Gencecik bir anneydi, Duygu Can...
Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüştü...
Kartalkaya’daki otel yangınında...
Eşini ve iki çocuğunu kaybetmişti...
Kelimeleri özenle seçmeye çalışıyor ama...
Sesinin titremesine bi’türlü engel olamıyordu...
Arka arkaya yutkundu...
Gözlerinde dolan yaşı mendiliyle silerken...
Kalbinden taşanları arka arkaya dizmeden önce...
Vicdanların kabul edemeyeceği bir örnek verdi...
Zaten o örnek...
Ne o annenin...
Ne de bu satırları okuyanların...
Ömrü boyunca asla unutamayacağı bir haykırıştı...
Korkunç otel yangını için kurulan...
Meclis araştırma komisyonunda söz alan...
Ailesini bi’kaç saat içinde kaybetmiş Duygu Can anneydi...
En kalbi duygularını...
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak seslendirdi:
“Biri yanıma yaklaştı... (Vali Bey üzülüyor; burada ağlama...) dedi... Ben ömrümü adadığım evlatlarımı kaybederken, acım bile rahatsızlık sayıldı... Gözyaşlarım bastırılmak istendi... O an anladım... Biz orada yalnız değil, yapayalnızdık... Soruyorum sizlere bu komisyon neden kuruldu? Aslında bu komisyon hiç kurulmamalıydı... Böyle bir gerekçe ile biz burada olmamalıydık... Önlemler, böylesi bir katliam yaşanmadan önce alınmalıydı... Ben bu ülkede anne olmanın bedelini böyle ödememeliydim... Çocuk doğurmanın, büyütmenin, uğruna yaşamanın karşılığı bu olmamalıydı... Yaşadıklarım sadece bir annenin değil, bu ülkenin vicdanının taşıması gereken bir acıdır... Benim evlatlarım geri gelmeyecek biliyorum... Saçının telini bile getiremeyeceğiz... Bu komisyonun, Meclis’in görevi başka Nehir’ler, başka Doruk’lar yanmasın diye artık bir adım atmak olmalı...”
***
Bence...
Vicdanları delip geçen bu ses kaydını...
Otelde yangın önlemi almayanların ve dahi...
Denetlemeyenlerin önüne koysunlar…
***
Anneler, babalar ve yakınları haklı...
Kartalkaya’daki facianın bilançosu korkunç değil; korkunç ötesi...
21 Ocak’ta otelin mutfağında başlayan yangında...
“36'sı çocuk 78 kişi hayatını kaybetti...”
Facianın üstünden bugün itibarıyla tam “100 gün” geride kaldı...
Bir arpa boyu yol alındı mı?
Na gezer! Olduğumuz yerde sayıyoruz!
Akla, mantığa sığmayan bir şekilde...
Karlı Cennet’te...
Cehennem alevlerinin yok ettiği bir otelde yaşananlar için...
Söylenecek söz kaldı mı?
Hepsinden önemlisi...
Sabah güneşini göremeyen...
Küçük, büyük “114 hayat”ın üç saat içinde sönmesinin...
Kahreden karşılığı sadece...
“Allah beterinden korusun!” demek midir?
Açık ve net bilmekte yarar var...
Geçen ay...
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Kartalkaya Faciası” için şöyle demişti:
“Halihazırda soruşturma kapsamında 20 şüpheli tutuklu olup, adli soruşturma tüm yönleriyle ve titizlikle sürdürülmektedir...”
Demek ki...
100 günde yapılanların hepsi bu!
***
Karlı dağı aydınlatırken...
Koca oteli çıra gibi yakan kızıl alevler...
100’dan fazla küçük/büyük canı yutarken...
Hiç mi?
Bi’tanecik bile olsa...
Günahları ve acıları taşıyan “baba” bir sorumlu yok?
***
Meclis Araştırma Komisyonu’nun son toplantısında...
Bilirkişi raporunu hazırlayan akademisyenler sunum yaptı...
Prof. Dr. Servet İbrahim Timur, dedi ki:
“Yangının başladığı yer restoran alanı... Doğrulanmıştır, tartışmaya açık değil... Personelin hiç eğitimi yok... Yangının başladığı yerde yangın tüpü var; hiç yangın tüpünü deneyen yok... Odaların hepsinde duman dedektörü var ama faal miydi sorusunun cevabı ise hayır...”
***
Bitiriyoruz...
Neyle?
Büyük olasılıkla bu satırları okurken...
Yangın faciasının...
Yeni öğrendiğimiz kahreden bir detayı ile...
Karne tatilini o otelde geçiren...
Sekiz aileden geriye hiç kimse kalmadı!
Bu nedenledir ki...
Kurtulanların dudağında hep aynı dilek var:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Aile Yılı”nda...
Felaketten kurtulanlara...
Ve dahi hayatını kaybedenlere...
Devlet’in tartışılmaz bir “adalet borcu” olduğu kesin!
Çünkü...
Gizemli her şeyi bilmeye hakları var...
Ölüm otelini denetlemeyenler...
Görmezden gelenler...
Ruhsatları verenler...
Hemen ortaya çıkarılsın...
Cezalar indirimsiz uygulansın...
Otelin arazisi ibretlik bir anıta dönüşsün...”
***
Yaparlar mı?
Umutsuzum...
Nokta...
Sonsöz: “Biz mağdur filan değiliz... İnsan eliyle ailesi katledilmiş; alnı açık, yüzü pak insanlarız... Bu cinayette liyakatsizce iş yapanların elinde hayatlarımızı bıraktık... / Hilmi Altın - Yangında eşini ve kızını kaybetti...”