Köy Enstitüleri, Cumhuriyetimizin erken dönemlerinde 1930’lu ve 1940’lı yıllarda, kırsal kesimdeki eğitimi yaygınlaştırmak, köylülere modern bilgi ve beceriler kazandırmak ve toplumsal kalkınmayı hızlandırmak amacıyla kurulmuş özgün bir eğitim modeli. Bu enstitüler, Cumhuriyet’in aydınlanma hareketinin en önemli yapı taşlarından biri olarak kabul ediliyor bugün de. Köy Enstitüleri, sadece eğitim-öğretim faaliyetleriyle değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşüm hedefleriyle de Türkiye’nin modernleşme sürecine büyük katkılar sağlamıştır.
1923’te kurulan Cumhuriyet, çağdaş, laik ve bilimsel bir toplum yaratma hedefindeydi. Ancak nüfusun yaklaşık yüzde 80’inin köylerde yaşadığı bir ülkede, bu hedefe ulaşmak için kırsal kesimdeki eğitimi yaygınlaştırmak şarttı. Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitimde fırsat eşitliği ve köylünün kalkınması gerektiği yönündeki vizyonu, Köy Enstitüleri’nin temelini oluşturdu.
1940 yılında, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğünde kurulan Köy Enstitüleri, köylü çocuklarını eğiterek onları köylerine öğretmen, sağlık memuru, tarım uzmanı gibi rollerde geri döndürmeyi amaçladı. Bu enstitüler, sadece okuma-yazma öğretmekle sınırlı kalmadı; aynı zamanda tarım, ziraat, inşaat, sağlık, sanat ve kültür gibi alanlarda uygulamalı eğitim vererek köylülerin yaşam standartlarını yükseltmeyi hedefledi.
Köy Enstitüleri’nin eğitim modeli, teorik bilginin yanı sıra uygulamalı öğrenmeye dayanıyordu. Öğrenciler, dersliklerde aldıkları eğitimi tarlalarda, atölyelerde ve köy yaşamında pratiğe döküyordu. Bu model, “iş içinde, iş için, işle eğitim” anlayışını benimseyerek, bireylerin hem kendilerini hem de çevrelerini dönüştürebilecek beceriler kazanmasını sağladı. Örneğin, öğrenciler kendi okullarını inşa ediyor, tarım ve hayvancılık projelerinde çalışıyor, aynı zamanda müzik, tiyatro ve edebiyat gibi sanatsal faaliyetlerle kültürel birikimlerini geliştiriyordu.
Bu enstitüler, köy çocuklarının potansiyelini ortaya çıkararak onlara özgüven kazandırdı. Laik, bilimsel ve demokratik değerlere dayalı bir eğitim anlayışıyla, öğrencilerin eleştirel düşünme yetenekleri geliştirildi. Köy Enstitüleri, köylü çocuklarını yalnızca birer öğretmen olarak değil, aynı zamanda köylerinde liderlik yapabilecek aydın bireyler olarak yetiştirdi.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in aydınlanma projesinin en somut adımlarından biriydi. Cumhuriyet, Osmanlı’dan miras kalan geri kalmışlık ve cehaletle mücadele etmek için eğitimi birincil araç olarak görmüştü.
Ne yazık ki, Köy Enstitüleri 1940’ların sonlarında ve 1950’lerde siyasi tartışmaların odağı haline geldi. Bazı kesimler, enstitülerin “komünist propaganda” yaptığı gibi asılsız iddialarla bu kurumlara karşı kampanya yürüttü. 1954 yılında, Köy Enstitüleri kapatıldı ve öğretmen okullarına dönüştürüldü. Bu karar, Türkiye’nin kırsal kalkınma ve eğitimde eşitlik hedeflerine darbe vurdu.
Bu girişi yapmamın nedeni yazarından imzalı gelen bir kitap: Cumhuriyet ve Köy Enstitüleri İmecesinin Aydınlık Yüzleri. Prof. Dr. Kemal Kocabaş (Başsaray Yayınları)
Uzun yıllar Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Genel Başkanlığı’nı yürüten Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Köy Enstitüleri üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınan kıymetli bir hocamız. Kocabaş, Köy Enstitüleri üzerine 30'u aşkın kitap yayımlamış, konferanslar ve sempozyumlar düzenleyerek bu devrimci eğitim modelini yeni kuşaklara tanıtmaya adamıştır.
Yeni kitap, Köy Enstitüleri’nin Türkiye’nin toplumsal yapısında nasıl köklü bir dönüşüm potansiyeli taşıdığını ve bu projenin neden ve nasıl engellendiğini ele alıyor.
336 sayfadan ve dört bölümden oluşan kitap şu başlıklardan meydana geliyor:
Cumhuriyet Eğitim Devriminin Mimarları… Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa Necati, Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç gibi devrimcilerin eğitime bakışı ve Köy Enstitüleri’nin kuruluşundaki rolleri anlatılıyor.
“Aydınlarımız” başlıklı ikinci bölümü, Köy Enstitüleri’yle doğrudan ya da dolaylı bağı bulunan, Türkiye’nin düşünsel ve kültürel hayatına önemli katkılar sunmuş 26 aydını ele alıyor. Bu isimler, yalnızca yazdıkları eserlerle değil, aynı zamanda Cumhuriyet değerlerine ve halkın aydınlanmasına verdikleri destekle de öne çıkıyor.
Bazı isimlere bakacak olursak Yaşar Kemal, halk kültürüne ve Anadolu insanının yaşamına derin bir bağlılıkla yaklaşmış; Ruhi Su, halk türküleri aracılığıyla Anadolu’nun sesi olmuş, İlhan Selçuk, gazetecilik ve yazarlık yaşamı boyunca halkçı, kamucu ve laik eğitimi savunmuş, Köy Enstitüleri fikrinin yılmaz savunucularından biri olmuştur. Türkan Saylan, özellikle kırsal kesimde eğitim ve sağlık alanında yürüttüğü çalışmalarla Köy Enstitülerinin hedeflediği eşitlikçi ve halkçı anlayışı modern Türkiye’ye taşımıştır. Engin Tonguç, Köy Enstitülerinin kurucu isimlerinden İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu olmasının ötesinde, kendi akademik ve düşünsel üretimiyle de bu mirasa sahip çıkan önemli bir isimdir.
… Ve daha nice kıymetli aydınımız. “Aydınlarımız” bölümü, sadece bireyleri tanıtmakla kalmayıp, aynı zamanda Köy Enstitüleri’nin çağdaş düşünce dünyasına nasıl bir zemin oluşturduğunu da gözler önüne seriyor. Bu bölümdeki makaleler, okura hem tarihsel bir derinlik hem de bugün için ilham verecek bir düşünsel perspektif sunuyor.
Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın kitabındaki üçüncü bölüm, Köy Enstitüsü kökenli yazar ve şairlere ayrılmış durumda. Bu bölümde, Köy Enstitüsü mezunu 24 yazar ve şairin yaşam öyküleri, eserleri ve Türk edebiyatı ile düşünce dünyasına katkıları ayrıntılı biçimde ele alınıyor. Köy Enstitülü Yazar ve Şairler bölümü, Türkiye’nin aydınlanma tarihine kalıcı katkılar sunmuş bu kalem emekçilerinin bireysel hikâyelerini bir araya getirerek, aynı zamanda büyük bir toplumsal hafızayı da diri tutuyor. Bu bölümde yer alan portreler, okura yalnızca bir dönemin edebiyatını değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in halkçı eğitim projesinin insana ve topluma nasıl dokunduğunu da gösteriyor.
Ve Sanatçılar… Nâzım Hikmet, Genco Erkal, Orhan Veli, Can Yücel, Özdemir Asaf, Necati Cumalı, Cemal Süreya, Ataol Behramoğlu gibi sanatçıların Köy Enstitüleri düşünsel geleneğiyle kurdukları ilişkiler analiz ediliyor.
Çok kıymetli bir kitap kütüphanemizdeki yerini aldı. Eline sağlık Kemal Kocabaş Hocamızın…