasi yapıya dönüşmüş. Bu yüzden ben emekçiyi baz alıyorum. Emekçiyi esas alarak konuşmalar gerçekleştirdim. İşçileri havuza atıyor, üzerine de tankerlerle su söküp emekçileri boğmaya çalışıyor.
Cemil Bey’in ‘işçinin biri porno seyrederken yakalandı’ açıklaması çok yanlıştı. İşçiyi itibarsızlaştırmaya çalışmayın. Bunlar insan, neden cezalandırıyorsun. Yaptığı şey doğru demiyorum. İnsanlar hata yapabilir. Bu insanı hemen ilk hatasında havuza atıp, işten çıkarmak, mobbing uygulamak, sosyal hakkını elinden almak doğru değil.
DERENİN TABANINDA KANALİZASYON HATTININ NE İŞİ VAR?
İzmir Körfezi’nin koku ve kirlilik sorunu yıllar geçmesine rağmen hala çözülemedi. İZSU’nun bu kapsamında çalışmaları var. Geçtiğimiz aylarda hayata geçirilen kil uygulamasını doğru buluyor musunuz?
Kil uygulaması daha çok durgun sularda sonuç alınan bir uygulama. Bu uygulamayı Çinliler getiriyor. Orada da bir ihale var. Ona da bakacağız. Çin’den gelen kil kaça geliyor? Siz bir yandan alttaki birikintiyi toparlamaya çalışıyorsunuz, diğer taraftan da oraya çökelti indiriyorsunuz. Körfez temizliği ile ilgili 2 tane ihale var. Bir tanesi 2024 yılı sonunda yapıldı. 700 bin metreküp dip çamurunun temizlenmesi pazarlık usulü yapılmış. Bir metreküpün fiyatı 523 lira. 5 ay sonra tekrar ihale yapılmış, bu sefer açık ihale yapılmış. Bir milyon 800 bin metreküp temizlenmesi hedeflenmiş. Bir metreküpün fiyatı bin 193 lira. 5 ayda ne oldu? 5 ayda afet mi yaşadık? Bunu bir türlü açıklayamadılar. Körfeze dökülen derelerin tabanları betonlu. Kanalizasyon hatları var. Derenin tabanında kanalizasyon hattında ne işi var? Bunlar 25 sene önce yapılmış. O gün konulan boru çapları bugün nüfus yükünü kaldırmıyor. Bunlar patlıyor. Patladığı zaman da yüzeye çıkan su doğrudan körfeze akıyor.
13 SENE GEÇ KALDILAR
İzmir bir deprem kenti ve aktif fay hatları var. İzmir’in depreme dirençli kent haline gelmesi için yürütülen çalışmalar yeterli mi?
2054 vizyonu açıklandı. 1/25 binlik planlar yapıyoruz diye bir program yapmışlardı. Umut verici bir gelişme. Bir kenti eğer geliştirmek ve dünya kenti haline getirmek istiyorsanız önce planlama yapacaksınız. Planlamayı yaparken mikro bölge çalışmaları yapılmalı. Bunu daha sadece 2 ilçede yaptılar. Siz bu planları bütüncül anlamda çalışma yaparken zemin verileri olmadan dirençli kent haline nasıl getireceksiniz? Ulaşım ana planı 2030 yürürlükte, 2040’ın revizyonlarını başlattılar. Ulaşım ana planları ve zemin verileri elinizde olmadan bu kenti nasıl planlayacaksınız? İzmir’in yapı stokunun yüzde 40’ı Körfezin etrafında, nüfusun ise yüzde 70’i orada. Siz bu yüzde 70 nüfusu dışarı taşımazsanız bu kent bir yere varamaz. Körfezi temizleyemez, bu işlerin altından kalkamazsınız. Zemin çalışmaları ile ilgili 2012 yılında Çevre, Şehircilik Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi’ni ve 21 ilçe belediyesini yetkilendirmiş. Bu çalışmalar 2025 yılında yapılıyor. Siz zaten 13 sene geç kalmışsınız.
İzmir’in yapı stokunun 3’te 2’sinin depreme dayanıklı olmadığını bilim insanları söylüyor. 1 milyon 600 bin bağımsız bölüme tekabül ediyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 6 tane kentsel dönüşüm alanı var. Bu alanlarda dönüşümü hedeflediği sayı 33 bin. Devede kulak bile değil. 33 bin dönüştürmeyi hedeflediniz, dönüştürdüğünüz ise bin 150 tane. Bakanlık el atsın diyorlar. Siz bir yeri kentsel dönüşüm alanı ilan ettiğinizde o bölgede bulunan devlet arazileri rayiç bedeli üzerinden devrediliyor. Aktepe-Emrez’de 80 bin metrekare Milli Emlak arazisini Büyükşehir 12 milyona aldı. Orada 3. Etabı yapın desek yerleri ve planları yok.
ELİNE YÜZÜNE BULAŞTIRMIŞSIN
Vatandaştan arazileri topluyorsun, devletin arazilerini alıyorsun. Bunun yüzde 50’sini müteahhitlik karı ile veriyorsun. Diğer yüzde 50’sini vatandaşa dağıtıyorsun. Cebinden bir delikli kuruş çıkmıyor. Sistem böyle sistem. Finansmanı kendi içinde olan bir sistemi dahi eline yüzüne bulaştırmışsın. 33 bin yapman gerekirken bin 150’de kalmışsın, sonra kooperatif demişsin ancak bunu da eline yüzüne bulaştırmışsın.
İZBAN’IN YAŞAMASININ ÖNÜNÜ KAPATIYOR
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, İZBAN’ın ray bedeli için dava açacağını söyledi. İZBAN’da yaşanan sorunlara ilişkin neler söylemek istersiniz?
İZBAN’ın geliştirilmesi, banliyöler oluşturulması lazım. Cemil Tugay, İZBAN’ın yaşamasının önünü kapatıyor. Ray bedelleri İZBAN’a özel bir uygulama değil. TCDD ikiye ayrıldı. Taşımacılık bölümü de TCDD’ye kira ödüyor. İZBAN’ın kullandığı hattı TCDD’de kullanıyor. Ancak 4’te 3’ünü İZBAN kullanıyor. TCDD o aldığı para ile bakımlarını yapıyor. Sistem bu şekilde işliyor.