Gılgamış Destanını hemen herkes duymuştur da… Biz de yeniden bir hatırlayalım ve hatırlatalım istedik.

Geçen yıl aramızdan ayrılan Muazzez İlmiye Çığ, 110 yıllık yaşamını Sümerler’e adamıştı. Bu yüzden de “Sümerelog” ünvanı ile tanınmıştı…

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümünden mezun olduktan sonra, çivi yazılı 74 bin tabletten 3000’ininin kopyasını, katalog halinde yayınlamış, Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap da yazmıştı… Yani katkıları büyüktü.

Çünkü genel bir kabuldur ki… Her şeyin kayıtlı tarihi Sümerler’le başlıyor dünyada. Efsaneleri, inançları, dünyanın ilk yazısı (çivi yazısı) dahil, kimi icatlarıyla, tüm Mezopotamya kavimlerini ve batı dünyasını da etkilemiştir.

***

Efsanelerden birisi, Dünyanın ilk büyük edebi eseri olan Gılgamış Destanıdır. Gılgamış MÖ 2800 ila 2500 yılları arasındaki zaman diliminde yaşayıp, 126 yıl hüküm süren şehir devleti Uruk’un bir Sümer Kralıydı…

Tanrı olarak ibadet de edilen Gılgamış hakkında, antik Mezopotamya’da çok popüler hikayeler anlatılır. Biri de Tom Standage’nin “Altı Bardakta Dünya Tarihi” kitabında var ve yaklaşığıyla da şöyle ;

Çölde çıplak dolaşan bir yabanıl vardı. Genç bir yosma ile karşılaşır. Bu yosma da adı Enkidu olan bu yabanılı uygarlıkla tanıştırır… Onu bir çoban köyüne götürür ve orada;

Bakıyor / Ve kuşkuyla / İnceliyordu / Ona sundukları Ekmeği / Çünkü Enkidu bilmiyordu / Ekmekle karın doyurmayı;/ Ve birayla da susuzluk gidermeyi / Alışmamıştı bunlara / (Bundan dolayı) Yosma / Açtı ağzını ve şöyle dedi ona : / Ekmek yemelisin Enkidu : / Çünkü yaşamak için gereklidir bu!

Bira iç: Memlekette adettir bu!”/ Enkidu da Ekmek yedi doyuncaya kadar; / Ve bira içti yedi büyük bardak! / Rahatladı (böylece) / Ve hoşlandı / Ve (öyle) bir sevinç kapladı ki içini /

Yüzü aydınlandı./ Suyla yıkadı kıllı vücudunu / Ve kokulu merhem sürünce / Bir adama benzedi!

Böylece insanlaştı ve Gılgamış’ın Uruk’una gitmeye hazır oldu…

Aslında, Mezopotamya edebiyatında sarhoşluğa çok sayıda yapılan gönderme de, şakacıktan ve mizahidir…

Tarihte komedi türünün ilk ve en büyük ustası olan Aristophanes (MÖ 450-385) bile, “Çabuk, bana bir bardak şarap getirin ki, zihnimi ıslatıp akıllıca bir şeyler söyleyeyim.” demişti!

***

Enkidu bir savaş nedeniyle Kral Gılgamış’la tanışır ve arkadaş olurlar… İşte bu arkadaşı Enkidu ile birlikte de, tek başına da, başından geçen serüvenleri, ölümsüzlük arayışı gibi öyküleri konu alan, hem Sümer ve hem de Akat dillerinde epik tarzda şiir tabletleri oldu…

Bunlardan henüz 11’i çözüldü ve içlerindeki bilgiler ; Enkidu’ un ölümü, tufan öyküleri, ölümsüzlük arayışları vb. MÖ 2100 tarihlerinde yazılıyor ve daha sonra gelen Akatlar ve Babilliler tarafından süslenerek bir destana dönüştürülüp, Gılgamış destanı olarak dünyaya sunuluyor…

***

Ölümsüzlük öyküsü de, çok özetle şöyle anlatılıyor kil tabletlerde ;

Gılgamış, ölümsüzlüğün nedenini bilen bilge Utnapişti’nin Tufandan kaçarak sağ kurtulduğunu öğrenir… Onu bulmak için yola çıkar ve bulur!

Ondan aldığı ölümsüzlük otuyla dönüşe geçer. Artık gençliğe yeniden dönüşün anahtarı elindedir. Bu sayede de artık ölümsüzlüğe kavuşacaktır. Ama ne yazık ki, ölümsüzlük otunu yemeye fırsat bulamadan, otu bir yılana kaptırır… Eli boş ve üzgün şekilde döner!

Bazı kaynaklar Gılgamış’ın ölümsüzlük otunu vatandaşlarla yemek istediğini konu eder…

Sonuçta destanın en hüzünlü bölümü bu olaydan başlıyor ve de yenilmez bir savaşçı olan Gılgamış’ın… ölüm karşısında acı yenilgisini oluşturuyor!

İyi Pazarlar…