EGEDESONSÖZ – İzmir'de geçtiğimiz yaz aylarında özellikle Karşıyaka ve Bayraklı'yı etkileyen yoğun yangınlar yaşandı. Günler boyu süren yangınlardan sonra ormanlık alanlarda zarar meydana geldi.
Yangınların ardından İzmir'in Bayraklı ilçesinde bulunan bazı ormanlık alanlar, Cumhurbaşkanı Kararı ile birlikte orman sınırları içerisinden çıkartıldı. Karar ise tepkilere yol açtı. Kararla ilgili açıklama yapan TEMA 90 hektarlık alanında imara açıldığını ve bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu dile getirdi.
Karara karşı Doğa Derneği, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Ege Çevre ve Kültür Platformu Derneği, Av. Arif Ali Cangı, İzmir Büyükşehir Belediye eski Başkanı Tunç Soyer, Av. Senih Özay ve bazı vatandaşlar iptal davası açtı.
Açılan dava sonra dosyayı inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesi, bölgede bilirkişi incelemesine karar verdi. Ancak mahkeme, keşif ve bilirkişi incelemesi için 180 bin TL para talep etti. Karar, davacılara tebliğ edildi. Kararda miktarın yatırılmaması durumunda dosya üzerinden karar verileceği belirtildi.
Talep edilen 180 bin TL'lik bilirkişi ücreti ile ilgili davacılar itiraz etti ve ortak açıklama yaptı.
Açıklama şu şekilde:
ADALET ARAMANIN BEDELİ: 180.000 LİRA!
İzmir'de 2024 yılının Ağustos ayında başlayan ve günlerce süren orman yangınlarının ardından, 90 hektarlık yangından zarar gören orman alanın da bulunduğu Bayraklı ilçesinde 375 hektarlık bir alan, 31 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 8903 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile orman sınırları dışına çıkarıldı.
Anayasa'nın 169. maddesinde yer alan "Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir." hükmüne aykırı olan bu kararın iptali talebiyle sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar tarafından 20 Eylül 2024 tarihinde dava açıldı.
Danıştay 8. Dairesi, dosyada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. 22 Nisan 2025 tarihinde davacılara, bu işlemler için 180.000 TL'nin 10 gün içinde yatırılması gerektiği bildirildi.
Orman davaları doğası gereği bilimsel inceleme gerektirirken, mahkemenin ara kararında "keşif avansı yatırılmazsa dosya üzerinden karar verilir" ifadesiyle adalete erişimin parayla bağlantılı olduğu ima edilmiştir. Böyle bir cümlenin ima edilmesi dahi re'sen araştırma ilkesinin ihlali niteliğindedir. Dava adil bir şekilde sonuçlanacaksa keşif zorunludur. Ancak istenen ücret fahiştir.
ARKA PLAN
30 Ekim 2020 depreminden sonra birçok İzmirli evsiz kaldı, mağduriyet yaşandı. Depremin ardından, dava konusu alan bir Cumhurbaşkanı Kararı ile orman sınırı dışına çıkarılmak istendi. Yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşlarının açtığı dava sonucunda Danıştay 8. Dairesi, 04 Ekim 2022 tarihli 2020/7745 esas numaralı kararıyla yürütmeyi durdurdu ve iptal kararı verdi.
Hukuki süreç devam etmesine rağmen idare, bu kez alanın bir bölümünü "rezerv alan" ilan ederek Toplu Konut İdaresi'ne (TOKİ) devretti. Bu kapsamda, Bayraklı Şehir Hastanesi'nin üst kısmında deprem konutlarının inşaatına başlandı. Ancak kaç depremzedenin bu konutlara yerleştirildiğine dair herhangi bir bilgi paylaşılmadı.
Peki neden dava açıldı? Çünkü "rezerv alan" ilan edilen bölge, 25 yıl önce bizzat idare eliyle ormanlaştırılmıştı. Bu ormanlaştırmanın nedeni ise 1995 yılında yaşanan ve 63 yurttaşın hayatını kaybettiği sel felaketiydi. Dava konusu bölge, İzmir'in "Yeşil Kuşak" olarak tanımlanan, sel ve taşkınlara karşı koruma sağlayan bölge içerisinde yer alıyor. Ayrıca, bölgede erozyon riski bulunduğundan yerleşime uygunluğu da tartışmalıdır. Bir afete çözüm bulmaya çalışırken, başka tehlikeler yaratılmamalıdır. Şehir planlaması yapılırken bu hususlar mutlaka dikkate alınmalıdır.
Mahkeme kararları yok sayılarak yapılaşma sürdürülmektedir. Oysa 375 hektarlık alan hukuken hâlâ orman vasfındadır. Bölgede hem taşlık çıplak araziler hem de fiilen orman olan kısımlar mevcuttur. Dava konusu 90 hektarlık alan, yanan orman alanıdır. Anayasa açıkça, bu alanların yeniden ormanlaştırılmasını güvence altına almışken, bu bölgenin orman sınırı dışına çıkarılması kabul edilemez.
Peki, anayasal haklarını kullanarak dava açan yurttaşlar 180.000 TL'yi ödeyemezse ne olacak?
DOĞAYI KORUMANIN FATURASI VATANDAŞA KESİLİYOR!
Fahiş keşif ücreti, adil yargılanma ve adalete erişim hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Geleceğin, doğanın ve yaşamın savunulması için açılan bir davada, 180.000 TL gibi bir tutarın, ekonomik kriz ortamında 10 gün içinde temin edilip yatırılması beklenemez.
Anayasa'nın 56. maddesi, çevrenin korunmasını yurttaşlara bir ödev olarak vermektedir. Bu bağlamda açılan bir davada bu denli yüksek bir keşif ücreti istenmesi, yurttaşın anayasal ödevini yerine getirmesinin önüne geçmektedir.
Çevre davalarında öncelik kamu yararını sağlamaktır; açılan davada olduğu gibi doğa, kültür ve imar gibi konularda meydana gelebilecek zararları engellemeye dönük davalardır. Bugüne kadar benzer dava masrafları dayanışmayla ödenmeye çalışılsa da mahkemelerce istenen keşif ve bilirkişi ücreti masrafı ile davaların reddi halinde ortaya çıkan karşı vekalet ücretleri, Anayasa'nın 36. maddesiyle güvence altına alınmış hak arama hürriyetinin önünde engel halindedir.
Bu durum, adaleti herkes için erişilebilir olmaktan çıkarmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre, bilirkişi tayini hâkimin takdirindedir;
ancak bilirkişi ücretleri makul, hakkaniyetli ve dava konusuyla orantılı olmak zorundadır. Bu giderler "yargılama gideri" sayılır ve "hakkaniyet" ile "orantılılık" ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da yargılama giderlerinin aşırı olması durumunda bireylerin dava açma hakkının ortadan kalktığı ve bunun adalete erişim hakkının ihlali olduğu açıkça belirtilmiştir.
Biliyoruz ki birçok Orman Mühendisi, bu keşfi çok daha düşük bir ücretle yapmaya hazırdır.
İsteriz ki bu davalar vatandaşın üzerinde bir yük değil, en doğal hakları olarak iyi, sağlıklı, nitelikli, güvenli bir çevrede ve tüm bu haklara saygılı bir hukuk devletinde yaşadıklarını hissetsinler.
Çevre davalarındaki keşif ve bilirkişi incelmesi için talep edilen keşif ücretleri kabul edilemez seviyededir. Bayraklı Orman davasında olduğu gibi geçen hafta gerçekleştirilen Sinop Nükleer Güç Santrali Projesine verilen ÇED Olumlu kararının iptali için açılan bir davada davacılardan keşif ücreti için 200.000 TL istenmiştir. Sinop Nükleer Santrali Güç Projesine verilen ÇED Olumlu kararının iptali için dört dava bulunmakta ve hepsinden keşif ücreti istenmiştir. Vatandaşların bu ekonomik koşullarda bu keşif ve bilirkişi ücretlerinin altından kalkması mümkün değildir.
Adalet ulaşılabilir olmalıdır.
TALEPLERİMİZ:
Yanan orman alanları korunmalı, alanın yapısına en uygun bilimsel yaklaşımla yeniden ormanlaşması sağlanmalıdır.
Kamu yararına açılan doğa ve kültür koruma davalarında vatandaşlara yüklenen orantısız maliyetlerle mağduriyete yol açılmamalıdır.
Yargı, hak arayanı cezalandıran bir mekanizmaya dönüşmemelidir, adil yargılanma ve hak arama özgürlüğü korunmalıdır.
Çevre davalarında talep edilen keşif ve bilirkişi ücretleri makul seviyelere çekilmelidir.
Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar olarak bizler adaletin her anlamda ulaşılabilir olmasını savunuyoruz.
Anayasal haklarımız, sorumluluklarımız ve hukukun üstünlüğü kapsamında yukarıda belirttiğimiz taleplerimizi dile getirme sorumluluğu doğmuştur.
Saygılarımızla,
DOĞA DERNEĞİ
DOĞAL HAYATI KORUMA VAKFI
EGE ÇEVRE VE KÜLTÜR PLATFORMU DERNEĞİ
SENİH ÖZAY / ARİF ALİ CANGI/TUNÇ SOYER / MURAT FATİH ÜLKÜ / SUZAN BAYRAK / ERTUĞRUL BARKA/ UĞUR SÜMER / NİLAY SABUNCUOĞLU / SERVET ALİ ÇINAR