Fatih YAPAR/EGEDESONSÖZ - Yerel seçime günler kala AK Parti'den istifa eden isimlerden yeni hamle geldi. Partiden farklı tarihlerde istifa ederek 'bağımsız' kalan Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay ile Milletvekilleri Erdal Kalkan ve İlhan İşbilen ortak basın toplantısı düzenledi. Tarihi Havagazı Fabrikası'nda düzenlenen toplantıya partiden istifa ilçe başkanları, parti yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. Günay ve milletvekilleri çok sert açıklamalar yaptı.
ÜMİT YALDIZ YAZDI: GÜNAY'IN MESAJI!
Toplantının 'özel' olduğunu ifade eden Ertuğrul Günay, iktidar partisinin yerel seçim sürecini kamu kaynaklarını kullanarak yürüttüğünü söyledi. Günay, "2011 genel seçimlerinde İzmir'den milletvekili seçildik. Şu anda özgür ve bağımsız milletvekilleriyiz. Seçim bölgemiz ve özel kentte bu durumu anlatmak istedik. İzmir yeni fikirlerin, siyasi hareketlerin ve özgür düşüncenin başladığı bir kenttir. Mustafa Kemal Atatürk'ün ilk siyasi çalışmaları yaptığı, çok partili sisteme geçilen ve daha birçok özelliği ile bilinen bir şehirdir" dedi.
VİDEO - İŞTE O ANLAR
FOTO GALERİ - AK PARTİLİLER SALONU BASTI
SORUŞTURMALARIN ÖNÜNDE GÖĞSÜNÜ SİPER ETTİ
Tartışmalı operasyonlar, dinlemeler ve görevden almalar ile gündeme gelen süreci anlatan Günay, "17 Aralık'ta yeni süreç başladı. Hükümetin bazı üyelerini ve yakınlarını kapsayan yolsuzluk soruşturması başlatıldı. Kamu görevlisi olan birçok kişinin haraç ve rüşvet iddiaları ile gündeme geldiğini gördük. Biz ve buradaki arkadaşlarımız millete yolsuzluk ve yoksulluk ile mücadele sözü verdiğimiz için iktidar partisinin aklanmasını talep ettik. Bu taleplerimize karşı partinin üst yönetimi özellikle başbakan tam tersine bir yöntemi tercih etti. Adaletin önünü kesecek yeni yöntemleri seçti. Daha önce çeşitli nedenlerle emniyetin eleştirilen tavrı destansı olarak nitelendirildi. Daha önce 'kahraman' olarak nitelendirdiği emniyet ve adalet görevlilerine en ağır sözcüklerle niteledi. Toplumun gözünde küçük düşürmeye çalıştı. Binlerce emniyet görevlisi kara kışta Türkiye'nin bir ucundan diğer ucuna kadar gönderildiler. Adliye mensupları bildikleri dosyalardan çekildi. Başbakan sürgün ve atamalarla yetinmedi. İşinize geldiği zaman kanun değiştiremezsiniz. Biz de temenni ederiz ki iddialar doğru değildir ama soruşturulsun. Herkesi düşman ilan ettiler. Çıkıp 'soruşturulsun' diyen herkese kötü davranıldı. Bir hayali düşman üretmeye çalıştı ve başbakan herkesi incitti. Başbakan hukukun yanında durması gerekirken yolsuzluğun yanında kaldı. Soruşturmaların engellenmesi için kendi varlığını, göğsünü siper etti. Benim dönemimde var olan konular bellidir. Benim yetki alanımda olmayan konulara müdahale ettim. Hiçbir tape görevde olduğum dönemi kapsamıyor. Zannediyorum ki bu süreç benden sonra oluşmuş. Zenginleşme hırsının kötü yere gittiğini gördüm ve uyardım. İçinde bulunduğum hükümette bunlar yoktu. Onunla teselli oldum. İnşallah yoktur. Başbakan 'aldatan olmadık, aldanan olmayacağız' diyor. Ama kendisi aldatan olmuş. Bu milleti aldatmıştır" dedi.
