EGEDESONSÖZ – İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Gazeteci Yazar Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SONSÖZ TV’de İzmir’de yaşanan su krizini tartışmaya açtı. Fatih Yapar, İzmir’in içme suyunun Manisa’dan iki ayrı kuyudan uzun yıllardır sağlandığına dikkat çekerken, Ümit Yaldız da iktidarın “İzmir’e Gördes’ten su getirdik” değerlendirmelerini yorumladı.
AK PARTİ’NİN BAŞARISIZ OLDUĞU ALANLAR SORULSA, ORMAN YANGINLARINI İLK ÜÇE YAZARDIM
Gazeteci Fatih Yapar’ın, ülke genelinde yaşanan ve halen devam eden orman yangınları olduğunu hatırlatırken, Ümit Yaldız bu konuda çok önemli görüşler aktardı:
“Türkiye’nin yangınlara havadan müdahale gücü, olması gerekenin çok çok altındadır. Bas bas bağırıyoruz, Ankara’ya sesimizi duyuramıyoruz. Bizi yönetenler, ormanların böylesine yok edilişi konusunda bizim kadar ilgili değiller. Bilecik’te, Eskişehir’de, Afyon’da yangınlar var. Marmaris’te yanacak yer kalmadı. Son 5 yılda İzmir’in orman envanterinin yüzde 25’i yok oldu. Yangınlar söndürülüyor, kontrol altına alınıyor ama ne zaman alınıyor? Yangın bittiği zaman, yanacak yer kalmadığı zaman! İnanılmaz özveriyle mücadele ediyor ekipler… Su akar, Türk bakar, derler. Ankara yıllardır bakıyor, çeyrek asırdır bakıyor. Bu AK Parti’nin başarısız olduğu alanlar sorulsa bana, orman yangınlarını muhtemelen ilk üçe yazarım. Çünkü her yıl bunun feryadını yükseltiyoruz. Uçak filomuzda bir artış yok. Muhalefet ehli gibi, Cumhurbaşkanlığı filosuyla mukayese edecek değilim ben bunu. Cumhurbaşkanlığı filosuna 50 uçak daha alın ama yangın söndürmeye de 100 uçak alın! Savunma sanayisi için şunu yaptık, bunu yaptık, diyorlar! Savunma sanayisini değil, ormanları savunalım. Yaşam kaynağımız ormanlar. Çanakkale’den itibaren yana yana Ege bitti. Herhalde AK Parti dönemi bitinceye kadar orman falan kalmayacak herhalde. Nolur, Allah rızası için, anladığınız dil buysa, bunu söyleyeyim, Allah rızası için orman yangınlarını söndürme filosunu güçlendirelim. Her şeyi bırakalım, buraya odaklanalım. Savunma sanayisinin ne kadar önemli olduğunu içinde bulunduğumuz coğrafya zaten söylüyor. Allah rızası için yangın uçağı alacaksak alalım, kiralayacaksak kiralayalım. İnsanlarımız yanarak hayatlarını kaybediyor. İnsanlarımızın binlerce hektar alanı yakıyor.”

AHIRI, İNEĞİ YERİNE KOYARSINIZ AMA AĞAÇLAR 70 YIL SONRA YERİNE GELİR
Fatih Yapar, Ödemiş’te köylerin yandığını, Büyükşehir Belediyesi’nin oralardaki evlerin tamiri için yardım kampanyası başlattığını söyledi. Yapar, “ne toplantı, kaç ev restore edilecek, bunu da sormak lazım” dedi. Yaldız, “Yanan ahırı inşa edersin, telef olmuş ineği yerine koyarsın. Bunlar kolay şeyler. Fakat o ağacı yerine koymak, 50 yıla, 70 yıla mal oluyor. Yangın bitiyor, her şeyi unutuyoruz. Tıpkı depremde olduğu gibi… Eskişehir’de öğrenciydim, oralardaki yangınları biliyorum. Bilecik’teki ormanlar da yok oldu. Yananları yerine koymamız çok kısa zamanda mümkün değil. 5 yıl önce yanan yerleri gezdim, Tırazlı tarafında… Fidanlar, bir insan boyunda bile değil” ifadelerini kullandı.
