Metehan UD / EGEDESONSÖZ - Unesco Dünya Kültür Mirası koruma bölgesinde olan, dünyanın en kaliteli çam fıstıklarının üretildiği, bilim insanları tarafından 'ekolojik hassas bölge' olarak tanımlanan doğal harikası Kozak Yaylası taş ocaklarından sonra rüzgar enerji santralleri ile karşı karşıya.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı son olarak Nesma Enerji Şirketi tarafından bölgede dikilmek istenen RES projesi ile ilgili 'nihai' kararını açıkladı. 22 hektarlık santral sahasına 45 MWm/44 MWe gücünde 9 adet türbin dikilmesi planlanıyor. Santralde yıllık 154 milyon kWh elektrik üretilmesi hedefleniyor. etilen enerji Edremit TM, TÜMAD Altın ve Gümüş Madencilik ile Burhaniye TM EİH’ye aktarılacak.
400 DİLEKÇEYLE İTİRAZ
Projeye ise bölge halkı halkından itiraz geldi. Burhaniye Çevre Platformu, Kuyumcular ve Hacıbozanlar köyünden vatandaşların topladığı 400 civarında imza Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verilmek üzere Burhaniye Kaymakamlığı’na iletildi. Dilekçede projenin bölgeye olası etkileri belirtilerek ÇED sürecinin sonlandırılması istendi.
Dilekçe şu şekilde:
Balıkesir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü web sayfasında; “Balıkesir, İzmir İlleri Burhaniye, Bergama İlçeleri Yukarıcuma Mahallesi, Terzihaliler Mahallesi, Güneşli Mahallesi, Hacıhamzalar Mahallesi, Kuyumcu Mahallesi, Hacıbozlar Mahallesi, Kırtık Mahallesi Mevkiinde Nesma Enerji Yatırım A.Ş. tarafından yapılması planlanan "Karlık RES (9 Türbin- 47 MWm/ 44 MWe) ve Elektrik Depolama Tesisi (44 MWe/44 MWh)" projesine ait ÇED Raporu Bakanlığımızca oluşturulan İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından, ÇED Yönetmeliği’nin 12. maddesi gereğince incelenmiş ve değerlendirilmiş olup, ÇED Raporu yeterli bulunarak nihai kabul edilmiştir..” denilerek 30.07.2025 tarihinde duyuru yapılmıştır.
"Karlık RES (9 Türbin- 47 MWm/ 44 MWe) ve Elektrik Depolama Tesisi (44 MWe/44 MWh)" projesine ait ÇED Raporu incelenmiş ve aşağıda değerlendirilmiştir.
Proje Alanı; Orman, tarım, mera nitelikli alanları içinde yer almaktadır. Türbin alanlarına yakın mera ve tarım alanları bulunmaktadır. Türkiye Diri Fay Haritası Serisi’ne göre Balıkesir Diri Fay Haritası üzerindedir. Havran-Balya ve Bergama Fay zonuna yakındır(30 km). Alanının bulunduğu bölge “orta heyelan yoğunluk” bölgesidir. En yakın korunan alan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı en yakın türbin alanına 27 km uzaklıktadır. Proje alanı ve yakın çevresinde endemik bitki türlerine ilişkin geçmişte yapılan çalışmalar ve bu konuda listeler mevcutken ÇED raporunda endemik türlere rastlanılmamış denilmektedir. Alanın ve yakın çevresinde, gerçekleştirilen literatür araştırmalarına bakıldığında 69 kuş türü bulunmaktadır. IUCN tarafından yayınlanan RED List –Kırmızı Listedeki duruma göre de hedef türler bulunmaktadır. Fauna türleri bakımından, projenin yapılacağı alanın orman, mera ve tarım alanlarından oluşmasından ötürü işletmeye geçmesi ile beraber proje sonlanıncaya kadar habitatların kaybolacağı ÇED dosyasında da yer almaktadır. Yine ÇED dosyasında, “..proje alanınında zarar görecek türler alternatif habitatlara taşınacak..” denmektedir. Orman, tarım, mera nitelikli alanları içinde kurulması hedeflenen projede kurulacak olan 9 RES türbini, Orman yangınlarıyla havadan mücadelede uçuş operasyonlarına engel teşkil edecektir.
