EGEDESONSÖZ – İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, SONSÖZ TV’nin konuğu oldu. Gazeteciler Fatih Yapar, Ender Aldanmaz ile Gazeteci-Araştırmacı Ümit Yaldız’ın sorularını yanıtlayan Başkan Tugay gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Programda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin belediye şirketlerinden İZDOĞA, İZULAŞ ve İZBETON’da çalışan 1030 işçiyi işten çıkarma kararı alması ve işten çıkarmaların başlaması sonrası bu şirketlerde örgütlü Belediye-İş İzmir Şubeleri’nin yaptığı eylemler ele alındı.
İNŞALLAH YAKINDA NOKTAYI KOYACAĞIZ
Başkan Tugay, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“İnşallah yakında noktayı koyacağız. Tüm bunların nedeninin ne olduğu sorulmalı. Cemil Tugay, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bu sorunları neden yaşıyor? Bir; idari bazı hatalar var, hukuki hatalar var, sözleşmelerde. Geçmişten bize geldi bunlar. İkincisi; belediyenin bütçesi, personel yükünü kaldırmıyor. Belediyelerin hepsi, bütçe eşitliğini sağlayamıyor. Gelirler, giderleri karşılamıyor.
EN BÜYÜK GİDER PERSONEL GİDERİ!
Bunun birçok nedeni var. Ülkede o kadar büyük bir enflasyon var ki, giderler sürekli artıyor, gelirler aynı oranda artmıyor. 2021’den beri böyledir. İlçe belediyelere İller Bankası’ndan gelen para, bir zamanlar bütçenin yüzde 70’iydi. Ben başladığımda yüzde 50’lerdeydi, ayrıldığımda yüzde 15’lere düştü. Pandeminin, ekonomik krizin, depremin etkisi oldu. En büyük gider kalemi ne? Tüm belediyelerde personel gideri! Personel gideri neden fazla? İki nedenden birisi; kaldırabileceğinizden sayıca fazla personel olabiliyor. İkincisi de ödediğiniz ücretler ve toplu iş sözleşmelerindeki artışlar, sendikaların talepleri, belediye başkanlarının buna boyun eğmeleriyle öyle artıyor ki, toplumun gerçeklerinden uzaklaşmaya başlıyor.
Kamu işçilerine zam konuşuluyor şu günlerde. En son gelen rakam, ilk 6 ay için yüzde 17, ikinci 6 ay için yüzde 10 idi. Bizim son toplu iş sözleşmesinde verdiğimiz rakam yüzde 30, artı yüzde 19 oldu. Bu rakamlar ortalamanın üzerindedir. Bu artışlar, size bütçeye yük olarak dönüyor.
YATIRIMA PARA KALMIYOR
Personel maaşı ödemek dışında bizim başka giderlerimiz de var. Toplu ulaşımı destekliyoruz, altyapı giderlerimiz, sosyal hizmetlerimiz var. Gelirin gideri karşılamadığı ama yapmanız gereken çok şey var. Artı şehrin yatırıma ihtiyacı var ki, ona para kalmıyor. Çalışan arkadaşların hakkını ödemek çok önemlidir. Onları asla ikinci sıraya koymuyorum, ilk sırada. Ama biz belediyeyiz, 4,5 milyon insana hizmet etmemiz gerekiyor, yeni doğmuş bebekten 100 yaşındaki insanımıza hizmet vermemiz gerekiyor. Kredi borçlarını ödemek lazım. Yarım kalmış projeleri tamamlamak lazım. Stat yapmamız lazım. Bunları bütçede bulamazsak, insanların hakkını yemiş oluruz. Dolayısıyla benim görevim, bütçenin denkliğini sağlamaktır”
BELEDİYENİN SAHİBİ 4,5 MİLYONLUK İZMİRLİDİR
