Kemal ANADOL
Darağacında üç fidan ve Ali Elverdi
6 Mayıs 2022 Cuma

Bugün yargı eliyle işlenen siyasi cinayetlerden birinin Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının ellinci yıldönümü. Aradan geçen bunca yıla karşın, yaşamlarının baharında inandıkları dava uğruna, idam sehpasında eğilip bükülmeden, ağlayıp sızlamadan can veren üç fidanın anıları hâlâ taze… O günlerdeki devlet terörünün yoğun baskısı altında adına “Deniz” koyulan 1972 doğumlu en az dört yüz yurttaşımız var. Bunlara her yıl yüzlerce, binlerce Deniz ilâve oluyor. Boşuna demiyorlar “Denizler ölmez” diye!

Bu köşede pek çok kez yazdım. Tarihin kararı yargının kararının önündedir diye… Zaman en büyük hakemdir. Geçen süre içinde toplum, mahkemelerin verdiği hükmü ve hele infazını içine sindiremediyse o karar aynen kalp para gibidir; geçersizdir. Karara imza atanlar da tarihin karanlıkları içinde hem de lânetlenerek kaybolmaya mahkûmdurlar!

Demokrasimize kara bir leke olarak geçen infazın ellinci yıldönümünde yaşamımdan bir kesiti tarihe not düşürmek için anlatmak istiyorum.

12 Mart 1971 muhtırası ile emir komuta zinciri içinde iktidara el koyan generallerin başı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç darbe gerekçesini veciz biçimde açıklamıştı: “Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı!” Muhtıradan sonra ilân edilen sıkıyönetim komutanlıklarının kural, mantık ve vicdan tanımaz uygulamaları bu anlayışın sonucudur. Karar verilmiştir: Toplum korkutulacaktır! Bu nedenle “Sayın muhbir vatandaş” el üstünde tutulmuştur. Tarihi Ziverbey köşkü bu nedenle işkence merkezine dönüştürülmüştür! Yazar çizerler, aydınlar, sendikacılar bu nedenle kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanmışlardır. Samsun’dan Ankara’ya tam bağımsızlık yürüyüşü yapan ve eylemlerinde ellerini kana bulaştırmamış olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bu nedenle idam edilmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz? ÜNESKO 1971 tarihini “Dünya Kitap Yılı” ilân etmişti ve Türkiye o sene sobaları odun kömürle değil kitapla yakılan bir ülke olarak tarihe geçmişti!

Ereğli Demir-Çelik (ERDEMİR)’in yüksek fırını Ayşe’yi deldikleri suçlamasıyla İstanbul Harbiye zindanlarına tıkılan işçi ve sendikacılarla birlikteydim. 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün hepimizi Türkiye’ye sabotajcı olarak tanıtıyordu. Aksi kanıtlandığında ise onurlarıyla oynadığı yurttaşlarına yanlışlık yapıldığını söylemek onuruna sahip değildi elbette. Ama yurttaşlar bu yalanlara kanmadığını 1973 seçimlerinde beni Zonguldak Milletvekili seçerek kanıtladılar.

***

15. dönemin TBMM genel kurul salonu görkemliydi. Balkonların karşısında başkanlık divanı vardı. Onun hemen altında sağlı sollu merdivenlerle çıkılan hitabet kürsüsü yer alıyordu. Sağ yanda bakanlar kurulu, sol yanda da komisyon bölümleri görünüyordu. Zeminde art arda dizilen ikili sıralarda milletvekilleri oturuyordu. Partiler sayılarına göre ayrılan bölümlerde konuşlanıyordu. CHP ile AP (Adalet Partisi) sıraları yan yanaydı. Alfabetik sıranın azizliği sonucu CHP sıralarının sonuna düşmüştüm. Yani hemen yanımdaki sıradaki AP’li vekille komşuydum. Meclise girdiğimde 32 yaşımdaydım. Siyasette en hızlı dönemimi yaşıyordum. Kürsüyü çok sık kullanmama karşın kavgalara karışmaz yerimde otururdum. İdeolojik farklılıklara karşın uygar ilişkileri korumaya özen gösterirdim. Bu durum iki yıl kadar sürdü. 12 Ekim 1975 günü, beş ilde yapılan ara seçimleri sonucunda, üç fidanın idam fermanını imzalayan sıkıyönetim mahkemesinin başkanı Ali Elverdi milletvekili olarak parlamentoya girmişti. Denizlerin idamını kin ve intikam duygusuyla meclisteki çoğunluğuna onaylatan Süleyman Demirel bununla yetinmemiş, üç yıl sonra da Ali Elverdi’yi partisinin sıralarına oturtmuştu! Meclisin o günkü uğursuz oturumu aklımızdan çıkmıyordu. Histerik “Üç, üç, üç” çığlıklarıyla idama el kaldıran milletvekilleri güya Yassıada’daki üç idamın öcünü alıyorlardı!

