“Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.” Özdemir Asaf.
Vicdan yitimiyle malul çağın orta yerinde, çıkışsızlığın umutları tükettiği zamanlarda, Araf’tayız.
Uygarlıkla hemhal büyük insanlık trajedisi sona yaklaşıyor.
Mülkiyeti keşfeden insanlığın piyasaya düşmesi çok zaman almadı. Ve uygarlığın 10 000 yıllık hikayesi böylece başladı.
Mülkiyet, piyasa, para; bu şeytan üçgeninde ortaya çıkan gelişme ve ilerleme, insanlığı 500 yıl önce kapitalizm ile buluşturdu.
Hazin ama gerçek; bütün bu olan bitene “tarih” diyoruz. Ve elan tarih yazıyoruz. Uygarlık çukurunda tarih yazan insanlık…
Piyasada kopan son kıyamet; kim kimi vergilerle dövecek… ABD’nin yeryüzüne musallat olmayı sürdürmek için bulduğu yol, bu! Önemlilerin bütün değerleri yok ettiği aşağılığın da aşağılığı aptallıkla malul bir çağ…
Kapitalizmin 500 yıllık hikayesinin ve sanayi devrimiyle zuhur eden modern zamanların sonuna gelen insanlık, kopacak kıyametin öncülleriyle yüz yüze…
Halkların 1789’dan sonra önlenemez yükselişiyle benimsenen demokratik yönetim biçimi de yolun sonunda. İnsan kalitesinin yerlerde süründüğü ve kuralsızlığın kural olduğu koşullarda demokrasi olmuyor. Görüldüğü gibi ancak kelle hesabı demokrasi oluyor.
Piyasa ekonomisinin eni konu liberalleşmesiyle başlayan bozulma ve çürüme, 50 yılda paradigma çökmesinin koşullarını hazırladı.
Değerler sistemi çökerken, karakter ve ahlaktan yoksun önemliler arasında kirli eller mücadelesi bütün hızıyla sürüyor.
Ve bu mücadele sürerken, yeryüzü nüfusunun yaklaşık bir milyarı açlığın, dörtte üçü ise yoksulluğun pençesinde.
Sonuç; Kapitalist sistem doksanlardan beri dengeden çıkmış durumda. Ve bunalım giderek derinleşiyor. Dönüş yok. Çünkü Kapitalizm nihai amacına ulaşıyor; sınırsız sermaye birikimi, artı-değerin sınırsız genişlemesi bir vakıa.
Çare, sistem yerle bir olduktan sonra, akıllı devlet ve akıllı şehirler inşası olabilir. Bir ihtimal, böylece yeryüzünü insandan korumak mümkün olacaktır.