Cumhuriyet Halk Partisi’nin kıdemli isimlerinden, 2 kez Zonguldak, 3 kez İzmir Milletvekili olarak TBMM’ye giren Kemal Anadol, Egedesonsöz’ün “Kent Sohbetleri”ne konuk oldu.

Gazeteciler Ender Aldanmaz ve Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan ve gündemi değerlendiren Anadol, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemek için yapacağı önseçimin önemine dikkat çekti, “Bundan sonra milletvekili, belediye başkanı ve meclis üyesi adaylarının önseçimle belirlenmesinin önü açıldı. Artık genel başkanı da üyeler seçmeli” dedi.

Kemal Anadol’u ziyaretimizde bir tablo dikkatimizi çekti. Nazım Hikmet, “Dünya Gözüme Çarptı” şiirinin orijinal yazım nüshası…

Hikayesini Kemal Anadol’dan dinleyelim:

“Nazım Hikmet çalışmalarını genellikle daktilo üzerinden yaparmış ve beğenmediği şiirleri buruşturup çöp sepetine atarmış. Nazım’ın sekreteri Şekibe Yamaç ise o buruşturulan kağıtları saklamış. Ve onun bir örneği bana kendisi tarafından armağan edildi”

12 EYLÜL DÖNEMİNDE BİLE BUGÜNKÜ GİBİ KÖTÜ BİR TABLO OLMADI

Röportaja dönelim:

Cumhuriyet Halk Partisi’nde Grup Başkanvekilliği görevinde de bulunan, 12 Eylül’de cezaevinde yatan Kemal Anadol, geçmişteki CHP’yi ve bugünkü durumunu değerlendirirken, ülkenin içinde bulunduğu ortamları da kıyasladı:

“Ben politikaya çok erken yaşta girdim. 1959'da Menderes istifa diye bağıran gençlerden biriydim. 21 yaşında CHP Ankara Gençlik Kolları Başkanıydım. 12 Mart'ta Karadeniz Ereğli'si İlçe Başkanıydım, 27 yaşındaydım. Bülent Ecevit ile birlikte 1973 ve 1977 seçimlerinde Zonguldak'tan CHP Milletvekili olarak TBMM'ye girdim.12 Eylül'de de milletvekiliydim. 1977'de önseçim vardı ve Ecevit ile önseçime girdim. O dönemde Ecevit'in rüzgarının, kitlelere mal olduğunu, insanlara dokunduğunu, Türkiye'yi yerinden oynattığını hem gözümle gördüm, hem de içinde bulundum. Bunları özgeçmişimi ifade etmek için değil, Türkiye'nin en bunalımlı günlerinin içinde olduğum için çok net söylüyorum, 12 Eylül döneminde bile insanları karamsarlığa sürükleyecek bugünkü gibi kötü bir tablo olmadı. Hukuk yok, demokrasi yok.”

İZMİR, KONYA’DAN SONRA TÜRKİYE’NİN İKİNCİ BÜYÜK TARIM KENTİDİR

“ İzmir, Konya'dan sonra Türkiye'nin en büyük ikinci tarım kentidir, tarım da yok oldu. İzmir süt demek, İzmir hayvancılık demek, İzmir pamuk, tütün, meyve sebze demek. Bakırçay pamuğuna mıntıka pamuğu denirdi, çok kıymetliydi. Ama şu anda pamuk ithal ediyoruz. Cumhuriyet ile birlikte Atatürk'ün kurduğu FİSKOBİRLİK, TRAKYA BİRLİK, ÇUKOBİRLİK gibi kooperatifler yok edildi. Bugün itibariyle tüm bunlar gitti. Cumhuriyet kazanımları gitti. Atatürk, narenciye karşılığında Rusya ile anlaşıp Nazilli Basma Fabrikası'nı kurdu. İlk üretilen basmayı yüzüne sürdüğünde mutluluktan gözünden iki damla yaş geliyor. O zaman burjuvazi yoktu, proletarya da yoktu. O yoksul dönemde Anadolu kırılıyordu, veremden, sıtmadan, frengiden... Her hastalık için dernekler kuruldu.

