Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – 112 Acil Çağrı Merkezlerine yapılan asılsız ihbarlar, artık bunu yapanların, merkezi gereksiz yere meşgul ederek eğlenenlerin yanlarına kar kalmayacak. TBMM’de kabul edilen yeni yasal düzenlemeye göre, asılsız ihbarda bulunanlara 1500 lira idari para cezası uygulanacak. Eğer ekipler, asılsız ihbarda bildirilen yere giderse, yani sahaya inerse, o zaman kesilecek ceza 15 bin lira olacak.

15 BİN LİRA CEZA YAZSANIZ NE OLUR, TAHSİL EDEMEZSİNİZ Kİ
2024 yılında 112 Acil Merkezlerine 103 milyon çağrı gelirken, bunların yüzde 28’inin yani 29 milyonunun; 2025 yılın ilk üç ayında da 14,6 milyon çağrının 5 milyonunun asılsız olduğu tespit edildi. Bu kadar yoğun asılsız ihbarın önüne idari para cezası uygulamasıyla geçmek mümkün mü? Yasal düzenlemenin uygulanabilirliği var mı? Bu soruları, Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol’a sorduk.

Başkan Doğruyol, sağlık politikalarının vatandaşı memnun etme temeline dayandırıldığını, bu nedenle 15 bin lira gibi bir ceza kesilmesinin mümkün olmadığını söyledi. “500 lira, hatta 100 lira bile kesemezler” iddiasında bulunan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, “yasanın uygulanabilirliği yoktur” ifadesini kullandı.

ChatGPT kullananlarda beyin aktivitesi azalıyor
ChatGPT kullananlarda beyin aktivitesi azalıyor
İçeriği Görüntüle

AB ÖYLE İSTİYOR DİYE TEK NUMARA YAPMAK ZORUNDA DEĞİLDİK
15 bin liralık ağır para cezası uygulamasının mantıklı bir tarafı olmadığının altını çizen Ahmet Doğruyol, “Oy gelsin diye vatandaşı memnun etmeye yönelik kararlar alarak sağlığı yönetmeye çalışıyorlar. Burada vatandaşı memnun edecek bir şey yok” dedi. Doğruyol, acilen sağlık ve polisin numaralarına geri dönülmesi, tek numaralı sistemden vazgeçilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Bırakın 15 bin lirayı, 500 lira, 100 lira alsalar bile yeter. Onu da alamazlar, yazamazlar. Sağlığı yönetenlerin burada böyle mantığa uymayan düzenlemelerle kafa yoracaklarına, bu işin tek numaralı sistemle düzgün yürümediğini kabul edip eskisi gibi 112 Acil ve 155 Polis hatlarını yeniden açmak için çalışsalar daha faydalı olurdu. 11 Mart 2002 tarihinde tek numaralı Acil sistemine geçildi. Bu, tamamen zaman kaybı demektir. Avrupa Birliği’ne uyacağız diye vatandaşların tek numaralı sistemle aşırı zaman kaybı yaşamasının önü açıldı. Önce buna çare bulmak lazım. Vatandaş 112 Acil’i arıyor, ön çağrı karşılıyor, vatandaşın bilgilerini alıp sorununu dinliyor. İkinci aşamada polise veya sağlık hizmetlerine bağlanıyor, vatandaş derdini bir de orada anlatıyor. İlla Avrupa Birliği uygulamalarına uyacağız diye bunu tek numara yapmak zorunda değildik. Vatandaş 112’yi aradığında doğrudan ambulansa, sağlık hizmetlerine, 155’i aradığında emniyete ulaşıyor, derdini anlatıyordu. O sistem oturmuştu. Şimdi vatandaşa eziyet ediliyor.”

SAĞLIKTA SANİYELERİN ÖNEMİ OLDUĞUNU UNUTUYORLAR

Kaldı ki sağlıkla ilgili bir sorunda dakikaların, hatta saniyelerin çok kıymetli olduğu bir durumda, zaman kaybına yol açacak. Bir çatışma var diyelim ve polise ulaşıp bilgi verilinceye kadar zaman kaybı oluyor. Bizim sağlık politikalarımız vatandaş memnuniyeti üzerinden yürütülüyor. Ambulanslarımızın gittiği vakaların yüzde 70’i, aslında gitmemesi gereken vakalardır. Ölüm riski taşıyan vakalara gidilmesi gerekir. Ölüm riski taşımayan vakalara giden ambulanslar nedeniyle, gerçekten kalp krizi geçiren, acil tıp ekiplerinin müdahalesine ihtiyaç duyanların hakkı gasp ediliyor, mağduriyet yaşanıyor. Ambulans, dolmuş taksi gibi kullanılamaz. Sağlık hizmetleri sunumu, siyasi ranta kurban edilemez. Numaralar, eskiden olduğu gibi ayrı ayrı olmalı. Asılsız ihbarların önüne geçmenin de bir yolu vardır elbette. Para cezası, bir formüldür ama en etkili yöntem olduğu söylenemez. Asılsız ihbarda mı bulunuldu? Emniyet güçleri o kişiye ulaşır, sen bir kamu görevlisini neden asılsız ihbarla meşgul ettin, deyip ifadesini almalı. Bir gece nezarette kalmalı. 15 bin liralık cezanın mantıklı bir tarafı yok, çünkü ceza, ödenebilecek bir ceza olmalı.”