RÖPORTAJLAR
25 Kasım 2019 Pazartesi

Bana 'baba' derler!

Hanzade Ünuz, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar ile konuştu.

Bana  baba  derler!

Aslında protokol insanı değil…

Kravatı uzun süre önce çıkarıp atarak...

İzmirli keyfiyle, sanayici disiplinini çok güzel harmanlamış.

İşinde titiz, Başkanlıkta temkinli ve kontrollü.

Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar kim derseniz…

Eşittir İzmir denebilir.

İzmir’in adını duyduğunda içi titreyen…

İzmir değerlerinin ortak paydası bir portre.

İzmir’in has evladı.

Sanayici bir babadan aldığı bayrağı ileriye taşıdı.

Türkiye’nin ilk el aletleri üreticisi İzeltaş'ın 50. yılını kutluyor.

EBSO’da üçüncü dönem Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı sürdürüyor.

Kaç yıl olmuş o da hatırlamıyor ama…

63 yıllık ömrünün yarısından fazlası Başkanlıkla geçmiş.

Sorumluluk alan, çözüm odaklı, dayanışma gösteren evin büyük abisi gibi…

Keşkesi yok.

Yoruldum deme lüksü yok.

Ama iki Ender var..

Biri profesyonel yüzüyle çelik gibi keskin, ciddi…

Diğeri sıcak, neşeli, duygulu, samimi.

Gerçekten de babacan bir tarzı olan Ender Yorgancılar…

Spor kıyafet giymesinin, kravatsız hayata geçiş nedenini…

“Ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu” diye anlattı.

Ender Başkan, sohbetimizden önce bana “İstediğini sor, hodri meydan” demişti…

Ben de kendisine neden “Baba” dendiğini sordum...
46 YILDIR HİÇ DURMADAN ÇALIŞIYORUM

İsmet Yorgancılar'ın oğlu olmak zor muydu, kolay mıydı?

- Aslında çok kolaydı çünkü babam çok açık net bir insandı. Allah rahmet eylesin her şeyi açık açık konuşan bir insandı. Bizi de o ortama yerleştirdi, bizim ilişkimiz baba oğuldan ziyade arkadaş ilşkisi şeklinde geçti. Her şeyi rahatça konuşup tartıştığımız biriydi. Ben zaten 1974 yılında 15 - 16 yaşlarında çalışmaya başladım. Babam bize ayrı bir iş açmıştı, cam işi yapıyorduk. O tarihten bugüne dek 46 yıldır bilfiil, hiç durmadan çalışıyorum.

Öğrendiğime göre tatil yapmayı da fazla sevmiyormuşsunuz...

- Türkiye zaten tatil cenneti, o kadar çok tatil var ki... Kurban Bayramı, Şeker Bayramı zaten başı sonu birleşiyor onar gün oluyor. Diğer bayram günlerimizde var, haftasonu zaten Cumartesi Pazar iki günü 52 ile çarp eder 100 gün. Benim işten ayrılayım bir yere gideyim gibi bir alışkanlığım yok. Yılbaşlarında bazen dört gün tatil yaparım. Onun fazlası bana sıkıcı gelir zaten yapı itibarıyla.

BENİM KEŞKEM ÇOK AZDIR

Peki Ender Yorgancılar'ın oğlu olmak zor mu?

- Onu en iyisi oğlana sormak lazım. Benim prensiplerim vardır, işin ertesi güne kalmasını sevmem, yapılmasını isterim. Her konuda böyleyimdir. Çünkü ben hiçbir işe olumsuz bakmam, gelen bir konuya problem var diye bakmam. Çözülmesi gereken bir konu var diye düşünürüm. Zaten siz bu koltukta oturuyorsanız önünüze birçok gündem geliyor. Bizim işimiz o gündemle ilgili işi çözmek, önemli olan konuyu çözmek. Bir işe sorun olarak değil de çözülmesi gereken bir konu olarak bakarsanız yaklaşımınız daha farklı oluyor.

Çözüm odaklı yapınız stres yaratıyor mu?

- Stres demeyelim, sözlük tanımı çok geniş. Hayattaysanız zaten hayatın kendisi stres, ben fazla gerilerek çalışmam. Çözüm odaklı olduğum için imkansız zaman alır diye bir laf var onu uygularsınız. Ama dönüp baktığınızda benim keşkem çok azdır.