Ülkemizde, Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve “yenilenebilir-temiz enerji” teziyle başlayan RES yatırımı furyası ile, zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ekolojik önemi olan bölgeler, orman/tarım alanları, meralar, doğal-tarihi-kültürel varlık ve turizm bölgeleri RES projelerine tahsis edilmektedir.
Plansız, çok yoğun ve tek değerlendirme kriteri “yüksek rüzgar verimi” olan RES yatırımlarıyla Ege ve Marmara, doğal-sosyal-kültürel-ekonomik değerleri hızla ve geri döndürülemeyecek biçimde yok olmaktadır (RES alanları sadece; rüzgar hızı > 7 m/s, kapasite faktörü > %35 kriterlerine göre belirleniyor).
Ege bölgesi, Türkiye’de işletmeye alınan ve inşa halinde olan RES’lerde ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de enerji ihtiyacı da tartışma konusudur. Türkiye’de elektrik arzı tüketimden daha fazladır. Enerjide kullanılmayan kapasitenin kurulu güce oranı %21, kayıp kaçak oranı %17’ler civarındadır. Böyle bir tablo karşısında, doğal, kültürel değerleri tahrip eden, tarım, hayvancılık ve turizmle birlikte yerelden kalkınma iradesini yok sayan, plansız, sınırsız RES yatırımlarının, gerçek kamu yararı ilkesiyle irdelenmesi acil bir zorunluluktur.
Doğayı ve çevreyi korumakla yükümlü olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yürütülen ÇED süreçlerinde çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. ÇED kararları proje dosyası üzerinden -bölgeyi etkileyen diğer proje/yatırımlar dikkate alınmadan, yani kümülatif etki / çarpan-toplam etki değerlendirmesi yapılmadan alınmaktadır.
Üstelik değerlendirmelere esas olan ÇED raporları, parası yatırımcı firmalar tarafından ödenen danışmanlık firmaları tarafından, bilimsellikten uzak, sahada, uzun süreler gerektiren flora-fauna, sosyal yaşam gözlemleri yapılmadan, neredeyse kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanmaktadır.
ÇED süreçlerine halkın, yerel paydaşların katılımı ise yalnızca yazılı prosedürün tamamlanması biçiminde ele alınmaktadır. Tam da bu nedenle halk birçok bölgede, sözde ‘halkın katılımı toplantılarına katılmayarak bu durumu protesto etmektedir.
Yoğunlaşana RES proje inşaatları için yapılan hafriyat, sadece türbinler ve kanatlarının taşınması ile diğer tesisler için açılan/genişletilen yollar, yeraltı yerüstü iletim hatları inşaatı sonucu fiziki coğrafyaların, bu ölçüde bölünüp parçalanması, doğal yaşam ve ekosistemler açısından yıkım oluşturmaktadır.
RES’ler habitat, doğal yaşam alanı ve vejetasyon yokoluşu ve kaybına; bariyer etkisi yaratarak kuşların uçuş ve göç yollarını değiştirmek zorunda kalmalarına ve türbin kanatlarına çarpmalarına yol açmaktadır.
Türbinlerin, yeraltı ve yerüstü iletim tesislerinin yarattığı etkilerin arılar ve yarasalar üzerindeki etkilerini, dünyadan örneklerle ortaya koyacak bilimsel raporlara ihtiyaç vardır. RES proje alanları ile bu alanların içinde yer aldığı bölgelerde en az 4 mevsimlik/2 yıl çok yönlü bilimsel gözlem yapılması gerekliliği bilim insanlarınca önemle belirtilmektedir. RES’lerin kuşlar, yarasalar ve arılar üzerindeki olumsuz etkileri tüm dünyada artık kabul edilen bir olgudur. Özellikle Ege ve Marmara bölgelerinin kuşlar açısından biçer-döver gibi çalışan türbinlerle kaplanmasının, yarasa ve arı popülasyonundaki azalmanın ekosistemler üzerinde yol açacağı etkilerin çok dikkatle irdelenmesi gereklidir.
RES tesis alanlarını ve açılan yolları su baskınından korumak gerekçesiyle açılan drenaj kanallarının, genel alanda toprağın doğal su almasını engellemesi sonucu ortaya çıkan tahribat, doğal bitki örtüsünün sıyrılması ve ormanların yok edilmesiyle artacak ve erozyon riski ciddi sonuçlar doğuracaktır.
