Metehan UD/ EGEDESONSÖZ - Aydın’ın Çine ilçesindeki Topçam Köyü’nün Dedeler Mahallesi, Eysim Madencilik’in faaliyetleri sonrası adeta tanınmaz hale geldi. Bir zamanlar fıstık çamlarıyla anılan, bereketli topraklara sahip köy, bugün terk edilmiş ve çorak bir araziye dönüşmüş durumda.
Köyün yalnızca 70 metre ötesinde sürdürülen maden çalışmaları, su kaynaklarını kurutmuş; köylülerin tarlaları verimsizleşmiş, hayvanlar ise hayatını kaybetmiş durumda. Bu çevresel yıkımın en yakından hissedildiği Coşkun Ailesi, Latmos Platformu’nun hukukçusu Mehmet Cilsal’in desteğiyle yasal mücadele başlattı.
Hazırlanan dava dosyasında, şirketin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kararının bulunmadığına dikkat çekildi. Ayrıca, işyeri açma ruhsatının ötesine geçilerek tarım ve mera alanlarında, içme ve kullanma suyu uzun mesafeli koruma alanı sınırında madencilik yapıldığı ifade edildi. Davada, Dedeler-Hüseyin Deresi Mevkii'nde yürütülen faaliyetlerin iptali talep edildi.

Dosyası inceleyen Aydın 2. İdare Mahkemesi söz konusu ruhsatı iptal etti. Şirket karara karşı istinafa başvurabilecek. Mahkeme kararında, Dedeler-Hüseyin Deresi Mevkii’nde yürütülen madencilik faaliyetlerinin hem doğal ekosistem hem de insan sağlığı üzerinde ciddi ve geri dönülemez etkiler yarattığına dikkat çekildi. Ayrıca patlatma faaliyetlerinin bölgedeki konutlar üzerinde fiziksel tahribat yarattığı mahkemece ifade edildi. Yerleşim yerlerine olan yakınlık nedeniyle bazı evlerde çatlakların oluştuğu, taş düşmeleri sonucu çatı deformasyonları görüldüğü, bu durumun can ve mal güvenliği açısından ciddi tehdit oluşturduğu saptandı. Patlatma sırasında oluşan toz partiküllerinin, özellikle kristalen silika içermesi nedeniyle uzun vadeli maruziyette silikozis gibi akciğer hastalıklarına neden olabileceği, bu riskin hem çalışanları hem de bölge halkını etkilediği kararda açıkça dile getirildi.

Karardan kesitler:
- Topçam Mahallesi Dedeler-Hüseyin Deresi Mevkiine ilişkin kısmında, bölgede kesilecek-kesilen ağaçların ve kaldırılacak orman örtüsünün kızılçam ve fıstıkçamıflorasından oluşan orman ekosistemine olası etkilerinin göz ardı edildiği, bitkisel toprak sıyrılması ve depolanması işleminin usulünde rüzgar ve su erozyonu riski için öngörülen tedbirlerin yeterli olmadığı, ekolojik ve biyolojik denge için rezerv ağaçların bırakılması hususunun öngörülmediği
- söz konusu faaliyetin mevcut haliyle sürdürülmesinin, çevre ve sürdürülebilirlik normları açısından uygun olmadığı, toz ve zararlı maddelerin ortam havasına karıştığı maden alanında zararlı maddelerin çıkışının kaynağında engellenmesi, emilmesi veya uzaklaştırılması yada ortam havasındaki yoğunluğunun azaltılması için gerekli önlemlerin alınmadığı, kuvarsit madeninde patlatma ile tozuma gerçekleştiğinde toz içerisindeki kristalen silikaya maruz kalan çalışanların ve yakında ikamet edenlerin uzun süreli etkin maruziyetlerde silikozis hastalığına yakalanma riski altında olduğu
- Temelde bulunun metagranitlerden gözlü gnayslar deprem dalgalarını sönümleyici özellikte olsa da davalı alanın aktif fay zonlarına yakınlığı, patlatma alanına yakın mevcut yapı stoğu ve inşaat kalitesi düşük ve projelendirmeden yoksun olan yapılar için risk büyütmesinin mevcut olduğu, patlatmaların yakın mesafede bulunan yapılarda parça düşmelerine, mevcut yapı çatlaklarının sarsıntılara maruz kalmasına ve silika tozlarına sebep olması gibi nedenlere dayanarak yerleşim yerine yakın ocak kısmının işletmesinin genel nüfus maruziyeti açısından sakıncalı olduğu
- maden faaliyetlerinin ekolojik olarak önemli bir tahribata yol açtığı, işletme ruhsatının bu kısmında açık ocak işletmeciliği yapılan yerin, yerleşim yerlerine yakın mesafede olduğu, alana en yakın konutta yapılan incelemede evin duvarlarının yer yer çatladığı, patlatma sonucunda meydan geldiği iddia edilen taş düşmesi sonucu çatıda ezilme, deformasyon oluştuğunun tespit edildiği, faaliyet sırasında yerleşim yerlerinin boşaltıldığının ifade edildiği, yerleşim yerlerine taş fırlatma riskinin olması nedeniyle ruhsatın bu bölümünde proje faaliyetinin devamı ve gerçekleşmesi durumunda iş sağlığı ve güvenliği acısından can ve mal güvenliğinde ciddi riskler oluşturacağı
- ruhsat tarihinin 04.02.1991 tarihi ve ilk ÇED Yönetmeliği öncesine ait olduğu, ancak 2021 sonrasında yürürlüğe giren çevre mevzuatına göre, yeni alan kullanımı, kapasite artışı, delme-patlatma faaliyetleri gibi durumlar için yeniden ÇED süreci yürütülmesinin zorunlu olduğu, ancak bu usule uyulmaksızın ruhsat işleminin tesis edildiği dolayısıyla davaya konu mevkide üretim faaliyetleri için geçerli bir "ÇED" kararı bulunmadığından işletme ruhsatının bu kısmında faaliyetin etkilerinin ve düzeyinin belirlenmesi gerektiği