Keşkem çok azdır derken, bütün hayatınız için mi söylüyorsunuz?

- Evet bütün hayatım boyunca keşkem çok azdır. Bu hem Allah'ın bana tanıdığı bir imkan, Allah herkese doğruyu da, yanlışı da gösteriyor ama seçimi de sana bırakıyor. Bulunduğunuz ortamlar, iş tutuş şekliniz, mutlu olmak, sebatkar olmak...

Mutlu olmak... Nasıl bir mutluluk bu sizin için?

- Önce bir kere yaşadığına mutlu olacaksın, sabah kalktığın zaman sağlıklı şekilde uyandıysan bundan büyük mutluluk yok. Ben arkadaşlarıma hep söylerim işin yoksa Ege Üniversitesi’nin acil servisine git bir yarım gün orada otur, gelene gidene bir bak. Öğleden sonra da mahkemelere git orada ifade verenlere, tutuklulara bak o zaman bugün sana stresli gelen konuların daha beterlerinin olduğunu göreceksin. Kendinle ilgili konularda çözüm odağı olabiliyorsan bunu yönetmen de lazım.YALANA TAHAMMÜLÜM YOK

Sizi en çok ne sinirlendirir?

- Yalan... Yalana hiç tahammülüm yok.

Nasıl bir Ender Yorgancılar çıkar o zaman içinizden?

- Yalanla işim olmaz, yalan iftira hayatımda yer almaz, almasını istemem. Ben kinci de değilimdir, kızarım bazen bağırırım ama kırıcı olmam, hakaret etmem.

Nasıl bir patronsunuz?

- Onu çalışan arkadaşlara soracaksın. Bak benim kapı hep açıktır, EBSO’da da açıktır. İsteyen herkes kapıyı çalar içeri girer. İsteyen dahili telefondan arar konuşur, cepten arar konuşurlar.

Önünüzdeki dev ekrandan bütün fabrikayı, İzeltaş’ı kuşbakışı izliyorsunuz...

-Tüm fabrikayı görüyorum, üretime bakıyorum. 820 çalışanımız var nerede kim var, ne yapıyor hepsini görüyorum.

Siz kendiniz için ben soğuk görünürüm ama tanıyınca aslında sıcak bir insanımdır diyorsunuz..

- Onu ben söylemiyorum dışarıdaki arkadaşlarım söylüyor. Seni tanımayan bir insan yanına yaklaşması zor biri gibi değerlendiriyor diyorlar. İlk görünce kucaklasın mı istiyorsun seni diye soruyorlarmış onlar da. Genelde böyle söyleniyor ama beni tanıdıktan sonra karar vermeleri daha doğru.BEN ÖLÇEMEDİĞİ YÜZDE 70 İÇİN YARDIM EDEYİM

Strateji Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Yılmaz’ın “İzmir yeteneklerini kullanmayan bir kent, iş dünyası rehavet içinde yaşıyor” diye bir yorumu var. “İzmir ticari kabiliyetlerinin yüzde 30’unu kullanıyor. İzmirli işadamları PTT (pijama, terlik, televizyon) modunda” demiş...

- Şimdi Prof. Dr. Ahmet Yılmaz bey yüzde 30’unu kullanıyor diyorsa herhalde böyle bir ölçüm yapmış olması lazım. Bu ölçümü neyle yaptığını ben çok merak ediyorum. Bize de yollarsa o ölçemediği yüzde 70’in ne şekilde ölçüleceği konusunda ben ona yardım edeyim. O ölçümü nasıl yaptı bilmiyorum, ikincisi de söylediklerine hiç katılmıyorum. Bugün eğer İzmir’in rakkamlarına bakınca İzmir cari açık vermeyen illerimizden bir tanesidir.

Yani bizim ithalatımızla ihracatımızı karşılaştırırsanız ihracatımız daha fazla. Sanayide çalışan insan sayısı nüfus oranına baktığınızda diğer illere göre çok daha fazla. İzmir için emekli kenti denir ama baktığınız zaman tahakkuk eden verginin yüzde 90’nının tahsil edildiği bir ildir. İzmir’de bugün 11 sanayi bölgesine gidip baktığınız zaman 4 milyon 200 bin nüfuslu bir şehirde bütün OSB’lerimiz faaliyettedir. Sadece Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 60 bine yakın çalışan var.