İnsanların ve tüm canlıların birlikte, doğayla uyum içinde yaşayabilmesini sağlamanın yollarından biri, bilimsel bilgiye dayanarak yerelle birlikte bölgesel ve yerel mekansal düzenleme/planlama yapılmasıdır.
Dünyada RES’lerin, gürültü, düşük frekanslı ses, gölge ve titreşim etkisi, elektromanyetik alan gibi faktörlerle insan sağlığına olumsuz etkileri üzerine pek çok araştırma yapılmış ve 1.5 km’nin altındaki setback mesafelerinin (türbinlerin yerleşim alanlarından uzaklıkları) güvensiz olduğu sonucuna varılmıştır. Pek çok ülkede rüzgâr türbinlerinin konutlara, yerleşim alanlarına uzaklıklarına ilişkin yeni yasal düzenlemelere gidilmektedir.
Türkiye’de RES’lerin insan sağlığına olumsuz etkileri açısından çok önemli olan mesafe kriterlerine ilişkin hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. RES’lerin konutlara çok yakın mesafelerde, hatta yaşam alanlarının içinde kurulmasına izin verilerek, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı elimizden alınmaktadır. 1.5 km’nin altındaki setback mesafelerinin güvensiz olduğunun kabulünü sağlayacak çalışmalara ihtiyaç vardır.
RES proje raporlarında yalnızca ‘’Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’’ sınır değerleri kullanılarak yerleşime en yakın tek bir türbin için 50-70 desibel gürültü seviyesi hesaplanmaktadır. Bu veri, Yönetmeliğin, hava alanları, şantiye alanları, yerleşim alanlarındaki endüstriyel tesisler için çevresel gürültü sınır değerleridir. Üstelik bu hesaplamalarda, türbin sayısıyla artan kümülatif gürültü/ses etkisi ve sese maruz kalma süresi dikkate alınmamaktadır. Örneğin, hedef noktada maksimum 50 dBa olarak verilen ses düzeyi, aynı doğrultuda ve 200-250 metre arayla konmuş beş adet türbinin yarattığı arka plan sesin de ilavesiyle, eve ulaştığında 57.2dB seviyesine, bir sert yüzeye çarptığında ise 63.2 dB değerine ulaşabilmektedir. RES bölgelerinde yaşayanlar, 365 gün 24 saat bu gürültüye maruz kalmak zorunda bırakılmaktadır. Tarım ve hayvancılıkla geçinenler, turizm bölgelerinde yaşayanlar türbinlerin çok daha yakınında, bu değerlerin çok üzerinde (70-106 dBa) bir gürültüye maruz kalmaktadır.
Ege ve Marmara’nın, kültürel-tarihsel mirası, zeytinlikleri, tarım/orman ve mera alanları, turizm bölgeleri, imar planları da gözardı edilerek, karar alma süreçlerinde yerel yönetimler ve yerel paydaşlar yok sayılarak, RES firmalarına tahsis edilmektedir. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması derken, tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlılık sorunu katlanarak büyümektedir. Gürültü, görüntü kirliliği ve tahrip edilmiş doğa ile özellikle Ege ve Marmara bölgelerinin turizmi risk altına sokulmaktadır.
ÇED raporlarında projelerin bölgedeki sosyal etkileri, yalnızca sağlayacağı varsayılan istihdamla sınırlı tutulmaktadır -ki bu, RES projelerinde çok az sayıda ve çoğu inşaat tamamlandıktan sonra işten çıkarılan vasıfsız işçileri kapsamaktadır. Plansız yatırımların göçe neden olacak ölçüde vahim sosyal sonuçları görmezden gelinmektedir.
Termik ve nükleer enerjiye karşı bazı çevrelerce yaratılan, “yenilenebilir temiz enerji kaynağı RES’ler” algısı, “enerji ihtiyacı” gibi olgular nedeniyle, RES uygulamalarının neden olduğu yıkımın kamuoyuna aktarılmasında yaşanan güçlük de bu mücadelenin kısıtlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünyanın akciğerleri ormanlar, doğal bitki örtüsü, flora ve fauna, doğal ve kültürel varlıklar yok edilirken “yenilenebilir-temiz enerji” maskesiyle örtülmek istenmektedir.
