Yarın, “23 Nisan”...
Çocukluğumuzun anıları eşliğinde...
Koca bir asrı deviren Türkiye Cumhuriyeti’nin gölgesinde... 
Atatürk’ün...
“Kutlu olsun” diyerek...
Bu vatanın çocuklarına hediye ettiği...
Klasik adıyla...

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı...

Bir kez daha gönülden kutlayacağız...
Kısacık da olsa...
Türkiye’nin en eski gazetelerinden “Cumhuriyet” için...

Ekrem İmamoğlu...

Cezaevinde kaleme aldığı anıların eşliğinde...
Çocukluğunu anlattı bi’güzel...
Minicik, bir - iki özel anı demetiyle...
Yarınki asırlık muhteşem bayramı hep birlikte...
“Şapka çıkararak” kutlayalım...
Ve şunu da gururla hatırlatalım:

“Türkiye, dünyada çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke olmayı sürdürüyor...”

Bundan daha büyük gurur olur mu?

En genç... En anlamlı... En çocuk kokan...

Bayrama “bir kala” söz cezaevindeki Ekrem İmamoğlu’nda...

*** 

İlk sözü...
Bir büyük gururun ete / kemiğe bürünmüş haliydi:

“Bir köy çocuğu olarak dünyaya gelmek, hep hayatımı şekillendirdi... Dünyaya bir kez daha gelsem, yine bir köy çocuğu olarak hayata başlamak isterdim...”

*** 

“Trabzon’un Akçaabat ilçesine bağlı Cevizli köyünde yaşıyorduk... Merkez köy değildi ama sağlık ocağı, fırın, bakkal, karakol ve okul gibi imkânlarıyla daha avantajlıydı...”

*** 

Evet, köy çocuğuydum ama doğumum şehir merkezinde gerçekleşmiş... Dedem, ilk torun çocuğu olmam sebebiyle titiz davranıp hastanede doğmamı istemiş... (53 yıl öncesinin Türkiye’si...)

*** 

Hem dedem hem de babam Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Rize ve Artvin’i kapsayan ticareti faaliyetleriyle benim için ufuk açan, ticari hayatı tanıtan ve bu anlamda yol gösteren ve deneyim kazandırırken fırsatlar da sunuyordu...

*** 

Muhteşem emekçi kadın, canım annem; sabah erkenden inekleriyle güne başlar, tütün yetiştirmeye kadar evin ihtiyaçlarını karşılardı... Çeşit çeşit sebzelerin dikili olduğu bahçemizden bereket fışkırıyordu... Ticaret, üretim, imalat derken tarım, hayvancılık, çiftçilik ile çok çalışkan ve bereketli bir evde olmanın doyumsuz deneyimiyle “muhteşem bir hayat okulu”nun içerisinde bulmuştum kendimi... 

Denize girerken çok becerikli balıkçı aileleri ile komşu olmamız, soframızda sıklıkla balıkla, hamsiyle buluşmanın tadını çıkarmamıza vesile oluyordu... Köyümüz aynı zamanda tatlı bir komşuluğun bol çocuklu, eğlenceli fırsatlarını bize sunuyordu...

Evimin penceresinden, köyümün emekçi kadın ve erkeklerini kol kola izleme fırsatını bulurdum... Elektriği olan bir köye taşınmak, 5 yaşındaki beni ve ailemi televizyonla tanıştırdı. İlk yıllarda hayranı olduğum “Heidi” çizgi filminin kahramanının köyüme taş çıkartan bir köyde, şanslı bir çocuktum ben...

*** 

Bir başka deneyimim, sadece annem ve babamla değil, dedem, babaannem, büyük dedem ve ninemle aynı evde yaşamamdı... Dört nesil bir arada, büyükleri ziyarete gelenlerle doyumsuz anılar dinlemek yaşamımı, zihnimi ve hayata bakışımı şekillendiriyordu. Trabzon’un ve bölgenin gelişimini, Kurtuluş Savaşı’nı, Rus işgali döneminde büyük göçlerin yaşandığı muhacirlik dönemini birebir şahitlerinden dinliyordum...

*** 

Bu deneyimler, beni aileme, köyüme, şehrime, vatanıma ve bayrağıma bağlı bir birey, vatana hizmet etme borcu olduğunu bilen bir Trabzon evladı ve sonrasında Türkiye’nin evladı bir bireye dönüştürecek yolculuğun tohumlarını zihnime, ruhuma ve bedenime ekiyordu. İnsanımızı sevdiren, milletime ve ülkeme olan güzel duygularımı geliştiren bu hayat okulu, çocukluğumun temelini oluşturdu...