GÖRDES’TE SU MİKTARI ZATEN YÜZDE 10’UN ÜSTÜNE ÇIKMIYOR
Yapar, İzmir’de su tasarrufuna yönelik başlatılan kampanyayla ilgili olarak şunları söyledi:
“Bir haftadır su tasarrufunu konuşuyoruz. Afişler asıldı, tasarruf yapılması gerektiği hatırlatıldı. İZSU, su kesintilerine gitmeye başladı. Barajlarda su kalmadı. Çeşme’de her gün 7 saat su kesintisi olacak. Su kuyularından su çekiyoruz. Tahtalı’daki caminin minaresi bile kaybolurdu eskiden, şimdi caminin avlusu görünecek neredeyse. AK Parti hükümetinin özellikle İzmir’e ne yaptınız, hiçbir şeyine destek olmadınız denir. Fakat hükümet yetkilileri, İzmir’e Gördes’ten su getirdik, yanıtını veriyorlar. Karikatürlere konu oldu bu durum. AK Parti’den önce İzmir, taş devrini yaşıyordu, su yoktu, diye karikatürler çizildi. Gördes Barajı’ndası su miktarı, yüzde 0,01 seviyesinde.”
İZMİR’E SU VERMELERİNİ YUNANLILARDAN MI BEKLEYELİM?
Ümit Yaldız, bu konuda şu yorumlarda bulundu:
“Gördes barajında su miktarı yüzde 10’un üzerine çıkmıyor zaten. Toplama havzası yeterli değil. Hem de sızıntı yaptığına dair, delik olduğuna dair söylentiler bitmek bilmedi. Barajlarda suyumuz kalmadı. Bunda bence çok ciddi bir küresel kuraklık döngüsüne yakalandık. Yağmurlar Mayıs ayında kesiliyor, Ekim ayının ortalarına kadar yağmur görmüyoruz. İzmir, eğer Ağustos ayı başında su kesintilerine başlarsa, tahmin ediyorum, Kasım’a kadar kesinti uygulama devam eder. Cumhurbaşkanı, İzmir’e Gördes’ten su getirdik iye her zaman bunu İzmir’in önüne koydu. Papadopulos mu getirecekti İzmir’e suyu? İzmir, Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü büyük şehridir. Yunanlılardan mı bekleyelim İzmir’e su vermelerini? Cumhurbaşkanı, muhtemelen ilkokulda öğrenciyken, 1960’larda Süleyman Demirel zamanında Gördes Barajı planlanmış. Devlet Planlama Teşkilatımız vardı bizim. İzmir’in içme suyu sorunu çözmek için planlanmış o baraj… DPT kapatıldı. Manisa, Muradiye, Gördes’in yer altı ve yerüstü suyunu devlet, taa o zamanlar İzmir’e tahsis etmiş.”
İZMİR’E SARIKIZ VE GÖKSU KUYULARINDAN YILLARDIR İÇME SUYU VERİLİYOR
Fatih Yapar, konuya şu sözlerle açıklık getirdi:
“Şu anda da halen öyle... Arsenik arıtma tesisi var. Manisa buna karşı çıkıyor. Saruhanlı Sulama Birliği, neden buradan su alıyorsunuz diye tepki gösteriyor. Sarıkız ve Göksu kuyuları var Saruhanlı’da. Oradaki sular Muradiye’deki arıtma tesisine geliyor, arıtıldıktan sonra şebekeye veriliyor. Yani İzmir’in suyu gerçekten Manisa’dan geliyor. Kentin güneyi barajdan su alıyor ama kuzeydeki ilçeler kuyulardan ve Manisa’dan su alıyor. İnsanlar, su kesintileri olacağı endişesiyle bidonları doldurup stoklamaya başladı. Bu da şu an itibariyle su tüketimini artırıyor. Kesintiler ne zaman olacak, ne kadar sürecek, bilmiyor. Kayıp kaçak, eskiden yüzde 50’deydi, son zamanda bu oran yüzde 30’lara düşürüldüğü söyleniyor. İZSU, pek çok yerde giden suyun yüzde 30’unu halen faturalandıramıyor. Başkan Cemil Tugay, su tasarrufuyla ilgili sürecin Kasım’a kadar süreceğini söylemişti yaptığımız programda. Parklarda küçük kafeler var, muhtarlıklar var. Oralara su hattı çekmişsiniz. Su saati söküldüğü anda park, muhtar susuz kaldı, kafeterya, tuvalet susuz kaldı.”

ERDOĞAN İKTİDARINI, BİRAZ DA SUYA BORÇLUDUR
“Cumhurbaşkanı’na Gördes’ten İzmir’e su getirdiği için binlerce kez Allah razı olsun diyelim ama su getirmek zaten devletin işi” diyen Ümit Yaldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Su, devletin planlaması gereken bir şeydir, DSİ’nin sorumluluğundadır. Tahtalı Barajı’nı da devlet yaptı, işletmesini belediyeye tahsis etmiştir. Cumhurbaşkanına, Manisa’dan İzmir’e su verdiği için bin kere Allah razı olsun diyelim ama bu zaten asli görevi. Fakat Cumhurbaşkanı, daha suyu vermeden 10 yıl önce başladı, İzmir’e suyu biz getirdik, demeye… İzmir biz olmasak, susuz kalacaktı, dedi. Sayın Cumhurbaşkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olurken, İstanbul’un susuzluğu üzerinden politika yaparak belediye başkanı oldu. O dönem de aynen bugün olduğu gibi küresel kuraklık sarmalına yakalanmıştık. O zaman İstanbul’da musluklardan su hariç her şey akıyordu. İstanbul halkının çektiği o eziyeti gündeme getirerek, üstelik İSKİ skandalı üzerine giderek siyaset yaptı. Tüm bunlara ceza olarak Erdoğan’ı tercih etti İstanbullular o dönemde… Şansına kuraklık döngüsü bitti, yağmur döngüsü başladı ve barajlar yaptı, yeni su kaynakları getirdi. Erdoğan, iktidarını biraz da suya borçludur. Bu bakımdan İzmir’in suyunu sık sık dile getirmiş olmasını biraz da buna bağlamıştım.”

BÜYÜKŞEHİR, GELİYORUM DİYEN TEHLİKEYİ NEDEN GÖREMEDİ?
“Şimdi gelelim, kendi gerçeğimize… Tasarruf yapmıyoruz. Büyükşehir Belediyesi, yumurta kapıya gelinceye kadar sağlıklı bir tasarruf çağrısında bulunmadı. Üç gün sonra su kesintisine gideceksin, şimdi mi geldi aklına? Geliyorum diyen büyük bir tehlikeydi bu. Nisan’dan, Mayıs’tan itibaren tasarruf çağrısı yapılmalıydı. İstatistikler var ortada. Üç ay, beş ay sonrasını görüyorsunuz! Yumurta kapıya geldi, tasarruf düğmesine bastı! Geç kalınmış bir hamledir bu. İkincisi; açıklanan tasarruf tedbirlerinin yeterliliği de bana göre soru işaretidir. Evet; parklardaki sulamalardan vazgeçtik, ama yapılması gereken daha bilimsel, daha kalıcı ve gerçekçi tedbirler olmalıydı. Birkaç ay İzmir, susuzlukla ilgili çok ağır bir sınav verecek. Bu ağır sınav, zaten memnuniyetsiz olan İzmir halkının CHP’li yerel yönetimlere, özellikle de Büyükşehir Belediyesi’ne karşı alerjisini yükseltecektir. Körfez temizliğini konuşmuyoruz son günlerde. Bir de o gündeme gelirse, sürekli eleştirilerin odağında olan İzmir Büyükşehir Belediyesi için işler hiç iyi olmayacak gibi. İzmir’de yaşayanlar için kabus gibi bir şey. 30 yıl önceki yaşananları tekrar mı yaşayacağız?”