Bugüne dek eksiklikler ne oldu, teşvikten dolayı sıkıntı vardı. Manisa üçüncü bölge teşviğinden yararlanıyordu. Bizim ısrarlı isteğimizden sonra OSB’ler ikinci bölge teşviğinden yararlanır hale geldi, yoksa İzmir hala birinci bölge teşviğinde. İzmir Manisa arası 40 kilometre ama yatırım yapmak isteyen otomatik olarak yatırımını orada gerçekleştirdi.

Ben kendisinin görüşlerine katılmıyorum, bu yüzde 30’u nasıl kullandı onu da bilmek isterim. İzmirliler rehavet içinde denmiş ama ben çok sık İstanbul ve Ankara’ya gidiyorum. Özellikle yaz aylarında Cuma günü, Perşembe günü İzmir’e gelen uçaklar fulldür, Çeşme’ye, Foça’ya çevre ilçelere giderler. Ankaralı Perşembe’den gidiyorsa, İzmirliler’in Cuma’dan gitmesini gayet doğal karşılamak lazım. Önemli olan işinizi zamanında yapmanız.İZMİR’İ PAZARLAMAK BÜYÜKŞEHİRİN İŞİDİR

İzmir’in kendini dışarıya pazarlamaya önem vermediğini de söylemiş Prof. Yılmaz...

- Şimdi herkes kendi sorumluluğunu iyi bilmeli, biz sanayiciler olarak bizim pazarlamamız gereken bir iş var, yerel yönetimlerin yapması gereken bir iş var, kamunun yapması gereken bir iş var. Herkes birbirinin işinin içine girerse çok sesliliğin faydası olduğu kadar, farklı anlatımlarla kentlere zarar da verir. Kentin pazarlaması yerel yönetimin, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işidir. Biz sanayinin gelişmesiyle ilgili alanı, Ticaret Odası ticaretin gelişmesiyle ilgili olan kısımlarda rol alır, Borsa tarım ürünleriyle olan bölümde rol alır. Ama kenti pazarlayacak olan yer İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir, çünkü şehrin sahibi odur.

Turizm, yatırım gibi mi...

- Hepsi... Bunu yaparken bizden destek almıyor mu, alıyor. Biz de orada katkımızı koyuyoruz.

Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, geçen hafta İzmir’in turizmini Antalya ile kıyaslayarak, “Berbat durumdayız” demişti. Katılıyor musunuz görüşüne?

- Doğru ama şöyle doğru... Antalya nasıl Antalya oldu diye bakmamız lazım önce. Rahmetli Turgut Özal’ın Kemer, Belek bütün bu bölgeyi, deniz kenarındaki arsaları  yap işlet devret şeklinde tahsis ettiği süreçte yatırımcılar herhangi bir tapu almadan beş yıldızlı otelleri yaptılar. Antalya turizm merkezi oldu, Türkiye’nin turizm üssü oldu. İstanbul’a baktığınızda tarihi bir turizm üssüdür, Ankara bizim başkentimiz. İzmir’e geldiğinizde turizmi var, tarihi var, sanayisi, ticareti var, liman kenti özelliği var. Şimdi bir Lyon ile Nice, Cannes, San Tropez bölgesi bir mi Fransa’nın. Ya da Nice’e gelen turist, Paris ile aynı mı, değil. Bir tarafta tamamen deniz için geliyor, Paris’e gelen tarih, kültür, tiyatro, sanat için geliyor. Lyon da bir sanayi şehri örneğin. Bunun modelleri Almanya’da var, İngiltere’de var.

TURİZMDE YAP İŞLET DEVRET MODELİ

İzmir neye ağılık vermeli?

- İzmir aslında çok geniş bir yelpazede, Bursa gibi otomotive hizmet eden bir şehir değil, Denizli gibi tekstil ağırlıklı bir il değil. İzmir’de 64 değişik sektör var ama bu 64 değişik sektör içinde Türkiye’de ve dünyada söz sahibi olmuş firmalarımız var. Araba jantları, cıvata, bizim el aletler konusu, Pınar grubu, petro kimya, demir çelik, tekstil, çimento fabrikaları... O kadar önemli markalara iş yapan firmalarımız var ki, pazarlamamız olmasa bu şekilde başarılı olunamazdı.