Fakat bugünkü iktidar, o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, bir tek çivi mi çaktı memlekete, dedi. Bu söz beni derinden yaraladı. Sattığınız o değerlerin çivilerini kim çaktı sanıyorsunuz? Şimdi Türkiye, ekonomik açıdan çöküntü içinde. Düzeleceği falan da yok. Mehmet Şimşek'in söyledikleri geçersiz. Türkiye'yi çok daha büyük ekonomik bunalım bekliyor. Neymiş efendim, CHP iktidarında ekmek karneyle verilmiş. Evet verildi, nedenini biliyor musun? Erkekler savaştan çıkmış, çoğu şehit olmuş, eldekiler de askerde. Toprağı kim ekip biçecek? Bugün Kent Lokantalarındaki, et satışı yapan dükkanların önündeki kuyruklara baksınlar. Ülkenin üçte biri açlık sınırında. Yarısından fazlası yoksulluk sınırında.”

ERDOĞAN, RAKİBİNİ KENDİSİ SEÇMEK İSTER; O YÜZDEN İMAMOĞLU’NA SALDIRIYORLAR

“AK Parti normal parti olsa, çok büyük bir mağlubiyete uğramadan hemen erken seçime gider, ülkenin bugün itibariyle içinde bulunduğu sorunları muhalefetin kucağına bırakırdı. Sonra tekrar iktidara gelirdi. Peki Recep Tayyip Erdoğan niye söylüyor, emrihak vaki oluncaya kadar buradayım diye? O koltuktan gidemiyor. Gidememesinin de bir sürü sebebi var. İlla orada duracak! Orada durması için de antidemokratik uygulamalar yapması lazım. Hal böyleyken erken seçim istemek kadar doğal bir şey yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi, erken seçim istiyor. İktidar da erken seçime karşı duruyor.

Peki, erken seçim isterken CHP neye güveniyor? Adayları var çünkü... Ekrem İmamoğlu var cumhurbaşkanı adayı, Mansur Yavaş var. Dolayısıyla CHP'nin erken seçim isteyecek gücü var, beklentisi var, hesabı kitabı var. Seçim vaktinde olursa, 2028'e daha üç yıl var ki erken seçimi zorlamak lazım. CHP ve Ekrem İmamoğlu, işte o zorlamayı yapıyor yola çıkarak! Ekrem İmamoğlu'nun üzerine gitmelerinin sebebi, onun kazanma ihtimalinin yüksek oluşundan elbette... Recep Tayyip Erdoğan, rakibini kendisi seçmek istiyor. Bazılarının canı sıkılacak şimdi söyleyeceklerimden dolayı ama söylemem lazım; geçen seçim öncesi biz bir sene boyunca CHP'nin adayı kim olacak, konusunu konuştuk. İktidarın tüm kalemşorları, Kemal Kılıçdaroğlu dedi. Neden? Çünkü Tayyip Bey'e en uygun adaydı da ondan!

Şimdi de tersini yapıyorlar. Yandaş medyanın kadrosu, İmamoğlu'nu hedef aldılar çünkü iktidar İmamoğlu'ndan korkuyor. AK Parti, İmamoğlu'ndan korktuğu için de çok tehlikeli bir oyun oynuyor, baskı uyguluyor, başta İmamoğlu olmak üzere herkese...”

