Yıllar önce kayınvalidem çok ilginç bir saptamada bulunmuştu. Geçmiş yıllarda çok daha fazla boykotların, grevlerin olduğu dönemlerde fabrika bahçelerinde 'halay çeken işçilere' bakarak: ' bu kişiler şimdi mutsuz mu, mutlu mu anlayamıyorum, sanki hallerinden herşey yolundaymış gibi geliyor' demişti. Hiç şimdiye kadar böyle bir bakış açısı ile çalışanlara ve işverenlere bakmadığım için içimden çok gülmüştüm. Ancak bu sözlerden o kadar çok etkilenmiş olmalıyım ki, her işçi sendikası toplantısına gelen üst düzey yöneticilerin 'arabalarına' bakar olmuştum.
Çünkü o yıllarda yine her ne hikmetse, üst düzey yöneticilerin hep lüks arabaları vardı, toplantı salonlarına geldiklerinde kapılar onlar için açılıyordu. Sevmemiştim bu anlamsız davranışı, eğer bir işçi olsaydım, bu kişiler mi beni temsil edecek diye her halde esas protestoyu ben yapardım demişimdir. Bu davranış şekli aslında
'radikal olmak, sıra dışı olmak yada protestocu olmak' demek değildir. Tam tersine olması gerekeni yapıyor olmaktır. İçinin ve dışının aynısı olmasıdır. Ne hissediyorsan bunu uygulamaktır demektir. Eğer bu şekilde davranmazsan kim inanır ki sana, onlara nasıl liderlik yapabilir, onların haklarını nasıl savunabilirsin ki...
Bu bakış açısı ile de hayata bakmaya başlayınca işim hep zorlaştı, nerede bir kalabalık görsem bu duygular ile bakmaya başladım.
Örneğin geçen gün yüzlerce kişinin Yenikapı'da 'Teröre karşı tek nefes mitingi' bunlardan sadece birisi.. 26 eylülde gerçekleşen mitinge yönelik ne gibi haberler çıkmış diye şöyle biraz gerilere gittiğimde gözüme çarpan ve şüphesiz olumsuz bulduğum bir iki haberi sizlerle paylaşmak isterim. Bunlardan birincisi, mitinge gelenler saat 16.00' da alana alınmaya başladığında herkesin ellerine Türk bayrakları verilmiş, ve alanda asılı dev pankartta Türkiye'nin 81 ilinin ismi varmış. Bu tabloyu gözümün önüne getirdim, neden geldiğinin belki de farkında olmayan bir dolu AK Parti yanlısı seçmen ne güzel meydanın tadını çıkarıyorlar, eğleniyorlar onların sosyalleştikleri çok güzel bir gün diye içimden geçirdim. Dedim ya, halen eski algılarımı yıkmış değilim, olumsuz düşünmeye devam ediyorum. Arkasından ilk konuşmayı Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan yapıyor. Hemen baktım bu kişi kimdir diye internetten, google amca hemen yanıt verdi: ' Erdoğan' a yakın bir isim ve Adalet ve Kalkınma Parti'sinin sivil toplum hareketlerine yön veren bir kişi ' diyor. İyi de bu kişi o zaman 'tarafsız birisi değil ki ' dedim yine içimden.. Sonra yine çok sevdiğim Mahsun Kırmızıgül' ün yıllar önce söylediği 'kardeşlik türküsü' şarkısını hatırlayarak derin bir nefes aldım. Sayın Başkanımızın son sözlerine takıldım: ' Biz burada kardeşlik çağrısında bulunuyoruz, Türk-Kürt kardeştir, ayrım yapan kalleştir' diyen olumsuz bir mesaj alıyorum, tüylerim yeniden diken diken oluyor.
' Hepimiz kardeşiz bu ne öfke ne diye
Yaşamak dururken bu kavga ne diye
Dağlar oy oy yollar oy oy
Kardeş oy oy
Bir kardeş bir kardeşi vuruyor ne diye
Bir ana ağlıyor evladım nerde
Dağlar oy oy yollar oy oy
Susmuyor silahlar feryat var gecede
Dinsin bu gözyaşı bitsin bu işkence
Kardeş oy'
Derken Mahsun Kırmızıgül'ün söylediği sözler hem daha anlamlı hemde pozitif olumlu bir ruh hali yaratıyor kalbimin en iç köşesinde...Sonra birden konuşmasında isim vermeden HDP'yi ve HDP Eş Genel Başkan' a 'cici çocuk' diye bir gönderme yapan ülkemizdeki her partiye, her insana eşit muamele yapması gereken ve 'partisiz kimliğiyle' koca miting de ' 1 kasım'da millet gereğini yapacak ' tehdidiyle insanlara göz dağı veren bir Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarını duyuyorum ve....
Hey gidi hey diyorum içimden, daha neler göreceğiz, ülkemiz ne zaman kurtulacak bu kişilerden ve bu kişilerin oluşturduğu sistemden .....Yine eski günlerimde kayınvalidemin bana söylediği iyi niyetli sözleri dikkate alarak..
Son olarak geçen bahar ayı içinde üniversitemizde 'uluslararası kültür festivali' kapsamında gecenin bir yarısında, okuldaki bütün yabancı öğrencilerim ile Türk öğrencilerimin elele tutuşarak ' biz dünya vatandayışıyız, biz aynı anne ve babadan dünyaya gelen kardeşleriz, din-dil farkı olmadan' dediğimiz görsel şölen aklıma geliyor. Biz bile topu topu 200 kişi bir araya gelerek gerçek 'kardeş olma' nın ne anlama geldiğini el ele tutuşarak göstermişiz. Kocaaaa koca gruplar toplayanlar ise, ellerine ne kadar Türk bayrakları alsa da, yapmadıkları eylemler ile 'kardeş nasıl oluncağını' birbirlerine göstermeye çalışıyorlar.
Yine diyorum, ben 'liderime güvenmek isterim. Sözleri ile davranışları aynı olmak zorunda' yoksa herşey sözden ibaret olur.
Türk ve Kürt kim olursa olsun, ülke bizim ve birlikte adım attığımız zaman yükseleceğiz ve başarılı olacağız. Bunu herkes böyle bilesin...