İzmir’in sanayisinde ağırlık var mı var, ticarete geldiğinizde zaten levantenlerden beri İzmir’in en önemli sektörlerinden biri olmuş, limanların olması büyük avantaj, turizm mutlaka olmalı yarımadanın avantajlarından yararlanmalıyız. Ama Alaçatı gibi bölgesel turizm önemli, belki devletimiz oradaki kamu arazilerini yap işlet devret şeklinde veriyorum dese burada da beş yıldızlı oteller yapılma imkanı olur. Sağlık turizmi çok önemli İzmir’de ama bizim şanssızlığımız uçak ulaşımı, buna yıllardır bir türlü çözüm bulunamadı. İzmir’den yurtdışına bir tane uçuş yok, bir İtalya’ya gitmeniz yedi sekiz saati buluyor, direkt uçsan iki saatte İtalya’dasın. Şu anda bırak yurtdışını Ankara’ya gidemiyorsun neredeyse.ARANAN ELEMAN OLMAK ÖNEMLİ

İşsizlik oranlarının artışı nasıl önlenecek?

- Türkiye’de aslında bir şey anlaşılmıyor malesef, Binali Bey İzmir’deki konuşmasında üretim Batı’dan Doğu’ya doğru kayıyor, bu çok önemli dedi. Ben bunu bizim mecliste beş yıl önce söylemiştim. O dönemde belliydi, üretimin yer değiştirdiği doğuya kaydığı. En önemli alternatif üretim merkezlerinden biri de bizdik, İzmir’di. Bunun iyileştirilmesi gerekiyordu, iş konusu yatırımla çözülür. Oxford Üniversitesi’nin yapmış olduğu bir araştırmada on beş yıl içine sistemin içindeki mesleklerin yüzde 30’u kalkacak, yeni meslekler çıkacak diyor. Aranan eleman bulmak çok daha önemli hale geliyor, ara eleman ayrı bir şey, aranan eleman olmak ayrı. Aranan eleman konusunda kendilerini geliştirmeleri çok önemli.

İş dünyası, sanayici yaşanan ekonomik daralma ile baş edebiliyor mu?

- Alternatif pazar aramak her şeyin başında geliyor. Küçülme sadece bizde değil, tüm dünyada yaşanıyor. Beş yıl önce Çin 11 – 12, Hindistan 8 – 9 olan büyüme oranları bugün 5.5 – 6 seviyelerine indi. Dünya buna paralel daha hızlı gidiyordu, bunlara üretim yapan ülkelerde de düşüş yaşandığı zaman bütün dünyada düşüş oldu. Bir kere herkesin üretimlerini yeni baştan gözden geçirip, yalın üretime geçmesi lazım, üretimlerin gözden geçirilerek kendi firmalarında uygular hale gelmeleri lazım.

YENİ PAZAR, UCUZ PARA

Yalın üretim nedir?

- Aldığınız ham maddeden paketlenmiş hale gelene kadar en hızlı, en az işçilikle üretmenizin planı. Ve alternatif pazar bulup satmak, en özet anlatımı bu. Şu anda tüm dünyanın konsantre olduğu konu malı satmak ve ucuz finansman bulmak, yeni pazar, ucuz para.

Volkswagen’ın Manisa’daki yatırımını dondurmasıyla ilgili ne diyorsunuz?

- Volkswagen yönetim kurulu yatırımın Türkiye’de yapılmasıyla ilgili çok önemli bir karar aldı. Bir erteleme süreci oldu, yaşanan siyasi olaylar AB kararları böyle büyük firmaların kararını etkiliyor, bu da çok doğal. Rakamsal olarak çok büyük bir yatırım neticede ama Türkiye büyük bir ülke, Volkswagen’ın yatırımının gerçekleşeceğine inanıyorum, belki biraz zamana ihtiyaçları oldu.

Bize ne kazandıracak bu yatırım?

