Dün yaklaşık 9 buçuk saat süren 5 sanığın dinlenildiği duruşmaya, bugün saat 09.30'da devam edilecek.

Bugüne kadar dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanığın savunması alındı.

Dün neler yaşandı?
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık doktor Şeyhmus Çelik'in savunması alındı.

Çelik, 38 yıllık hekim olduğunu belirterek, "Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden ve teknik destek takibi yapan sayın savcımızdan, emniyet mensuplarımızdan Allah razı olsun." dedi.

Türkiye'nin tüm bölgelerindeki devlet hastanelerinde çalıştığını kaydeden Çelik, "En son Birinci Hastanesi'nde çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamalar asılsızdır. Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök kendilerini hasta yakınlarına Şeyhmus Çelik olarak tanıtıp, 112'den aldıkları hastaları başka hastanelere para karşılığı sevk etti. Fırat Sarı savunmasında bana ödeme yaptığını söylemiştir. Sarı, bana düzenli ödeme yapmamıştır. Maaşımı hastaneden alırdım. Şirketten maaş almadım. Duygu Hastanesi'nden ayrıldığımda içerideki bir maaşımı Fırat Sarı'dan aldım." diye konuştu.

Fırat Sarı'yı Esenyurt Devlet Hastanesi'nde çalışırken tanıdığını belirten Çelik, "Fırat Sarı tarafından getirilen Hakan Doğukan Taşçı, geldiği ilk günden itibaren, hastaların takip listesinin hazırlanmasını ve takibinin yapılmasını kasıtlı olarak engellemiştir." iddiasında bulundu.

Çelik, Hakan Doğukan Taşçı'nın yaptıklarını ve onu istemediğini Fırat Sarı'ya söylediğini, ancak Sarı'nın hiçbir şey yapmadığını ve Taşçı'nın işine devam ettiğini öne sürdü.

Hiçbir hastaneden ya da aileden çıkar sağlamadığını savunan Çelik, "Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, örgüte de üye olmadım. Hiçbir örgütün emrini de yerine getirmedim. Bu nedenle hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Ben mesai saatlerine uyan bir hekimim. Her sabah yenidoğan ünitesine giderek sorumlu veya kıdemli hemşirelerle vizit yapar, notları aldırırım. Daha sonra belgelere doktor kaşesi vurarak imzalarım." şeklinde konuştu.

Çelik, geçirdiği ameliyattan ve klavyesinin kötü olmasından dolayı epikrizlerin hemşire tarafından yazıldığını kaydederek, "Ne SGK'yı ne başka bir kurumu dolandırmak için gerçeğe aykırı hiçbir belge düzenlemedim. Ne kendime ne başka bir kuruma çıkar sağlamadım. Resmi belgede sahtecilik suçu işlemedim. Bunu yapmama hiçbir neden yoktur." ifadelerini kullandı.

"Hemşire talimat alıyor ambulans şoföründen"
Çelik, Kaya bebeğin ölümüne ilişkin, Güney Hastanesi'nin muhasebecisinin bebeğin hastaneye geldiği gün kendisini aradığını ve başka doktorun göreve başladığını söyleyip, istifa etmesini istediğini belirterek, kendisinin de istifa dilekçesi hazırladığını ve dilekçenin işleme konulduğunu anlattı.

Bebek Kaya'nın ne gelişini ne de öldüğünü bilmediğini savunan Çelik, "Gıyasettin Mert, Damla hemşireye, 'Prematüre bebek ölürse doktor Rıza üzerine yapmayacağız, doktor Şeyhmus üzerine yapacağız.' diyor. Hemşire talimat alıyor ambulans şoföründen." dedi.

Sanık Çelik, hayatını kaybeden bebek Mive Serdarova'yla ilgiliyse "Mesai saatlerimin dışında, Birinci Hastanesi'nde çocuk radyoloji uzmanı olmadığını bildikleri halde getirip bırakmışlar. Bu hastayı getiren Gıyasettin Mert Özdemir. Bebeğe bakıyoruz Türkmenistanlı. Ailesi fakir, para yok. Ama bir bakıyoruz ki Hasan Basri ve Hakan aileden para almış. Emine Avcı'nın sayesinde bunu görmüş olduk. Bunlarda vicdan nerede görmüş olduk. Çocuk kardiyoloji uzmanını çağırdık. Kalp damarı açılması lazımdı, açılmasaydı hem ciğere hem kalbe kan akışı kesilirdi. İlacı yazdı. Aileye böyle bir durum olduğunu söyledik." şeklinde konuştu.

