Geçen hafta başladığım yazı dizisinde “Neden Kadınlar Liderlik ve Yöneticilik Konumlarında Azınlıktadırlar” sorusuna yanıtlar arayarak devam ediyorum. Eğitim yönetiminde ve ayrıca tüm yönetim konumlarında kadınların azınlıkta olmalarının nedenlerini dört ana başlık halinde toplayabiliriz:

1) Açık ve gizli ayrımcılık

2) Kurumsal sınırlamalar

3) Kadınların sosyalizasyon teorisi

4) Erkek kültürünün egemenliği

Bu teori eşitsizliğin nedenini kadınların sosyalizasyonu olarak açıklamaktadır. Diğer bir deyişle hem batı hem de doğu toplumlarında kız ve erkek çocuklarının yetiştirilme biçimlerinin bu eşitsizliğe neden olduğu öne sürülmektedir.Kadınların yaşamlarının erken dönemlerinde cinsiyete bağlı rollerle ilgili öğretinin oluştuğu belli, bilinen bir durumdur.

Düşük Beklenti Tuzağı

Bu öğreti daha sonra belirli tutumlara ve bakış açılarına yol açmakta ve bu tutumlarla bakış açıları iş yaşamında sıkıntılara neden olabilmektedir.Öncelikle kadınlar ‘düşük beklenti’ tuzağına yakalanırlar. Kadınlar kendi becerilerinin gereken işi yapmaya yeterli olmadığı inancına kapılabilirler.Bu duygu ve inançta olan birinin başarma oranı da düşer.

İkinci olarak hem kadınlar hem de erkekler cinsleriyle tam uyuşmayan işlerde başarı kazanmaktan korkmayı öğrenirler. Örneğin erkeklerin çoğu anaokulu öğretmenliğini, kadınların çoğu da gemi kaptanlığını yeğlemez.Böylece birçok kadın ve erkek kendi cinslerine uygun görmedikleri işlerde başarılı olmaktan kaçıp sosyal olarak kabul gören biçimde davranmaya çalışır.

Empatik, Düşünceli Yönetici Başarılı

Horner’a göre birçok kişi sosyal açıdan kabul edilir görülmek için başarıdan ya da başarılı görünmekten kaçar. Bu başarıdan korkmak duygusu yine başarıyı engeller.Üçüncü olarak kadınlar girişken, saldırgan, güç veya kontrol peşinde koşan kişiler olmamakla sosyalizasyondan geçmişlerdir.Oysa McClelland’a göre başarılı erkek yöneticilerin çoğu girişken ve güç sahibi olmaktan hoşlanan kişilerdir. Bu açıdan kadınlar küçük yaşlardan itibaren bir dezavantaja sahiptir.

Ancak son yıllarda ortaya çıkan başarılı yönetici paradigmaları girişken, saldırgan, güç ve kontrol peşinde koşmaktan çok empatik, şefkatli, düşünceli yönetici paradigmalarının daha başarılı olduğunu göstermiştir. Bu açıdan McClelland’ın düşüncesi sorgulanabilir. Bu da son yıllardaki kadın yöneticilerin arkasındaki başarıyı açıklar.

Düşük Özgüven

Dördüncü olarak kadınlar sosyalizasyon sürecinde erkeklere bağımlı olmaya yüreklendirilmiş, kadınlardan böyle bir davranış beklenmiştir. Bu sosyalizasyon, toplumsallaştırma onları kendilerine daha az güvenir ve diğerlerinden daha etkilenir yapmıştır. Laboratuvar deneyleri kadınların erkeklerden daha kolay ikna olduğunu göstermiştir. Yine deneyler kadınların diğerlerinden yardım almaya daha açık ve kendi kendilerine yetmeye daha kapalı olduğunu göstermiştir.

Kültür yönlendirmesi kadınlara erkeklere oranla başarıya daha az yönlendirilmiş, daha bağımlı roller verir. Yönetici kadınların sayısı arttıkça yönetim paradigmaları daha da değişecek, daha paylaşımcı, şefkatli yönetim biçimleri otoriter yönetim biçimlerinin yerini alacaktır.Ancak, kadın yöneticilerin sayısının az olduğu günümüzde kadınlar bir dezavantaj yaşamaktadırlar. Başarılı olmak için erkeklerin kullandığı yöntemlere baş vurmaktan başka şu anda çareleri olmadığı görülmektedir.

Erkek İş Dünyasına Uyum Sağlama Zorunluluğu

Araştırmalar kadınların eğitimciliğe çocuklara hizmet etmek ve aile bütçesine ek katkı yapmak için, erkeklerin ise para kazanmak ve meslekte ilerlemek için başladığını göstermiştir. Böylece kadınların üst düzey yönetici konumuna gelememelerine gösterilen nedenlerden birisi sosyalizasyonlarıdır. Bu alandaki başarısızlıklarının nedeninin kendileri olduğu savunulmaktadır.

Çaresinin tekrar sosyalizasyondan geçmekle bulunacağı veerkek dünyasına uyum sağlamalarının gerektiği söylenmektedir.Oysa bir kadının yönetimde ancak erkek yönetim yöntemlerini kullanarak başarılı olacağı sanısı Valerie Hall tarafından yanıtlanmıştır. Haftaya aynı konu ile devam edeceğim…