- Volkswagen gibi bir dünya markasının Türkiye’ye yatırım yapması bir kere ülke imajı açısından son derece önemli bir artıdır. İkincisi Ege Bölgesi otomotiv yan sanayi açısından son derece başarılı kuruluşların olduğu bir yer. Volkswagen’ın gelmesi Manisa ve İzmir civarındaki otomotiv yan sanayi üreticilerinin hem kalite, hem de miktar olarak kendilerini geliştirmelerine çok katkı sağlayacak. Bursa bugün Bursa olduysa Tofaş ve Renault’un orada üretim yapmasındandır. Daha sonra İzmit, Kocaeli bölgesine yapılan otomotiv yatırımları Marmara Bölgesi’ni etkiledi. Şimdi Bursa’ya gitmek iki saat, Volkswagen’ın İzmir’de olması ülkenin kalkınması için önemli. Ben sadece İstanbul, İzmir değil 81 ilin kalkınmasından mutlu oluyorum.ANKARA İLE İLETİŞİM ÇOK KOLAY

Ankara İzmir’in sesini duyuyor mu, taleplerini dikkate alıyor mu?

- Bu dönemde özellikle Mahmut Başkan’ın (Özgener) İTO’nun başına gelmesinden sonraki süreçte Mahmut olsun, Işınsu (Kestelli) olsun, ben, Jack (Eskinazi), Zekeriya (Mutlu) Bey son derece uyumlu bir şekilde çalışıyoruz. Hükümetle olan konularımızı ilgili Bakanlıklarımıza götürüyoruz. Zaten Mahmut TOBB’un yönetim kurulunda, ben de Rıfat (Hisarcıklıoğlu) Bey’in başdanışmanıyım. TOBB’la, Bakanlıklarla iletişimimiz çok kolay bugüne kadar her türlü konumuza çözüm buluyoruz.

Benim sesimi niye duyurmuyorlar diyecek bir sanayici çıkmaz mı diyorsunuz?

- Bize kim gelip derdini anlatıyorsa biz onun çözümünü bulmak için oradayız. Bugüne dek de çözüm için çaba sarf ettik, yüzde 90’ın üzerindeki konuyu da çözdük. Yerelde de, ulusalda da çözüm olmak için gidiyorum birebir ilgileniyorum.

Türkiye’den İzmir’e doğru bir göç var. Şirketler geliyor, beyaz yakalar geliyor. Nedeni nedir?

- Birincisi İzmir rahat yaşanan bir yer, ikincisi insanlara ulaşım kolay. Biri aradığı zaman hemen karşına çıkar, randevunu alısın. İş potansiyeli arttı, İzmir – İstanbul otoyolu, İzmir – Ankara hızlı trenini bitmesiyle bölgeye ulaşım çok rahatlayacak. İzmir’de altı liman var, çevremizde deniz ulaşımında son derece önemli bir potansiyel var, yurtdışına bağlantı açısından.

Bu göç, yeni gelenler beraberinde İzmir’de bir melezleşme de getirecek mi?

- İzmir’in 4 milyon 200 bin nüfusunun 1 miyon 700 bini benim gibi doğma büyüme İzmirli. Geri kalan kısmı da 80 vilayetimizden gelenler, önemli olan İzmir kültürü içinde hamur olmamız, oluyoruz da zaten. Ben şuna inanıyorum, insanların birbirine sabrı olursa, konuşabilirse, ortak doğruyu bulabiliyorsa dini, dili, ırkı hiç önemli değil. Önemli olan sabırlı olacaksın, karşındakini sayacaksın ortak doğruyu bulmak için tartışabilir olacaksın.

Ben yeni bir enerji  getirdiklerini de düşünüyorum...

- Yeni gelenler İzmirli oluyor mu, oluyor. Kültürüne, yapısına uyum sağlıyorlar. Nedir İzmir’in kültürü? Rahatlıksa rahatlık, hoşgörüyse hoşgörü, güleryüz ise güleryüz.

İZMİR’E BORCUM VAR

Sayın Başkan, siz hayatınızın kaç yılından bu yana Başkansınız?

- Geriye gidersek Rotarylerde Başkanlık yaptım, Karşıya futbol şubesi, tenis şubesi Başkanlığı yaptım. Bilmiyorum kaç yıldır, zaman içinde oldu.

Liderlik gerektiren bir özellik sonuçta Başkanlık, yapamasaydınız bunca yıl koltukta kalamazdınız...