Egemenlik Evi önünde yapılan eylemde kullanılan “Yaşar Usta” posteri hakkında yorum yapan Tugay, “Hani filmde bir sahne vardır ya, Yaşar usta patrona gider, milyarder para babası, sen mi güçlüsün, ben mi güçlüyüm? Yaşar usta, ben güçlüyüm, der. Bunu tutmuşlar, Cemil Bey, sen, patron, milyarder para babası, sen mi güçlüsün, biz mi güçlüyüz? Biz güçlüyüz, diye yazmışlar. Arkadaş sakin olun! Böyle bir propaganda yapmak istiyor olabilirsiniz ama ne patronu, ne milyarder para babası? Ben belediye başkanıyım, ben halkım, memurum, halkın görevlendirdiği birisiyim. Belediye şirket değil ki, ben patron olayım? Ben keyfimin istediği gibi hareket edemem burada. Sen şunu al, sen bunu al, diyemem. Neden? O para benim param değil ki? İşçiye memura o paraları cebimden vermiyorum ki? Belediyenin kasasındaki paranın tamamını halk veriyor. Sonuçta belediyenin patronu Cemil Tugay değil, belediyenin patronu halktır, İzmirlilerdir. Belediyenin sahibinin 4,5 milyonluk İzmir halkı olduğunu kimse unutmasın. Orada sen Cemil Bey değil de, ey İzmir halkı, diye yazı koymaları gerekirdi. Ben, halk adına sözcüyüm, sorumluluğumun gereğini yapmam lazım. Anlaşmazlığın temelinde belediyenin bütçesinin bu maaşları ödemeye yetmediğini, bunları ödemenin yanında diğer hizmetleri yapması gerektiğini kimse unutmamalı. Benim haklılığım buradan geliyor. Yüzde 100 haklıyım. Sorumsuz davranırsam, bunun altından kalkamam. Belediyede çalışan sayısını azaltmamız gerekiyor ki, göreve başladığımdan bu yana biraz olsun azalttım” dedi.
İŞPORTACILIK, HAMALLIK YAPTIM
Belediye-İş Sendikası Başkanı Nihat Yurdakul’un kendisini hedef alan sözlerine yanıt veren Tugay şunları söyledi:
“Sendika genel başkanı, tarihinin en kötü konuşmasını yapmıştır. Bu kadar sorumluluktan uzak, bu kadar çarpıtmada bulunan birinin genel başkanlığını sorgularım arkadaş! Hakkını savunacaksın ama yalan söyleyemezsin, karalayamazsın. Sen açlığın ne olduğunu bilir misin, diye soruyor. Bilirim tabii ki. Ben bir öğretmen çocuğuyum. İşportacılık yaptım, hamallık yaptım zamanında. Köyde aç kaldım. Doktor olarak atandığım köyde vallahi billahi aç kaldım. Asgari ücret alan da benim çalışanım olmasa da benim vatandaşım.
Öylesine acıklı mesajlar geliyor ki, içim paralanıyor. Her birine kol kanat olmak istiyorum. Bu insanlar bunu hak edecek ne yaptılar? Bir bebek annesinden doğduğunda, günahkar mı oluyor? Devlet devlet olacak, bunların hepsine sahip çıkacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi de devlettir. O insanları ne aç bırakacak, ne açıkça bırakacak. Ben devletim ama canımın istediğine para dağıtma özgürlüğüm yok arkadaş!
SEÇİM DÖNEMİNDE EYLEM YAPMAYA KALKTILAR
Biz kimseyi işten çıkarmak istemiyoruz. Ama beyefendiler öylesine ahlaksızca bir şey yaptılar ki, ve hala iftira atıyorlar, neymiş efendim, seçimden önce Belediye İş sendikası benimle konuşmuş. Konuştu. Seçime 10 gün kala dedi ki, biz greve gideceğiz! Daha grev zamanı gelmemiş. Görüşmeler son noktaya gelmemiş. Niye eylem yapıyorsunuz? Belediye görüşme masasından kalkmış! Ee ne istiyorsunuz? Masayı tekrar kursunlar! Tamam dedim, konuşurum; siz greve gitmeyin, eylem yapmayın! Kimi aradım, Barış Karcı’yı aradım, genel sekreter. Barış Bey, görüşmeyi neden kestiniz, diye sordum. Barış Bey, çok anormal talepleri var, bunları karşılayamayız, o yüzden kestik, yanıtını verdi. Seçim olsun, ondan sonra görüşmeler devam eder diye düşündük açıklamasında bulundu ayrıca. Bu adamlar maraza çıkarmaya çalışıyorlardı seçim ortamında. Bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlardı.
YUH! HAKİKATEN YAZIK! AYIP!
