EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SonSöz TV’de yayınlanan programda ülke ve kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Programın gündemin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde süren ve beşinci gününe giren grev vardı.
ÖZEL, ORTAYA KARIŞIK AÇIKLAMA YAPTI
İZELMAN, İZENERJİ ve Ege Şehir şirketlerini kapsayan ve 23 bin işçinin katılımı ile gerçekleşen grev konusuna değinen Fatih Yapar “Kimisi otobüse binemiyor, kimisi çöpten şikayetçi. Ulaşım, hizmetler konusunda sorunlar var. Her yerde faaliyet duruyor. İnsanların belediye ile ilişkisi su faturası ve başka işlerle ilgili değil. Örneğin, İZELMAN grevde, ona bağlı anaokulları kapalı grev sebebiyle. 2-3 bin çocuk hizmet alamıyor. Çalışan ailelerin çocuklarının yer problemi bile sorun. Grev, eylem var. Tugay ‘bu parayı veremem, verirsem belediye sürdürülemez hale gelir. Tekliflerle masaya gelin” dedi. Son iki gündür grev yapanları İzmirlilere şikayet etme başladı. ‘Bu rakamları kabul etmediler. İnsanlar asgari ücretle çalışırken bu rakamları kabul etmiyorlar’ dedi. En son çöp toplamaya indi. Özel, ‘siz çöp toplayanlara grev kırıcı diyemezsiniz. Kimse grev yapanları eleştirmemizi de beklemesin’ diyor. Ortaya karışık bir açıklama” dedi.
GREVİN ÜÇ BOYUTU VAR
Araştırmacı Ümit Yaldız grevin sendika, belediye yönetimi ve halk boyutu olduğunu ve üç kanadın da haklı olduğunu düşündüğünü belirterek “Lastikli ulaşım durdu, çöp işin en küçük tarafı. Büyükşehir çok küçük bir alanda çöp topluyor. İzmir çöpün içinde kaldı değerlendirmesi doğru değil. Kıbrıs Şehitleri Caddesi gibi kritik noktada büyükşehir çöp toplama işini üstlenmiş. Ana caddenin süpürgecileri büyükşehir çalışanıydı. Oralarda işler durdu. Bu işin sendika, yönetim ve İzmir halkı tarafı var. Üçü de haklı… İşçi haklı, dışarıdan işçiyi vatandaşa şikayet ederseniz milyonlarca insanın asgari ücretle hayata tutunmaya çalıştığı, işsiz kaldığı ortamda 60 bin liraya beğenmediler derseniz halk homurdanır. Halk kanadında büyük isyan var. Otobüsü kullanmıyorum, asgari ücretle çalışıyorum, 3 kat parayı neden beğenmiyorsun diyorlar. İsyanlar var, sosyal medyada çok sorunlu yorumlar da var. Tuncelilileri, Alevileri, doğuluları belediyeye doldurdunuz, atın bunları diyorlar. O kadar tehlikeli bir hal var. İzmirlileri bir yana bırakalım. Metropoldeki nüfus bu işin bir tarafı ve merkezde mağduriyet var. Dış mahallelerden şehre ulaşım koptu” açıklamasını yaptı.
TUGAY’IN YAPTIĞI GREV KIRICILIĞIDIR
Yaldız şunları söyledi:
Sendikayla Tugay arasında satranç var. Hamleler yapılıyor. Sendikanın hamlesi greve çıkmak. 3 gün önce Konak Belediyesi’nde gördük, başka ilçelerde de gördük. Grev sadece iş bırakma değil, iş bırakma üzerinden baskıyı uygulama işidir. Yönetim baskı sebebiyle masaya gelecek. Grevin amacı budur. Tugay’ın mesleği doktorluk. Tabipler grev yaptığında eve gider. Onların yerine başkası gelemez. Bir doktor grev yaparken sokaktan geçen birine iğne yaptıramazsın. Cemil başkanın grevden anladığı bu mesleği sebebiyle. 25 senedir İzmir’de grev izledim. İş yaptırtmamak grevin bir parçasıdır. Balçova Belediyesi’nden çöp arabaları Konak’a girdi ve Konak’ta işçiler çöp arabalarını geri döndürdüler. Üç gün sonra anlaşma oldu. Vatandaş olarak evimdeki çöpü alırım. Konak Belediyesi’nin topladığı konteynere atarım. Kendi evimin önünü süpürürüm, bu grev kırıcılığına girmez. İlçe belediye başkanları ile birlikte iş yapmak bizim anladığımız çerçevede grev kırıcılığıdır.
