Yarın (8 Mart Cumartesi) “Dünya Kadınlar Günü”...

104 yıldır kutlanıyor...

Güneş Sistemi’nde...

Güneş’e en yakın üçüncü gezegen “dünyamız”ın...

Bu vatana hediyesidir...

Karanlık günlerin aydınlık “Türkan”ını...

Bi’kez daha...

O müstesna bilim kadınını...

Anma, hatırlama ve gönülden “teşekkür etme” zamanı...

Ve 104 yıldır...

Bastırılmış acıların anısını bi’kez daha hatırlayarak...

Dünyanın “en anlamlı” kadınlara özel...

Bir “idol”, unutulması imkansız...

***

Bu işte bi'garabet var!

Sağlık ve eğitim uğrana hayatını feda eden…

Dünyada…

Türkiye'den daha fazla tanınan…

Öncü bir Cumhuriyet Kadını'nın adını…

En güzel ama aynı zamanda en çileli günlerini yaşadığı…

Üstelik…

Son nefesini verdiği…

İstanbul Beşiktaş'taki sokağa adını vermeyi istediler…

Kıyamet koptu…

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nin kubbesinde…

Yürekleri sızlatan konuşmalar yankılandı:

“Türk milletini temsil eden biri değildir… Burada bulunduğumuz sürece bu kişinin ismini hiç bir yere vermeyeceğiz…”

O sözler kayıtlara girdi…

Kalpler katran karasına dönüştü!

Mangal yürekli bir kadının anısına “fena halde” ayıp oldu…

Taa ki...

Geçen yılın “11 Temmuz”una kadar...

Neden?

Vefatından “15 yıl” sonra...

Ne kadar acı di’mi?

*** 

Ayrıca...

Öylesine kalpler kırıldı ki; ayıp oldu...

Döneceğiz oraya…

***

Nasıl bi'hayattır bu?

Doğacaksın…

Deli gibi okuyacaksın…

Beş çocuklu bir ailenin…

En büyük evladı olarak doktor olacaksın…

Profesör unvanına layık görüleceksin…

Yurtdışında alkışlanacaksın…

Hayatını…

Amansız hastalıkların pençesindeki insanlara vakfedeceksin…

Mesela…

Cüzzam gibi…

Yakalanan ademoğlunu parça parça alıp götüren…

İğrenç bir hastalığın…

Türkiye’de neredeyse “yok olmasını” sağlayacaksın…

Bu nedenle…

“Uluslararası Gandhi Ödülü” alacaksın…

Sonra…

Taaa, 30 küsur yıl önce…

Söz vereceksin kendine…

“Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek; çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak...”

Yeminiyle…

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin…

Kurucularından olacaksın…

“Yetmez...” deyip…

Bu derneğe genel başkanlık yapacaksın…

Yıllarca, bıkıp usanmadan…

Hastalıklara, cahilliğe ve haksızlıklara amansız savaşlar vereceksin…

Nice kız çocuğunun umudu olacaksın…

Türkiye'nin en ücra köşelerinde…

Evlerinden çıkamayan kızları okutabilmek için…

Engellere karşı “tek başına” savaşacaksın!

36 bin kız çocuğunun meslek sahibi olmasını sağlayacaksın…

30 bin üniversite öğrencisine burs vereceksin…

28 kız yurdu, 56 okul yaptıracaksın…

“Kardelen Projesi” sayesinde…

“Baba Beni Okula Gönder Kampanyası” ile…

Gönülleri fethedeceksin…

O kızların yoluna ışık tutacaksın…

Onların tek tek Türkiye'nin kubbesinde yıldız olduğunu görünce…

Gururlanacaksın…

Bunları yaparken kendini bitireceksin!

Sonunda kansere yakalanacaksın…

***

Daha acısı var!

16 yıl önce…

Ergenekon dalgası kapsamında…

Prof. Dr. Türkan Saylan'ın evinde ve dahi…

ÇYDD'nin genel merkeziyle…

14 ilde 20'den fazla şubesinde polis silah aramıştı…

O gün Türkan Saylan'dan…

Hastalığı ilerlediği için evinde kan alınıyordu…

Bana mısın demediler…

Kadıncağız o haldeyken, evini yedi saat didik didik ettiler…

Hepsini içine attı…

Dertleri dağ gibi oldu…

***

Haksızlığa uğradı ama asla inandığı değerlerden ödün vermedi…

12 yıl sonra…

235 sanıklı Ergenekon davasında karar açıklandı…

Örgüt üyeliğiyle suçlanan tüm sanıklar beraat etti…

***

Ömrünün son 17 yılında kanserle savaştı…

Hayat'tan kopmadı ama…

O melun hastalık…

18 Mayıs 2009'da O'nu aramızdan aldı, götürdü…

Bi'tek…

Kanserle savaştan yenik çıkmıştı…

Cenaze töreni mitingten farksızdı…

İktidar partisinden kimse katılmadı…

Başsağlığı mesajı bile yayınlamadı…

***

Edebiyat Dünyası'nın gururu Ayşe Kulin

“Vasiyetidir…” diyerek…

Türkan Saylan'ın hayatını yazdı…

Roman'ın adı bile çarpıcıydı:

