O, beyaz perdenin...

Sönmeyen bir yıldızıydı...

Bambaşka bir aktördü...

Mavi gözlüydü...

Acayip yakışıklıydı...

Ama hep “canavar ruhlu adam” rolüyle şöhretine şöhret kattı...

17 yıl önce...

Yeşilçam’a ve hayranlarına veda etti...

O sırada 88 yaşındaydı...

***

Şaşıracaksınız ama..

Bırakın Yeşilçam’ı...

Dünya sinema tarihinin...

Rekortmenlerinden biriydi...

“Kimisi küçük, kimisi büyük roller” diye ayırım yapmadı...

Öldüren Şehir... Aramızda Yaşayamazsın... Beyaz Cehennem... Ecel Köprüsü... Son Şarkı... Evlat Acısı...

Hiç unutulmayan, iz bırakan...

“400 filmde” kamera karşısına geçti...

Hep “kötü adam” rollerinde oynadığı için...

Seyircinin “beddualarını ve nefreti”ni sürekli üstünde taşıdı...

Hiç unutmadım...

Yıllar önce...

Yazlık sinema boşalırken kadınlardan biri...

O aktör için...

“Boynu devrilsin...” diyordu...

İşte bu kadar “capcanlıydı” bizim izleyicimiz!

***

Sarışındı ve mavi gözleriyle…

Genç kızların kalbini hoplatan aktördü…

Kadere bakın ki…

Milyonda bir bile örneğini bulamazsınız…

10 Mart 1920 / Çarşamba gözlerini açtı bu dünyaya...

Veda ettiğinde ise...

Takvimler...

10 Mart 2008 / Pazartesi’yi işaret ediyordu...

 ***

Türkiye'nin Ermeni asıllı vatandaşlarındandı…

Asıl adı; Kirkor Cezveciyan'dı…

İstanbul Bakırköy'de doğdu…

88 yıl burada yaşadı ve son nefesini yine Bakırköy'de verdi…

***

Ve yine...

Bakırköy'deki Bezazyan Lisesi'nden mezun oldu…

Yüz hatları çok dikkat çekiciydi…

Gösterişli bir delikanlıydı…

Ticarete atıldı; boru imalatçısı oldu…

Kesmedi o meslek; tuhafiyecilikte karar kıldı…

Hayatında bi'kez Bakırköy'den ayrıldı…

O da askerlik için…

Dostlarına Balıkesir'deki askerlik günleri için şöyle derdi:

“Gayrimüslim olduğum için elime silah yerine kazma kürek verdiler... Akhisar - Sındırgı yolunun yapımında emeğim büyüktür…”

***

Türkiye'nin 50'li yıllarından söz ediyoruz…

Ünlü sinema yönetmeni Lütfi Akad'ın asistanı Sırrı Gültekin

Çok yakın arkadaşıydı…

Teşvik etti; bastırdı ve…

1,83 metre boyunda, şık, yakışıklı ve fiziği yerinde…

Olgun erkek tiplemesine uygun bir portre çizmenin avantajıyla…

Tam 72 yıl önce (1953)…

“Öldüren Şehir” filmiyle kamera karşısına geçti…

Daha ilk filmde...

Sinemaya meraklı genç kızların nefesini kesti…

***

Siyah-Beyaz dönemin “gıcık eden” kralıydı…

Renkliye geçişte de “en yakışıklı kötü adam” rolü devam etti…

En önemli özelliği şuydu:

Seyirciyi azdırmayan…

Kendisinden nefret ettirmeyen bir kötü” adamdı…

Hem sarışın hem mavi gözlüydü…

Mesela…

Erol Taş gibi değildi…

Kent soylu, mevki sahibi zengin bir kötü adamdı!

Sadece sıkı bir aktör olmadı…

Başka meziyetleri da vardı…

Yine mesela…

60'lı yıllarda altı filme yönetmenlik yaptı…

İki sinema filminin senaryosunu yazdı…

Yedi filmde yapımcılığı üstlendi…

2003'te oynadığı TV Programı “Yeşilçam Denizi” ile…

Sektöre veda etti…

Bi'daha hiç kamera karşısına geçmek nasip olmadı…

Beyaz perdeye ise...

1977'de çevirdiği İkimiz de Sevdik” filmiyle…

“Hoşça kal” demişti…

***

Sinemaya kırgındı ama belli etmezdi…

İçini dökerken, yakınlarına hep şöyle derdi:

“Ne teklif gelirse gelsin, hep kötü adam oldum...

Bu büyük bir dezavantajdı…

Ne iyi bir rol gelir, ne de parası iyidir…

Oysa kötü adam olmasa, jönler nasıl sivrilip sevilir?”

***

Yeşilçam'dan söz açıldı mı, adeta yüreği daralırdı:

“Bizde sinema güzel sanatlardan mıdır, sanayi kolu mudur belli değil… Çalışır çırpınırsın; beri tarafta 50 lira haftalıklı adama 150 bin liralık işi teslim ederler…”

***

Emekli oldu; oturamadı evde…

Yaşıtlarının takıldığı kahvelere de alışkın değildi…

Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda…

Kendi adını taşıyan bir Milli Piyango bayii açtı…

Yıllarca o işle avundu…

Eski topraktı, doktora gitmeyi sevmezdi…

Kızı Çiğdem Taşlıdan'ın yanında yaşıyordu…

Gribe yakalandı; bir ay iyileşemedi…

Hastaneye gittiğinde kansere yakalandığını öğrendi…

Kızına ve torununa daha sıkı sarıldı…

Son günlerini…

Kızının ve torunun gözlerinin içine bakarak geçirdi…

Geçmiş olsun'a gelenlere…

Son güne kadar hep İyiyim…” dedi…

Ölümden çok korkuyor ama belli etmemeye çalışıyordu…

Doğum tarihi olan 10 Mart'ta…

88 yaşında uykusunda bir melek gibi…

Bu dünyadan göçtü, gitti…

Hayata veda ettiği akşam...

Ne kadar arkadaşı varsa aramış; “Allahaısmarladık” demiş...

Sabah da hayatını kaybetmişti...

***

Büyük aktördü…

Yıllarca Hat Sanatı” ile ilgilendi…

Vefatı sonrası…

Bakırköy Ermeni Kilisesi'ndeki cenaze töreninde sergilenen…

Renkli boncuklarla bizzat yaptığı…

“Allah” lafzı ve Kur'an ayetleri

Herkesin dikkatini çekmiş; hayranlık uyandırmıştı…

***

 

Sizlere…

Şakakları kırlaşmış bukleli sarı saçlı…

Kartal burunlu, keskin çizgili yüzü…

Derin bakışlı mavi gözleri ile…

Türk Sineması'nın unutulmaz aktörü…

Kenan Pars'ı hatırlatmaya çalıştım…

Kimimiz üstlendiği rol'den nefret etti…

Bazılarımız ise…

O’nu sergilediği performans nedeniyle gizli gizli alkışladı…

Dikkatle izleyin, TV'deki yerli dramaları…

Daha bi'tanecik…

Kenan Pars ayarında bir aktörle karşılaştığınızı söyleyebilir misiniz?

Nokta…

Hamiş: Kenan Pars’ın, biricik kızı Çiğdem Taşlıdan, İstanbul Beylikdüzü’nde özel Anaokulu sahibesi olarak tanınıyor... Taşlıdan, babasının Müslüman gibi yaşadığını belirterek, “Son iki gününü Kelime-i Şahadet getirerek geçirdi...” demişti...

Sonsöz: “Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir… Çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar… / Hz. Mevlana…”