- Ben Sanayi Odası’na geldiğimde üye memnuniyet anket oranım yüzde 86 idi. Her sene arttı, bu sene yüzde 97 oldu. Sebebi ne adamın işini çözüyorsun, ulaşılabilirsin, alternatif üretebiliyorsun ve yasalara uygun çalışıyorsun.

Bunlar teknik açıklamalar, ben sizi size soruyorum. Neden Başkansınız, zorla yapılmaz bu işler keyif de almanız lazım?

- Ben bu ülkede İzmir’de doğdum, büyüdüm, kazanıyorum. Dolayısıyla benim bu şehre borcumu ödemem lazım, borcunu ödemenin muhtelif yönleri var. Siyasetle ödersin, bir partiye girer milletvekili olursun. Belediye Başkanı olursun yerel yönetimlerde görev alırsın, spor kulüplerinde Başkan olursun, sivil toplum örgütlerinde görev alırsın. Ben sporla ilgili süreci Karşıyaka’da yaşadım, sosyal alanda Rotary olarak yaptım, STK olarak sanayici olmamdan dolayı kendi zamanımdan, ailemden alarak bu ülkeye, şehre katkı koyarak mutlu oldum.

Hep Başkan olmak, hep takım elbiseli olmak yorucu ve sıkıcı değil mi?

- Ben eskiden takım elbise çok giyerdim. Şimdi iki senedir kravat takmıyorum, geçen gün evden çıkarken Cumhurbaşkanlığı’na gideceğim için kravat takmıştım, evdeki çalışanımız “Baba” dedi, bana öyle seslenirler, “Kravat takmışsın”. Yoksa ben her zaman kot pantalon, kazak, ceketle gezerim. Bunun sebebi de şu; ne insanlar gördüm üstünde elbise yok, ne elbiseler gördüm içinde adam yok.YORULMA LÜKSÜN YOK

Evde çalışanlar size neden Baba diyorlar?

- Bilmiyorum onlara sorman lazım. Evde bütün çalışanlar bana baba der, dört çalışanımız var dördü de baba der. Bak istiyorsan birini arayayım duy.

(Telefon ediyor, açık hopörlerdeki konuşma karşı tarafın telefonu “Efendim Babam” diye açması ve Ender Bey’in “Ne yaptın evlat” diyaloğu ile başlıyor.)

Bu kadar uzun Başkanlık yorucu değil mi yani?

- Benim ağzımdan yorgunum lafını kimse duymamıştır, hanım dahil. Çok yorgun olunca ne yaparsın, çıkarsın biraz yürür dolaşırsın. Sen bu sorumluluğu aldıysan senin yorulma lüksün yok, yapamıyorum deme lüksün yok. Karar veremiyorum deme lüksün yok, mutlaka o konunun çözümünü bulma mecburiyetin var. Ben 1974 yılından beri sorumluluk aldığım için yoruldum lafı ağzımdan çıkmamıştır, çıkmaz.

İZMİR’İ ÇOK DA İYİ YÖNETİRİM

Siz bugüne dek hep siyasetin kıyısında durdunuz, adınız yakıştırıldı. Büyükşehir Belediye Başkanlığı için adınız çokça geçti. Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?

- Ben işadamıyım, bir sivil toplum örgütünün başkanıyım. Bu tip yerlerde olan kişilerin siyasetle işi olmaması lazım, her partiye eşit mesafede olması lazım. Neden çünkü bizim üyelerimiz içinde her partinin üyesi var ama siyasi görüşü ne olursa olsun benim için ülkenin sorunlarının, konularının çözülmesi gerekiyor. Ben ülke menfaati için çalışan bir insanım. O nedenle siyasete hiç ilgi göstermedim.

Ama layık gördüler, İzmir’i yönetmek için isminiz öne çıktı...

- Evet layık gördüler... Şunu da söyleyeyim kenti yönetemez miyim? Çok da iyi yönetirim. Ama benim işim değil, şu anda bir sorumluluğum var, onu bitirmek istiyorum. İki yıl sonra oda seçimi var, zaten bırakacağım tekrar aday olmayacağım.  Çünkü bu koltuk bizim işimiz değil, geldik bir kaç tuğla koyup bir noktaya getirdiysek, eğer bugün EBSO Asya Pasifik ülkeleri içinde kalite belgesinde en iyi oda ödülünü aldıysa, ortada bir başarı varsa bizden sonra gelecek olan yeni meclis bunu daha yukarı taşıyacaktır.