Bebeğin ameliyat olması gerektiğini ancak ailenin "Paramız yok." dediğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:

"Biz de 112'ye haber verdik. Ben aradım. Hastaneden bebeğin eko raporunu verdik. Çocuk kardiyoloji uzmanı 'Çocuğa ilaç verilecek, kesilmeyecek. İlacı keserseniz bebek ölür.' dedi. 112 araştırdı, 'Hocam kimse almıyor.' dedi. Biz de aileyi konsolosluğa yönlendirdik. Geri dönüş olmadı. Bir süre sonra il sağlık müdürlüğünden denetime geldiler. Söyledim orada yetkili bir kadına, böyle bir durum var, ameliyat olmazsa ölecek dedim. Tamam dediler. Oradan da geri dönüş olmadı. Bebek uzun süre kaldı. Ailenin de zaten götürecek durumu yok. Damardan sürekli ilaç alması lazım bebeğin. Allah razı olsun savcı beyden. Duydum ki tapelerden, Hakan Doğukan diyor ki 'Fırat Sarı demiş ki ilgilenme çocukla bırak ölsün.' Hakan Doğukan, 'Fırat Hoca ilgilenme boşuna bırak ölsün diye işimi engelledi.' diyor."

Çelik, hemşirelerin işe gelmediğine dair sözlerinin sorulması üzerine, "Yalan söylüyorlar. Ben arabamla gider gelirim hastaneye. Otopark kamera kayıtlarından giriş çıkışlarıma bakılabilir. Hemşireler ağız birliği yapmış yalan söylüyorlar." beyanında bulundu.

Mahkeme başkanının "112 nakil birimi arıyor, Hakan Doğukan kendini doktor Şeyhmus diye tanıtıyor. Sizin bilginiz yok mu?" sorusuna Çelik, "Bilgim yok, nasıl olabilir? Müdahale ederdim. Mümkün mü sayın başkanım?" yanıtını verdi.

Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Her gelen bize soruyor 'Mümkün mü' diye. Bu nasıl oluyor? Biri sizin adınızı kullanıyor bu kadar kolay mı?" ifadelerini kullandı.

Çelik, Güney Hastanesi'ne adına hasta yatırılmasıyla ilgili de "Ben 2 saat dışında orada yokum. İşlemler benim üzerimden yürütülmüş. Anlaşmam 2 saat. Hasta kabullerini ben yapmıyorum. Benim e-imzam oradaydı. Bütün yatışları benim adıma yapmışlar." bilgisini verdi.

"Epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmıyordu"
Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar ise sanık Emine Avcı tarafından mobbing gördüğünü ve kendisini yenidoğan bölümüne çektiklerini öne sürdü.

Son 1,5 yıl yenidoğanda çalıştığını kaydeden Yadigar, "Oraya geçmeden önce oranın işletme olduğunu biliyordum. Yenidoğan işletme diyorlardı çünkü. Orada bir Whatsapp grubu vardı. Hiçbir hemşire orada hastaneden ilaç isteme sistemini bilmiyordu. Bunun benim görevim olduğunu söylüyorlardı. Beni bu gruba eklediler. Epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmıyordu. Epikrizleri Cansu (Akyıldırım) Hanım yazıyordu. Bunları benim sisteme atmamı istiyordu." diye konuştu.

Çelik'in hastaneye geldiğinde bazen alana uğramadan odasına gittiğini ifade eden Yadigar, "Alana geldiği zaman da Cansu Hanımla bilgi alışverişi yapıp, vizit atacaksa atıyordu, Cansu Hanım gerek yok derse odasına gidiyordu." ifadelerini kullandı.

"Jest olarak para gönderdi"
Sanık Yadigar, maaşının tamamını hastaneden aldığını belirterek, "Kesinlikle maddi menfaatim yoktur. İşletme denilen yerden para almadım. Fırat Sarı ayda bir, iki, üç defa hastaneye geliyordu. Kendisinin insani ilişkileri iyi. Bize karşı bir kötülüğünü görmedim. Bana bir kere param olmadığını söylediğimde jest olarak para gönderdi. Yenidoğanda çalıştığım sürece Cansu Akyıldırım bebeklerle en güzel ilgilenen, bebeklerle ilgili her şeyi bilen tek insandı." şeklinde konuştu.