Bunları anlattım Barış Bey’e ve onları çağırın masaya, görüşmelere başlayın, dedim. Görüştüler, seçime 5 gün kala, duydum ki anlaşmışlar. Coşkulu bir ortam, eyvallah. Vallahi sormadım, ne kadar oranda anlaştılar diye. Yardımcı ol diye bana geldiler, oraya beni çağırmadılar, dedim. Ben de gideydim, tebrik edeydim. Sayın Genel Başkan Nihat Yurdakul diyor ki, onun bilgisi dahilinde anlaşma yapıldı! Yuh! Hakikaten yazık, çok ayıp! Ben görüşün dedim de yüzde 20, yüzde 25 artış verilmesi gereken bir toplu sözleşmede yüzde 67 zam yapın mı dedim? Barış Bey’e dedim ki o zaman, siz görüşmelere başlayın, biz gelince sözleşmeyi yapalım! Niye bu konuyu çarpıtıp yalan söylüyorlar, anlamıyorum.
ANKARA’DA ADAMLARA YALVARDIM!
Ondan sonra belediyenin dengesi bozuldu. Neden? Belediyede iki sendika var, ikisinin de ayrı ayrı toplu iş sözleşmeleri var. Birinde anormal artış verilmiş, diğeri aşağıda kalmış. Sendikalar arasında zaten rekabet var. Ben seçildikten sonra, az alan sendikanın temsilcileri geldiler, o artış yüzünden bizim arkadaşlar mağdur oldu, onlara ek artış verilsin, dediler. Bu nedenle yüzde 7 artış vermek zorunda kaldık. Geçen topu iş sözleşmesi sürecinde Genel İş Sendikası, haklı olarak, eşit işe eşit ücret istiyoruz, dedi. Aynı işi yapıyoruz, biz de aynı ücreti istiyoruz, dediler.
Ben yalvardım ya, Ankara’ya gittim, iki sendikanın genel başkanlarını da ziyaret ettim. Bu adamlara altı ay yalvardık. Kardeşim, biz bu parayı ödeyemeyiz, bütçemiz bunu karşılamaya yetmiyor, yapmayın etmeyin, dedin. İşe devam primi diye bir şey var. İşe devam zaten zorunlu! Bunun primi mi olur? Rapor almama primi diye bir şey olur mu? Hastaysan rapor alırsın, değilsen almazsın! Hasta olup da rapor almamak gibi bir şey olmayacağı için rapor almamış olmamanın primi de olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde yok, ahlaki bir şey değil, dedi.
NE PİRİŞTİNA’SI, YAZIKLAR OLSUN!
Nihat Bey, bunun taa Ahmet Piriştina zamanında olduğunu söyledi. Yazıklar olsun! Türk halkına, milletimize, bu adamı şikayet ediyorum. 2020 yılında toplu iş sözleşmesine konmuş bir şey bu. Ne Piriştinası? Ölmüş adamın niye günahını alıyorsun? Aziz Başkan zamanında böyle bir şey yoktu. Niye bu iftirayı atıyorsunuz o insanlara. Belediye İş’in marifeti bu. Yazık ki onu kabul edenlere! O parayı cebinizden mi veriyorsunuz? İşe devam primi ne demek arkadaş? Bu halkın parasını o şekilde çarçur edemezsin, öyle anormal ücretler isteyemezsin! Belediyeyi bu şekilde istismar edemezsin! Bu ülkenin başka işçisi yok mu? Yüzde 10-15 aralığına sıkıştırılmış kamu işçisi işçi değil mi? Haftada bir gün izin çok görülen turizm işçisi işçi değil mi? Diğer belediyelerde çalışanlar işçi değil mi? Esnafın, köylünün hakkı yok mu? Tüm bu milleti yok sayacağız, sadece Nihat Yurdakul’a bağlı sendikanın işçilerini mi gözeteceğiz? Adalet mi bu? Ben böyle mi belediye başkanlığı yapacağım? Kimse bana bunu yaptıramaz.
İŞTEN ÇIKARILANLARIN VEBALİ NİHAT YURDAKUL’UN!