ŞOVENİST MİLLİYETÇİ HESAPLAR BİLE TUGAY’A DESTEK VERİYOR
Gazeteci Yapar ise, "DEM Parti Mersin Milletvekili, büyükşehiri eleştiriyor. TKP, TİP işçileri desteklediklerini açıkladı. CHP’nin dışında olan ama iktidara karşı yer alan yapı kopmaya başlamış durumda. Bu tür CHP’den ayrı yapıda olanların, başkanı işçi düşmanlığı ile suçlaması sebebiyle İzmirlileri tahrik eden bir duruma gelindi. Şovenist, milliyetçi hesaplar bile Tugay’a destek veriyor. Bu İzmirlilerin zaten sert olan bakışını keskinleştiriyor. Tugay nasıl bir sınav verdi, veriyor? Bu bir zafer midir?” sorusuna Yaldız şu yanıtı verdi:

BU BİR MUHAREBE İSE CEMİL BAŞKAN KAZANANAN OLMAYA ÇOK YAKIN AMA…
“Tugay, bütünde şöyle bir fotoğraf veriyor: ‘Ben bütçeyi koruyorum, İzmir’in bütçesini koruyorum’ diyor. Doğru bir yerde duruyor. İşinin hakkı konusunda aynı yerde durmuş mudur, bunları göreceğiz. Başkan, o kentin şehr-i eminidir. Cemil başkan şu an bu kenti koruyorum diyor. Kimden? Kendi işçisinden. Bu parayı verirsem İzmir batar diyor. İşçileri de tribünlerin önüne atarak, 80 bini kabul etmediler diyor. Bu muharebeyi Cemil başkan kazanmaya daha yakın görünüyor. Böyle krizlerde 'öldürmeyen darbe güçlendirir' misali Tugay güçlenerek çıktı. İzmir, Tugay’ın varlığını kabul etti. Eldiven giyip çöp toplayan, İzmir’in bütçesini koruyan bir biçimde tribünleri kazandı”
TUGAY TABİRİ CAİZSE ATILAN PASI 90’A TAKTI
Programda ayrıca DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı’nın “Cemil Tugay’la Hamza Dağ arasındaki oy farkına bakın, biz ailelerimizle 500.000 kişiyiz hesabı ona göre yapın” sözlerinin yarattığı etki ele alındı.
Yaldız değerlendirmesinde “Bu süreç devam ediyor. Hamleler sürüyor. Sendika birkaç önemli kayıp yaşadı. Sendikaya asıl kaybını yaşatan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı’nın Hamza Dağ açıklaması oldu. Siyaseten işçileri çantada keklik görüp işçileri istediğimiz yere götürürüz, iktidarı kaybedersiniz gibi tehditvari sözleri sorun çıkardı. Tugay’ın etrafında başta ilçe başkanları olmak üzere bu fırsatı değerlendirdi. Tugay, aldığı pası tabiri caizse 90’a taktı” dedi.
Fatih Yapar yaptığı açıklamada “Kitleniz CHP’ye oy veren bir kitle, bu kitlenizi koyun sürüsü gibi tanımlayıp biz ne dersek onu yapar diyemezsiniz. Greve katılan ama CHP’ye destek veren büyük kitle var. Merhum sendikacı Azat Fazla bu tip açıklamalar yapardı. Azat Fazla, ‘işçiyi yığarım, yat dediğim zaman yatarlar, kalk dediğim zaman kalkarlar’ demişti. İşçileri düdük çalıp kaldırıp yatıracak durumunuz yok. Örneğin haksızlık, usulsüzlük, mağduriyet varsa 2011 Kasım’ında Kocaoğlu yargılandığında İzmir Adliyesi’ni işçiler ablukaya almışlardı. ‘İzmir Aziz’dir Aziz kalacak' sloganları, ‘Dürüst Başkan Kocaoğlu’ sloganları buradan çıkmıştır” şeklinde konuştu.