*** 

Bu neşeli çocukluk anıları, beni yavaş yavaş okul hayatına hazırladı... Artık okula başlamanın zamanı gelmişti... Okulum, dedemin iş yeriyle aynı sokaktaydı... Bu nedenle, her sabah köyden şehir merkezine gelen 6 yaşında bir çocuk olarak, beş yıl boyunca okul öncesinde iş yerini açan ekibe katıldım... Öyle ki; ilk adımı sağ ayakla atarak dükkâna besmeleyle girmeyi ve siftah yapmayı öğrendim...

*** 

Okul öncesi deneyimlerim sadece dükkânla sınırlı değildi... Aneciğimin ürettiği sebzelerin, meyvelerin, tereyağı ve peynirlerin çuvallarla taşınmasına yardım ederdim... Sonra ilkokula adım attım... Sınıfımdaki  öğrencilerin bir kısmı, hemen karşımızdaki Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan gelen yetim ve öksüzlerdi.. Onlar sayesinde, sorumluluk hissim artıyordu...

*** 

Okul yaşamım da heyecanlı geçti... Aynı zamanda izci oldum; hentbol oynadım ve okul takımında yer aldım hem de 11 yaşında, macera gibi turnuvalarla... Trabzon şampiyonu olduk, bölge şampiyonu olduk; 11 yaşında önce Anıtkabir’i ziyaret ettik... Ardından İzmir’e geçtik, bir gece konaklayarak İzmir Fuarı’nı gezdik... Arkadaşlarımızla birlikte Türkiye 5.’si olmayı başardık. O yıllarda ve o yaşta, Türkiye turu yapmak devr-i âlem gibiydi...

*** 

Muhteşem bir çocukluk deneyimi yaşadım; eşit çocukların yaşadığı bir ülkede, farklı kentlerden çocukların bir arada olduğu unutulmaz günler elde etmiştim...

*** 

Bu anılar, beni “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”na bağlayan en güçlü duyguların temelini oluşturdu... Rüya gibi Trabzon Meydanı’nda, inançla yaptığımız yürüyüşü dün gibi hatırlıyorum... Okulumuzdaki eğlenceli anlarda, şiir okumalarımızda ve sınıfımızı süslediğimizde içimizin neşe dolduğu gün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı...

*** 

Dün... Bugün... Yarın... Ekrem Imamoğlu... Foto 2... Yazinin İçi̇ne Sonlara Doğru...

Ve, diyor ki, cezaevinden İmamoğlu:
Televizyon açılırken ya da kapanırken...
Ekranda okunan İstiklal Marşı’na eşlik etmemiz...
10 Kasım’da Atatürk’ü anarken nemlenen gözlerimiz...
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’ndaki coşkumuzla birleşen enerjimiz, 29 Ekim’de büyük güç aldığımız, yaşamımızın kaynağı Cumhuriyet Bayramı’mız ve dünyanın tek çocuk bayramı 23 Nisan; bu topraklardaki asil duygu birliğimiz ve şansımızdır...

*** 

“Yarının tarihi; “23 Nisan 2025...” Bizi biz yapan tarihimizi iyi öğrenerek ve Cumhuriyetimiz’in çocuklara verdiği öneme sahip çıkarak, 21. yüzyılda güçlü bir demokrasi ve adalet sistemiyle ülkemizi taçlandıracak bir gelecek inşa etmek hepimizin evlatlarımıza karşı görevidir...” 

*** 

Bitiriyoruz...
Ders gibi bir final geliyor:

“Unutmayalım; Cumhuriyetimiz, çocuklarımıza fırsat eşitliğini, mutlu ve güvenli bir hayatı, kaliteli ve ücretsiz bir eğitimi sağladığı müddetçe payidar kalacaktır... Bütün çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyor, evlatlarımızın gözlerinden öpüyorum...”

Nokta...

Hamiş: “Bayramlar, sadece bir kutlama değil; Cumhuriyet’in bize kazandırdığı değerlerin bir yansımasıdır...”

Sonsöz: “Dertsiz dua soğuktur... Dertliyken yapılan dua gönülden kopar... / Hz. Mevlana...”