ÖRTÜLÜ BİR DARBE
Günay, neden istifa ettiklerini ve susmadıklarını da anlattı. Günay, " Bu süreçte halka verilen sözler kenara bırakılarak hakimler ve savcılara müdahale edildi. Yeni HSYK, internet yasası, yargı paketleri ile sürecin önü kesildi. Başbakan hukuk devleti kurallarının işlemesi ve adaletin sağlanmasının yerine adaletle savaşmayı tercih ederken örtülü bir darbe gerçekleştirdi. Başbakan milli iradeye karşı bir paralel yapıdan bahsediyor. Paralel yapı yolsuzluk soruşturması yapanlar değil soruşturmaları engelleyen, hukuksuzluğu savunmak için oluşturuldu. Türkiye'nin kazanılmış değerlerini yok eden anlayış karşısında sessiz kalmamız, bir daha milletvekili, bakan olabilmek uğruna sessiz kalmak millete ihanet etmek anlamına gelir. Bizim bir inancımız var. Haksızlıklar karşısında susmanın şeytanla iş birliği yaptığını söyleyen inancımız var. Susmak kendimize olan saygımızdan ödün vermemiz anlamına gelecekti. Biz bunu tercih ettik. Koskoca partinin bu hale gelmesine yaptırım yapılmıyor ama itiraz edenleri susturuyorlar. Onlara değil bize yaptırım uyguladılar. Allahtan başka kimseye verecek boynumuz olmadığı için dik durarak ayakta kalarak itirazımızı yaptık" diye konuştu.
TEMİZ TOPLUM İSTİYORUZ
Günay, yaşananların AK Parti'ye oy verenlerin de dikkatinden kaçmadığını söylerken, "Yukarıda yapılan yanlışların sorumlusu oy verenler değildir. Oy veren ve destekleyen çok sayıda insan var. Onlar gerçeği anlayacaktır. En çok da İzmirli hemşehrilerimiz anlayacaktır. Bir yoldan ayrılma, sapma varsa biz değil yolsuzluklara tenezzül edendir. TBMM'de üç ay sonra fezlekeler için toplantı yapıldı. Dört bakan hakkında fezleke gündeme geldi. Daha yazılmamış olan fezlekeler de var. Onu da Türkiye biliyor. Hepimizin aklı, mantığı yerinde. Adalet bakanı da olmak üzere 5 tane fezleke var ama tutuluyor. Bunlar tapelerde geziyor. Meclise geldi. Milletvekillerinin görüşüne sunun anlayışını iktidar partisi alçak profil sergileyerek savuşturdu. Bir milletvekilli ile gelen soruşturmaya 'nasıl' hayır dersiniz. Biz verdiğimiz sözlerimizin arkasındayız. Temiz toplum istiyoruz. Temiz siyaset istiyoruz. Başkaları için adalet, hürriyet değil herkes için adalet ve hürriyet istiyoruz. Bütün milletimizin bizi anlayacağını düşünüyoruz. Bize umut ışığı gibi gelen yerel seçim var. Umut, niyaz ve dua ediyoruz ki millet tekrar hukuk devletine, ülkesine sahip çıkacaktır. İnşallah 30 Mart'ta milletimiz doğru olanı gösterecektir" diye konuştu.
50 KİŞİLİK GRUP SALONU BASTI
Günay ve beraberindeki milletvekilleri açıklama yaparken salonu AK Parti gençlik ve kadın kollarına mensup 50 kişilik grup bastı. Kadın Kolları Başkanı Özen Kızılırmak ve Gençlik Kolları İl Başkanı Bilal Kırkpınar'ın öncülüğünde salona gelen kalabalık "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları attı. Olaysız bir şekilde salondan ayrılan kalabalıktan sonra konuşmasına devam eden Günay, duruma tepki gösterdi. Günay, "Onlar mevkiye, makama ve paraya bakarlar Bir siyasi partinin gençlik kolları ve kadın kolları siyasi söylem olarak liderinin ismini söylerlerse biterler demiştim. Otobüslere doldurarak insanları buraya getirmişler. Daha önce 'partinin liderini putlaştırmayın' dedik. Ama ne yazık ki kişileri, iktidarın gücünün Türkiye'ye getireceği yeri görüyoruz. Yerel seçim eşliğinde sergileyemedikleri gösterile daha düne karşı önlerinde ceket ilikledikleri arkadaşlarına gösteriyorlar" dedi.