TUGAY’IN KENTİN LİDERLİĞİNE ATTIĞI KOCAMAN BİR ADIM BU. FAKAT BU SAĞLIKLI YÖNETİLMEZSE, BİR PİRUS ZAFERİ OLUR
Yaldız ise, “Dürüst Başkan” kampanyası DİSK tarafından başlatıldı. Bu başkanla sendika arasındaki uyumu gösterir. Tugay’ın hamleleri tartışılır. Günün sonunda siyaseten güçlenmiş, fark edilmiştir. Daha öncesinde grev meseleleri üzerinden çalışanlarla karşı karşıya geldi. İl başkanı, genel merkezle mücadeleleri oldu. Hiçbirinde bugünkü kadar net başarı koyamamıştı. Tugay’ın kentin liderliğine attığı kocaman bir adım bu. Fakat bu sağlıklı yönetilmezse, bir Pirus zaferi olur. Kazandığın savaşı aslında kaybettiğin durum ortaya çıkar. Ne olur? Memiş Sarı bu açıklamayı 23 bin üzerinden yapmıyor. Tüm İzmir’deki yapılanması üzerinden yapıyor. Çarpan etkimiz 500 bin diyor. Piriştina döneminde bu kentte yaşarken kendisini bulunduğu noktaya taşıyan, efsane başkan yapan faktörlerden birisi de DİSK’tir. DİSK, Piriştina’ya inanılmaz omuz vermiştir. Sokağa daha ayrıntılı çıkar, çiçeğini daha güzel diker, afişler asılır. Piriştina’nın oyunu 2004’te yüzde 47’ye çıkaran DİSK’tir. ‘İzmir dürüst başkanını destekliyor’ diye bir slogan üretti DİSK ve Kocaoğlu’nu bu sloganla destekledi. Kocaoğlu’na ‘dürüst başkan’ deniyorsa DİSK’in sayesindedir. Kocaoğlu yargılandığında adliyenin işçiler tarafından sarılmasında da DİSK’in payı büyüktür. Tugay, siz bize kötülük yapıyorsunuz, şunu, bunu yapıyorsunuz diyor DİSK’e. Tarihsel olarak bakıldığında CHP’nin DİSK’e verdiği kadar DİSK’in de CHP’ye verdiği vardır. Bu senkronda sorun varsa sadece sendikaya yüklenmeden yeniden düşünmek lazım. Bu makine tıkır tıkır işliyordu. Kamuoyu baskısı sendikaya istemediği sözleşmeyi imzalattırabilir. Memiş Sarı da talihsiz bir açıklama yaptığı için köşeye sıkışmış durumda. Linç yiyorlar. Bu imza Tugay ile işçi arasına kara kedi gibi girecek. Lider olarak tanımladığımızda Tugay’ın ordusu, işçidir. 23 bin az buz rakam değil. 23 bin işçi ile gönülsüz sözleşme imzalanacak. Gönül sözleşme Pirus Zaferi olur, faturası siyaseten dönebilir. İzmir’in hakkını koruyacağım, belediyeyi batırtmayacağım demek imajı güçlendiriyor. Burada alkışı aldık ama yarın yine aynı işçiyle çalışacaksın. Gönüllü, sahip çıkılan başkan adına bazı kayıpları olacak” değerlendirmesini yaptı.
AİDAT KAVGASI VAR BURADA
Gazeteci Fatih Yapar ise seçimden 5 gün önce Belediye-İş Sendikası ile yapılan toplu sözleşmeye de dikkat çekilmesi gerektiğini söyleyerek “Belediye-İş Sendikası 80 bin alıyor, aynı işi yapan DİSK üyesi işçiler de aynı parayı almak istiyor. Asıl kavga sendikanın diğer sendika ile ilgili fiyat eşitleme mücadelesi. DİSK’in bu kadar olay çıkarmasının önemli konulardan biri. Bin 500 ila bin 700 arası yevmiye var günlük. Bir işçi bir yevmiyesi sendikaya aidat olarak bırakıyor. Kişi başı yılda 10-15 bin aidat veriyorsunuz. Bunu 20-20 binle çarptığında ortaya büyük para çıkıyor. Bu para sendikaya gidiyor. Aidat kavgası var burada. DİSK imzalamazsa yarın Belediye-İş, sizin sendikanız mücadele etmedi, bizimki etti diyecek ve sendikadan üyeler Belediye-İş’e geçebilir. Ve yetki kaybı olacak. Asıl meselelerden biri bu. Önceki sendikadan da yaptığı sözleşmeyi feshetmeli diyor. Neden kazandığını versin ki? DİSK, mevzi kaybetmemek istiyor” açıklamasını yaptı.
CHP’Lİ BELEDİYELER DIŞINDA BİR YERDE ÖRGÜTLENEMİYORSUNUZ
Ümit Yaldız yaptığı değerlendirmede “Sendikalar arasında yıllık 300-400 milyonu bulan aidatı kaybetme riski var. Sendikacılık artık ücret sendikacılığına döndü. CHP’li belediyeler dışında bir yerde örgütlenemiyorsunuz. CHP’yi neden bu kadar zorluyorsunuz? CHP’nin başını ağrıtan çok sayıda vaka ile karşı karşıyayız. Kocaoğlu’nun marka değerini arttıran rahmetli Azat Fazla AK Parti Belediye Meclis üyesi olarak vefat etti. İzmir’de geçmiş yıllarda Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Kent A.Ş. işçileri Ankara’ya yürüyüp çadır kurdular, Baykal döneminde. O süreçte AK Parti İl Teşkilatı’nın desteklediği konusu ortada kaldı. CHP’yi yoran, hakimiyet kurdukları belediyeler dışında hakimiyet gösteremeyen bir sendikal çalışma var. Asgari ücret 22 bin TL olduğunda kitlesel bir eylem yaptınız mı konusu önemli eleştiridir” ifadelerini kullandı.