Peki ondan sonra...

- Ondan sonra kendime vakit ayıracağım. Kimse Başkan doğmuyor, Başkan da ölmüyor. Buralar geçici, işinizi yaparken insanlarla iyi geçinip dost oluyorsanız, katkı koyuyorsanız bu en büyük başarıdır.

Bir sohbetimizde uçaktan İzmir semalarını görünce içinizin titrediğini söylemiştiniz... Nedir bu İzmir tutkunuz?

- İzmir benim için bir tutku tabii ki. Nereye gittiysem İzmir’e dönerken uçak alçalmaya başladığında ben hemen pencereden bakarım, körfezin üzerine geldiğinizde “İşte burası benim şehrim” diyorsun, “Benim yaşadığım yer” diyorsun. Bu apayrı bir duygu, bunu ancak yaşarsan hissedersin. Ben İzmir’i çok seviyorum, yoksa yapılacak iş değil bunlar. Sevmesen bir gün yorulmaz mısın, ben şikayet etmem. Neden ben bu ülke için, İzmir için çalışıyorum.

GERİYE 10 YAZ, 10 KIŞ KALIYORPeki “Benden paydos” dediğinizde, İzmir izin verir mi?

- Valla Allah sağlık versin de sağlıklı yaşayayım. Yaş oldu 63, iki sene daha görevim var, edecek 65. Bundan sonra kendime vakit ayırmak istiyorum, şöyle düşün 65 yaşına geldiğinde Allah sağlık verirse kimseye ihtiyacın olmadan 10 tane yazın var. 10 tane yaz kalıyor geriye.

Tam bir iş insanı bakışı...

- Meseleye 10 yaz olarak bakma, 10 tane de kışın var yaşamına baktığında. Bir bakıyorsun yılbaşı, bir bakıyorsun Kasım sonu olmuş. Hayat geçiyor bir taraftan.

İçsel hazırlık yapıyor musunuz, nasıl olacak bu iş?

- Belki daha az çalışırım, balık avlamaya çıkarım, tavla oynarım. Ben de bilmiyorum nasıl olacak... Sen bakma böyle dediğime, ben gene çalışmaya devam ederim. (Kahkahalar...)

 
Kim bu süslü kadınlar?
 
Artık her yol Bergama'ya çıkıyor
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Kim bu süslü kadınlar?
Hanzade Ünuz, Süslü Kadınlar Bisiklet Turu Organizatörü Sema Gür ile konuştu.
AASSM’de sezon başlıyor
Hanzade Ünuz, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Müdürü (AASSM) Mustafa ...
Teras’ta hayat var
Hanzade Ünuz, Teras 1885’in işletmecisi Osman Demirkaya ile konuştu.
 
Hedefsiz yaşayamam
Hanzade Ünuz, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas ile konuştu.
İzmir artık gol atmalı
Hanzade Ünuz, EGEV Başkanı Mehmet Ali Susam ile konuştu.
Ben asla pes etmem
Hanzade Ünuz, “Oceans Seven” yüzücüsü Emre Erdoğan ile konuştu.
 
Sesimi duyan var mı?
Hanzade Ünuz sordu, İzmirli karikatürist Ömer Çam yanıtladı.
Zoru yenmeyi severim
Hanzade Ünuz, Türkiye’ye mega yatlarıyla gelen dünyanın en ünlü ve en ...
Biz vazgeçmeyen kadınlarız
Hanzade Ünuz, İzmir İş Kadınları Derneği Başkanı Huriye Serter ile “Vazgeçmeyen Kadınları” konuştu.
 
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Memleketin birinde insan manzaraları(!)
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Tükeniş!
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Kara kaplı defter!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Nereden nereye?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çanakkale artık barışın merkezidir!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Daha önceleri nerelerdeydiniz?
Kemal ARI
Kemal ARI
'Cehennem savaşı'nda ne yediler ne içtiler?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bölgecilik, mezhepçilik ve inşaatçılık...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Unutulmazlar...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Boşanan aileler ve çocuklar
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva