EGEDESONSÖZ – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, SONSÖZ TV’nin konuğu oldu. Gazeteci Fatih Yapar, Gazeteci-Araştırmacı Ümit Yaldız ve Gazeteci Ender Aldanmaz’ın sorularını yanıtlayan Başkan Tugay gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

‘BEN HERHANGİ BİR YOLSUZLUĞUN İÇİNDE OLMADIM’
‘İstanbul eksenli operasyonun İzmir’e sıçrama ihtimali var mı?’ sorusuna Başkan Tugay “Şu ana kadar bunla ilgili bir şey duymadım. Ancak İstanbul ve İzmir’e iş yapmış firmalar var. Buralarda 'problemli nokta var mıdır’ bilmiyorum. Ben kendi dönemimle ilgili emin konuşabilirim. Ben herhangi bir usulsüzlüklüğün yolsuzluğun içinde olmadım. Bizden önceki dönemle ilgili ‘bir şey var mıdır’ bilmiyorum” yanıtını verdi.

‘ALGI OPERASYONU YAPILIYOR’
‘CHP’nin devam eden kurultay davası ve CHP’li belediyelere yönelik süreçler ile bugün İzmir’deki İZBETON operasyonları arasında Cemil Tugay olarak bir fark görüyor musunuz?’ sorusuna Başkan Tugay, “Benim ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sürece dahil edilmesi durumumuzu özelleştiriyor ve zorlaştırıyor. Sorumluluklarımız var. Ben hem partime hem belediyeye, belediye çalışanlarına ve hem de halka karşı sorumluluk içindeyim. Bunda da hiçbir yanlışın içinde olmama durumundayız. Bu operasyon gördüğüm kadarıyla, siyasi amaçlı partimizi ve belediyeyi töhmet altında bırakmayı amaçlayan, algı olarak CHP’yi itibarsızlaştırmaya çalışan bir operasyon. Diyelim ki ‘belediyede bir şeyler yanlış yapıldı’ olabilir. CHP iktidar olsa ve AK Partili belediye itham ediliyor olsa soruşturma ihtiyacı olsa yapılacak şey müfettiş gönderip soruşturma yapması, soruşturma izni isteyeceği kişiler varsa ilgili kesime başvuruda bulunulur, sonra savcılığa gider olay ve soruşturma başlanır. Dava açması gerekiyorsa dava açar, süreçte tanıkları, sanıkları dinler, yargılamayı yapar ceza vermesi gerekiyorsa cezasını verir ve cezayı alan cezasını çeker. Ancak sabahın 5’inde evinden almaz. Aynı gün 150 kişiyi almaz. Aldıklarının yarısını 3-4 gün son serbest bırakmaz. Kamuoyunda propaganda yaparken aynı anda yüzlerce araç hareket etti gibi reklamını yapmaz ya da yandaş kanallardan siyasi operasyon olmadığını göstermek için ‘belediye suç duyurusuna bulundu’ diyerek olayı çarpıtmaz. Günlerdir bunun tanıtımını yapıyorlar. Siyasi operasyonu bu şekilde aklamaya çalıştılar. Maalesef bunun karşılığını aldılar. İzmir’de CHP’li olduğunu söyleyen bazı insanlar da bu aldanmayı yaşadı. Bir sorun var biz bunla ilgili inceleme yaptık, yasal nedenlerle bildirimde bulunduk. Bir operasyon dediğimiz şey sadece bunla ibaret değil. Başka konuları da içine alan bir operasyon. Bizim bildirimde bulunduğumuz konular insanların sabah 5’de evinden almasını içermiyor. Suçun bana, belediye ve belediye müfettişlerine atılmasını nedeni siyasi operasyonu aklama çabası. Bizim başvurumuzu siyasi bir algı operasyonu kapsamında kullandılar. Tutuklananların yüzde 80’i kooperatif konusu. 400 küsur kooperatif üyesinin, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na, müfettiş şikâyeti var ve bizim hiçbir şikâyetimiz yok. Ancak böyle iken bizim bazı harcamalarla yapılan birkaç ihale ile ilgili iç denetçimizin saptadığı ve bunu bildirmezsek suçlu duruma düşeriz diye bildirdiği konu yüzde 20’lik konu. Bu da tutuklu yargılanma gerektirmiyor. Orada 3 kişinin sorumluluğu var. Biri İZBETON Genel Müdürü ve genel müdürü yardımcıları hariç suçlama da yok. Hatası olduğuna dair bildirilen 3 kişi var. Ben başkan olduğum için basın birimimiz her gün yayımlanan haberleri bana gönderiyor. İnanamıyorum… Tüm yandaş kanallar bunu söylüyor. Bu siyasi yönün aklanma çabası. Kurultay konusunda da benzer bir şey yaptılar. ‘CHP’liler CHP’lileri şikayet ettiler’ dedi. Biri buradaki hiç tanımadığımız meczup biri. Diğeri Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı. ‘CHP’liler, CHP’yi şikayet etti’ diye yayılmasını yanlış buluyorum.” dedi.
‘DURUMU FIRSAT BİLEN İÇERİDEN İNSANLAR VAR’
‘Kamuoyundaki İzmir Büyükşehir Belediyesi şikayet etti algısının neden değiştirilemediği’ ile ilgili soruya yanıt veren Başkan Tugay şunları söyledi:
“Benim siyasi kimliğim nedeniyle, siyaseten tam olarak uyuşamadığım insan grubu var mı, var! Toplumdan, partiden benzer dönüşler alıyorum. ‘Sakin ol, biz her şeyi biliyoruz’, diyorlar. Bu durumu fırsat bilip partiyi ayrıştırmak isteyen içeriden ve dışarıdan insanlar var. Ben parti örgütünden gelen biriyim. Genel başkanın beni ‘tepeden büyükşehir belediye başkanı yaptı’ algısı var. Bir dakika arkadaşım, ben Karşıyaka Belediye Başkanı’ydım. İzmirliyim, Balçova’da büyüdüm, Buca’da, Karşıyaka’da, Tire’de yaşadım, Ege Üniversitesi’nde okudum. Hayatı İzmir’de geçmiş, Kemeraltı’nda işportacılık yapmış birisiyim. Tepeden alakasız bir adam olarak belediye başkanı olmadım. Böyle bir yakıştırma var. Herkes biliyor ki, yakında kongreler başlayacak. Bu süreç içerisinde yarışmada ne olacak? Düşüncesi, tavrı en önemli kişi belediye başkanı olacaktır. Onun dışında bir yapı oluşturmaya çalışan insanlar için kongre fırsattır. Şu anda da aynen bu oluyor. Bu yüzden de beni sevmiyorlardır. Benim ne partime bir ihanetim var, ne bir partilimize iftira attım, ne de bir partiliyi zor durumda bırakmak için özel bir çaba içerisinde oldum. Hiç kimsenin orada bulunmasından memnuniyet duymuyorum. Hepsi tutuksuz yargılanmalı. Hepsini bugün hemen salıvermeliler. İkincisi, bu arkadaşların çok büyük bir çoğunluğunun hiçbir hatasının olmadığını düşünüyorum. Bir kısmının bazı hataları olabilir, onlar için de adil yargılanmaları gerektiğini söylemek istiyorum.

ADLİYE ÖNÜNE NEDEN GİTMEDİ?
‘Büyükşehir Başkanı değil de Dr. Cemil Tugay, bu olaylardan dolayı neler hissetti?’ sorununa ise Başkan Tugay, “Değerlendirmelerimi objektif ve adil yapıyorum. Belediye başkanı olarak kendime hep derim ki, "yaptığın görev çok önemli ve hiçbir şeyi kişisel ele alamazsın" derim. Zannediyorlar ki, biriyle tartıştığında ondan nefret ediyorum! Yok öyle bir şey. Bazı insanlar da beklentileri karşılanmadığı için beni sevmiyor. Şu anda belediye başkanı olmasam, uyuşmazlık yaşadığım insanlarla bir alakam olur muydu? Olmazdı! Hizmet ederken kişisel olarak şundan nefret ediyorum, bundan hoşlanmıyorum diyerek hizmet alanı daraltılmaz, hizmet aksatılmaz. Bunu yaparsanız, asıl siyaset yapma amacınızı kaybedersiniz. Bu küçük insanların işi olabilir. Ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş ve orayı olgunlukla teslim almış, yaşam deneyimiyle olgunlaşmış birinden böyle bir şey beklemelisiniz. Kendimden yüzde 100 eminim. Bende bir gram bile kişisel hesaplaşma yok. Benim kendimle hesaplaşmamı gerektirecek bir şey yok. O yüzden herkesle anlaşabilirim, herkesle yol yürüyebilirim. Kaybetmemem gereken, doğrularım, ilkelerimdir. Adliyenin önünde olmak istedim. Ancak tutuklama kararı sonrası insanların bana karşı olumsuz bir davranış içinde olacaklarını düşündüm ve bu yüzden gitmedim. Orada olanları görünce doğru yaptığıma kanaat getirdim. Levent İşler, canım ciğerim bir insandır. Çok iyi anlaşırız. Memur eylemlerinde onu darp ettiler. Benim için özel biridir. Onun eşinin bana tepki gösterdiğini gördüm, çok üzüldüm. Eşi yanlış düşünüyor. Levent’e benim yanlış yapmam mümkün mü? Siyasi operasyonun kurbanlarından biri de Levent İşler oldu. Neticede Levent İşler’in eşine kızmıyorum. Mağdurlardan biri de benim. Tutuklanan insanlar benim arkadaşlarım. Görevden uzaklaştırmış olsak da Barış Karcı gibi, çok değerli insanlardır. Tutuklanmış olmaları, onların iş arkadaşı olarak beni de mağdur ediyor. Keşke elimden bir şey gelse de onları kurtarabilsem. Yapabildiklerimizi yapıyoruz, yapamadıklarım için de üzüntü duyuyoruz” yanıtını verdi.

SOYER’DEN ‘GÖRÜŞMEK İSTEMİYORUM’ YANITI GELDİ
Tutuklanan önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer’e yönelik cezaevi ziyaretinin kabul görmemesi ile ilgili açıklamalarda bulunan Başkan Tugay, “Tunç başkanı ziyaret etmeyi başından beri çok istedim, halen istiyorum. Buna doğru zamanda karar vermek gerekiyordu. Avukatı Hikmet Bey, bizim iki avukatımızla görüştüler, Başkan, "Soyer’i ziyaret ederse, çok memnun oluruz" dediler. Ben de çok sevindim, adeta üstümden bir yük kalktı. "Hemen izin alalım, ziyaret edelim" dedik. Adalet Bakanlığından izin istedik, başvuruda bulunduk. Hemen cevap geldi. Salı günüydü. Benim de o gün Genel Başkanımızla Ankara’da görüşmem vardı. "Gideyim, geleyim, Perşembe günü gideyim," dedim. Yolda aklıma geldi, "Cemil Tugay Genel Başkan’la görüştü, sonra Tunç Soyer’i ziyaret etti" derler diye ziyaretimizi duyurun, kamuoyu bilsin, talimatı verdim arkadaşlara. O duyuru yapıldı, çok olumlu karşılandı pek çok kesimden. Genel başkanla görüştükten sonra Tunç Soyer’den gelen “Cemil Tugay’la görüşmek istemiyorum” haberi geldi. İçim kötü oldu. Avukatı istemişti bu görüşmeyi ve sonradan fikrinin neden değiştiğini bilmiyorum. Bugün olanın bitenin hatalı olduğunu düşünüyorum, Tunç Başkan’a kesinlikle kızgınlığım, kırgınlığım yok. Tunç Bey mağdur görünüyor, ben de mağdur değilmişim gibi gösteriliyorum. Kamuoyunun algısı bu değil aslında. İç denetim sonucu savcılığa bir bildirim yapılmış ancak bu operasyonun sebebi o değil. Bu operasyonun sebebinin o olmadığını kötü niyetli insanlar hariç herkes anladı.” ifadelerini kullandı.
‘BİZİM ŞİKÂYETİMİZ YOK, MÜŞTEKİYİZ’
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şikayetçiler arasında olmadığını da kaydeden Başkan Tugay “Büyükşehir müştekiler arasında olamaz, çünkü bizim bir şikayetimiz yok. Oluşan kamu zararından dolayı zarar gören kurum İzmir Büyükşehir ve İZBETON’dur. Müşteki, şikayet ortağı olarak algılanmamalı” dedi.

‘ÖZEL’DEN İZİN İSTEMEM ANLAMLI OLMAZDI’
“Teftiş Kurulu başkanlığı tarafından hazırlanan raporun savcılığa verilmesi öncesinde Özgür Özel ile veya genel başkan yardımcılarıyla görüştünüz mü, bilgi verdiniz mi?” sorusuna da yanıt veren Başkan Tugay şunları söyledi:
Sayın Genel Başkan ‘kurum içerisinde sorun olarak saptanmış ve idari ve hukuki olarak tespit edilmiş bir usulsüzlük durumunda benim buna müdahale etmem, kesinlikle doğru değil; böyle bir şey yapmam’, dedi. Özgür Özel, dört dörtlük, tertemiz bir insandır. Asla bir usulsüzlüğün arkasında durmaz. İç denetim mekanizması içinde bulunmuş, öyle çok da abartılı diyemeyeceğimiz bazı usulsüzlüklerle ilgili benim gidip izin istemem anlamlı olmazdı. Yapmadım da zaten. Cevabı belli; gereğini yapın, diyecek. Hatta Kemal Kılıçdaroğlu zamanında belediye başkanıyken, ondan da duyduğumuz şey aynıydı. Bizim partimiz buna çok önem veren bir partidir. Usulsüzlüklerin üstünü örten bir partide siyaset yapmıyorum ben. Dönem içerisinde bazı şeylerin problemli olduğunu, problemlerin neler olduğunu, bunların kimlerle ilgili olduğunu çeşitli zamanlarda kendilerine aktardım. Dolayısıyla biliyorduk bazı şeyleri… İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’na, bu konuyla ilgili suçlanabileceğini kendisine söyledim. Geçen Temmuz ayında İzmir Büyükşehir Belediyesine gelen, iki ay soruşturma yürüten ve rapor hazırlarken bana da bulguları anlatan bir müfettiş söyledi. Osman Gökçek’in açıklamasını ihbar kabul ederek başlatılan bir süreç var. Diğer ayağında da Mülkiye Başmüfettişinin yaptığı inceleme var. Mülkiye Başmüfettişi, bana sözlü olarak, "burada usulsüzlük, hukuksuzluklar buldum, bunları suç duyurusu olarak savcılığa ileteceğim" dedi. "Şunu da bilmenizi isterim ki, İl başkanınızın da konuyla ilgili sorumluluğu var, eski Büyükşehir Belediye başkanınızın da bununla ilgili sorumluluğu var, onları da bildireceğim" dedi. Bana bunları bilgi olarak söyledi. Bunları duyunca çok büyük rahatsızlık duydum ve bunları genel başkanımıza aktardım. O aşama genel başkanımızın da bilgisi oldu.”

‘BEN GÖREVE GELMEDEN İNŞAATLAR DURMUŞTU’
“Kooperatiflerle ilgili sözleşmeleri durdurmanızda bu müfettiş raporunun etkisi var mı?” sorusuna Başkan Tugay “Kesinlikle var. Konuşmanın bir kısmında, "bunun devamı halinde, siz de bu işin bir parçası olacaksınız" söylemi oldu. Arkadaşlarla acil bir durum değerlendirmesi yaptık ve sözleşmelerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini anladık. Uzun değerlendirmeler yaptık, çok görüş alışverişinde bulunduk. Şu sonuca varıldı: Bu bu şekilde devam edemez; yürümeyecek. Ben göreve gelmeden önce inşaatlar durmuştu, ilerlemiyordu. Bazılarının hiç temeli dahi atılmamıştı. Hak sahibi olan kişiler, belediyeyle sözleşme imzalamış olan kişiler de çok tepkiliydi. O dönemde eylemlere başlamışlardı. Benim göreve başladığım dönemde o eylemler devam etti. İnşaatların yeniden başlayacağını düşünüyorduk ama kooperatifler sadece Büyükşehir Belediyesi'ni sorumlu tutarak, adeta kendilerinin hiçbir görevi, sorumluluğu yokmuş gibi davranmaya devam ettiler. Nisan ayından Temmuz ayına kadar, müfettiş gelene kadar, bir ilerleme olmadı. Temmuz sonunda kooperatiflerin, inşaatları tamamlayamayacağını anlayınca, tapularını üzerimize aldığımız hak sahiplerinin mağduriyetini, artı kooperatif üyelerinin mağduriyetini gidermek için bu inşaatların sorumluluğunu üzerimize almaya karar verdik. Bunun hukuki bir süreci oldu. Şantiyeleri teslim almak istedik ama teslim etmek istemediler, mahkemelere itirazda bulundular. Mahkemeler, onların itirazlarını reddedinceye kadar vakit geçti. Şantiyelerin verilmesi sırasında mukavemetler oldu. Orada inşaatları devam ettiren taşeron şirketler malzemeleri toplamakla ilgili gecikmeler yaşattı bize. Mevcut inşaatların ne kadar ilerlediğine dair bir çalışma vardı. Bizim yapacağımız tespit, mutlaka kooperatiflerin itirazına yol açacaktı. Zaman kaybetmemek adına "mahkemeye başvuralım, mahkemenin tespitine göre hareket edelim" dedik. Bu da bir süre kaybına yol açtı. Bunların sonucunda yapabildiğimiz en erken ihaleye çıktık. Örnekköy’de devam etmesi gereken inşaatlarla ilgili bir firmayla anlaşıldı. O firma Aralık ayında başladı ve yapıma devam ediyor. Mart ayına kadar inşaatları bitirecek biz de hemen hak sahiplerine dağıtacağız, kooperatif üyelerine teslim edeceğiz, diye düşünüyorum. Davanın çözülüp çözülmeyeceğini bilemem. Ancak eksik kalmış işin yarattığı mağduriyetler ortadan kalkacak. İlgili kişilere hep söyledim, "Belediye Başkanı olarak bu inşaatları bitirip teslim etmek, benim görevim" dedim. "Geçmişte yapılan varsa hatalarla ilgili, benden hesap sormayın, ne olur" dedim. Geçmişi değiştiremem. 'İzmir Büyükşehir’in, İZBETON’un hataları yüzünden inşaatlardan gecikti, biz mağdur olduk' diyorlar ve bunun değerlendirmesini yapacak olan kişi ben değilim. Benim görevi, mümkün olan en hızlı bir şekilde o inşaatları yapmak ve hak sahiplerine, kooperatiflere teslim etmektir. Uzundere’de de ihaleye çıktık ama kimse girmedi. Yakında yeniden ihaleye çıkacağız. Gaziemir’de de ihaleye çıkacağız. Uzundere’de ruhsat dahi alınmamıştı ve o süreci tamamladık.” dedi.
‘KAÇ PARA TOPLANDI, NEREYE HARCANDI BİLMİYORUZ’
‘Kooperatiflerin hesaplarında farklı farklı, toplam 3.5 – 4 milyar lira dolayında para görünüyordu. Bu hesaplarla ilgili size bir rapor sunuldu mu? O paralar nerede?” sorusuna Başkan Tugay “Kooperatif üyeleri kimlerdir, bilmiyoruz. Bizde üye listesi yok. Çünkü İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZBETON şirketi, doğrudan kooperatiflerle muhatap. Sadece yönetimi biliyoruz. Yönetim kimleri üye yaptı, kaç lira toplandı, ne kadarı nereye harcandı, bilmiyoruz. Bu soruların yanıtlarını bilgi olarak istedik, vermediler. Muhtemelen mahkemede bunlarla ilgili tespitler yapılmıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne gelen Mülkiye Başmüfettişi o zaman bunlarla ilgili bilgilerin de elinde olduğunu söylemişti. Gerçekten orada harcama hatası var mı, suçlanan bir şey var mı, bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum! Bizim konumuz, binaları bitirelim, hak sahiplerine teslim edelim” yanıtını verdi.
‘DÜZENLEMEYE GİTMESEYDİK BEN DE CEZAEVİNDEYDİM’
‘5 yıllık Karşıyaka ve 16 aylık İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminizdeki icraatlarınızla ilgili operasyonlara Cemil Tugay’a dokunabilir mi?” sorusuna Başkan Tugay şu yanıtı verdi:
Normalde operasyonun bize de geleceği yönünde bir duyum almış değilim. İhtimal var mı? Var! Bazen eklentinin de eklentisi bir şekilde sizi de operasyonun içine dahil edebiliyorlar. Şunu söyleyeyim; kooperatiflerle ilgili düzenlemeye gitmemiş olsaydık, muhtemelen ben de şu anda cezaevindeydim. Karşıyaka ile ilgili bir şey çıkmaz, yok. Hırsızlık, yolsuzluk, asla öyle bir şey olamaz. Çok da güzel eserler bıraktım Karşıyaka’da. Karşıyaka’da 5 sene ne yaptı ki, söylemi var ki, bu beni çok incitiyor. Utan verici, kötü niyetli bir cümledir o iddia. Çok yanlış. Karşıyaka’da başarısız olsaydım, insanlar bana oy verir miydi? Bugün Karşıyaka’ya her gidişimde saygıyla, ilgiyle, sevgiyle karşılanıyorum. Halen Karşıyaka’ya hizmetlerimizi sürdürüyoruz. Defalarca orada neler yaptığımı söyledim, görmek isteyen görüyor. Adamın kafasında zaten kötüleme isteği var, çamur atma isteği var; malum Cengiz İnşaat hisse satışı olayı var, halen etiket olarak yapıştırmak isteyenler var. Bir gram hatamız olmayan, hiçbir usulsüzlük içermeyen, Allah’a da kula da vicdanıma da her dakika hesabını milyon kere verebileceğim lekesiz bir işi, öylesine kötü lanse ettiler ki… Küçülmeye gerek yok. Adı geçen o inşaat şirketine en büyük cezayı kesmiş bir belediye başkanıyım. O insanlara o cezayı kesmek yürek ister, cesaret ister. O cezayı o şirkete ödetmiş bir insanım. Üstelik, o insanlar, bu cezaya rağmen, 'başkanım sen görevini yaptın' dedi. 'Bunu bize bir düşmanlıkla yapmadığını biliyoruz, görevini yaptın' dediler. Bunu dedirttim ben o insanlara. Haksızlıklarının hesabını Allah’a versinler, millete versinler, kendi vicdanlarına versinler. Ben hakim değilim, savcı değilim. Benim görevim hizmet etmek. Hizmet ederken, milletin hakkının yendiği bir durum varsa, ona da karşı çıkarım, müdahale ederim. Karşıyaka benim için kutsal bir yer, İzmir benim yuvam. Karşıyakalılar benim akrabam gibidir. Senelerce Pazar sabahları herkes uyurken, arkadaşlarımızla sahilde çöp topladık, bir gram gocunmadım. Dediler ki koskoca belediye başkanı çöp mü toplar? Toplar! Çünkü ben şehrimin temiz olmasını istiyorum.

CHP’ye yönelik operasyonları değerlendiren Başkan Tugay şunları söyledi:
“Anlaşılması zor bir durum değil bu. 31 Mart seçimlerinde öyle bir sonuç çıktı ki CHP 1’inci parti oldu. Toplum, Cumhur İttifakı’na belli bir reaksiyon gösterdi, emekliler yoğun tepki gösterdi. Öğrenciler yoğun tepki gösterdi. EYT’den kaynaklı çok fazla emekli çalışma hayatından çıktı. Gençler de hem okuma için hem istihdam için ülkemizin kötü şartlara sahip olduğunu yaşayarak gördü. Bunlardan kaynaklı Cumhur İttifakı oy kaybı yaşadı. CHP de yenilenmiş yönetim kadrosu ile umut oldu. Böyle bir tabloda bu ücretlerle bugünkü piyasa şartlarında geçinmeniz imkânsız. Geleneksel çiftçilik ölüyor. Devlet bir fiyat belirliyor kesinlikle onu almıyorlar. Ekonomide ciddi bir daralma var ülke genelinde. Bunu aşmaya çalışıyor hükümet ancak dövizi yükseltmiyorsunuz, ihracat düşüyor. Pek çok şirket kapandı, kapanmaya devam ediyor. Tüm şirketler işçi azaltıyor. Devlet büyüyor ama özel sektör küçülüyor. Böyleyken ekonomik şarlar kötüyken çevremizde ülkemize yoğun mülteci göçü var, sınırlarımız güvenli değil, çevremizde savaşlar var, turizmimiz bunlardan olumsuz etkileniyor. Bu ortam çok kötü ve olumsuz ortam. Bunları çözecek yönetime ihtiyaç var. Bunlarla ilgili ülkemizde umutlandırılan bir ortam yok. Bu ortamda başarılı olmazsanız orantılı olarak başarınızı korumak için rakibinize müdahale etmeniz lazım. Rakibinizi zayıflatmanız gerekiyor. 31 Mart’ta yıldız isimlerle kazanılmış seçimleri bu isimleri itibarsızlaştırışsanız toplum desteğini geri çeker. Propaganda araçları, sosyal medya ve etkin kullanımı konusunda bizim hükümet tarafı ile başa çıkmamız mümkün değil. Birkaç TV kanalı var onları da kapatma tehdidi ile susturuyorlar. Bu tablo CHP’nin son seçimlerde başarısını halkın desteğini kaybetmesine yönelik çalışmalar. Bir ölçüde seçmenin etkilendiğini düşünüyorum. Bu bir süreç sadece bu günle değil bundan sonra olacaklara bakmak lazım. Bizim belediye başkanımız buradan gitse de yerine gelecek belediye başkanı arkadaşımız halkın beklentilerini karışılmak için yoğun çaba içinde olmaya devam etmeli. İzmir’de el değiştirme sürecine eski-yeni uyuşmazlığı oldu. Bu yeni uyuşmazlığından değil eskinin yeniye yönelik tavrından oldu. İzmir eski yönetim taraftarıyken ben ve küçük grup yeni tarafta kaldık kurultay sürecinde. Bu uyumsuzluk devam etti. Ülkenin çoğunda böyle olmadı. Eski adaylarla devam edildi. Biz de zaman geçtikçe kendi bölgemizde daha başarılı olacağız. Yerel yönetimlerin başarısı devam temeli ve artmalı. Partimizin de biraz daha çok toplumun derinden hissettiği sorunlara karşı yeni politikalar üretmeli. Öncelikle yoksulluk, işsizlik ve ekonomi sorunları verilmeli. Ancak bir yandan hepimizin Türkiye hayali var. Türkiye güçlü ve büyük bir ülke. Büyük bir ülkede kalkınma ve refah istersiniz. Bizim temel sorunlarımız var. Hala adil bir yargılama, doğru bir sistem olduğunu görmüyor ve düşünmüyoruz. Demokrasini doğru işlediğini görmüyoruz, bağımsız bir basın görmüyoruz, parlamenter sistem görmüyoruz. Güçlerin ve kararların 1 kişide toplandığı bir sistem. Cumhurbaşkanı var ve Cumhurbaşkanının memur olarak atadığı bakanlar var. Türkiye gibi büyük bir ülkeyi yönetmeniz için çok akla, çok sese ve gerektiğinde birbirini eleştirebilen bir ekibe ihtiyacınız var. İnsanlarımız ülkemizdeki sorunlarla ilgili bir şey bekliyor bizden.




