Dün…
(11 Şubat…)
Aramızdan ayrılışının…
İkinci yılı geride kaldı…
Ömrü vefa etseydi…
Yaşasaydı…
Bir ay önce (17 Ocak)
100 yaşını geride bırakacaktı…
***
17 Ocak 1925'te…
Rodos'ta dünyaya geldi…
İzmir’de büyüdü…
İzmir de O'nu büyüttü…
Cumhuriyet Tarihi’mizin…
Anıt işadamlarından biri olarak hep hafızalarda…
İzmir sevdasını…
Ölümsüz bir aşk gibi kalbinde taşıdı…
Bu kadim kenti ilk'lerin öncüsü yaptı…
Babası Durmuş Yaşar'ın…
Kemeraltı'ndaki boya dükkanından…
Kocamaaan…
Bir 'Yaşar Holding' yarattı…
***
Meslek hayatımda iki kez patronum oldu…
(Ege Ekspres ve Gazete Ege…)
Ancak…
O'nu sadece bir kez; 25 Ekim 1994'te Hürriyet'te yazdım…
O sırada…
69 yaşındaydı…
***
O'nu yakından tanıyanlar…
Lafı esirgemez, “Gerçek bir sabır taşıydı” derler…
Tonton görünümü ile ters düşen…
“Sert ve Gülmez” profilinin altında yumuşacık bir yürek vardı…
Tanımayanlar…
Çiftliğindeki ineklerin başında gördüklerinde…
“Yahu, bu adamın mı 43 şirketi ve iki vakfı var?”
Demekten kendilerini alamaz…
Şaşırıp, kalırlardı…
Dostları ise…
“Adı Selçuk Yaşar olmasa, daha sık gülüp, espri yapardı!”
Diyerek…
O’nun, bilinmeyen bir yanını gülümseyerek anlatırlar…
Yine aynı dostları…
“Biraz eli sıkıdır ama bu da patron olmanın önemli bir özelliği…” diye tek olumsuz yanını dile getiriyorlar…
Demirel'e aşırı sempatisi vardı…
Bazen gün gelir, küstüğü de olurdu…
***
70 yaşında bile…
Yıllardır olduğu gibi…
Her sabah Yaşar Holding binasına…
En erken giren üç kişiden biri Selçuk Yaşar olurdu…
Şaka değil; gerçek…
Bir şeyi “ilk yapan” olmak…
Onun için hobiden de öte, tutkuydu…
Mesela…
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk boya fabrikası DYO'yu kurarak…
Ve yine…
Türkiye'nin ilk matbaa mürekkebini üreten işadamı…
Unvanını şerefle taşıdığı gibi…
Türkiye’ye…
“Tuborg” birasını da ilk tattıran yine Selçuk Yaşar olmuştu…
Büyükler için ilk özel birayı üretir de çocukları unutur mu?
“Bir Nesil Pınar'la Büyüdü” sloganına dikkatinizi çekerim…
Gazetecilik mesleğimde…
Bugüne değin rastladığım en güzel…
En gerçekçi…
Ürün sloganı olarak tarihe geçti...
Selçuk Yaşar'ın vatana ve millete verdiği önemi vurgular…
Süt ve süt ürünlerine adını veren “Pınar”…
Bu güzel topraklarda…
Selçuk Bey sayesinde simge olmuştur…
Nitekim…
Kendisi resim yapamaz ama…
Türkiye'nin özel sektöre ait ilk resim müzesini…
Yaratan da yine Selçuk Yaşar’dı…
***
“İnanamıyorum…” diyeceksiniz ama…
Onlarca şirketinde çalışan hemen tüm personelin…
Adlarını ezbere bilir, onlara adıyla seslenirdi…
Bununla da yetinmez…
O personelin eşi ve çocuklarıyla da ilgilenir…
Hangi yöneticisinin hangi çocuğunun…
Hangi okulda, hangi sınıfta eğitim aldığını bilir…
Yakından izler…
Karnelerini takip eder, sık sık da ödüllendirirdi…
“Aptal insana tahammülü yoktu…”
Kimilerine göre, tek “gaddar” yanı da budur!
