Hz. Musa öncülüğünde Eski Ahit ile ete kemiğe bürünen Ortadoğu halklarını federasyonda birleştirme fikri hiç eskimedi. 1600 yıl sonra Yeni Ahit ve Hz. İsa ile vücut bulan İncil, bu fikri yeterince geliştirmeye yetmedi. Nitekim, 2200 yıl sonra, Arap dünyası Hz. Muhammed ile kendi yoluna gitmeyi tercih etti.

Demem o ki, elan Ortadoğu’yu birbirine katan federasyon fikri yeni değil. Kanun koyucu Hz. Musa’nın On Emir’i, belki de bu nedenle “erken demokrasi” olarak nitelendirildi.

İsrailoğulları ve Müslüman Araplar arasında bitmeyen kavga, federasyon fikrinin öncülüğünde buluşacak alan yaratılamadığındadır. İslam dini zuhur ettikten sonra, 1400 yıldır Ortadoğu kan gölü ise, bu yüzdendir.

Netanyahu açıkladı; Halifelik oluşumuna izin vermeyeceğiz. Trump, bu kararlı çıkışı desteklediğini hemen duyurdu.

Hal böyle iken, yeşil kuşak ile başlayan “ılımlı İslam” ile devam eden sürecin geldiği son noktada, 1071 Malazgirt Zaferi’ni Türk, Arap, Kürt ittifakına bağlayan Erdoğan’ın açıklaması düşündürücüdür. Suriye’de son gelişen olaylarda öne çıkan kimlik ayrışması, ha keza…

Günümüz dünyasında, İslami yaşam tarzını savunanların ayrışma eğilimleri belki de hiç olmadığı kadar güçlendi. Kendi içine kat ederek sürdürdükleri gündelik hayat, gelinen son aşamada, İslamcıların uzlaşmaya değil hükmetmeye odaklanmış olduklarını gösteriyor.

Batı, “On Emir” ile başlayan dünya düzeni tasavvurunu dijital dünya düzenine taşımak konusunda kararlı. Bir ucunda yerelleşme, diğer ucunda federasyonlar, sınırların ve devletlerin yeniden şekillendiği ve yapılandırıldığı bir süreç…

Cumhuriyet’in kuruluşu, sanayi devriminin getirdikleriyle mütecanistir. Yani, ulus devletin oluşumu bir tesadüf değildir.

Yanı sıra, dijital devrimin getirdikleriyle mütecanis federasyon ve yerelleşme fikri de bir tesadüf değildir.

O halde, olan biteni nasıl ele almak gerektiğine dair bir konsensüse ihtiyaç var.

Yürüyen gerçek; Dört kitap, üç din ile Doğu Akdeniz’de başlayan büyük oluşum, Batı kültürünün inşasını mümkün kıldı. Ve kapitalizmin de sonunu getiren koşullar, yeni bir ekonomik ve toplumsal örgütlenmeyi zorunlu kıldı. Uygarlığın sonu veya yeni bir aşaması…

Yeni çağın şafağında, belirsizin bilimine kadar uzanan değişimin getirdikleri, kaotik dönemden yeni düzene geçişin öncülleridir. Ve değişim bütün şiddetiyle üstümüze üstümüze geliyor.

Demem o ki; “Başka bir Dünya” mümkün olmaktan öte artık bir zaruret.