BU SAATTEN SONRA CHP, BEN ÖNSEÇİM YAPMIYORUM, DİYEMEZ

“Gözbebeğimiz 5 teğmenden kadın teğmene, cinsel yollu hakaretler yapıldı, alçakça, şerefsizce... Savcılar dava açmadı. Kadıköy'de 5 dakikalık konuşma süresi bittiği halde hala konuşan kadın meclis üyesi için, çıkarın şunu dışarı dediği için adamı savcılığa çağırıyorlar! TBMM'de de öyle olmuyor mu, süren dolduysa kapatılıyor. Dolayısıyla Cumhuriyet'in temel değerlerine dönülmesini isteyen Kemalistler, sosyalistler, sosyal demokratlar, tarikat-cemaat dışındaki tüm dini bütün yurttaşlar, haklarını alamayan Aleviler, tarlası ipotekli, traktörü hacizli çiftçiler, siftah yapamadan dükkanını kapatan esnaf, ülkede umudu olmadığı için yurtdışına kapağı atmak isteyen öğrencilerin kaderlerini tersine çevirmek için erken seçim istiyor Cumhuriyet Halk Partisi... Bu arada adayını da belirlemek istiyor. Adayını belirlemek için de önseçim yapıyor. Önseçimin iki büyük değeri var. Birincisi, AK Parti'nin korktuğunu kanıtlamak için yapılıyor olması. İkincisi de artık belediye başkanı da milletvekili de meclis üyesi de önseçimle belirlenecek. Bunun yolu açılıyor. Bunun için de güçlendirilmiş bir önseçim lazım. Cumhuriyet Halk Partisi, bu olaydan sonra ben önseçim yapmıyorum, diyemez.

BU SÜREÇTE CHP’DE ÇATLAK SES ÇIKMAMASI LAZIM

CHP’nin 23 Mart’ta Cumhurbaşkanı adaylığı için yapacağı önseçime girecek olan Ekrem İmamoğlu’nun süreci İzmir’den başlatmasını son derece doğru bir karar olarak nitelendiren Kemal Anadol, “İzmir'den başlamayıp da nereden başlayacaktı? İstanbul'dan başlayamazdı, çünkü oranın belediye başkanı. Türkiye'de CHP seçmeninin armadası İzmir'dir, İstanbul değil. Çünkü İstanbul daha 2019'da alındı. İzmir, 26 yıldır CHP'de. Özgür Bey, arada bir beni arar, konuşuruz. Gökhan Günaydın, arar sorar. Başka vekillerimiz de var arayan... Şu anda Özgür Bey'e tavsiyede bulunmam, doğru olmaz. Eleştirmekten korkan biri değilim ama bu süreçte CHP'den çatlak ses çıkmaması lazım” dedi.

İMAMOĞLU, YOLA ÇIKMAYA MECBUR KALDI

Ekrem İmamoğlu’nun, seçim tarihi belli olmadığı halde adaylık için önseçim yolculuğuna çıkışının zamanlamasını değerlendiren Kemal Anadol, şunları söyledi:

“Ekrem İmamoğlu yola erken mi çıktı, geç mi kaldı, bunu zaman gösterecek. Ama yola çıkmaya mecbur kaldı. Bir adamın üstüne o kadar çok giderseniz, yapacak başka bir şeyi yoksa, bunu yapar. Bu nedenle yola çıkmış olmasını onaylıyorum şahsen. O kadar saçma sebeplerden dolayı soruşturmalar açılmaz. Adam kürsüden inmeden hakkında soruşturma başlatılıyor. Zafer Partisi genel başkanı iki aydır hapiste. Adam boş yere yatıyor. Neden yatıyor? Tayyip Bey korkuyor da ondan! Ümit bey, ben bu açılımı baltalayacağım, dedi. Suriyeliler ile ilgili söylemleri değil, açılımı baltalayacağını söylemesidir hapiste yatmasının sebebi... Apo'ya karşı Ümit Özdağ'ı rehin aldılar. Apo'ya gül, Özdağ'a hapis! “

CUMHURBAŞKANI ADAYINI ÖNSEÇİMLE YAPAN CHP’DE GENEL BAŞKANI DA ÜYELER SEÇMELİ

Yılların siyasetçisi Kemal Anadol, CHP’nin önseçimi hayata geçirmiş olmasıyla ilgili düşüncelerini şu sözlerle derinleştirdi:

“Önseçimi konuşurken, delege sistemini de konuşmak lazım. Avrupa'da delege sistemi çoktan bitti. Partilerin tümü, genel başkanları başta olmak üzere her birini önseçimle seçiyor. Parti içinde eğitim almış, yetiştirilmiş, aidatını ödeyen, militan kişidir üye... Partinin tarihini, felsefesini bilen, özümsemiş insanlardır. Burası yol  geçen hanı değil ki, onu da al, bunu da al! AK Parti'nin 13 milyon üyesi varmış. Niye? Her önüne geleni üye yapıyor da ondan! İşin cılkı çıktı. Yunanistan'da Papandreu, genel başkanlıktan ayrıldı, parti içinde seçim yapıldı. Önseçimde her üye oy kullanırken, seçim masrafları karşılansın diye 2'şer Euro verdi. İspanya'da da böyledir, Fransa'da da böyle oldu. Fransa'da Hollande, önce önseçimi kazandı, sosyalistlerin adayı oldu, sonra cumhurbaşkanı oldu.

Delege seçimi yapan Türkiye dışında bir ülke kalmadı. AK Parti, delege seçimi de yapmıyor. AK Parti'yi zaten parti olarak saymıyorum, çünkü orası tarikat ve cemaatler koalisyonu... Cumhuriyet Halk Partisi öyle değil. CHP'nin bu konuda alabildiğince çağdaş bir sistem kurması lazım. Üyelerin özgürce olanaklardan yararlanması, oy kullanması, yöneticilerini seçmesi gerekir. Üyelerin genel başkanı seçmesi, partiye müthiş bir güç katar. Bu yüzden önseçimi yararlı buluyorum. Cumhurbaşkanı önseçimle belli olacağına göre, genel başkanı da üyelerle seçmek gerekir. Aksi olursa, Cumhurbaşkanı adayını önseçimle seçiyorsun da genel başkanı neden önseçimle seçmiyorsun diye sormazlar mı?”

EKREM BEY’İ OYUN DIŞI BIRAKIRLARSA, TÜRKİYE’NİN TEPKİSİ BÜYÜK OLUR

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın, Cumhurbaşkanı adaylığı için önseçime girmemesiyle ilgili düşüncelerini aktaran Kemal Anadol, “Mansur Yavaş, bence doğru hareket ediyor. Eğer önseçime girseydi, rekabet olacaktı. Bir yanda Ekremciler, diğer yanda Mansurcular olacaktı. Öyle bir durum olmasını istemedi Mansur Bey. Partiye oy verenleri rahatlatan bir şey söyledi, partide sorun yaratan adam olmayacağını açıkladı. Bu söze güvenmek lazım. İmamoğlu’nun yasaklı olması halinde Mansur Yavaş’ın aday olacağı, o nedenle geri çekildiği konuşuluyor. Onu da zaman gösterecek. Eğer Ekrem Bey’i oyun dışı bırakmaya kalkışırlarsa, Türkiye’nin buna tepkisi çok büyük olur” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ AÇILIMLARDA DA ÇOK BÜYÜK ACEMİLİKLER YAPTILAR

Kemal Anadol, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin fitilini ateşlediği yeni açılım sürecinin, Abdullah Öcalan’ın silah bırakılması talimatı vermesiyle devam ettiği gelişmelerle ilgili şu açıklamalarda bulundu:

“Bugünkü açılımın ne kadar gerçekçi olduğu tartışmaya açıktır. Daha önce iki kez açılım süreci gündeme geldi, o zaman da çok büyük acemilikler yapıldı. Ben o zaman Grup Başkanvekiliydim. O zaman Tarım Bakanı Mehdi Eker'di, Diyarbakır milletvekili... Orman Çiftliğindeki makam odasında, Beşir Atalay'ın bulunduğu bir ortamda, gelen PKK'lıların tutuklanmayacağının garantisi veriliyor. Ben de basın toplantısında bunu açıkladım, kıyamet koptu. Üç gün sonra, böyle bir toplantı yapıldığını doğruladılar. Çadır mahkemesinde hakim soruyor PKK'lıya, pişman mısın, diye... Adam hayır, diyor. Öcalan istedi, ben de geldim diyor. Adamın ifadesini değiştirerek yazdılar. Şimdi de ona dönmesin iş? Abdullah Öcalan'ın, o yapılan basın toplantısında fotoğrafının ortaya konmasına çok şaşırdım.”

 ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANLIĞI SÜRE SINIRINI KENDİSİ İÇİN KALDIRMAK İSTİYOR

Açılım sürecinin arka planında farklı düşüncelerin yattığını öne süren Kemal Anadol, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özgür Özel, doğru bir laf etti; al ver varsa, biz yokuz dedi. Abdullah Öcalan'a çiçek veriyorsan, bunun bir karşılığı olmaz mı? Erdoğan'ın bir daha seçilmeyi değil, o süreyi kaldıran bir Anayasa değişikliğini istediğinden eminim. Olur mu olmaz mı, konjonktür müsaade eder mi onu bilemem. Olay budur. Açılımın sebebi de budur. Şimdiden çatladı. DEM'in, kendi partililerine verdiği taahhütler var. Mesela Anayasa'daki Türk vatandaşlığı ifadesinin kaldırılması, TC vatandaşı ifadesinin konması gibi. Resmi dil Türkçe'nin yanına Kürtçe'nin de konması. Erdoğan'a kalsa, Arapça'yı da ekleyecek. Niye? Gözmenler, ülkenin ekonomisi rezil etti, bitirdi. 5-6 milyon Suriyeli sığınmacıya neden itiraz ediliyor? Suudi Arabistan Müslüman bir ülke değil mi? Neden bir tane Suriyeli kabul etmedi? Diğer Arap ülkeleri neden kabul etmedi?  Biz niye alıyoruz.”

20 SENE SONRA KÜRT SORUNU DEĞİL, TÜRK SORUNUNU KONUŞACAĞIZ

“Atatürk'ün kurduğu ulus devlet tehlikede şimdi. İkincisi, ümmet açısından bakılıyor. Afganistan'dan sığınmacılar geldi; kadın yok, çocuk yok, yaşlı yok. Yürüyerek geldiler. Suriye'den gelenler, hepsi Sünni. Zayıflayan AK Parti, onları seçmen yapmayı planlıyor. Yapılan açıklamalara inanmıyorum, az sayıda insan vatandaşlık aldı, dediklerine inanmıyorum. Aradan 101 yıl geçmiş, biz hala mübadeleyi konuşuyoruz. 600 bin kişi gelmiş, 1 milyon kişi gitmiş. Yahu sığınmacı olarak ülkeme 7 milyon insan gelmiş! Denge o kadar çok bozulmuş ki. Suriyeliler kimyamızı bozdu, sosyolojimizi, demografik yapımızı bozdu, ekonomiyi batırdı. Türklerde doğurganlık azaldı, Suriyeliler aşırı çoğaldı. 20 sene sonra Kürt sorununu değil, Türk sorununu konuşacağız. Sebebi de Suriyeliler olacak. Arapça eğitim olsun diyecekler. Ümit Özdağ'ın söylediklerinin hepsine katılmıyorum, öyle olsa onun partisine giderim ama sosyolojik yapıyı, demografik yapıyı bunların değiştireceğini kanıtladı adam... Onun için başı belaya girdi. Devlet Bahçeli, yaptığı hatayı anladı, Türklük tanımını yeniden gözden geçirmek lazım diyen Binali Yıldırım'a fena kızdı. Çatlak var zaten. Erdoğan henüz konuşmadı. Beklenmedik bir zamanda masayı devirebilir Erdoğan... Belki yarın, belki yarından da yakın...”