“Tek ve Tek Başına: Türkan”… 

Sonra o romandan esinlenilerek TV dizisi yapıldı…

***

Kitabın arka kapağında yer alan...

Türkan Hoca'nın ibretlik şu sözleri...

Akıllardan hiç çıkmadı; asla unutulmadı:

“Tüm insanlığın aklın ve vicdanın aydınlattığı yolda yürümeyi seçeceği gün, er veya geç gelecekti… Buna bütün kalbimle inanıyordum… Sabrımı ve sükunetimi, bu inançtan alıyordum… O güne kadar, başa her gelen çekilecek! Oyunun kuralı böyle! Yaşam oyununun! Ne demiş şair: Yaşamak şakaya gelmez…'

***

Ve gelelim, bugünlere…

Türkan Hoca…

12 yıl önce geçtiğimiz hafta…

Veda etmişti sevenlerine…

Ve ne gariptir ki…

Tam da O yiğit eğitim savaşçısının vefat yıldönümünde…

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi…

İnanılmaz bir 'tartışma'nın merkezi oldu…

Türkan Saylan'ın adının…

Evinin olduğu sokağa verilmesinin…

Neden bir yıldır komisyonda bekletildiği gündeme geldi…

AK Parti Grup Sözcüsü Faruk Gökkuş'un sözleri…

Buz gibi bir hava estirdi:

'Türkan Saylan'ın toplumun çoğunluğunu teşkil eden insanların ortak değerlerine saygı duymayan biridir... Bu sebeple de, hiç lafımızı esirgemiyoruz… İstediğiniz kadar bağırabilirsiniz, biz burada olduğumuz sürece, AK Parti çoğunluğu olduğu sürece Türkan Saylan gibi bu toplumu bölen kişilerin isimleri bir yerlerde yaşatılmayacaktır…'

Son noktayı…

O günlerdeki Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat koydu:

“Arnavutköy mahallemizden komşumuz Prof. Dr. Türkan Saylan'ın adını ben ve halkımız Beşiktaş'ta yaşatacağız... Haftaya onun sokağında buluşacağız, ismini mevcut sokak tabelasının yanına bizzat ben asacağım... Utanmıyorlarsa, gelip kaldırsınlar…'

***

Bitiriyoruz…

Değerlerimizi kaybetmek ne denli acı veriyorsa…

O değerlerin…

Hiçbir şeyle ölçülemeyecek kıymetlerini hiçe saymak…

Özel bir maharet mi acaba?

Yoksa…

Gündemi başka yerlere kaydırmak için faydasız bir çaba mı?

Türkan Saylan...

Bunca onur, bunca eziyeti bir arada yaşarken...

Bilin ki...

“Dünya Kadınlar Günü”nün...

Bu güzel Türkiye’nin ölümsüz “anıt” kadınıdır...

Ve...

Hep öyle kalacaktır...

Nokta…

Hamiş: Biliriz ki; acı her yerde var... “Dünya Kadınlar Günü”nün neden ve nasıl yaratıldığını bilmeliyiz... Yıldız tarihi; “8 Mart 1857”… Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin kadın işçi, daha iyi koşullarda çalışmak için grev başlattılar... Polisler kadın işçileri fabrikaya kilitledi... Tam da o sırada yangın çıktı; katliam yaşandı... Kadınlar kaçamadılar... Tüm bu olaylar silsilesi ardından haklarını arayan 120 kadın işçi ne yazık ki, diri diri can verdi... Amerika ve dünya bu olayı unutamadı... “Dünya Kadınlar Günü”, bu korkunç olayın anısına 104 yıldır yaşatılıyor...

Sonsöz: “Kavgacı değilim, benim kavgam başka türlü... İnsanların başarılı olması için onları rahat bıraktım, onların kendi başarısını yaratmasını bekledim… Hep böyle çalıştım ve hiçbir zaman sorun yaşamadım... Bağırma, çağırma hiçbir zaman sistemi geliştirmez… / Prof. Dr. Türkan Saylan / Anısına Saygıyla…”