Fatih YAPAR/EGEDESONSÖZ/ÖZEL - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve 130 kişinin yargılandığı tarihi dava ile ilgili süreç devam ediyor.
Davanın 5 Temmuz’da açılacak ikinci perdesi öncesi tutuklu avukatları başta olmak üzere ilgili kişiler tarafından yeni hazırlıklar yapılırken suç örgütü kurmak ve yönetmek iddiasıyla ‘1 numara’ olarak yargılanan ve 397 yıl hapsi istenen Başkan Kocaoğlu’ndan büyük bir hamle geldi. Özel Yetkili Mahkemelerin yetkilerinin tartışıldığı, kaldırılmasının ya da yetkilerinin daraltılmasının planlandığı tam da şu günlerde Başkan Kocaoğlu, avukatları İzmir Baro Başkan Yardımcısı Ercan Demir, Serkan Cengiz ve Sinan Sürücü aracılığıyla yargının en tepesine yani Adalet Bakanlığı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na başvuruda bulundu.
SUYA DAMLATILAN BİR KIRMIZI MÜREKKEP GİBİ…
Kocaoğlu, “İddianamenin temel dayanağını oluşturan ve halen devam etmekte olan soruşturma süreci içersinde İzmir özel yetkili savcılığın, şüpheliler açısından mevcut olan tüm garantileri ihlal ederek ısrarla suç ve suçlu arayışında olduğunu, aralarında hiçbir bağlantı olmamasına rağmen ilgili ilgisiz pek çok kişinin aynı gerekçe ile suçlandığını ifade etti. Başkan Kocaoğlu, “Sonuçlanması uzun yıllar alacağı tahmin edilen bu yargılama nedeniyle belediye yöneticilerinin hayatlarında iyileşmez yaralar açılmıştır. Yargılama sonunda verilecek beraat kararı bile bu yaraları telafi etmek için yeterli olamayacak. Bu soruşturma, berrak bir su birikintisine damlatılan kırmızı bir mürekkep gibi şimdiden etkisini göstermiş, onurla ve şerefle inşa edilen kariyer ve yaşamları derinden tahrip etmiştir. Özel yetkili mahkeme savcıları, hukuk devleti ilkesinin üstünde değildir ve olmamalıdır” dedi.
Kocaoğlu, hukuka ve usule aykırı bir şekilde soruşturma yürüterek görevlerinin gereklerine aykırı davrandığını söylediği başta İzmir Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Birol Çengil, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Haydar ve soruşturma dosyasında bundan önce görev alan özel yetkili savcıların hakkında işlem yapılmasını istedi.
Soruşturmanın Anayasa, Avrupa İnsan Hakları ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı olarak yürütüldüğünü vurgulayan Kocaoğlu, ‘projeli’ adıyla yürütülen soruşturmada hukuka aykırılıkların fazlalığına dikkat çekti. Soruşturmanın tam olarak ne zaman ve hangi olaya istinaden başlatıldığının netlikten uzak olduğunu belirten Kocaoğlu başvurusunda, “Bu belirsizlik hukuka aykırılıklarla birleştiğinde soruşturmanın temel motivasyonuna dair kamuoyunda mevcut olan “Büyükşehir Belediyesi yönetiminin itibarsızlaştırılması” algısının doğru olabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmanın neden, nasıl ve hangi gerekçeyle “yasal koşulları oluşmadan” “doğrudan” ve “ortada İzmir Büyükşehir Belediyesi üst yönetimine atfedilebilecek hiçbir kusur yokken” İzmir Özel Yetkili Savcılığı tarafından başlatıldığı ve halen yürütülmekte olduğu konusunda hiçbir tatmin edici gerekçe bu güne kadar ortaya konulamamıştır. Özel yetkili savcılık tarafından gösterilen yoğun gayretin soruşturma konusu iddiaların araştırılmasında, şüphelilerin lehine olan delillerin toplanmasında, şüphelilerin itibarının korunmasında özen gösterilmemesi üzücü ve düşündürücüdür. Grand Plaza eski çalışanı Cem Cevahir Kiraz’ın ifadesinin 8 Nisan 2010 tarihinde neden ve hangi amaçla alındığının açıklanması hukuk devleti açısından zorunluluktur. İfade alımının hemen sonrasında özel yetkili savcılığın, zorunlu “görev” şartı olan “cebir ve tehdit” unsurunun var olup olmadığının araştırılması hususunda İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne ısrarlı bir şekilde araştırma yapılmasını talimat etmesi özel yetkili savcılığın hukuka aykırı olan iradesini açıkça ortaya koymaktadır Bu durum açıkça görevin kötüye kullanılmasıdır” dedi.
