Yerel seçimlerde, Erdoğan’a yaşatılan mağlubiyet, ard arda baskıcı uygulamaları, beraberinde getirdi. Seçmende rıza üretme kapasitesi azalan Saray, diğer aygıtları devreye soktu.

Belediyelere yönelik mali silkeleme ardından, görevden almalar, tutuklamalar yoğun bir şekilde sürüyor.

CHP, belediye sayısını artırdıkça, muhalefet kapasitesini de artırdı. Bunu gören iktidar, operasyonlarını belediyelerde yoğunlaştırıyor. Onunla da sınırlı kalmayıp, muhalefet eden herkese yönelik tutuklama kampanyaları sürüyor.

Muhalefeti ve özellikle CHP’yi etkisiz kılmak için, her türlü operasyon devreye sokuluyor. Tutuklamalardan sonra en önemlisi, üzerinden bir yıl geçtikten sonra CHP Kurultay’ına yönelik yargı hamlesi idi.

Şaibeli Kurultay ile Bay Kemal’in CHP Genel Başkanlığı’ndan edildiğini iddia eden Erdoğan ile Kılıçdaroğlu, bu konuda aynı fikirde buluşmuş durumda. Yani CHP Kurultay’ında delege satın alınarak Özgür Özel’in genel başkanlığa geldiği iddiası ile soruşturma başladı.

Kılıçdaroğlu da Kurultay’da arkadan hançerlendiğini dile getirmişti. Ama bu daha ziyade, etrafındaki arkadaşlarının Kurultay anında kendisine sırt çevirmelerini ima ediyordu... Seksen il başkanı, kendine yönelik destek açıklaması yaptığı halde seçimi kaybetmesi, doğal olarak büyük hayal kırıklığına yol açmıştı.

Daha önce de çeşitli vesileler ile ifade ettiğimiz gibi, profesyonel siyaset gereği, birçok kongre ve kurultay şaibelidir. Yolsuzluk ve adam kayırma sıradan şeylerdir. Mahkemelik olan Kurultay’dan önceki kurultaylarda da çok sayıda şaibeli olaylar yaşanıyordu. İl ve ilçe kongrelerinin çoğunu belediye başkanları satın alır. Belediyenin olanakları kullanılarak delege seçilir ve delege ikna edilir.

Aynı durum kurultaylarda da sürer. Ankara’daki otel ve meyhane masrafları genellikle belediye iştiraki şirketler tarafından karşılanır. Yine bu dönemlerde söz konusu şirketlere eleman alımları çoğalır.

Peki, iktidarın esas derdi, Kurultay’da şaibe olması mı, yoksa son kurultayda yaşanan yönetim değişikliğinin, parti içinde yarattığı çatlama potansiyelini değerlendirmek midir? Kesinlikle amaç ikincisi.

Kılıçdaroğlu, son seçimden sonra, seçmende büyük bir tepkiye yol açmıştı. Hem Altılı Masa ittifakı hem İmamoğlu ya da Yavaş yerine kendi adaylığında ısrar etmesi, bu tepkilerin en önemli gerekçesini oluşturuyordu.

Dolayısıyla İmamoğlu öncülüğünde başlayan, parti içi değişim kampanyası, parti tabanı ve seçmenden büyük destek gördü. Nitekim bu belli ölçüde son yerel seçimlere de yansıdı.

Bir süredir mahkemenin Kurultay davasında kararı merak ediliyor. Kayyum mu atanacak yoksa Mutlak Butlan ilan edilip, parti eski yönetime mi devredilecek?

Kılıçdaroğlu’nun son açıklaması, zaten siyasi bir operasyon havasında süren bu mahkemenin kararına etki edebilir. Eski Genel Başkan olarak, böyle bir durumda görevi kabul edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun bu tavrı, Sarayın oyununu boşa çıkarmayacak nitelikte gözüküyor.

Yerel seçimlerde alınan başarıdan sonra da muhalefet kampanyasında başarı sağlayan CHP yönetiminin, mahkeme kararı ile ev içi meselelere dönmesi kaçınılmaz olacaktır.

Aracıların bütün çabasına rağmen, Kılıçdaroğlu, mutlak butlan kararı alınırsa, görev kabul edeceğinde de ısrarlı. Bu cevap, mahkemeye mesaj olarak da işe yarayacaktır.

Alın size nur topu gibi bir kriz.

Özel, bunu beklediğini söyledi. Eğer daha önce miting meydanlarında söylediği direnişi gösterecek ise, Kılıçdaroğlu, görevi teslim almaya giderse, ciddi bir sürpriz ile karşılaşabilir.

Çünkü Özel, mahkeme kararı ile CHP Genel Başkanlığı görevini kimseye devretmeyiz. 81 il başkanı 932 ilçe başkanımız, 2 milyon üyemiz ile direniriz. Saraydan da bu eylem canlı izlenir sanırım...