Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bir kez daha...

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

“Atatürk’ün Uşağıydım”...

Kitabının yazarı Cemal Granda’yı saygıyla analım...

***

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra...

Halifelik de kaldırıldı...

Sultan Abdülaziz Han’ın oğlu son İslam halifesi...

Abdülmecit bin-i Abdülaziz Efendi ise...

Yurttan gönderildi...

Takvimler o sırada...

1924 yılının Mart ayını gösteriyordu...

Gece yarısı uyandırdılar son İslam Halifesi Abdülaziz Efendi’yi...

“Ha’di gidiyorsunuz!” dediler...

İki günlük “hazırlık yapma” isteğine bile izin vermediler...

Son İslam Halifesi’ne...

Büyük Millet Meclisi’nden çıkan kanunu gösterip...

“Dakika tehiri mücibi idamdır!” yani “Bir dakika geç kalırsanız sonunuz idamdır!” dediler...

***

Abdülmecit Efendi...

Emri üzüntüyle dinledikten sonra...

“Milli İrade”ye boğun eğerek...

Dört karısı, bir odalığı, çocukları Dürrüşehvar ve Ömer Faruk ile...

Üç ayrı kapalı otomobile bindirilip Çorlu’ya götürüldüler...

Herhangi bir olayın çıkmaması için de...

Özellikle...

Sirkeci’den trene bindirilmiyor...

***

Abdülmecit Efendi...

Şoförüne acıklı bir ses tonuyla şöyle sesleniyor:

“Mustafa sen de benimle gelir misin?”

Mustafa...

Efendisinin gidişinden çok üzgün ama...

Kırmak istemiyor O’nu...

Öyle ya...

Bir daha birbirlerini hiç göremeyeceklerdi...

Şoför Mustafa terbiyeli bir şekilde...

“Gelmeyi çok isterdim ama, burada doğdum; çoluk çocuğum burada... Bunlardan ayrılamam...”

Diyor...

Mecit Efendi, bu sözlerden çok duygulanıyor...

Üzüntüsünü belli etmemeye çalışıyor ama boş...

Her şeye rağmen...

Şu sözler dökülüyor dudaklarından:

“Ah, n’olurdu, beni de bu vatanın bir köşesinde gözaltında bıraksalardı...”

O sırada...

Mecit Efendi’nin gözlerinden bir dizi yaşın süzüldüğü görülüyor...

***

Halife Mecit Efendi...

Türkiye’den ayrıldıktan sonra...

İsviçre sınırında büyük zorluklarla karşılaşıyor...

Dört karısı olduğu için...

Oraların yasalarına göre...

İsviçre...

Aslında onlara kapılarını açmak istemiyor...

Ancak...

Devlet Başkanı’nın özel izniyle İsviçre’ye girebiliyorlar...

***

Abdülmecid Efendi...

Sürgünün ilk durağı Montrö’de bir bildiri yayımlayarak...

Türk Hükûmetini “ladini” (dinsiz, din dışı) olmakla suçladı...

Bununla da kalmadı...

İslam dünyasını hilafet konusunda karar almaya çağırdı...

Ancak...

Ankara'nın İsviçre'ye baskısı üzerine...

Bir daha böyle konuşmalar yapmadı...

***

Son Halife Ağlaya Ağlaya Veda Etti Bu Vatana Foto 2 Yazinin İçi̇ne Sonlara Doğru...

Bitiriyoruz...

...Ve, Abdülmecid Efendi...

23 Ağustos 1944’te...

Paris’teki sürgünde kalp krizinden öldü...

O sırada 76 yaşındaydı...

Kızı Dürrüşehvar Sultan’ın, Berar Prensesi sıfatıyla...

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nezdindeki çabalarına rağmen...

Babasının Türkiye’de toprağa verilmesi kabul edilmedi...

Çaresiz...

Abdülmecit Efendi’nin cenazesi...

Paris Büyük Camii’nde 10 yıl kadar bekletildi ve...

Cami mütevelli heyetinin cenazeyi daha fazla tutamayacaklarını bildirmesi üzerine Medine’ye nakledilerek Bâki Mezarlığı’na defnedildi...

Sonsöz: “Ben yine de bu millete dua edeceğim... Ölsem, mezarımda kemiklerim bu milletin refah ve saadeti için duaya devam edecektir... / Son halife Abdülmecid Efendi’nin, sürgüne gideren son sözleri...