Şansızlığıma bakın ki Ali Elverdi AP sıralarının sonunda oturuyordu. Yani komşu olmuştuk! Acemiliğini gidermek üzere birkaç kez bana lâf atmış, nezaketimi bozarak kendisini uyarmıştım. “Sakın bir daha adımı anıp bana bir şey söyleme. Fena halde bozulurum!” Ama o siyasetten gelmediği için aceleciydi. Kısa sürede isim yapmak ve yıldızını parlatmak istiyordu. Nasıl bir şeyse o, her fırsatta kendisinin komünizm uzmanı olduğunu söylüyordu. Doğal olarak muhalefet sıralarının tepkisini çekiyordu. Kolay mı; onu kürsüde gören herkesin belleğinde üç fidanın sureti canlanıyordu…

Dünyadaki tüm demokratik ülkelerde parlamentolar bir tür düşünce platformudur. Partiler ideolojik görüşlerini burada sergilerler, sözcüler düşüncelerini kürsüden ifade ederler. Yasama organında kavga çıkması gözden uzak kalması gereken çirkin görüntülerdir. Her kavga yakışıksızdır ve meclisin saygınlığına zarar verir. Buna karşın sık olmamakla birlikte, karşılıklı hakaretle başlayan, itiş kakışla hızlanan ve yumruklarla sonuçlanan olaylarla karşılaşmak da kaçınılmazdır.

Hiç aklımdan çıkmıyor. Meclis önemli oturumlardan birine tanık oluyordu. Başbakan Süleyman Demirel, yanında ve arkasındaki bakanlarla birlikte oturumu izliyordu. Kürsüde Ali Elverdi’yi gördük. Nasılsa söz almayı becermiş, kürsüden uzmanlığını dile getiriyor, sol düşünceye hakaretler yağdırıyordu. Aniden iri yarı cüssesiyle sol taraftaki merdivenlerden kürsüye tırmanan Urfa Milletvekili Celal Paydaş’ı merakla izliyorduk. Elverdi’yi tek bir yumrukla nakavt etti; kucağına alarak öbür merdivenlerden indi ve Demirel’in önüne bırakıverdi! Büyük bir çatışma çıkması beklenirken salona buz gibi bir hava egemen olmuştu ve Elverdi’nin büyüsü bozulmuş, balonu patlamıştı! Daha sonra AP’nin grup seçimlerinde aday olmuş, aldığı birkaç reyle yetinmek ve kaybetmek zorunda kalmıştı. O günden sonra kendisini bir kavga içinde görmedik. Görüşmeleri yerinden kalkmadan sessizce izliyordu.

***

İlerdeki günlerde konumumuz değişmemişti. Yine kendisiyle küs komşu rolündeydik! Aradan oldukça uzun süre geçmişti. Yine meclise yakışmayan ve az rastlanan görüntülerle karşılaştık. Bu kadar uzun süren bir kavgaya tanık olmamıştım. Kavgadan burnu kanayarak uzaklaşan CHP Ankara Milletvekili Yaşar Ceyhan hırsla söyleniyordu. “Alçaklar, vatan hainleri…”

Elverdi artık kendini tutamıyordu. Yerinden bağırmaya başladı: “Ben üç buçuk sene hâkimlik yaptım. Kimin vatan haini olduğunu ben bilirim!” Sabrım sona ermişti. Refleksle yerimden kalkıp yakasına yapıştım. “Sen hâkimlik değil cellatlık yaptın. Utanmadan konuşuyorsun…” diyerek bağırırken üç Adalet Partili milletvekilinin üstümüze geldiğini gördüm. İçimden “Eyvah Kemal” diyordum. “Üç kişiyle nasıl baş edeceksin?” Yüzümü onlara dönüp yumruklarımı sıkıyordum ki bana seslendiler: “Bırak Kemal Bey. Onunla kavga etmeye değmez!” Bir saniye içinde rahatlık, şaşkınlık ve hayret duyguları içinde kalmıştım. Hiç ses çıkarmadan sırama oturdum. Düşünmeye başladım. İdamların üzerinden daha üç yıl geçmişti. Mahkemenin verdiği karar ve gencecik üç fidanın peş peşe asılmaları kamuoyunda kapanmaz bir yara oluşturmuştu. AP’li milletvekilleri bile bundan etkilenmişlerdi. Elverdi’yi aralarında bir yabancı gibi görüyorlardı.

Ancak bu örnek Süleyman Demirel’i rahatsız etmemiş olacak ki, 1977 seçimlerinde bir başka 12 Mart zalimi Faik Türün’ü Manisa’dan Milletvekili seçtirdi. Türkiye’de demokrasi politikacıların işine geldiği zaman kullandıkları bir argümandır maalesef. Yoksa Demirel, Abdi İpekçi’yle yaptığı söyleşide, faşist general Pinoche’nin CİA talimatıyla devirdiği Şili Devlet Başkanı Salvador Allende için “Tasını tarağını toplayıp gitti” der miydi?

***

Tekrar yazıyorum. Tarihin kararı her zaman yargı kararının üstündedir. Tarihin kararının tashihi, istinafı, temyizi yoktur! Tarih bazen geç, bazen de erken karar verir. Deniz Gezmiş, Yusuf İnan ve Hüseyin Aslan için idamlarla birlikte hükmünü kara kaplı defterine geçirmiştir. FETÖ yargısının Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk davalarını da daha yargılamalar devam ederken karara bağlamıştır!

Tarihin çifte standardı da yoktur. İdam insanlık dışı bir uygulamadır. Hele siyasetçinin, düşünce adamının idamı ayrı bir suç oluşturur. Bu nedenle Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını savunanların Yassıada felâketini eleştirmeye hakları yoktur.

Hiç kuşkunuz olmasın görülmekte olan Amiraller davası ile henüz kesinleşmemiş Gezi davası kararları da gelecek kuşaklar tarafından okunmak üzere tarih sayfalarında çoktan yer almıştır!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 8 yorum var, 8 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Mehmet BARAN 10 Mayıs 2022 Salı 11:59

Sayın Anadol yazısında eski tarihi bilgilerini yazmış ama yazısını bağlayamamış. Şöyle ki bu 3 fidan neden asıldı, kimlerin oyu ile asıldı, amaç neydi, idam iptal edilebilirmiydi, o vakit hükümet kimdi, muhalefet ne yaptı, siyasi atmosfer neydi, askerler ne âlem deydi, bu üç Fidan ne yaptıda potaya onlar girdi, bunlar idama hak ettiler mi etmediler mi, demokrasi ne alemdeydi, ülkeyi askerler mi yönetiyordu gibi gibi kısaca bu yazı ÇOKKKKKKKKKK EKSİKKKKKKKKKKKKKK.