Grev süreci ile ilgili DEM Parti’nin pozisyonunu yorumlayan Yapar, “Türkiye’de yeni bir açılım süreci var. DEM de iktidarla yan yana gelmiş durumda. Şu anda sendikanın yaptığı tüm faaliyetlere DEM destek veriyor. Mersin Milletvekili, İzmir’deki grev için açıklama yaptı ve Tugay’ı hedef aldı. Buradan İzmir Büyükşehir’de çalışanlarının alt kimlikleri değerlendiriliyor. Sendika DEM, Cumhur İttifakı, açılım süreci ve AK Parti’nin İzmir’e operasyonu mu var, o yüzden mi büyükşehire yükleniyor konusu konuşuluyor. Bunu bile böyle değerlendiriyorlar” açıklamasını yaparken Yaldız, “CHP, kendi iç sorunsalı ile uğraşsın istenir. CHP’nin kurultayları, kongreleri, parti içi operasyonları, gözaltına alınan belediye başkanları konuşulsun ister iktidar. İzmir için de böyle” dedi.
BİR FEDAKARLIK ANLAŞMASI YAPILMALI
Yaldız şunları söyledi:
“Sendikayı konuşalım, hatalarının altını çizelim. Asgari ücret 22 bin TL ise büyükşehir işçileri sorumlusu değil. Büyükşehir ekonomik anlamında zordaysa yine çalışanların sorunu değil. Vasat bir evin kirasının 30 bin TL olduğu kentte bir işçinin 60 bin TL’lik sözleşmeye imza atması çok mudur? Hayat pahalılığının, enflasyonun olduğu ortamda bu rakamlar rakam değil. Dışarıda binlerce işsiz var, aynı işi yapacak çok sayıda CV var. CHP’nin her kongre sürecinde belediyelerde çalışan sayısı yüzde5-10 arttı. Gereğinden fazla çalışan olduğu bir realite. Gereğini yapmak yönetime düşer. Hayatın gerçekliği ortada.
Sendika da belediye de şapkayı önüne koyacak. Fedakarlık anlaşması yapacak. Üçüncü bir kuvvetin araya girmesi ile makuliyet çerçevesinde belki daha kısa süreli özel bir anlaşmayla bunu çözmesi lazım. Ülke gerçekliği buyken kentteki en vasat ev kirasının 25-30 bin olduğu yerde bu rakamlar rakam değil.
Cemil Tugay, bugüne kadar ki verdiği sınavda bu rakamlar unutulur gider. Kentin hakkını koruyan başkan algısını güçlendirdi. Bu konuda da gerekirse çöp toplarım, her türlü fedakarlığı yaparım diyor”
İŞİN KAZANAN BİR TARAFI DA HAMZA DAĞ
Yaldız ayrıca “oy hesabı” tartışması üzerinden AK Parti’nin İzmir Büyükşehir adayı Hamza Dağ’ın adının kullanılmasının Dağ’a artı yazdırdığını da söyledi. Yaldız “bu işte üçlenen bir kişi daha var; kendi rızası dışında oyuna sokulan Hamza Dağ var. Uzun yıllar genel başkan yardımcılığı yaptı, partisinin 3-4 numaralı koltuğunda oturdu. Partinin son kongresinde MYK’dan alınarak bazılarına göre cezalandırılarak MKYK üyeliği ile bir çeşit nadasa alındı. İzmir’deki siyaseten hakim pek çok yapı Dağ’ın aldığı oyu küçümseyen bir üsluptaydı. Memiş Sarı, belki 300 bin oy farkını işaret ederek pas attı ama Dağ’ın aldığı 900 bin oyun önemli olduğunu ortaya koydu. İki büyükşehir belediye başkan adayı arasındaki farkın ne kadar dar olduğunu ortaya koydu. Dağ da gündeme gelmiş oldu. Kendi partisinde bile görmezden geliniyor gibiydi. Satı’nın ortaya attığı ifade Dağ’ı sürecin doğal kazananı yaptı” dedi.