YASA DIŞI DİNLEME YAPILDI
Yapılan araştırmaların ‘masum’ olmadığı ifade edilirken olayın “minareyi çalan kılıfını uydurur” atasözüyle birebir örtüşen bir olguyu anımsattığı belirtildi. Kocaoğlu başvuru yazısında, “2 Mayıs 2010 tarihinde yapılan ilk operasyonda yapılan aramalar sonrasında yasal koşullar oluşmamasına (Büyükşehir Belediyesi’nin merkez binası dışında kalan) rağmen, tüm elektronik bilgi depolama aygıtlarına el konulmuş, el konulan bu aygıtların talebe rağmen mühürlü birer kopyası sahiplerine verilmemiştir. Tüm bu sürecin idaresinden sorumlu olan İzmir Özel Yetkili Savcısı, böyle bir hukuka aykırılığa göz yumarak görevinin gereklerine açıkça aykırı davrandı. Bugüne kadar tüm adli birimlere karşı, her türlü bilgi ve belge istemine dair herhangi bir olumsuz cevabı olmamasına rağmen, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üst düzey bürokratlarının neredeyse tamamının tüm ev ve iş telefonları ile tüm kurum telefonları ve diğer iletişimleri yasal koşullar oluşmamasına rağmen özel yetkili mahkeme kararlarıyla dinlenilmiştir” ifadelerini kullandı.
BÜROKRATLAR DOSYAYI İNCELEYEMEDİ
Başkan Kocaoğlu avukatları aracılığıyla yaptığı başvuruda dosyanın durumu hakkında da bilgi verdi. Kocaoğlu, “Üzerinde kısıtlılık kararı bulunan soruşturmayı içeren 308 numaralı dosyayı bir yılı aşkın süredir inceleyemiyoruz. Belediye bürokratlarının hemen hemen hepsine ağırlıklı olarak telefon dinlemeleri sırasındaki konuşmalarının mahiyetleri, konuşmada neyi kastettikleri sorulmuştur. Belediye bürokratları, ellerinde hiçbir imkân olmaksızın, soruşturma dosyasını inceleyemeden, sorunun dayanağını oluşturan konuşmanın tamamını göremeden, önceden hazırlanmış olan ifade zaptında bulunan, kolluk tarafından bir kısmının “çözümü yapılmış” ve “ayıklanmış” tape kayıtlarına, polisin kendilerine okuduğu kadarıyla cevap vermeye çalışmışlardır. bürokratlarının pek çoğu aralıksız yaklaşık 8-14 saat arasında süren uzun sorgulamaları sırasında kendilerinin suçsuz olduklarını ispatlamaya zorlanmışlardır. Tüm bu sürecin idaresinden sorumlu olan İzmir özel yetkili savcısı, bu hukuka aykırılıklara göz yumarak görevinin gereklerine açıkça aykırı davranmıştır” dedi.
SAVCI BİLİRKİŞİ RAPORLARINI YAZDI
Başkan Kocaoğlu, her toplantıda ve etkinlikte şikâyet ettiği dava süreci ve yargılamalar boyunca sert sözlerle yüklendiği ‘bilirkişi’ konusunu yine gündeme getirdi. Yapılan başvuruda, “Soruşturma sırasında görevlendirilen bilirkişilerin seçiminde sadece resmi sıfata sahip olan ve ağırlıklı olarak Maliye Bakanlığı memurlarının tercih edilmesi, soruşturmanın objektif olarak yürütülmesi yükümlülüğüne açıkça aykırıdır. Soruşturmanın objektif olarak yürütülmesinden sorumlu olan İzmir özel yetkili savcısı böyle bir talimat vererek görevine aykırı davrandı. Belediye ve ihale mevzuatını gerektiği şekilde bilmedikleri hazırlamış oldukları raporlardan aşikar olan bu “bilirkişilerin” değerlendirmeleri sonrasında bir çok ilave tutuklamanın gerçekleştiği dikkate alındığında bilirkişilerin raporlarının sonuç kısmında, suç isnadıyla birlikte, suçun oluşup oluşmadığı hususunda mütalaa vermelerine müsaade edilmesi hukuka ve usule aykırıdır. Tüm bu sürecin idaresinden sorumlu olan İzmir özel yetkili savcısı, böyle bir hukuka aykırılığa göz yummuştur. Savcı ayrıca hukuki dayanağı olmayacak şekilde bilirkişilerin ifade almasına olanak tanımıştır. Bilirkişilerin inceleme konusu olayla ilgili olarak, hukuki bir tespitin ötesine geçecek şekilde, ağırlıklı olarak şüphelilerin suçluluğu hususunda değerlendirme yapmaları hukuka ve usule aykırıdır. Savcı ayrıca bilirkişi raporlarını ‘kes-yapıştır’ yöntemiyle iddianame olarak mahkemeye sunmuştur” denildi.