Yorumu oyla      2      3  
Ayşe Alpsü Tosuner 7 Mayıs 2022 Cumartesi 10:29

Evet Süleyman Demirel önce Ali Elverdi denen katil yargıcı,sonra da Faik Türün denilen işkenceci generali milletvekili yaptı. CHP de 12 Mart muhtırasını verenlerden biri olan Muhsin Batur''u senatör yaptı. Babam hv. kor gen. Osman Alpsü. Ne (27 Mayıs, ne de 12 Mart muhtırasıyla ilgisi olmadı. 12 Eylül''de de emekli olmuştu. Hiçbir darbeyi hoş görmedi.) Denizler henüz yakalanmışlar. Ben üzüntümden hasta oldum. Muhsin Batur babamın harp okulundan sınıf arkadaşı. Eşi Leman teyze de annemin genç kızlık döneminden arkadaşı. Bize yemeğe davetliler. Ben o kadar kızgınım ki asla yanlarına çıkmak niyetinde değilim. Geldiler. Ahmet Dural paşa,,şimdi isimlerini hatırlamadığım bir kaç general ve eşleri. Ben mutfakta anneme yardım ediyorum. Konu tabii ki yeni yakalandıkları için Denizler. Bir tanesinin eşi cırtlak sesiyle bağırıyor."assınlar bunları assınlar". Bir anda delirdim. Salona daldım."siz kimi asıyorsunuz be, ne yapmışlar bu çocuklar çocuklar?kimi öldürmüşler?emperyalizme dur demek istediler,bağımsız Türkiye dediler. Ne yapmışlar da asılacaklar?." Muhsin Batur gayet sakin bir sesle Anayasa''yı tağyir, t evyir veihlal''de asılacaklar demez mi? Ben şaşkınlıkla "anayasayı siz 12 Martta ihlal ettiniz onlar değil" dedim. Batur da ama biz kazandık onlar kaybetti."dedi. Babam beni susturmaya çalışıyor. Herkesi hapse atıyorlar. Eski hv.kuv.komutanınin oğlunu bile hapse attılar. Nedense beni anamın babamın hatırına mı yoksa çocukluğumu bilirlerdi "bizim deli kız" diye mi neyse hapse atılmadım. Babamı emekli ettiler.

Yorumu oyla      2      3  
Düz Partili 7 Mayıs 2022 Cumartesi 08:54

Sayın ANADOL,tarihe ışık tutan yazınız ile bu günlere geldiğinde son on beş yıl içinde geçmişte siz ve arkadaşlarınız ile CHP yer yerde savunan mücadeleniz malesef sekteye uğramıştır,CHP dışarıdan bir şey yapamadılar ama mücadele yapan bir çok partili yerini yerine Demirel'in önerisi ile milletvekilleri yerleştirme yapıldı,cumhurbaşkanlığı adayı için hiç ilgisi olmayan Ekmeleddin aday yapıldı ve tıpış tıpış oy vereceksiniz diyerek talimat verildi,hâlâ daha dizayn etme projesi devam ediyor,sizler bu partinin bilge kişisi olarak görev almanız gerekirdi ve bu görevlere davet edilip partiden olmazsa olmaz ile bulunmanız gerekirken durum bundan ibarettir,size ve mücadele azminde olan arkadaşlarınıza iyi sağlıklı günler olması dileklerimle saygılarımla...

Yorumu oyla      2      3  
Hakkı ülkü 6 Mayıs 2022 Cuma 14:36

Tarihin sayfaları daima güncelliğini korur.çok güzel bir anı. Tebrikler Anadol

Yorumu oyla      2      3  
Sabahattin çakır 6 Mayıs 2022 Cuma 13:38

Değişen ne vardi zihniyet aynı üzgünüm

Yorumu oyla      2      3  
Canip SEVİNÇ 6 Mayıs 2022 Cuma 13:23

Olayların tanığı, değerli hukuk ve siyaset adamı Sn.Kemal Anadol ;Tek kelime ile olaya noktayı ne güzel koyuyor." Tarihin kararı herzaman yargı kararının üzerindedir". Allah kimseyi tarihe karşı yaptığı yanlışlıkla yüzleştirmesin.Ancak erdemli insanlar bu duaya amin der.

Yorumu oyla      2      3  
vatandaş 6 Mayıs 2022 Cuma 12:24

asan chp kutlayan chp aslında bu çocuklardan bir özür borcunuz var herdönem birilerini asıp kesiyorsunuz bu ülkeye bir faydanız olmadı artık chp batının hdp si oldu

Yorumu oyla      2      3  
İskender Volga 6 Mayıs 2022 Cuma 11:05

Ne garip değil mi? Öldüğünde demokrasi kahramanı olarak kutsanmış, siyasi hicive karşı duruşuna övgüler düzülen Süleyman Demirel, kimleri ulusal iradenin odağı olan parlamentoya vekil olarak taşımış ?? Tarih bilmek işte bunun için önemlidir.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Taşlar yerinden oynuyor
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Üç koltuk, iki makam...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
'Anıt başkan'dan yeni başkanlara!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Eğitim ve yeni müfredat
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yeşil Yıkama ve İtibar Yönetimi
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
Fırtınam, felaketim, hasretim...
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Kemal ARI
Kemal ARI
İstediklerimiz ve sorumluluklarımız
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Buralara bir daha dönme Göztepe!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Mutlu s’on!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva