Buse AÇIKALIN/EGEDESONSÖZ- İzmir’in Karaburun ve Çeşme ilçelerinde bulunan balık çiftlilkerinden son dönemde orkinosların kaçması ve karaya vurması bölgedeki balık çiftliklerini yeniden tartışmaya açtı.
Emekli Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, konuyla ilgili Egedesonsöz’e değerlendirmelerde bulundu.
KIYIYA 50 METRE MESAFEYE KADAR GELDİLER
Küçükgül yaptığı açıklamada “Karaburun’un uç noktasından Çeşme’ye kadar 30 -40 civarında balık çiftliği var. Bu balık çiftliklerinde çipura, levrek üretiliyor. Bunların çoğunun mevcut kanunlara karşı geldiği şekilde inşa edildiğini görürsünüz. AK Parti hükümetlerinden önce kıyıya 3 mil mesafeye yanaşamazdınız. Şimdi kıyıya bin 100 metre mesafeye getirdiler. Ama şirketler bununla da tatmin olmadı çoğu yerde kıyıya 50 metre mesafede bu kafesler konumlandırıldı. Kafeslediğiniz zaman her bir balık çiftliğinde 20 -30 tane kafes var. Bir kafesin çapı 50 metre. Bu kafesin altında bir ağ var. Bunun derinliği 7 metre. Bir kafeste 750 bin tane balık var. Bunu sadece çipura ve levrek için söylüyorum. Orkinosların kafeslerinin çok daha büyük olması gerekiyor. Birçok yerde 50 -100 metrelik gördüm. Bunlar yan yana dediğim gibi 15- 20 havuz var. Orkinoslar için de aynı şey geçerli. Bu şirketler belli. 3 -5 tane şirket var bu alanda. Bu hayvanları 50-60 kilo iken yavru iken yakalıyorlar. Bir kafese hapsediyorlar. Bunların doğası, canlı taze yemle beslenmesidir. Bu hayvanlara bu yemi verecek kadar balık var mı Türkiye'de? “ şeklinde konuştu.

“YAKINDA BU KÖRFEZLERE İNSANLAR GİREMEYECEK”
Balık çiftliklerinin denizlerde yarattığı kirlilikten bahseden Küçükgül, şunları söyledi:
“Türkiye'deki avcılık oranları 500 bin ton civarında idi. Her geçen gün düşüyor. Çünkü su kalitesi düştü. Hatırlarsanız bir zamanlar Bodrum Marmaris kıyılarında büyük bir kültür balıkçılığı vardı. Oralar kirlendi. Oraları terk etmek zorunda kaldılar. Şimdi Çeşme'yi kullanıyor. Yakında bu körfezlere insanlar dahi giremeyecek kadar kirlenecek. Bakın şu anda Çeşme'de 25 milyonun üzerinde balık besleniyor. Günde 1 gram atık bıraksa 1 balık, 25 bin ton atık demektir. Bu körfezlerin suyu bu kadar atığı arıtabilir mi?
“DÖVİZ KAZANAYIM DERKEN, İNSANLARINIZI KAYBEDİYORSUNUZ”
Bunun sonucu nedir? Doğayı tahrip etmektir. Avrupa 'ya balık satacağım, döviz kazanıyorum derken siz denizlerinizi kaybediyorsunuz. İnsanlarınızı kaybediyorsunuz. Yapılan iş ekonomik değil. Ekonomi nedir? 1 kilo çipura yiyebilmeniz için ya da 1 kilo levrek. 2 kilo canlı balığın öldürülmesi gerekiyor. Bu ekonomi olabilir mi? Buna doğa katliamı denir? Sadece bu değil biliyorsunuz pek çok koruyucu kimyasallar, yüzlerce Türk yeni kimyasal moleküller var. Ve bunlar denizde kalıcı kirliliği oluyor. Çipura ve levrekte durum böyleyken orkinosta bunun binlerce katını düşünün” ifadelerini kullandı.