Aşağı yukarı her patron sabahları kahve içer…
Selçuk Bey ise…
07.30'da ıhlamur yudumlayarak güne başlardı…
Müthiş bir fıkra antolojisine sahipti…
Binlerce fıkrayı ezbere bilirdi…
Yeri geldiğinde de…
Eğer karşısındaki O’nu çok kızdırmışsa…
Bir fıkra ile “şah ve mat” ve o kişi “perişan” olurdu…
Bu özelliğine kızanlar olsa da…
O, ciddiyet ile laubaliliği karıştırmayanlara daima saygılı olmuştu…
***
Selçuk Yaşar, ailesine, iki kızı ile oğluna büyük önem verirdi…
Sabahları CNN ve BBC'yi izlemeden güne başlamazdı…
Profesyonel “yelkenci” ve “dalgıç”tı…
20 yıl ara vermeden sualtı sporu yaparak zindeliğini korudu…
Bu nedenle, 'Denizden babam çıksa yerim' diyenlerdi…
***
Cebinde… Değilse elinde…. Orada da değilse…
En az yarım asırlık antika çalışma masasının üstünde…
Daima bir kehribar tesbih vardı…
“Ne alaka, acaba canı sıkıldığı zaman tesbih mi çekiyordu?” demeyin…
Kendi ifadesi ile…
“Tesbih insana düşünme payı veriyor…”du…
***
Bi'ara 'Mesaj' adını verdiği minik minik kitaplar yazarak…
Türkiye’yi yönetenlere…
“Akıl verip, doğru yolu göstererek, yakın çevresine göre inanılmaz bir vatan borcu' ödüyordu…
Tabii, anlayanlara…
***
Dün…
Büyük Patron’un “ölüm yıldönümü”ydü…
İki yıl nasıl da geçmiş?
Derken…
İzninizle…
Özel mi özel “yaşanmış” bir anıyı…
Sizlerle paylaşalım…
Yıllar, yıllar önceydi…
Yer; Büyük Efes Oteli’nin çekme katı…
İzmir’e gelen rahmetli Vehbi Koç…
Selçuk Yaşar’ı…
Bir ortaklık konusu görüşmek üzere davet eder…
Selçuk Bey, yanına Hasan Denizkurdu’nu alır…
Vehbi Bey, viskisini yudumlarken…
Kendi ifadesiyle…
Cigarasından bir nefes çekip konuya girmeden…
Gencecik Hasan Denizkurdu’na bakarak sorar:
“Kim bu çocuk?”
O zaman 32 yaşında olan Hasan Denizkurdu’na bakan Selçuk Yaşar…
Şöyle der:
“O genç ama çok yetenekli; 16 şirketi O’na bağladım…”
Vehbi Koç, bi’kez daha…
Hasan Denizkurdu’na bakar ve şöyle der:
“Ya bu işte bir yanlışlık var ya da bu adamda iş var!”
Zaman…
Gençlere güvenen Selçuk Yaşar’ı haklı çıkarır…
O genç adam…
(Hasan Denizkurdu)…
Önce “Yaşar Holding”in CEO’luğuna…
Daha sonra da…
Adalet Bakanlığı’na yükselir…
***
Bitiriyoruz…
Bugüne gelince…
Tam da…
İzmir’e, Türkiye’ye veda edişinin ikinci yılını geride bırakırken…
Selçuk Yaşar'ın, İzmir'e katkılarını hatırlama zamanıdır…
Türkiye'nin ilk özel köy tiyatro binasını…
Taa 50 yıl önce Bademler'de o kurdu…
Bu kente sayısız ilkokullar, ortaokullar, liseler kazandırdı…
Kocaman üniversite armağan etti…
İki gazete ile bir derginin doğmasını gerçekleştirdi…
Ege TV'nin, kurucu ortağı olarak bir “ışıklı pencere” yarattı…
ESİAD'ın, SETBİR'in ve Karşıyaka Kulübü'nün Onursal Başkanı oldu…
Hayatının 70 yılını…
İstisnasız Karşıyaka'ya adadı…
Bunlar kolay olmuyor…
Türkiye bunları bilmeli…
En önemlisi şudur…
Selçuk Yaşar…
İzmir'de şunu başlatmıştır:
Cumhuriyet'le varolmanın onuruyla…
İş dünyasında…
Cumhuriyet'i yaşatmıştır…
Devlet'in bile girmediği…
(Güvencesiz alanlarda…)
Hayata geçirdiği markalarla (Et, süt mesela…)
Özel teşebbüs için “Brave Heart / Cesur Yürek” oldu…
Taaa, bi'vakitler doğan…
Issız Türkiye'nin yıldızına…
Bu köşeden selam olsun…
Selçuk Yaşar’ın anısına…
Nokta…
Hamiş: Kutup yıldızı; gökyüzünde sabit bir nokta gibidir; yol göstericidir ve ışığı umut ve yönetim simgesidir.
Sonsöz: “Çalışmaktan, yaptığım işi sevmekten; dürüst ve sabırlı olmaktan ve şükretmekten asla vazgeçmedim… Hayat çok zor ama insan sabırlı olduğunda mutlaka yüzüne gülüyor… / Selçuk Yaşar…”