GİZLİ SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR
Kocaoğlu yaptığı başvuruda, soruşturma dosyası üzerinde ‘kısıtlama’ kararı bulunmasına rağmen bilgilerin basına servis edildiğini de sözlerine ekledi. Kocaoğlu davanın kendilerine açıklanmasından iki ay önce Yeni Şakran Cezaevi’nde bulunan Genel Sekreter Pervin Şenel Genç’in odasında yapılan teknik takip ve görüntülerin çeşitli medya kuruluşlarında yer aldığını ifade etti. Kocaoğlu, Savcı Çengil’in Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan iki ayrı ihalede tehdit edildiği gerekçesiyle savcılığa başvuran Akdeniz Firması temsilcileri Fatih Yadoğlu ile Mete Atilla Kırdar’ın bir yıl sonra dikkate alındığını buna bağlı olarak sendika yöneticileri ve görevlilerinin göz alındıktan sonra teşhis işlemi yapılmasının hukuka aykırı, düşündürücü ve ürkütücü olduğunu vurguladı. Kocaoğlu, birbiriyle alası olmayan konuların birleştirilerek 80 klasör haline getirilmesinin de savunma hakkını engellediğini anlattı. Kocaoğlu yine soruşturma dosyası 308’in halen kapatılmadığını, buna bağlı olarak dinleme ve usulsüz takiplerin devam ettiğini anlatırken bu zamana kadar toplanan bilgi ve belgelerin kurala uyması için 2012/1 isimli yeni dosya açıldığını vurguladı.
ADİL YARGILAMA İSTEDİ
Kısıtlama kararı verilmiş bir dosyaya ilişkin özel yetkili savcılık makamı tarafından sınırları belirsiz bir takdir marjıyla yürütülen soruşturma, hukukun siyasallaştığına dair kamuoyunda oluşan inancı fazlasıyla güçlendirdiğini belirten Kocaoğlu, sorumluların cezalandırılmasını talep etti. Savcılığın yaptığı incelemenin ‘gelişigüzel ve keyfi’ olmasına en büyük örneğin belediyeden 2005-2012 yılları arasında yapılan tüm ihaleler, işlemler ve çalışmaların belgelerinin talep edilmesi olduğunu vurgulayan Kocaoğlu, “Beklentimiz, tamamıyla hukuka aykırı temelde yürütülen bu soruşturma sarmalının derhal sonlandırılması, işbu soruşturma kapsamında elde edilen, gerek yetki gaspı gerekse de ilgili mevzuata aykırı olması nedeniyle hukuka aykırı olduğu aşikar olan ve delil olarak dayanılan tüm bilgi ve belgelerin yargılama ve devam etmekte olan soruşturma dosyalarından çıkarılarak adil yargılanma hakkının tesis edilmesi, mağduriyetlerin sonlandırılmasıdır” dedi.
ÖZEL YETKİLİ SAVCILIK GÖREVLİ DEĞİLDİR
Başkan Kocaoğlu, yaptığı başvuruda soruşturmanın özel yetkili savcılık kapsamından çıkartılması gerektiğini söyledi. Cebir ve şiddet içerdiği iddia edilen ‘belediye hizmet binaları ihalesi, park ve yeşil alanların bakımı ihalesi ve organizatörlerin kendi aralarındaki tehdit içeren konuşması’ konularının hiçbirine Büyükşehir Belediyesi çalışanının dâhili olmadığını belirten Kocaoğlu, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tüzel kişiliğini doğrudan veya dolaylı ilgilendiren bir hadise mevcut değildir. Olayların hiç birisinde Belediye adına hareket eden bir kişinin suç işlediğine dair bir iddia dahi bulunmamaktadır. Öncelikle engelleme, tehdit etme ve sair iddialar açısından hiçbir belediye çalışanının adı geçmemektedir. Özel yetkili savcının görevleri arasında bu olaylar bulunmamalıdır. Yine, daha önce soruşturmanın başlangıç tarihi olarak gösterilen 2010 yılı Nisan Ayı’ndaki Cem Cevahir Kiraz’ın ifade notunda numara ‘308’ olarak görülüyor. Özel Yetkili Savcı önce görev alanını belirleyip sonra suç unsuru arıyor” dedi. Kocaoğlu ayrıca savcılığın yasal şartların bulunmadığını bilmesine veya bilmesi gerekmesine rağmen, ısrarla soruşturmayı sürdürmesi, iddianameyi düzenlemesi ardından da kısıtlama kararı verilmiş olan soruşturmaya devam etmesinin adil yargılanma ilkesinin vahim bir ihlali olduğunu vurguladı.
Öte yandan şikayet başvurusuna Birleşmiş Milletler’in savcıların rolüne ilişkin yönergeleri, ceza sisteminde savcıların rolüne dair Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tavsiye kararı, Savcıların etik ve davranış biçimlerine ilişkin Avrupa esaslarını içeren Budapeşte İlkeleri ve ilgili kanun maddeleri de eklendi.
.jpg)
Künye
İletişim
Facebook
Twitter
Google+
RSS
Sitene Ekle
Günün Haberleri