Hele hele tehdit eder gibi orada basarız, burada kovalarız, orada bilmem ne yaparız, diyemezler. İşten çıkarılan insanların vebali, Nihat Yurdakul’un boynundadır. O adam, o işçilerin başkanı olmaya layık değil. Böyle liyakatsız insanları sendika başkanı yaptıkları için onu seçenler utanmalıdır. İzmir’e bu kötülüğü yapamayacaklar, yaptırtmayacağım. Bu haksızlığı, belediye meclisini basarak kabulleneceğimi mi düşünüyorlar? Cemil Tugay’ın böyle bir insan olduğunu mu düşünüyorlar? Ben öyle bir insan değilim. Patron halktır. Herkes haddini bilecek. Öyle bana imtiyaz verilsin, sonra ne hali varsa görsün, diyemezsin. Ben o halkın temsilciyim, bu haksızlığa ve adaletsizliğe izin vermeyeceğim. 2020 yılında yapılan o toplu sözleşmesine koydukları işe devam primini de kaldıracaklar. Yüksek maaş aldıkları halde eylül ayında ilave istedikleri zammı elbette alamayacaklar. Eğer dediğimi yapmazlarsa, ben de mecburen işten çıkaracağım. O insanlar, sendika yüzünden işten çıkarılıyorlar. O bütçeyi denkleştirebilelim diye bunu yapıyoruz. Bu nedenle dedim ki, eylem yapmanız gereken yer Egemenlik binası önü değil, sendikanın önüdür! Bu sorumsuz insanlar yüzünden bu halde o insanlar. Ve o insanlar, biz sizin önerdiğiniz rakamı kabul etmeye hazırız, koysunlar sandığı, kararı işçi versin, diyor. Çıkacak sonucu bildikleri için sandık koymuyorlar.
SENDİKACI 1 NİSAN GÜNÜ EŞİNİ İŞE SOKTURDU
Neden böyle istiyorlar? Kendi iktidarlarını devam ettirmek için böyle istiyorlar. Sendika sayesinde elde ettikleri faydaların devamını istedikleri için böyle yapıyorlar. Ben buna mı izin vereceğim? Beş zabıta arkadaşımızı yaraladılar. 350 kişi işten çıkarıldı, orada 100 kişi yok. Haksız olsam, en azından o insanlar orada olurdu. Yine diyorum ki, biz bu arkadaşları geri alalım, ama şu saçma sapan, hukuksuz iki tane primi kaldırın, eylülde yapılmasını istediğiniz artışı da kaldırın, biz bu kurumun içindeki ücret adaletsizliğini giderelim. Bundan sonrası için de bütçemizi denkleştirelim. Çalışanlarda sorun yok. Sendika bize bu zamanda sahip çıkmayacak da ne zaman sahip çıkacak? Savaş denen şube başkanı arkadaş bu sorumsuzluğu yaptı, yüzde 67’yi imzalattı Tunç Soyer’e… Ondan sonra biz bu duruma düştük. Sonra ne yaptı arkadaş? 1 Nisan günü eşini belediyede, anaokulunda işe başlatmış. Savaş Bey, sayın şube başkanı! Biz bu işçilerin hakkını savunuyoruz, diye ortalıkta geziniyorlar. Kusura bakmayın, ben buna isyan ediyorum. Bu şekilde sendikacılık olmaz. Sendikacılık yapacaksan, bugün 3 kuruşluk artış yapılan kamu işçilerinin sendikacılığını yapacaksın! Buralarda yüzde 67 zammı alıp insanlara yalan söylemek kolay. Bu mu senin yapacağın sendikacılık? Asgari ücret kaç lira bu ülkede? O rakamı kabul eden, senin bağlı olduğun sendika değil mi? Orada gıkınızı çıkarmıyorsunuz. Emekli maaşına gıkınızı çıkardınız mı? Savaş bey, utanmadan ne bana iftira atabilirsin, ne de kendi haksızlığını yalanlarla örtebilirsin! Biz zorunlu olarak 1030 kişiyi işten çıkarma kararı aldık, 350’li rakamlara geldiği zaman, ‘duralım’ dedim. Sendika geri adım atsın istedik. Geri adım atmadılar. O insanların işlerini kaybetmesi, onların umurunda değil. Ama belediyenin bütçesini denkleştirmek, benim umurumda. Yemin ederim, o insanların işlerini kaybetmesi, onların umurunda değil. Bütçeyi denkleştirmek için 1030 rakamına ulaşmak zorundayız. Sendika geri adım atmadığı takdirde, o 350’nin üzerindeki insanları da işten çıkarmak zorunda kalacağız. İşçi arkadaşlardan rica ediyorum; gitsinler, sendikalarını ikna etsinler. Ben tersini kabul edemem, sorumsuzluktur bu.
ŞUBE BAŞKANI ZABITAYI YARALADI
Kafama göre para dağıtamam, o para benim param değil, halkın parası. O paranın, halka hizmet olarak gitmesi gerekiyor. Aynı zamanda diğer personelin de hakkı var burada. Genel-İş’le imzaladık, yüzde 30 artı 19… Metro A.Ş. ile aynı oranlarda imzaladık. İZDENİZ’le de imzaladık, yüzde 30 artı 19… Onlarınki sendika değil mi? Sen zaten bunların hepsinin üzerinde alıyorsun. Çıplak maaşın üzerine bir sürü prim var, şu var, bu var, ikramiye var. Bunları alt alta koyduğunuz zaman 80 bin liranın altında maaş alan yok. Bunu veriyoruz zaten, neden bunun üzerinde zam istiyorsunuz? Bunun üzerine niye ilave zam istiyorsunuz? O zaman makas yeniden açılacak. Bu adaletsizliği kabul edemeyiz. Sorumsuz bir sendika genel başkanı orada saçma sapan konuştu diye, şube başkanı geldi zabıtayı yaraladı, meclisi bastı diye mi ben doğrularımdan vazgeçeceğim?
MAHKEMEYLE GERİ DÖNÜŞ OLMAZ
Hadlerini bilsinler. Buna izin vermeyeceğim. İzmir halkının da buna izin vermeyeceğini çok iyi biliyorum. Sabrımızı zorlamasınlar. 680 işçiyi daha işten çıkarır, vebali hepsi Nihat Yurdakul’un boynunadır. Yaptıkları illegal her şey için de hesabını sorarız. Burası benim dükkanım değil, bu para benim param değil. Herkes sınırını bilecek. 80 bin lira maaş alırken, üzerine yüzde bilmem kaç daha zam isteyemezsiniz. Geri adım atacaksınız, buna mecbursunuz. Gerekli yazışmaları yaptıktan sonra bunları bir ay içinde işten çıkarma hakkınız var. Tazminatlarını verip çıkarıyorsunuz. Bunun mahkemeyle geri dönme ihtimali falan yok. İnsanlara öyle de yalan söylüyorlar. Mahkemeye vereceksiniz de işe geri döneceksiniz, falan. Geri dönüşleri imkansız. İşçi arkadaşların sendikayla ilişkilerini gözden geçirmelerini tavsiye ediyorum. Bu kişilerin, onları temsil etme liyakatı yok. İnsanların ekmekleriyle oynuyor bunlar! Kendi kazançları için yapıyorlar bunu.
ARKAMDA 4,5 MİLYON İZMİRLİ VAR!
Meclis basmakla olmaz bu iş… Basamazlar bu meclisi… Böyle saçmalık olmaz. Meclisi izlemeye gelecek olan adam adam gibi gelir, sakin sakin izler. Çevrenize bir sürü insan toplayacaksınız, bağıra çağıra düdük çalarak kapının önüne geleceksiniz, ‘biz meclise gireceğiz’ diyeceksiniz. Derdiniz meclisi çalıştırmamak. Ama o meclis çalışmak zorunda… Burası dingonun ahırı değil! Siz de gelip orayı burayı basamazsınız. Ben belediye çalışanı arkadaşlarımızdan sorumlu davranmalarını bekliyorum. Çok şükür ki hepsi sorumlu davranıyor. Sorumsuz davrananla sakince yolumuzu ayırıyoruz. Hepimiz burada kamu çalışanıyız, tabi ki de hakkımızı, hukukumuzu savunacağız ama canımız istedi iş bıraktık, belediye meclisi basmaya kalktık, belediyenin binasını işlemez hale getirdik. Var mı öyle şey? Değiştirsinler bu tavrı. Hele Türkiye bu durumdayken, insanlar bu kadar sıkıntıdayken… Olmaz, bunu kabul etmiyorum. Önlerinde dimdik dururum, arkamda da 4,5 milyon insanın olduğunu gayet iyi biliyorum. Nihat Yurdakul beyefendi sakin olsun, aklını başına toplasın. Ne demek işe gelme primi, rapor almama primi? Bunları tabi ki almayacaksın! 2020’de konulan madde bu ve o sorumsuzluğu geleceğe taşımayacağız. Siz de diğer sendikalara, memurlara göre adaletsiz bir ücret talep etmeyeceksiniz. Tabi ki geri adım atacaksınız. Zamanında doğru dürüst, hakkaniyetli bir sözleşmeye imza atmış olsaydınız bugün kimse sizden geri adım atmanızı istemezdi. Haksızlığı yaptığınız için geri adı matın diyoruz. Seçimden 1 gün sonra karısını işe sokmuş arkadaş… Bu insanlar mı işçinin hakkını savunacak? Bunlar mı sorumluluk sahibi insanlar?