ATIKLAR DENİZE ATILIYOR
Yapılan faaliyetin çevreyle uyumlu bir faaliyet olmadığını söyleyen Küçükgül, şunları söyledi:
“Her sene bu orkinoslar Aralık-Ocak aylarında hasat edilir. En büyük alıcısı Japonya. Bir düşünün; bin ton balık sattınız. Bunlar kesiliyor temizleniyor. Paketlenip, dondurulup gemiler de götürülüyor. Ama 1000 ton orkinos hasadında en az 250 -300 ton atık kan iç organları dokuları bunların nereye atıyorsunuz? Denize atılıyor. Bu insanlığa yakışan bir davranış mı? Bütün bunları görünce bu yapılan faaliyet çevreyle uyumlu değil. İnsan ve çevre sağlığına ekosisteme zararlı bir iş yapılıyor. Bu zararlı işin perde arkasında bizlerin bilmediği pek çok işlemler var. Antibiyotikler, ilaçlar gibi. Kafeslerin kenarında midyeler tutulmaması lazım mesela. Midyeler tutulmasın diye verilen zehir bu balıkların bünyesine de geçiyor. Benim anlamadığım insan balığı neden yer? Omega serisi yağlardan yararlanmak için değil mi? Kafes balıklarında omega yağların oluşmasının imkansız olduğunu söylüyor dünya bilim çevreleri… Dolayısıyla bu kadar illegal bilinmezlik içeren prosesler çevre ve insan sağlığı için zararlı iken yıllardır görmediğimiz bir olay oluyor. Yok orkinoslar yanlış kafeslere çarpmışlar da yaralanmışlar gibi akıldışı açıklamaları hiç kimse yapmasın lütfen”
“BU KAFESLERİ 500 METRE DERİNLİĞİ OLAN DENİZLERDE KURUN”
Çiftliklerin denizlere verdiği zararı en aza indirmek için yapılması gerekenleri anlatan Küçükgül, “İtalya'daki orkinos çiftliğini gidip gördüm. Koskoca koyda iki ya da üç tane kafes var. Bizde kafeslere bir bakın. Allah aşkına yüzlerce kafes dip dibe. Bu ne demek? Kirliliğin yoğunlaşması demektir. Bu iş yapılacaksa en az 300 -500 metre su derinliği olan açık denizde yapılması lazım. Akımsız olmayan iç koylarda bu iş yapılır mı? Ama bu kolayına gidiyor, kayıklarla ulaşıyor. Oradan karaya ürünlerini naklediyor. Karadan bu işlem kolay. Açık deniz olsa denizcilerin yapacağı bir faaliyet olur. Açık deniz yani 300 -500 metre derinlikte bu kafesleri kurun. Ayrıca kafeslerin altına, artıkları toplayıp arıtacak sistemler olması lazım.
“KAPALI KOYLARDA BALIK KALMADI, SEBEBİ KİRLİLİK!”
Bu denizlerin içerisini bir inceleseniz. Kapalı koy buralar ve artık balık kalmadı koylarda.
Sebep bu balık çiftliklerini yarattığı kirlilikler. Bu kirliliklerin çoğu tehlikeli zararlı kimyasal atıklar nedeniyle oluşuyor. Eğer normal organik bir atık olsa arıtabilirsiniz. Ama tehlikeli zararlı kimyasal atıkları arıtmak hiç kolay değil. Ve oradan göreceğiniz paranın yüzlerce katı kadar para harcamanız lazım arıtmak için. Bu da sistem ekonomisi aslında. Olumlu görmüyoruz. Karlı bir iş değil” dedi.
“KÖRFEZDE SU SIĞ, SİRKÜLASYON ÇOK YAVAŞ”
Balık çiftliklerinin İzmir Körfezi’ne olan etkileri üzerine konuşan Küçükgül, “Bu çiftlikler tabii ki körfezi etkiler. Bakın bu bölgelerden İzmir körfezine doğru şöyle bir hayal edin. Urla’yı geçtikten sonra İzmir Körfezi dediğiniz yerin su birikintisinin derinliği bir buçuk metre. Körfezin yüzde doksanından fazlası sığ bir su. Yani bunun anlamı sirkülasyon çok yavaş. Sirkülasyon yavaşsa siz bu suyu arıtmakta çok zorlanırsınız. Yapamazsınız. İzmir Körfezi’nin halini yıllardır görüyorsunuz. Her tür atık, evsel atıklar, sanayi tesislerinin atıkları bunlar da yetmiyor. Murat Dağı'ndan yola çıkan Gediz Nehri'ne en az kırk yerde atık basılıyor. Gediz Nehri getirip bunu İzmir körfezine boşaltıyor” dedi.