TOPUK SELAMI VERİYORLARDI
Günay, Ankara'da da kendisine tepki gösteren isimlere gerekeni söylediğini ifade etti. Günay, "Abilerine de söyledim. Onlara 'mevkilere, makamlara itibar etseydim bakan olarak kalırdım. Siz de benim yerimde laf söylemek yerine ceketinizi iliklemek zorunda kalırdınız' dedim. Bizim bunlardan yana sorunumuz yok. Söyleyecek şeyleri olmadığını kendileri belgelediler ve gittiler. Bu siyasi anlayışın tarihe karıştığı ifade ediyorduk. Bütün renkler kirlerinken onlar da paylarını almışlar. Onların ağa babaları darbecilerin karşısında topuk selamı verirken biz mücadele ettik" diye konuştu.
YENİ PARTİ SİNYALİ
Günay açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Konuşmasında 'yeni parti kuracak mısınız' sorusuna cevap veren Günay, "Yeni bir siyasete Türkiye'de ihtiyaç var. Bütün siyasi partilerin kendisine bakması gerekiyor. Muhalefetin de iktidarın da kendisine bakması lazım. Türk siyaseti demokratikleşme istiyor. Türk halkı ekonominin düzelmesini, adalet talep ediyor. Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir anlayışı ile iman etmiş insanlarız. Siyasetçiler kendilerini revize edecekler. Bu talebi karşılarlarsa yollarına devam ederler. Yoksa toplum kendi bağrından bu siyaseti çıkartır. Yeni çocuğun doğması kaçınılmazdır. Bu ihtiyaç karşılanmalıdır" diye konuştu.
MÜHÜRLER BİRLEŞMELİ
Günay konuşmasında seçmene önerebileceği bir parti olup olmadığı sorusuna da, "Türkiye'de özellikle desteklediğimiz siyasi parti yok. Demokrasiyi, adaleti, insan haklarını destekliyoruz. Dün elini öptüğünüz insanlara tepki göstermek gibi bir çaresizliği kimseye yakıştırmıyoruz. Onun için her siyasi ölçekte demokrasi ve hukuk devletini savunacak olan anlayışın çevresinde yurttaşlarımızın buluşması, demokrasinin geliştikten sonra asıl hesaplaşmanın genel seçime bırakılmasını istiyoruz. Mühürler birleştirilmelidir. Oylar dağılmamalıdır. Ben aday olmadım anlayışı ile ayrışmayı doğru bulmuyorum" diye konuştu.
YILDIRIM DEVAM EDERSE...
Konuşmasında Günay, geçtiğimiz günlerde kendisini eleştiren Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme eski Bakanı İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım'a yanıt verdi. Günay, "Yıldırım ile kabine arkadaşlığı yaptık. Burada bir kampanya yürütüyor. Bakanlığının bağlı olduğu kurumlara yönelik operasyon yapıldı. Sonrasında tayinler oldu. Adliyeye gelmeler, gece yarısı mahkemeleri yapıldı. Sonrasında bürokratik atamalarla ilgili değerlendirmeler yapılmasına, rağmen arkadaşlık nezaketi nedeniyle bir tek cümle söylemedim. Aynı sıralarda oturduk. Bakanken neler söylediğimi en önce başbakan biliyor. Bakanlar da biliyor. Elimde gazete kupürleri var. İstanbul'da öyle bir zihniyet ve rant açma oluştu ki bırakın Taksim'i, Sultan Ahmet Meydanı'na bile bir şeyler yapacaklardı. Rant kavgası İstanbul'u ahtapot gibi sardığını söylemiştim. Bunlardan birisi de Sayın Binali Yıldırım'dır. Bunlardan örneği size vereceğim. İtirazlarımızı görmemiş mi? Kendisine sorun. Yolsuzluk tartışmaları benim görev yaptığım dönemde yoktu. Eğer olsaydı o zaman ben Bakanlar Kurulu'nu birilerinin başına geçirir ve oradan çıkardım. İstanbul'da ağaçların kesilmemesini istedim. Bunu Sayın Yıldırım da biliyor. Hükümetin yaptıklarını kendisine mal ederek oy istiyor. İzmir'i, İzmir'in tarihini, doğasını, insanını önemseyen anlayışa teslim etmemiz gerekiyor. Arkeolojiyi yok ediyorsanız kimse size İzmir'i temsil etmez. İzmir'in üstünü değiştirebilir altına, tarihe sahip çıkmazsanız varlığı ziyan edersiniz. Sözlerine çok üzüldüm. Söyleyeceğim başka şeyler var ama söylemiyorum. Eğer devam ederse ben de devam ederim" dedi.
ALLAH MÜSTAHAKINIZI VERSİN
Günay, konuşmasında hükümet-cemaat kavgasına da değindi. Günay, "Kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. 16 Aralık günü bu suçlamalar var mıydı? Amerika'ya gittiğinizde kanat önderi açıklamalar yaptı. Ne kanaat önderleri görüyoruz. Milletin sırtından geçinen önderleri gördük. Dünya değişiyor. Türki Cumhuriyetleri için seferber olalım. Türk okullarına gittim. Atatürk resmi, gençliğe hitabe ve Türk bayrağı var. Bakanlar olimpiyatlarda konuşmak için yarışıyordu. Yolsuzluğa yapılan operasyonların içinde hakim, savcı olarak görev yapmışlar. Allahtan korkan insanları suçluyorsanız Allah müstahakınızı versin. Bu soruşturmalar olmasaydı ve örtmeye kalksalardı sırtlarını okşayacaktınız. Yapılanlar alkışlanacak bir tavırdır" diye konuştu.
KİM GÜÇLÜYSE...
İktidar Partisi'nin İzmir'de bazı şeyleri gizlemeye çalıştığını ifade eden Günay, halkın buna cevap vermesi gerektiğini söyledi. Günay, "Bu iktidarın karşısında kim güçlüdür? Buna çok iyi bakılmalıdır. İktidar Partisi'nin karşısında onu dize getirmek için çalışan yapılara destek verilmelidir. Hangi parti ise o desteklenmelidir. Burada o, Manisa'da bu olabilir. Herkes istediğine oy verebilir ama önce demokrasiyi korumamız gerekiyor. Aziz Kocaoğlu'na seçim sürecinde operasyon yapıldı. Ben ilk olarak itiraz ettim. Şimdi avaz avaz kendilerine yapılınca bağırıyorlar. Aziz Bey 'savcıyı alın, polisi görevden uzaklaştırın' demedi. Gitti ve ifadesini verdi. Bu tavırlarını alkışlıyorum" dedi.
MİLLETİN ÇOĞU İLE
İzmir'in öneminden de bahseden Günay, "İzmir baskıya korkuya, şantajlara, haramzadelerin dağıttıklarına tenezzül etmeyecektir. Türkiye işgal altındayken İzmir ilk kurşunu atmış ve kendi kurtuluşu ile vatanın kurtuluşunu ortaya koymuştur. İzmir en iyi ve güzel sonucu gösterecek ve 'biz demokrasiye, hukuk devletine saygılıyız, daha iyisi mümkündür' diyecektir. Biz herhangi bir haksızlığa boyun eğdiğimiz, yaptığımız için siyaseti bıraktığımız için siyasete bu durumun yakışmadığı için yolumuzu ayırdık. Biz o arkadaşlarla yolumuzu ayırırken milletimizin çoğu ile yolumuza yürümeye devam edeceğiz" diye konuştu.
ALLAH'IN HESABI ÇABUKTUR
Günay, konuşmasında Egemen Bağış'ın son günlerde attığı Tweet'lere değindi. Günay, "Yapılanlar dinen günah, örf gereği ayıptır. Konuşmalar gerçek değil dediler ama deliller var. Selamlaştığımız bir arkadaşımızdı ama üzüldüm. Bu arkadaşımız birkaç gün önce ölen çocuklarımız ile ilgili açıklama yaptı. Çocuklar yoksul. Tunceli'de ölen polis Ahmet de, Berkin Elvan da yoksuldur. Devlet yöneticisi isen ölenin arkasından ileri geri konuşmayacaksın. Hakaret ağırdır. Önce bunu yapıp sonra seveceksin. Ardından üç gün sonra görüşmelerin ortaya çıkacak. İnanan insanlar bilirler. Vallahi Allah'ın hesabı çabuktur" dedi.
CÜZDANDAN DEĞİL VİCDANDAN TALİMAT ALIRIZ
Günay konuşmasının sonunda, toplantı tarihi açıklanmasından sonra kendilerine tepki gösteren AK Parti'nin İzmir milletvekillerine de göndermede bulundu. Günay, "Bazı arkadaşlarımız bir şeyler söylüyor. Biz işin sahibi ile konuşuruz. Onlara cevap vermeyiz. Çıtayı da aşağılara çekmeyiz. Onlarla da 30 Mart akşamında görüşeceğiz" diye konuştu. Günay, toplantıdan Fethullah Gülen'in haberinin olup olmadığı yönündeki soruya da, elini kalbinin üstüne koyarak, "Bize emir veren bir makam vardır. O da burasıdır. Talimat aldığımız yer cüzdan değil vicdandır" ifadelerini kullandı.
BANA "İSTİFA ETME" DEDİ
AK Parti'den istifa eden isimlerin başında gelen Gülen Hareketi'nin temsilcileri arasında yer alan Milletvekili İlhan İşbilen de istifa sürecini anlattı. İşbilen, "İstifa dilekçemde zaten konuları anlatmıştım. Siyasi hayata İzmir'den başladım. Partiden ayrılmak istememe rağmen nasıl ayrılmak zorunda kaldığımı ifade ettim. Bizler insanız, beşeriz, mutlaka yanlışlarımız olur. Bu yanlışlarda devam etme, sürdürme doğru değildir. Milletin huzurunda gözünün içine baka baka devam etmek kabul edilebilecek bir şey değildir. Beni içinde bulunduğumuz atmosfer etkiledi. Hayretler içinde kaldım. İnsanoğlu 'yanlış yaptım' diyebilir. Keşke bunlar görülseydi ve 17 Aralık başımıza gelmeseydi. Israr etmenin, durmamanın hızla sürdüğünü görüyoruz. Yaptığım istifa konuşmasından sonra başbakanın bana çağıracağını düşündüm. Ne yazık ki böyle bir şey olmadı. Büyük insan (Fethullah Gülen) ise bana ' milletin oyları ile seçildiniz, istifa etmemek lazım' dedi. Defalarca bunu tekrarladı. Ama biz meselenin buraya geleceğini biliyorduk" dedi.
ONLAR KISA PANTALONLA GEZERKEN
Milletvekili Erdal Kalkan da 17 Aralık'tan bu yana olanları gördükçe şaşkınlık içinde olduğunu söyledi. Ertuğrul Günay ile birlikte AK Parti'ye geliş sürecini de anlatan Kalkan, "Askerlerin sivil idareye müdahalesini görünce ilk tepki gösterenlerdeniz. Herkesin korktuğu zamanda biz tavır aldık. Daha demokrat bir yapı ve zengin toplum için mücadele ettik. Öyle garip süreçten geçiyoruz ki bugün piyasada 'bakan' olarak gezen insanlar kısa pantolonla dolaşırken ben bu ülkede milletvekiliydim. Siyasi iktidar ve başı halka doğruyu söylemiyorlar. Gezi olaylarında 'camide içki içildi' dediler. Müezzin karşı çıktı. Kabataş İskelesi'nde 'tesettürlü bacımıza çirkin muamele yapıldı' denildi ama çıkmadı. İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın ne yaptığını çok iyi biliyorsunuz. Urla'daki villalar ile ilgili '35 yıldır burada' denildi ama son iki yılda yapıldığı ortaya çıktı. Sınırdan geçen tırlara Cumhuriyet Savcıları müdahale etti görevlerinden alındı. Başbakan 'vatan hainleri' dedi. Yılların ceza avukatı olarak söylüyorum. Başbakan kendisini hukukun, halkın üzerinde görmeye başladı. Yeniden yapılanma, gelişme gibi tavırlara, algı yönetimine karşı çıkıyorum. Biz şu anda altın kaçakçılığına, yolsuzluğa destek verecek miyiz, vermeyecek miyiz? Seçimlerde bunun hesabını sormak zorundayız. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir şey yoktur. Adalet son derece zedelenmiştir. Ben ve yakınlarım AKP'ye oy vermeyeceğiz. Başbakan çıkıp meydanlarda 'safmışız' dedi. Bizim yolsuzluğun üstünü örtmeyen başbakanlara ihtiyaç var" diye konuştu.