ŞU AĞAÇLARI DÜZGÜN BUDAYIN, GÖLGEYE DE İHTİYAÇ VAR
“Saati sökmek yerine, suyu hoyratça kullanmayın demek, yeterli olmuyor mu? Belediye onlara söz mü geçiremiyor? İlkel bir yöntem olarak görüyorum, saati sökmeyi. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin park bahçeler müdürlerinden rica ediyorum, şu ağaçları düzgün budayın arkadaşlar! Bu kent 45 derece sıcakta inliyor, hiç dal budak bırakmadan budamak nedir? Böyle bir şeyi İzmir’de gördüm, başka bir yerde görmedim. Bilhassa, Konak, Karşıyaka… Bir ağaç gördüler mi, dalsız budaksız bırakıyorlar ağacı. O ağacın gölgesine ihtiyaç var. Sıfır numara budama yapıyorlar. Harran ovasından mı geldiniz? İzmir, sokakta buna tepki veriyor. Testere benim elimde, vurur giderim, mantığı doğru değil. Bunun susuzlukla alakası yok ama böyle bir şey de olmamalı.”

ÇAMLI BARAJINI ALTIN MADENİNE KURBAN VERDİK
Fatih Yapar, “ İZSU’nun açıklamasında Kutlu Aktaş barajındaki suyun yüzde 5’e düştüğü belirtildi. Karaburun ve Çeşme bölgesinin su ihtiyacını karşılayacak Karareis barajı da DSİ tarafından hayata geçirilmedi. Çamlı barajı vardı, DSİ yapacaktı, bu barajı yukarıdaki altın madenine kurban verdik. Büyükşehir’in yapacağı Bostanlı barajı da ortada yok. Yeni yatırımlarla birlikte suyu tutmamız lazım” dedi. Ümit Yaldız, “Herkes gırgır geçti ama Tunç Soyer’in gündeme getirdiği sünger modeli, bir su tutma modelidir. Suyu her nasıl tutuyorsak tutup değerlendirmemiz gerekiyor. Su akar, Türk bakar sözünü tersine çevirmemiz lazım” ifadesini kullandı.
PROGRAMDAN SONRA ANLAŞMAYA VARILMASIYLA ÇOK MUTLU OLDUM
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işten çıkarılanların, geçen haftaki programın ardından varılan anlaşma sonucu tekrar işe alınacak olmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Fatih Yapar, “Cemil Tugay, anlaşmadan sonra işten çıkarılan işçilerin tamamının geri alınması yönünde bir karar aldı. Sendika, sorunun kaynağı olan üç maddeden feragat etti. İşe çağırmalar başlamış. Herkes görevine geri dönüyor. 1030 kişi işten çıkarılacaktı ve işten atılanları da geri aldı” dedi.

Ümit Yaldız, barışın sağlanmasında katkıları olduysa, bundan mutluluk duyacağını söyledi. Yaldız şöyle devam etti:
“Bunda bizim az da olsa katkımız olduysa mutluluk duyarım. Programda sendikayla ilgili çok keskin söylemlerde bulunmuştu Cemil Başkan. O üç maddeden geri adım atmayacağını net bir şekilde ortaya koymuştu. Sendika geri adım atmazsa, 350 kişiden sonra kalanları da işten atacağını açıkça söylemişti. Programdan birkaç saat sonra anlaşma oldu ve ben çok mutlu oldum. Büyükşehir belediyesinin iş barışını ve iç barışını artık tesis etmesi gerekiyor. İzmirliler hizmet bekliyor. İşinin başında olan, çok ciddi mağduriyetler yaşayan insanlar, daha yolun başında olan insanlar. İzmir adına Büyükşehir adına çok mutlu oldum. Dilerim, bu tür krizler bir daha yaşanmaz.”




