Önce bizden başlayalım.
İzmir Büyükşehir Belediyesi önceki dönem başkanı Tunç Soyer döneminde başlatılan ve mahkemelik olan kooperatif soruşturması ile ilgili davanın üçüncüsü Şakran Cezaevi’nde yine “olağanüstü” şartlarda gerçekleştirildi.
Uygulanan cezaevi prosedürü sebebiyle basın mensuplarının laptoplarının ve telefonlarının içeriye alınmadığı şartlarda haberlerin okuyuculara sağlıklı biçimde ulaştırabilmek adına bir hayli zorluk yaşandı. İfadeler alınırken bir yandan da konuşulanların kağıttan temize geçildiği, bilgisayara aktarıldığı ve sonrasında bir şekilde haber merkezine gönderilmesinin sağlandığı bir sistem kurmak zorunda kalındı.
Açık konuşulsun; Basın gelmesin, haber yapılmasın mı isteniyor?
*
TAHLİYE KARARI KADAR ÖNEMLİ BİR KONU: 112’YE GELEN İSİMSİZ İHBAR!
Mahkemedeki “olağanüstü hal” sebebiyle dava ile ilgili temel bazı noktaları verirken kimi önemli detayları vermekte de zorlandık. Bazı detaylar var ki üzerinden atlayıp geçilemeyecek türden…
-En çok dikkatimi çeken konu mahkemeden 1 gün önce dosyaya bir ifadenin eklenmiş olması… Barış Karcı’nın tahliyesi kadar bence önemli bir konuydu bu.
Savcılık makamı dosyadaki delilleri kuvvetlendirmek adına daha önce görüş aldığı bir tanığın mahkemede ifadesinin alınmasını istedi. Mahkeme ise bunu reddetti.
Tunç Soyer’in avukatı Özkan Yücel ise mahkemede yaptığı savunmada bu şahısla ilgili ilginç anketotlar verdi.
Av. Yücel’in mahkemedeki aktarımı tam olarak şöyle idi:
“Eylül ayında bir kişi 112’yi arıyor ve adını vermeden bir ihbarda bulunuyor. Görüşmede kimliği belirsiz kişi, kooperatiflerdeki usulsüzlükler var diyor. Devamında soyadını bilmiyorum ama İrfan diye biri var, onun bu işlerle ilgili bilgisi var’, onun bu işlerle ilgili bilgisi var diyor. Polis ise İrfan’ı buluyor. Görüşleri alınıyor ve mahkemeden 1 gün önce dosyaya ifadesi ekleniyor. Oldukça farazi ifadeler söylüyor”
Savcılık, İrfan ismindeki şahsın dinlenmesini istiyor ancak mahkeme, savcılığın talebini reddediyor.
Dosyadaki iddiaların kuvvetlendirilmesi adına savcılığın girişim içerisinde olduğunu, bazı kişileri dinleyerek delil toplamaya çalıştığı yönünde bir eğiliminin olduğunu görmek mümkün. Keza Soyer’in ve Kaya’nın tutukluluğunun gerekçelerinden birisinin “delillerin toplanması” olarak geçmesi de ilerleyen duruşmalarda benzeri girişimlerin olabileceğinin ipuçlarını bize veriyor. Mahkeme baskı altında mı? Dava, itirafçıların, tanıkların hatta gizli tanıkların işin içine bir biçimde sokulduğu bir hale dönüşür mü? Süreci dikkatle izlemekte fayda var.
ÖZÇELİK’İN SAVUNMA HATTI
-Davaya Kentsel Dönüşüm Daire Başkanı Ayşe Arzu Özçelik’in tanık sıfatı ile bulunması da önemli bir detaydı. Özçelik, başta sanıklar Şenol Aslanoğlu’nun ve Heval Savaş Kaya’nın hedefindeydi. İkili, Özçelik ve ona bağlı kontrolcü ekiplerin inşaat işlemlerini sabote ettiğine yönelik ithamları vardı. Örnekköy 3. Etap’ta yaşanan mühürleme olayın mimarı olan Özçelik’i ruhsatları geç vermesi nedeniyle de suçlamaktaydılar. Mahkemede Kaya ve Aslanoğlu ile Özçelik arasında uzun süren bir münazara yaşandı. (Yaklaşık 2,5 saat sürdü) Özçelik’in inşaat mevzuatı konusunda oldukça donanımlı olduğunu ve bunu ifadelerine yansıttığını gördüm. Münazarada, Özçelik, inşaatların uzamasına yola açan mühürleme konusunun nedeni olarak hatalı yapılan demir işleminin üzerine beton dökülmesi olduğunu ve prosedürü uyguladıklarını söyledi. Yine Özçelik’e en sık sorulan soruların başında sorumluluğunda olan ruhsatların verilmesinin gecikmesi konusu soruldu. Özçelik ısrarla “proje düzgün gönderilmedi” dedi. Ancak projenin neresinde, nasıl bir sorun vardı bunun yanıtını vermedi. Hatta Özçelik hatta bazı projeler üzerinde çalışmaların sürdüğünü ve ruhsat vermediklerini de ekledi.
Aslanoğlu-Özçelik arasındaki münazarada, Uzundere’deki inşaat alanında bulunan yatırın kaldırılıp kaldırılmayacağı konusu da vardı. Aslanoğlu “3 yıldır bir yatır neden kalkmadı?” sorusuna Özçelik “yatır orada kalabilir” yanıtını verdi. Yani Uzundere’de uhlevi bir ortamda, yatır manzaralı konutlar yapılmış olacak. Bu da bir detay…
VİLLALAR AK PARTİ’NİN İL BAŞKANININ EŞİNİN, KAYINBİRADERİNİN OLSAYDI CHP’LİLER NE DERDİ?
-Manzara derken iddianame dışında kalan bir olay da mahkemede uzun süre konuşuldu. O da Gaziemir’deki kooperatif inşaatına yapılan villalar konusu… Kooperatif Başkanı Ali Alpyavuz, projede havuz ve yeşil alan görünen bölümlere 11 villa yapıldığını, konut sayısının 60’tan 48’e düştüğünü mahkemede söyledi. Villaların CHP’li yöneticilerin yakınları ile CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol’a ait olduğunu, tüm işlemlerin kendilerinden habersiz yürütüldüğünü de iddia etti. İddianın hedefindeki Şenol Aslanoğlu ise “villalar projede vardı” ifadesini kullanarak yanıt verdi. Alpyavuz ise tersini söyleyerek buradan bir zenginleşme ve rant sağlandığını iddia etti. Bu durum sanıklar aleyhine bir hava yarattığını söyleyebilirim. Konu iddianamede geçmiyor olabilir ama bence “etik yönden” tartışmaya açık bir konu… Tersini düşünelim. AK Partili bir belediye var ve vatandaşa uygun fiyatlı toplu konut inşaatı projesi başlatıyor. Projeye AK Parti İl Başkanı, eşi ve kayınbiraderi üzerine villa yaptırıyor. Üstüne bir de AK Parti Ankara İl Başkanı da işin içine giriyor. Böyle bir şey yaşansa sosyal demokratların tepkileri ne olurdu açıkçası merak ediyorum.
SOYER’İN SAVUNMASI VE BİTMEYEN KAPIŞMA!
Tunç Soyer’in mahkemedeki savunma hattını 10 madde üzerinden temellendirdi ve mağduriyet nedeninin kendilerinin olmadığını aktardı. İnşaatların gecikmesinin nedeni olarak üyelerin ödeme aralıkları, pandemi, İzmir Depremi, 6 Şubat Depremi, inşaat maaliyetlerindeki %1000 üzerinde yaşanan artışlar ve İzBB ve İZBETON kontrolörlerinin aşırı titiz kontrolleri olarak tariflendirdi.
Soyer’in savunmasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a yaptığı göndermeler de dikkat çekiciydi.
Soyer, savunmasında, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün 6 gün içerisinde inşaatların durdurulması ile ilgili iki ayrı karar aldığını, birisinin inşaatların devamı diğerinin ise inşaatların durdurulması yönünde olduğunu, karara imza atan Ömür Özdil’in ise görevden ayrılmasının ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Egeşehir şirketine genel müdür yardımcısı yapılarak ödüllendirildiğini belirtti. Soyer, Tugay yönetiminin inşaat ihalelerinde “davet usulü ihale” yaparak adrese teslim yapıldığını ima etti. Müteahhidin kârının önemsendiği bir sisteme dönüldüğünü belirtti. Şu anki inşaat maliyetlerinin de müteahhit kârı nedeniyle kat kat arttığını da söyledi.
Soyer bu kez çıtayı yükselterek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı adrese teslim ihale yapmakla, müteahhit kârını önemseyerek maliyetleri arttırmakla “kibarca” suçladı. Halef ile selefin seçim sonrasından bu yana devam eden karşılıklı tartışması mahkeme koridorlarında “göndermeler yaparak” devam etmiş oldu.
KAYA’NIN AVUKATI AZ DAHA ORTALIĞI KARIŞTIRACAKTI
Heval Savaş Kaya savunmasını yaparken iddianamede eylem-3 olarak geçilen bulgulara değindi. Temsil-ağırlama konusunda yapılan harcamaların nitelikli dolandırıcılık olarak nitelendirilmesine tepki gösteren Kaya, Sayıştay raporları üzerinden belediyelerin yaptığı temsil-ağırlama harcamaları iddanamedeki harcamaları karşılaştırdı. 24 bin liralık harcama için kendisinin suçlandığını söyleyen Kaya, Aliağa Belediyesi’nin sünnet düğünlerinde 1,3 milyonluk altın dağıttığını, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de fincan, altın, saat, ipek kumaşlı tablolar dağıttığını dile getirerek belediye başkanlarının yargılanmasını istedi.
Bursa, CHP’li bir belediye… Bir durdum. Kaya’nın avukatı Doğukan Algan ise çıta yükseltti ve bazı belediyelerin isimlerini sayarak yapılan harcamalardan bahsederek ifadesinin ihbar niteliği taşıdığını söyledi. Söylediği belediyeler arasında CHP’nin iktidar olduğu Bursa, Kütahya, Şehzadeler gibi kentler de vardı. Avukatın ithamlarını araştırdığımda avukatın CHP öncesini kastettiğini ve mahkemeye sunduğu bulguların 2024 öncesi döneme ait olduğunu görmüş olduk. Kaya’nın ve avukatının eksik anlatımı az daha bir haber konusuna yol açıyordu. Direk döndü diyelim.
*
Fazlaca not var. Çok da uzatmayalım.
5 Ocak’ta dava yeniden görülecek.
Davanın seyri konusunda belirsizliklerin ve soru işaretlerinin olduğunu ifade etmem gerekiyor.
Bu süreçte sık sık değiştiği gibi mahkeme heyetinden birilerinin yeri değişecek mi? Yeni tanıklar dosyaya eklenecek mi? Şu an ceza verilse dahi cezalarını büyük oranda cezaevinde geçirerek tamamlayan Soyer ile Kaya tahliye edilecek mi?
*
Olanı biteni anlamak, yorumlamak ve anlatmak istedim.