Mevsim ne olursa olsun eksik olmaz gökte uçan kuşlar… İnadına çırpılan kanatlar, yere ulaşan cıvıldamalar… Kim ne zaman özgürlük dese beyaz bir güvercin gelir akıllara… Kuşlar özgürlüğü anlatır, şiirin dizeleri, mısralarında…
Hangimiz kısıtlı bir hayat sürmek isteriz? Hareketlerimize sınırlamalar getirilmiş, duygularımıza, dilimize gem vurulmuş bir mekanda…
Özgür olmak, koşmak demek istediğimiz yöne… Tel örgülerin, taş duvarların ve silahların engel koymadığı diyarlara… Ve konuşabilmek yasaksız ve anlatabilmek, ifade edebilmek kendini… Karnın tok olsa da yemek yiyebilmek... İstediğin şarkıyı istediğin seste dinleyebilmek… Ve dans etmek deli gibi… Sevdiğini öpebilmek ve belki sevdiklerini kucaklayabilmek istediğin bir dakikada… En çok da bir gece uyku tutmadığında ceketini alıp sokaklara düşmek…
Özgürlük çok şey demek…

Eğer özgürlük uzaksa bir insana, hasretse o insan sevdiklerine ve o insan nedeni bilinmez bir tutsaklığa düşmüşse… Kahrolup, ağlıyor ve isyan ediyorsa kaderine… Dört duvar dar geliyorsa onu çok görmemek lazım! Şimdi ona moral olmak, ona moral vermek lazım… Yanında olmak lazım bedenen değilse bile ruhen…
'Başın eğik duruyorsun. Eğme kaldır, o içinde nice güzellikler kuramladığın dertli başını… Kaderine inat dağıt efkarını, dostlar (!) gülüyor görsün seni yıkılmamış ve hala dik görsünler başını… Ne sen bu kaderi hak ediyorsun ne de o hücre hak ediyor seni…' demek, diyebilmek lazım…
Kimse bir bayram sabahını nemli bir hapishane koğuşunda karşılamak istemez. Hele hele bir anne, bir baba ise; evlatlarına uzak bir havayı ne solumak ister, ne de soluduğu havayla yaşamak…
Özgürlüğü elinden alınan ve daha cezası bile kesilmeden hatta belki suçlu olduğu bile belli değilken uzun süreler tutuklu kalmış ve kalmakta olan nice insanı ikinci ve çok daha ağır bir cezaya hükmetmemek için onları anlamak onların karşılaştığı bu durumu sorgulamak durumundayız. Unutmayın; 'Her insan, doğarken verilmiş olan özgürlüğünü doya doya yaşamak ister'