RES’lerin özellikle Ege ve Marmara bölgelerine yayılarak, standartsız, bütünleşik yaklaşımdan uzak bir anlayışla kurulmasına karşı yaşam hakkı mücadelesinin olmazsa olmaz ayaklarından biri hukuk mücadelesidir. Ancak bu alanda da, ulusal mevzuat eksikleri, mevcut sınırlı mevzuatın bile kurumlarca doğru biçimde uygulanmaması ve hep firmalar lehine yorumlanması, halkın süresi içinde yargıya başvurabilmesi için bilgiye erişimindeki güçlükler, karşılanamayacak boyutlara varan bilirkişi masrafları, yargı kararlarının uygulanmasında yaşanan sorunlar, yargı süreçlerinin doğa katliamlarının önüne geçemeyecek kadar uzun olması gibi pek çok ciddi sorun yaşanmaktadır. Şimdiki ve gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede yaşam haklarının korunması amacıyla, çevresel konularda bilgi ve belge edinme, karar vermede halkın katılımı ve yargıya erişim konularını ele alan Avrupa Birliği’nin çevre alanındaki Anayasası sayılabilecek Aarhus Sözleşmesi’ni ve “BM Sınırı Aşan Durumlarda Çevresel Etki Değerlendirmesi (Espoo) Sözleşmesi”ni Türkiye’nin imzalamamış olması da bu süreçlerin sağlıklı işlemesinin önünde önemli bir engel teşkil etmektedir.
İnsanların ve tüm canlıların birlikte, doğayla uyum içinde yaşayabilmesini sağlamanın yollarından biri, bilimsel bilgiye dayanarak yerelle birlikte bölgesel ve yerel mekansal düzenleme/planlama yapılmasıdır.
Karlık RES (9 Türbin- 47 MWm/ 44 MWe) ve Elektrik Depolama Tesisi (44 MWe/44 MWh)" projesi ile bölgenin orman/tarım/mera alanlarında habitat bölünmeleri yaşanacak, flora ve fauna varlıkları ağır bir yokoluşa sürüklenecektir. Pek çok örneğinde görüldüğü gibi proje 9 türbin ile de sınırlı kalmayacak kapasite artışları ardı ardına gelebilecektir.
Tüm bu nedenlerle, Balıkesir, İzmir İlleri Burhaniye, Bergama İlçeleri Yukarıcuma Mahallesi, Terzihaliler Mahallesi, Güneşli Mahallesi, Hacıhamzalar Mahallesi, Kuyumcu Mahallesi, Hacıbozlar Mahallesi, Kırtık Mahallesi Mevkiinde Nesma Enerji Yatırım A.Ş. tarafından yapılması planlanan "Karlık RES (9 Türbin- 47 MWm/ 44 MWe) ve Elektrik Depolama Tesisi (44 MWe/44 MWh)" projesi Nihai ÇED kararı iptal edilmeli ÇED dosyası geri çekilmelidir.
Projenin değerlendirme sonuçları hakkında da tarafımıza bilgi verilmesi hususlarında gereğini bilgilerinize arz ederiz.

PROJE HAKKINDA
İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ve Balıkesir Çanakkale Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda planlanan santral alanı “Orman Alanı”, “Tarım Alanı” ve “Su Yüzeyleri (DenizBaraj-Göl-Gölet-Akarsu)” ve türbin alanları “Orman Alanı” ve “Tarım Alanı” gibi nitelikli alanlar içerisinde kalıyor. Proje hayata geçerse en az 828 ağaç kesilecek.
İSVİÇRE MERKEZLİ
Nesma Enerji Yatırım Anonim Şirketi ise 2015’te AK Parti’den Bitlis milletvekili aday adayı olan Zeki Peker’in aile şirketi olan Pekerler İnşaat’ın yönetim kurulu üyesi Özgür Peker tarafından kuruldu. Daha sonra ise Birleşik Arap Emirlikleri’den bir şirkete devredildi. Bir kez daha el değiştiren şirket İsviçre merkezli Sel Investments Şirketi’ne satıldı. Şirketin yöneticileri arasında Mehmet Şafii İnan ve Raif İnan bulunuyor.





