“Yar uzakta gözüm görmez gülüm aman, uzatıram elim yetmez
Hasretini çektiğime sözlerim çok, dilim dönmez

Kınıfır bedrenk olur, aşka düşen denk olur
İsterem başıya gele, ah bi gele, vah bi gele, göresen ne renk olur” *

***

Anadolu’nun geleneksel sohbet ve eğlence geceleri, aslında kültürel mirasın ışığında kurulan ‘ortak alan’ birliktelikleridir. Biliriz ki Anadolu, binlerce yıllık tarihi boyunca zengin bir kültürel mozaik oluşturmuş çok özel bir coğrafya… Özellikle kış aylarının uzun ve zorlu geçtiği bölgelerde, insanlar (çoğunlukla da erkekler) bir araya gelerek, yemeğe ve sohbete, sazı ve sözü de ekleyerek vakit geçirmeyi âdet edinmişler. Bu alışkanlıklar günümüzde ‘Geleneksel Sohbet Toplantıları’ olarak anılıyor ve farklı bölgelerde farklı isimlerle yaşatılıyor. Örneğin, Şanlıurfa’da Sıra Gecesi, Mardin’de Reyhani Gecesi, Bursa’da Gezek, Diyarbakır’da Velime Gecesi adıyla anılan bu toplantılar, kültürel mirasın en canlı örnekleridir. Sadece eğlence değil, aynı zamanda dayanışma, kültürel paylaşım, toplumsal bağların güçlendirilmesi ve kent sorunlarının tartışılması gibi ritüelleri de içerir. UNESCO tarafından 2010 yılında, ‘Geleneksel Sohbet Toplantıları’ başlığı altında, “Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi”ne dahil edilen bu gelenekler, Anadolu’nun tertemiz ruhunu yansıtır. En bilinenleri hakkında biraz bilgi vermek isterim.

Bu toplantıların en bilineni Sıra Gecesi’dir… Kökeni Osmanlı dönemine, hatta daha eskiye dayanan bu geleneğin adı, ev sahipliğinin ‘sıra’ ile dönüşümlü olmasından gelir. Geceler, saz eşliğinde gazeller ile başlar, Urfa türküleri ile devam eder. Yöresel yemeklerin yanında, mutlaka çiğ köfte de yoğrulur; gecenin sonunda ‘Mırra’ kahvesi vazgeçilmez bir ikramdır. Yemeğe içecek olarak da ayran eşlik eder. Halaylar çekilir, fincan saklama veya tolaka gibi oyunlar oynanır. Tarihsel bir değeri ve önemi de vardır, Kurtuluş Savaşı’nda Urfa’nın savunması, bir Sıra Gecesi’nde planlanmıştır.

Önce Güneydoğu Anadolu Projesi, sonrasında da Göbeklitepe ve Taştepeler kazıları ile bir cazibe merkezi haline gelince Şanlıurfa, sazlı sözlü bu akşam toplantıları da memleketin her yerinde bilinir olmuş; biraz da turistik bir hal almıştır. Günümüzde birçok mekânda profesyonel ekipler tarafından düzenlenmektedir; ancak otantik hali dostluk ve muhabbet üzerine kuruludur.

Bu gecelerin Mardin’deki karşılığı, şehrin çok kültürlü dokusunu da yansıtan ve Reyhani Gecesi olarak bilinen toplantılardır. Büyüleyici mimarisiyle de dikkat çeken taş evlerde düzenlenen bu gecelerde, yöreye ait Reyhani dansı ön plana çıkar. Zarif ve ritmik hareketlerle icra edilen bu halk dansı, gecenin coşkusunu arttırır. Bağlama, darbuka, zurna gibi enstrümanlarla yöresel türküler çalınır, söylenir. İçli köfte, kaburga dolması, sembusek gibi lezzetler ikram edilir. Sohbet, müzik ve halaylar iç içedir. Türk, Arap, Kürt, Süryani izleri birbirine karışır ve böylelikle toplumsal kaynaşma da sağlanır. Günümüzde Sıra Geceleri gibi turistik olarak da düzenlenmektedir.

Bursa’da Gezek (veya Gezeği) ise yaklaşık 650 yıllık bir gelenektir. Diğerlerinden farklı olarak Türk Sanat Müziği icra edilir. Amatör müzik toplulukları, üyelerin evlerinde veya lokallerde kadınlı erkekli toplanır. Sohbet, her zaman belli kurallar çerçevesinde ilerler ve birlikte şarkılar çalınıp söylenir. Ahilikten etkilenen bu gelenek, Zeki Müren gibi ünlü sanatçıları da yetiştirmiştir. Bursa’nın kültürel kimliğini en güzel şekilde temsil eden bu akşam toplantıları, günümüzde dernekler aracılığıyla yaşatılır ve yabancı misafirlere de tanıtılır.

Yaren Geceleri: Çankırı, Kütahya ve Simav’da, maniler, türküler ve oyunlarla dolu bir gece eğlentisidir. Kürsübaşı: Elazığ’da, kürsü etrafında ısınmak ve sohbet etmek için bir araya gelinen gecelerdir. Diyarbakır’ın Velime geceleri ise yeniden yaşatılmayı bekler durur… Balıkesir Dursunbey’de, Barana Geceleri, halen oyunlar ve ikramlarla sürüyormuş. Herfene (Ferfene) ise, Erzincan ve Ardahan illerinin geleneksel kış eğlencesidir.

Tüm bu gece eğlencelerinin ortak özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Saygı ve sevgi çerçevesinde ilerleyen muhabbete muhakkak saz ve söz eşlik eder, yöreye ait danslar edilir, oyunlar oynanır ve yine yöreye ait lezzetler ikram edilir. Daha çok erkek meclisi olan bu toplantılarda şehrin gündemi ve sorunları da tartışılır; genellikle alkollü içki tüketilmez. Bir ortak alan kültürü yaratılırken, var olan kültür de nesilden nesle en güzel şekilde aktarılır.

Önceki gece, Ege Kültür Derneği Türk Halk Müziği Korosu’nun düzenlediği Sıra Gecesi, biz davetlilere tam bir Anadolu güzellemesi yaşattı. Şahane bir misafirperverlikle, türkülerle, oyunlarla, lezzetli ikramlarla; yani sazla, sözle, muhabbetle…

Şef Bektaş Özdemir’in yönettiği koronun çalan ve söyleyen değerli üyeleri hem kendileri eğlendiler, hem de bizleri eğlendirdiler. Türküler hep bir ağızdan söylendi, halaylar hep birlikte çekildi.

Hangi birini yazayım bilemedim, ama bence Turan Yalçın’ın söylediği “Nemrut’un Kızı”, Ayşen Aymen Güreşçi’nin söylediği “Kınıfır Bedrenk Olur”, Selçuk Karabat’ın söylediği “Dön Beri De Yüzün Göreyim”, Berrin Kan Elmas’ın söylediği “Felek Sen Ne Feleksen” türküleri geceyi daha da unutulmaz kıldı.

Unutmayalım ki, bu geceler sadece eğlenmek demek değildir, bir kültür şölenidir aynı zamanda… Kardeşliktir, birliktir, dayanışmadır, güzelliktir...

Samimi bir dost meclisini andıran özenle hazırlanılmış bu geceyi kaçırsaydım üzülürdüm doğrusu. Akıl edenleri, emek verenleri, çalanları, söyleyenleri herkesi kutluyorum. Sizlerle bir arada olmak iyi geldi, teşekkürler…

(***Urfa ağzında “kınıfır” karanfil, “bedrenk” koyu/olgunlaşmış renk, “denk” ise dengini bulur anlamında kullanılır. Nakarat kısmı ayrılık acısı ve hafif bir beddua tonu taşıyan bu türkü, Urfa’nın yanık ezgilerini ve aşk/hasret temalarını mükemmel yansıtır.)