Sanık Fehmi Alperen'i hastanede gördüğünü, kendilerine hasta yönlendirdiğini bildiğini ifade eden Yadigar, "Hasan Basri Gök, sürekli kaos yaratıyordu, 'O senin hakkında bunu söyledi. bu şunu söyledi' diye kızları birbirine düşürüyordu. Bana geliyor, sarıyordu. Fırat Sarı da oranın bu kişiyle olmayacağını düşünerek yenidoğan alanına Hakan Doğukan Taşçı'yı getirdi sorumlu hemşire olarak." beyanında bulundu.

Yadigar, SGK'nin denetime başladığı süreçle ilgili, şunları anlattı:

"Her gün denetim oluyordu. Ben bu sürece kadar bir şey anlamadım. Sürecin işleyişinin bu şekilde olduğunu düşünüyordum. Doğukan kızlarla konuşma yaparak, yapmaları gerekenleri anlattı. Bazıları yapmak istiyor, bazıları yapmak istemiyordu. Doğukan da 'Ben bunları keyfimden yapın demiyorum, birileri yapın diyor söylüyorum.' dedi. Bazı şeylerin değişmeye başladığını gördüm. Hastanede aşağıda bir oda ayarlanmış ve burada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Ekip kurulduğu, epikrizlerin düzenleneceği söylendi. Bir şeyler olacağını hissediyordum. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamaya başladım. Yazmadık diyorlar ya, yazmadık demeleri imkansız. Odaya gidip baktım, kızlar oturmuş yeniden epikrizler yazıyorlardı. Eski çarşaflar yırtılıp yere atılmıştı. 'Gözde, sessiz sakin kalmalısın, SGK'yı dolandıramazsınız diyemezsin dedim.' Ekmek derdine düşmüşüm. İki evladım var, masraflara yetişemiyorum. Daha sonra delil toplama aşamasına geçtim. Bunlar orada işlem yaparken çaktırmadan delil toplamaya başladım. Kolluk kuvvetlerine de delillerimi sundum."

Epikriz hazırlayan ekipte tanımadığı kişiler olduğunu kaydeden Yadigar, "Emine Avcı sürekli kontrole geliyordu, 'Doğukan ne yaptınız?' diye soruyordu." ifadelerini kullandı.

Irak'ın kuzeyinde 5 terörist etkisiz hale getirildi Irak'ın kuzeyinde 5 terörist etkisiz hale getirildi

Mahkeme başkanının, "Ekip içerisinde buradaki sanıklardan biri var mı?" diye sorması üzerine Yadigar, Fırat Sarı'nın asistanlığını yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı'nın ekip içerisinde olduğunu söyledi.

Sanık Yadigar, Şeyhmus Çelik'in epikriz yazdığını görmediğini ifade ederek, "Yalan söylemeyi bile beceremedi burada." dedi.

"Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi"
Delilleri topladığı sırada denetim gelindiğini söyleyen Yadigar, "Bir sabah telefonla uyandım, 'Vatan emniyetten arıyoruz. Fırat Sarı ve İlker Gönen'e operasyon düzenlendi.' dediler. Alana geldim, kimse yoktu. Sadece Fırat Sarı ve İlker Gönen'i aldılar sanıyordum. Vatan emniyete gittim, gece 24.00'e kadar bekledim. O akşam ifademi almadılar. Ben de eve gittim. Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi." ifadelerini kullandı.

Sanık Yadigar, "Ben asgari ücret altında bu kadar mobbing görürken asla susmayacağımı söylemek istiyorum. Benim kapıma polis geldi, çocuklarım gece uykularından uyandı, karşılarında polis gördü. İlahi adaletin işleyeceğine eminim. Burada neden olduğumu bilmiyorum." diye konuştu.

Yadigar, Hakan Doğukan Taşçı'nın hasta sevki için numarasının 112'ye verildiğini belirterek, "Bir kere Doğukan'a ulaşamadıkları için alanı aradılar. Bende Doğukan'a, Fırat Sarı'ya ve Şeyhmus Çelik'e ulaşamadım. Hasan Basri 'Bana yönlendir.' dedi. Ben bilmiyordum kendisini 'Şeyhmus'um diye tanıtacağını." ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA